Yurtbay 'Milletimiz fedakarlık bekliyor'

Saadet Partisi Bartın İl Başkanı Ünal Yurtbay yazılı olarak ülke gündemiyle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu'nun, Cumhurbaşkanı ve iktidara yapmış olduğu 14 maddelik çağrının altını çizen Yurtbay, 'Milletimiz elinden geldiği kadar fedakarlık yaptı, artık milletimiz fedakarlık bekliyor' dedi.

Yurtbay 'Milletimiz fedakarlık bekliyor'

Saadet Partisi Bartın İl Başkanı Ünal Yurtbay yazılı basın açıklaması ile son gelişmeleri ve gündemi değerlendirdi. İnsanlık âlemi olarak çok önemli ve badireli bir dönemin yaşandığını ifade eden Yurtbay, “Hepinizin malumu olduğu üzere, insanlık âlemi olarak çok önemli ve badireli bir dönemi yaşıyoruz. Çin’de ortaya çıkan ve bütün dünyaya yayılan "Covid-19" Koronavirüs salgınına karşı bütün insanlık büyük bir mücadele içine girmiş bulunuyor. Sağlık boyutuyla başlayan salgın, başta ekonomi olmak üzere daha birçok boyutuyla, insanlığı derinden etkiledi ve etkilerini daha da artıracak gibi gözüküyor” dedi.

“Ülke ekonomisi tarihin en zor dönemlerinden birini yaşıyor”

Ülke ekonomisinin koronvirüs salgını dolayısıyla ağır tahribat aldığını kaydeden Ünal Yurtbay şöyle devam etti:

“Ülkemizde de, gerek Koronavirüs salgını, gerekse yanlış yönetim anlayışı sebebiyle, zaten kriz içinde olan ekonomimiz, bu salgınla birlikte aldığı ağır tahribat sebebiyle, tarihinin en zor dönemlerinden birini yaşamaktadır. Sözlerimin hemen başında, Koronavirüs nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, acılı ailelerine sabr-ı cemil niyaz ediyorum. Tedavileri devam eden kardeşlerimize de acil şifalar diliyorum.

“Sağlık Bakanımıza ve çalışanlarına teşekkür ediyoruz”

Yine bu mücadelenin kahramanları olarak başta Sayın Sağlık Bakanı olmak üzere, bütün sağlık çalışanlarımıza gönülden teşekkür ediyor, kendilerine sağlık ve afiyet diliyorum. Öncelikle ifade etmeliyim ki, bu yaşadığımız süreci ister afet, ister musibet, isterse normal bir salgın olarak görelim, bu sürecin üstesinden gelmek için yapılması gereken en öncelikli iş, akıl ve ilim ışığında meselelere yaklaşmak ve alınan tedbirlere uymaktır. Yine memnuniyetle ifade edeyim ki, gördüğüm kadarıyla, bu konuda insanımızın kahir ekseriyeti, alınan tedbirlere uymakta ve necip milletimiz üzerine düşeni elinden geldiği kadar yerine getirmektedir.

“Bu sürecin biran evvel en az zayiatla son bulmasını diliyoruz”

Mübarek üç ayları idrak ediyoruz. Ramazan’a kısa bir sürenin kaldığı bu dönemde, Cenâb-ı Hakk’tan niyazımız, bu badireli sürecin bir an evvel en az zayiatla son bulmasıdır. Sadece ülkemiz değil, dünyadaki bütün ülkeler ve yönetimler, bu salgın sebebiyle büyük bir imtihan vermektedirler. Bu virüs aynı zamanda devletlerin gücünü ve iktidarların yönetme kabiliyetini de ortaya çıkaracaktır.

