Doğum mağdurları Sağlık Bakanlığında

Yurdun dört bir yanından toplanarak bir araya gelen doğum mağduru 40 anne ve baba Sağlık Bakanı Yardımcısı Muhammet Güven'e sorunlarını anlatarak Sağlık Bakanlığından yardım istedi.

Doğum mağdurları Sağlık Bakanlığında

Yurdun dört bir yanından toplanarak bir araya gelen doğum mağduru 40 anne ve baba Sağlık Bakanı Yardımcısı Muhammet Güven’e sorunlarını anlatarak Sağlık Bakanlığından yardım istedi. Sözcülüğünü çocuğu doğumsal felçli olan Muhammet Karakök’ün yaptığı heyette çok sayıda vatandaşın avukatı ve aynı zamanda kendisi de çocuğu doğumda yaralanan Avukat Özge Şahin Güleçlier, çocuğu doğumda yaralanan Avukat Mehmet Akif Ulusoy ve mağdur Avukatlarından Alper Yunus Karagöz de yer aldı. Sorun ve taleplerin sıralandığı toplantıda avukatlar, annelerin  anlattığı, doğumda temizlikçilerin müdahalesi, orantısız güç uygulanması, çocuklarının kilolu olmasına rağmen sezaryene alınmayıp riskli doğum yaptırılması, ultrasonlardaki kilo değerleri ile gerçek kilo değerleri arasında 1 kilonun üzerindeki sapmalar ve çok korktuklarını, normal doğum istemediklerini ifade etmelerine rağmen zorla normal doğuma alınmaları gibi iddiaları Bakan Yardımcısı Güven’e anlattı. Avukatlar ayrıca toplantıda standart meslektaş komplikasyon raporları verildiğini ve  bu raporlara bağlı soruşturma izinleri verilmediğini de iddia etti.

Karakök: “Bizler kederli aileleriz”

Bu konunun ülkenin kanayan yarası olduğunu ifade eden heyet sözcüsü Muhammet Karakök toplantıda şunları aktardı:

“Bizler son yıllarda 9 aylık doğum süreci boyunca sağlıklı olmasına rağmen hastanelerimizin çeşitli aksaklıkları ve eksikliklerine bazı sağlık çalışanlarının hata ve ihmallerinin de eklenmesiyle meydana gelen ağır doğum yaralanmaları dolayısıyla felç olan yüzlerce bebek ile, yine doğum esnasında hayata gözlerini yuman bebek ve annelerin, acısı, ıstırabı ve matemi dinmek bilmeyen kederli aileleriyiz.   Bizler, her ne kadar doğum mağdurları olarak ön yargılı kesimlerce normal doğuma karşıymışız gibi nitelendirilsek te, hiçbir zaman normal doğuma karşı olmadık.

“Normal doğum ülkemizde doğum zulmüne dönüştü”

Fakat bize göre ülkemizde çeşitli çalıştaylar veya komisyonlar oluşturulup olası sorunlar öngörülerek gerekli tedbirler alınmadan başlatılan denetimsiz normal doğum seferberliği, sezaryen oranlarını azaltmak yerine doğum esnasında yaşanan travmaların sayısını ve şiddetini arttırmış, kimi bebekler çeşitli uzuvlarından felç kalmış, kimileri de hayata gözlerini yummuştur.  Böylelikle tüm dünyada daha sağlıklı olduğu bilinen normal doğum, ülkemizde adeta bebeklerle annelerine yapılmakta olan bir doğum zulmüne dönüşmüştür.

“Sayımız bugün yüzlerce”

Biz bu vahim tabloyu çocuklarımızın tedavisi için başvurduğumuz klinik ve hastanelerde karşılaştığımız doğum travmasına maruz olanların yoğun kalabalığı içerisinde bizzat görüyor yaşıyoruz. Dün onlarca olan sayımız bugün yüzlercedir. Bunu anlamanın en kolay yollarından biri de doğumda yaralanan bebek ve çocuklarla beraber sayısı her geçen gün artan ve bu çocuklarımızla dolup taşan fizik tedavi ve rehabilitasyon merkezlerine gidip görmektir.

