Bilgehan BULUT

KISASA KISAS

Bilgehan BULUT

Bugün 12 Mayıs Pazar. Hemen hemen ilk kez bir Pazar günü bir yazı kaleme alıyorum. Yazımlarım Cuma yayınlandığı için genelde Çarşamba, Perşembe günleri yazarım. Ramazanın verdiği tembellikle öğlene kadar uyudum. Uyandım, perdeleri açtım. “Ne güzel bir gün” dedim. Günlerden Pazar, mevsimlerden Bahar. Güneş tepede, hava mis, uykumu da almışım, akşama kadarda boşum, keyfime diyecek yok. “Kitap mı okusam, film mi izlesem?” derken, “Biraz köşe yazılarına bakayım” dedim. Pazar yazıları okumayı severim. Keyifli yazılardır Pazar yazıları, biraz dinlendirir, biraz düşündürür, biraz magazinseldir. Bu niyetle köşeleri dolaşırken, Ayşe Arman’ın yazısı tüm Pazar enerjimi aldı götürdü ve bana bu yazıyı yazdırdı.

Eski erkek arkadaşı tarafından yüzüne asit dökülen Berfin’le yaptığı röportajı yazmış. O gün kızcağız için her günkü gibi sıradan bir günmüş. Dershaneden çıkıp eve dönerken tam evin bahçesine gireceği esnada yüzünü kamufle etmiş birisi durduruyor ve pet şişe içindeki asidi güzeller güzeli kızın yüzüne püskürtüyor.  Bütün yüzü, gözü sırılsıklam oluyor. Kızcağız başta şok haliyle algılamıyor olayı, su sıktılar sanıyor. Zamanla cayır cayır yanmaya, erime başlıyor yüzü, burnu, göz kapakları… Nasıl bir acı çekiyor tarif edilemez. Komşular yetişiyor, su döküyorlar yüzüne, hemen hastaneye yetiştiriyorlar. Doktorlar müdahale ediyor. Göz kapakları erimiş, kat kat birbirine yapışmış, açmaya çalışanın elinde kalıyor. Sevk ediyorlar daha büyük bir hastaneye, sayısız kez ameliyat oluyor. İki ay sonra ilk kez bakıyor aynada yüzüne ve kahroluyor.

Gencecik bir kızın hayatı kaydı. Yüzü tamamen yandı, tek gözünü kaybetti, psikolojik bakımdan çöktü. Adeta bu dünyada Cehennem azabı yaşadı ve dönüşü yok. Bir daha hiçbir zaman eskisi gibi olamayacak. Hayalleri, umutları her şeyi uçtu gitti.

Bir insan bir insana bunu nasıl yapar, bunu yapana nasıl insan denebilir?

Bunu yapan hayvan belki de 15-20 sene yatıp çıkıp hayatına devam edecek. Şuanda da ceza evinde karnı tok, yatağı sıcak, rahatı yerinde uyuyor.

Peki bu adalet mi?

Değil!

Böyle ve buna benzer durumlarda; Asit dökenler, yavru köpeklerin bacaklarını kesenler, beş yaşındaki erkek, kız çocuklarına tecavüz eden pedofililer için yemişim insan haklarını, demokrasiyi falan. Böyle durumlarda eskiye, Osmanlıya dönmek gerekir. Kısasa Kısas olmalı. Hatta artırımlı şekilde olmalı. Yani birisi birisinin suratına asit mi döktü, dökeni asit dolu kazana komple daldırıp çıkartacaksın.  Birisi yavru köpeğin ayaklarını mı kesti, aynısını ona yapacaksın. Pedofilileri hadım edeceksin. Biliyorum belki bunlar sorunu çözmez, belki de bu tarz suç oranlarını da azaltmaz ama hiç değilse vicdanımızda bir milim de olsa bir rahatlama sağlar. Adalet biraz daha yerini bulur. Böyle insanlar yaşattıklarını yaşamalı, bunların hak ettiği ceza bu dünyada verilmeli, öbür tarafa bırakılmamalı.

Ateş düştüğü yakar. Biz bu olayı duyunca üzüldük, kızdık, küfrettik. Kısa bir süre sonra unutup hayatımıza devam edeceğiz ama o kız hiçbir zaman unutmayacak. Çok zor bir sınav onunki. Allah yar ve yardımcısı olsun.

Olayı fazla üzücü yazmamaya çalıştım, an ve an akışını daha detaylı okumak isteyenler. Ayşe Armanın 12 Mayıs 2019 tarihli köşe yazısını okuyabilirler.

Konu hakkındaki düşüncelerinizi aşağıdaki e-mail adresine yazabilirsiniz. Diğer görüş ve önerileriniz için de yazabilirsiniz.

e-mail: [email protected]

 

 

Yazarın Diğer Yazıları