“İhtiyaç akçesini çarçur edenler bu krizi yönetemiyor”

Hep beraber görüyoruz ki, güçlü altyapısı ve kurumsallığı olan, imkanlarını ve yatırımlarını doğru planlayan, ihtiyaç duyduğu her üretimi yapabilen, kendi kendine yetebilen, ihtiyat akçesi saklayan ve ülkenin gücünü kısır bir siyaset anlayışına alet etmeyen yönetimlerin olduğu ülkeler, bu krizi daha başarılı yönetmekte. Ve bu krizden büyük yara almadan çıkacak gibi gözükmektedirler. Yine hep beraber görüyoruz ki, güçlü altyapısı ve kurumsallığı olmayan, imkânlarını yanlış yatırımlarla heba eden, popülist politikalarla kasalarında para bırakmadığı gibi, büyük çapta borç altına giren, zor günler için tutması gereken ihtiyat akçelerini çarçur eden ve ülkelerinin gücünü kısır siyasete alet eden yönetimlerin olduğu ülkeler ise, bu krizi iyi götürememektedirler.

“Ülkeyi yönetme kapasitesi düşük bir iktidar var”

Görülecektir ki, bu kriz bu ülkeleri görünenden daha fazla etkileyecektir. Üzülerek ifade etmeliyim ki, ülke olarak biz, ikinci saydığım grup içerisinde gözüküyoruz. Gördüğümüz tablo maalesef hiç de iç açıcı değildir. Zira bugün ülkemizde; ülkeyi yönetmeye hevesli, ancak yönetmenin getirdiği sorumluluğu tam olarak hissetmeyen, insan kaynağı zayıflamış veya zayıflatılmış, yönetme kapasitesi düşük bir iktidar var.

“Milletimiz iktidardan medet umuyor”

Özellikle; kepenk indiren esnaf, işini kaybeden emekçi, tarlasını ekemeyen çiftçi, iş yerini açamayan çaycı, kahveci, lokantacı ve sokaktaki simitçi ve bütün mağdurlar iktidardan medet umuyor. Çalışacak bir işi olmayan 4,5 milyon işsiz, 2 milyona yakın sosyal yardımlarla geçinmeye çalışan aileler, evine ekmek götürmekte zorlanan 6 milyon asgari ücretli ve 12 milyon emekli iktidardan medet umuyor.

“Milletimiz fedakarlık bekliyor”

İnanın bu millet bugüne kadar her türlü fedakarlığı yaptı. Dolar krizi oldu, millete elindeki üç-beş kuruşluk dolarını bozun dediler, bozdurdular. Altın krizi oldu, milletin kefen parası diye sakladığı üç-beş gram altınını bozun dediler onu da bozdurdular. 15 Temmuz oldu “Darbe var sokağa çıkın” dediler, insanımız tankların altına yatmaktan çekinmedi. Şimdi fedakârlık sırası bu ülkeyi yönetenlerde değil mi? Artık millet fedakârlık bekliyor.

“Bilin ki artık millet yetmiyor”

Peki ne yaptılar? Ve ne yapıyorlar?

 “Biz Bize Yeteriz” diyerek kampanya başlatıp millete IBAN numarası verdiler. Kusura bakmasınlar, “biz bize yeteriz” dediler lakin bilsinler ki artık milletimizin yetişecek, yetebilecek gücü kalmadı. Böyle bir süreçte millet, devletinden yardım beklerken, devlet milletinden yardım istiyor. Bu gün, devletin haberi olmadan, imkanı olanlar, komşusu ile ekmeğini paylaşıyor, muhtaçlara elini uzatıyor. Ama yetmiyor. Çünkü kriz çok büyük, varlıklı bilinen insanlar bile muhtaç hale düştüler. Bu şartlarda devlet, bugün milletinin yanında olmayacaksa, ne zaman olacak? Her meselede millet göreve çağrılacaksa, iktidara ne ihtiyaç var? Bu nasıl bir devlet anlayışı, bu nasıl bir destek anlayışıdır!

“Esnaf ve küçük işletmeler borçlarını nasıl ödeyecek?”