“Bartın’daki doğumda temizlikçi müdahaleleri meselesine disiplin cezaları verildi”

Ayrıca, ülkemizde biz mağdur edildiğini ifade edenlerin objektif şekilde dinlenmesiyle yapılacak küçük bir tarafsız araştırmada bile yüzlerce hayatı karartan doğum olaylarının sebebinin öyle anlatıldığı ve sanıldığı gibi tamamen komplikasyonlara bağlı olumsuzluklar olmadığı anlaşılacaktır. Bartın’da evvelinde sürekli komplikasyon raporları verilen fakat sonrasında gerçeklerin müfettiş soruşturmasında anlaşılması üzerine bakanlıkça disiplin cezalarının verildiğinin ailelere tebliğ edildiği doğumda temizlikçi müdahaleleri meselesi buna örnektir.

“Riskli normal doğumların artışı tetiklendi”

Bilindiği üzere, ülkemizde daha evvel doğum şekline doktorlarla anne adaylarının ortak kararı doğrultusunda yön verilirken, gereksiz zorunlu haller dışında yapılan  sezaryen oranlarının özellikle 2000’li yıllara gelindiğinde standartların çok çok üstünde rekor bir sayıya ulaştığı tartışılmaktaydı. Bu bilgiden yola çıkıldığında şimdide toplumun devlet büyüklerimizce ve kurumlarımızca bilinçlendirilmesinin olumlu katkısının yanı sıra, normal doğum teşviklerinin performans ve başarı puanlarının bazı hekimleri cezp etmesi ya da yönlendirmesi dolayısıyla riskli normal doğumların artışı tetiklenmiştir. Fakat bu politika ile çeşitli sağlık haber programları ve yayınlarda ifade edilen rakamlardan anlaşıldığı üzere öyle beklenildiği gibi sezaryen ve normal doğum oranlarında ciddi bir artış veya azalma gözlemlenmemiş normal doğum sakatlanmalarının artması gibi vahim bir tablo oluşmuştur. Bizlerde maalesef bu acı gerçeğin hem tanığı hem de mağdurlarıyız.

“Gerçekten titizlikle çalışan sağlık çalışanlarını ve hastaneleri tenzih ediyoruz”

Bu noktada şunu belirtmek istiyorum biz yaşadıklarımızı ve sorunlarımızı ifade ederken, başka canlar yanmasın diye, daha güzel şartlar, yeterli ortam, ekip, ekipman sağlansın, eskiler yenilensin, bilgiler güncellensin,  ebe ve doktor eksikliği karşılansın, öncesi ve sonrası hesaplansın diye bunlar gibi gerekli tüm tedbirlerin alınması için mağduriyetlerimize sebep olanları vurguluyoruz. Gerçekten titizlikle çalışıp en güzel şekilde hizmet veren hastanelerimizi ve sağlık çalışanlarını tenzih ediyoruz. Çünkü bizim ve milletimizin onlara her zaman ihtiyacımız var. Fedakâr ve cefakâr sağlık çalışanlarımıza minnettarız.

“Aileler tedavinin yetersizliğiyle çaresiz”

Bu meselenin en dramatik boyutlarından biri ise aileler yetersizliğiyle çaresiz bırakan tedavi kısmıdır. 9 ay boyunca heyecanla beklenen o en kıymetli varlığı doğumda ağır yaralanan acılı anne babalar tedavi için süratle büyükşehirlere ve üniversite hastanelerine akın ederek yana yakına doktor aramaya başlıyorlar.  Devlet hastanelerimizde özellikle doğum esnasında sinirleri kopan veya zedelenen çocukların tedavisi hususunda uzmanlaşmış ortopedi ve el siniri cerrahisi uzmanları maalesef yok denecek kadar az. Üniversite hastanelerindeki öğretim görevlisi olan nitelikli hekimlerin çoğunluğu maalesef özel klinikler ve anlaşmalı özel hastanelerde ameliyat ve tedavi yaparak dar gelirli aileler açısından oldukça yüksek muayene ücretleriyle çalışmaktalar.