Şimdi soruyoruz… Küçük bir çay ocağı işleterek, evine ekmek götüren insanımız, yaklaşık bir aydır ne haldedir, biliyor musunuz? Siz evlerinizde sıcak çayınızı yudumlarken, hiç bu insanlar aklınıza geliyor mu? Sokakta simit satarak çocuğunun rızkını çıkarmaya gayret eden gariban, elektirik, su, doğalgaz faturalarını nasıl ödeyecek hiç gözünüzün önüne geliyor mu? İşçi çıkarması yasaklanan esnaf, küçük işletmeler çalışanların ücretlerini, faturalarını ve borçlarını nasıl ödeyecek, hiç düşündünüz mü?

“Bu insanlar kiralarını nasıl ödeyecek?”

Kıymetli arkadaşlar, hatırlar mısınız, iktidar sahipleri çay ve simit üzerinden asgari ücret hesabı yapıyordu. En yüksek perdeden iktidardakilere sorular soruyordu. Şimdi aynı soruları millet adına bu sefer biz sormak istiyoruz. “Evde kal” dediğiniz bu insanlar; kiralarını nasıl ödeyecekler? Faturalarını nasıl ödeyecekler? Borçlarını nasıl ödeyecekler? Ailelerinin masraflarını nasıl karşılayacaklar? Ama görüyoruz ki; ülkeyi yönetmenin sorumluluğunu üstlenmek yerine, kampanya başlatarak sorumluluğu ve yıkımın faturasını millete ödetmek istiyorlar.

“Her krizin faturasını millet ödeyecekse iktidardakilere ne ihtiyaç var?”

Şimdi, iktidar sahiplerine sesleniyoruz, emin olun insanların elinde avucunda bir şey kalmadı. Bu aziz millet, bugüne kadar üzerine düşen ne varsa yerine getirdi. Canı, malı neyi varsa, ihtiyaç duyulduğunda, hep devletinin yanında oldu, devletinin yardımına koştu. Bu necip millet, millet olmanın gereğini her daim yerine getirdi ve getirmeye devam ediyor, edecekte. Peki devlet, devlet olmanın gereğini, ne zaman yerine getirecek? İktidar her şeyi bu millete havale edecekse, her krizin faturasını bu millete ödetecekse, iktidara ne ihtiyaç var?

 “Karamollaoğlu’ndan hükümete 14 maddelik çağrı”

Geçtiğimiz hafta milletimiz adına cumhurbaşkanına ve hükümete seslenen Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun 14 Maddelik çağrısını sizler ile paylaşmak istiyorum.

Nasıl ki Koronavirüs ile mücadelede karantina ve tedbirler konusunda 14 rakamı önemsendiyse, ben de şimdi milletimiz adına size 14 maddelik bir çağrıda bulunmak istiyorum. İnanıyorum ki bu 14 maddelik çağrımız da ülkemizin geleceği için o kadar önemli ve hayatidir.

1. Bu kriz, bir halk sağlığı krizi olarak ortaya çıkmışsa da, ekonomik ve sosyal yönü çok ağırlıklı olan bir krizdir. Bu sebeple meseleyi çok boyutlu ele alıp, aklı selim ile bir “Halk Sağlığı ve Ulusal Ekonomi Programı” hazırlayıp daha fazla zaman kaybetmeden hayata geçirin.

2. Bilmelisiniz ki, yaşanan bu büyük kriz ancak birlik, beraberlik ve akl-ı selimle atlatılabilir. Bu sebeple lütfen ülkede barış ve huzur ortamını temin edecek bir dil ve üslup kullanınız. Asla unutmayınız ki birlik ve beraberliğin inşasında en önemli sorumluluk bizzat iktidarındır, yani sizindir.