“Tedavi ücretleri çok yüksek”

Tedavide; MR, EMG, botoks tedavileri ya imkanı varsa özel merkezlerde mağdurun cebinden süratle ücretli yapılıyor yada üniversite hastanelerinde haftalarca sıra bekleniyor. Bunlara, üniversite hastanelerinde yaşanan; tedavi kuyrukları, kontroller ve ameliyat için gelgitler, yoğunluk dolayısıyla iptaller, yatış yapıldıktan sonra haftalarca ameliyat  sırası beklemeler, ameliyat sonrası pansumanlar, kontroller ve kotaya takılan fizik rehabilitasyonunda yaşanan sorunlar eklenince tüm bunların hem çocuklara hem annelere psikolojik yansımaları apayrı bir mağduriyet konusu. Gerekli ortez, stimilasyon cihazı, özel robotik cihazlar, solunum-yaşam-destek cihazları, bunların elektrik faturaları ve diğer fizik tedavi cihazları, tedavi için istenen fakat uzmanları ile karşılanamayan her yerde olmayan veya ücretli olan havuz terapileri  gibi ihtiyaç duyulan yardımcı unsurların masraflarının tamamı veya büyük bölümü doların artışı ve enflasyon bahane edilerek SGK kapsamında olmadığından veya SGK tarafından karşılanmadığı gerekçesiyle ücretsiz veya uygun maliyetlerle tedarik edilemiyor.

“Aileler zaten mağdur iken daha da mağdur oluyor”             

Aileler zaten mağdur iken daha da mağdur oluyor. Bu mağduriyetlere birde sosyal yardım ve haklardan mahrum bırakan ÇÖZGER (Çocuklar İçin Özel Gereksinim) raporları, yetersiz rehabilitasyon desteği, fizik tedavi sınırlamaları ve iş gücü, tahsili veya mesleği olup ta hayat boyu çocuğuna bakmak zorunda olduğu için çalışamayan annenin evde bakım maaşını engelleyen engel oranı ve annede aslında hiç olmayan, evin diğer fertlerinin kazancıyla ilgili gelir kriteri hesabı eklenince hayat adeta eziyete dönüşüyor. Tüm bu sorunların çözümü için yetkilileri göreve davet ediyoruz. Ayrıca Sağlık Bakanlığı’nın mağduriyetlerimizin doğurduğu diğer sosyal ve ekonomik sorunların çözümü noktasında da bizleri yalnız bırakmamasını, ilgili kurumlarca da yine bu bakanlığımızın öncülüğünde gerekli çalışmaların yapılmasını arzu ediyoruz.

“Ülkemiz için son derece önemli bir mesele”

Bu konu, hem masum bir bebeğin yaşam hakkı ve vücut bütünlüğü anlamında, hem de vatanımızın ve milletimizin geleceği olan bu çocuklarımızın sağlıkla var olması anlamında ülkemiz için son derece önemli bir meseledir. Kutlu emanetimizin gelecekteki bu minik sahiplerinin sağlığı toplumun her kesimini, yerel ve ulusal tüm sivil toplum örgütlerini ve vatan sevdalısı tüm yurttaşlarımızı ilgilendirmektedir. Bunlar, son yıllarda peşpeşe yaşanan, üstelik bu çağda hızla artan doğum olaylarıdır. Bu mesele, Anadolu’da yüzlerce çocuk aynı durumdayken, sesini duyuramayan yüzlercesi varken, zaman zaman doğum skandallarıyla ana haber bültenlerinde 2’şer 3’er dakikalık haberlerle anılıp göz ardı edilebilecek bir mesele değildir.

“Bu konu verilen sözlerle kapanmamalı”

Bu konu; sadece bir toplantıda alınan kararlar ve verilen sözlerle kapanmamalı. Bu çocukların ve ailelerin kaderini değiştirecek adımların bir an evvel atılması için gerekli tüm tedbir ve çalışmalar gerçekleştirilene dek hep gündemde ve hep taze olmalı. Bu bağlamda, kitle yayın araçlarına ve topluma mâl olmuş kişi ve kurumlarımıza büyük görevler düşüyor. Doğarken hayatı kararan çocukların ve ailelerinin meselesi bundan sonra başkaları eklenmesin diye basın ve medya kuruluşlarımızca, gazete ve televizyonlarda tüm tarafları ve aydınlarıyla konuşulup dikkate ve kaleme alınmalı. Çünkü bu konu, vatanın bekasını tehdit eden tüm olaylar gibi ciddiyetle ele alınıp gündemin zirvesine taşınması gereken son derece ciddi bir konudur.”

Aileler toplantının sonunda konuyla ilgili tüm çalışmalar yapılana kadar etkinlik ve faaliyetlerini arttırarak devam ettireceklerini belirtti.