3. Lütfen israfı artık durdurun. Çünkü zaman itibar kazanma zamanı değil, milletin derdine çare bulma zamanıdır. Kamunun elindeki tüm imkân ve kaynakları, bu süreçte, sadece milletin ihtiyaçları için seferber edin. Çünkü devlet, sadece milleti için vardır.

4. Kriz yönetimleri ancak ehil insanlar eliyle yapılırsa başarılı olur. Bu sebeple görevlendirmelerde torpil ve iltiması değil, ehliyet ve liyakati esas alın.

5. Ülkede diyalog ortamını bir an önce oluşturun. Muhalefeti itelemeyin, bir kere olsun kucaklamayı deneyin. Çifte standart değil adalet ile hareket edin.

6. Üstünlük ve kibir tavrından vazgeçin. Tevazu sahibi olun. Görevi üstlendiğiniz yılları hatırlayın; baskı ve tahakkümü değil, insan hakları ve hürriyeti önemsediğinizi gösterin.

7. Kriz ortamını siyasi fırsata çevirme çabasına girmeyin, fırsatçılığa müsaade etmeyin. Bu mücadeleyi sulandıracak her türlü yanlış tutum ve eylemden uzak durun.

8. Verdiğiniz IBAN numarasını geri çekin, siz IBAN numarası isteyin. Bu süreçte kimsenin aç ve açıkta kalmayacağının umudu olun.

9. “Biz Bize Yeteriz” kampanyasını sürdürmekte kararlıysanız toplanan yardımların yönetimi ve denetimi için, özel bir 'fon yönetimi' oluşturun. Bu fonun yönetiminde TBMM’de temsil edilen tüm partilerden birer temsilci de bulundurun. Böyle bir adım, kampanyaya olan güveni arttırmakla kalmayacak, göreceksiniz, birlik ve beraberliğimizi de pekiştirecektir.

10. Belediyeler seçimle işbaşına gelmiş, halka en yakın kurumlardır. Belediyelerle kampanya yarışına girmek, onların hesabına bloke koymak yerine, mağdur olan vatandaşlarımıza en hızlı ve en kapsamlı şekilde ulaşmak için çaba harcayın. Merkezi yönetim ile belediyelerin çatışmasını değil, eş güdüm halinde çalışmasını sağlayın.

11. “Evdeyim ama açım” diyen insanlara, devletin sopasını değil, şefkat ve merhamet elini uzatın. Böyle bir dönemde bu milletin görmek isteyeceği en son şey baskı ve tehdittir. Bilin ki millet böyle uygulamaları asla unutmaz.

12. Kapanan iş yerleri ve esnafın kira harcamalarını Hazine Bakanlığı'nca karşılayın. Çiftçilerin borçlarını tümüyle yeniden yapılandırın. Başta çiftçi ve besiciler olmak üzere, küçük ve orta boy işletmelere faizsiz ve uzun vadeli kredi imkanı getirin. Çiftçinin girdilerindeki (tohum, mazot, gübre vs.) vergileri bütünüyle kaldırın.

13. Ülkenin zor duruma düşen stratejik müesseselerinin, yabancılara peşkeş çekilmesine asla fırsat vermeyin.

14. “İşsizlik Fonu” bugünler için vardır. Bu fonu, kimsenin işsiz kalmayacağının garantisi olarak hayata geçirin. Bu ülkenin her bir vatandaşına, ayrım yapmaksızın, 1000 TL 'karşılıksız nakdi destek' verin.

Biz bütün bu uyarılarımızı bir dostluk gereği olarak dile getiriyoruz. Biliyoruz ki bazı ifadelere üzülüyorlar. Ama, bilsinler ki dostlar, sadece dost olanlar gerçekleri söyler.

Son olarak, Şeyh Edebali’nin meşhur sözünü hatırlayın; “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın!”

Şüphesiz gerçek güç ve kudret sahibi Cenab-ı Allah’tır. Bu günler elbette atlatılacaktır. Sizleri Allah’a emanet ediyor. Sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.”