Tahsin ÖTGÜÇ

MEKKENİN FETHİ

Tahsin ÖTGÜÇ

 

Mekke’nin fethi İslam tarihinin en büyük fetihlerindendir. Kâbe’yi putlardan temizlemek, o bölgedeki müşriklerin hâkimiyetine son vermek, Hz Peygamberimiz (sav) efendimizin ana hedefleri arasında idi. Resülullah baştan itibaren bu ideali ashabının gönlüne yerleştirmiş ve onu hep canlı tutmuştur. Doğup büyüdüğü, Kuran-ı Kerim’in inmeye başladığı, kendilerine peygamberlik görevinin verildiği yer olan Mekke’nin İslam’la buluşması, her zaman gönülden istemekteydi. Ancak silah, araç gereçle donanımlı bir ordu ve müsait bir ortam gerekiyordu. Fetih için gerekli ordu hazır hale getirilmiş, ortam da müsait görünüyordu. Beytullahın putlardan temizlenme, Müslümanların inandıklarını rahatça yaşamalarının zamanı gelmişti.

        

       Peygamber efendimiz (s.a.v) miladi 1 Ocak 630 tarihinde on bin kişilik ordu ile hakkın batıla galip gelmesi amacıyla Mekke’ye yürüdü. Bölgeye 16 km kala orduyu konuşlandırdı. Akşamleyin İslam ordusu, efendimizin emriyle on binleri aşan meşaleler yaktı. Mekkeliler bu manzarayı görünce şaşırdılar. Ebu Sufyan ve Hakim bin Hişam ne olup bittiğini anlamak için meşalelere doğru yürüdüklerinde ön birliklerde görev yapan Hz Ömer ve      Hz Abbas tarafından yakalanıp Peygamberimizin huzuruna getirildiler. Efendimiz İslam ordusuna bir tören geçidi yaptırarak Ebu Sufyan’a seyrettirdi. Ordunun dinamik ve disiplinli yürüyüşünü gören Ebu Sufyan çok etkilendi. Durumu bildirmek üzre Mekke’ye dönen Ebu Sufyan, halka Muhammed’in ordusuna karşı koymak mümkün değildir. Evinde kalan, Ebu Sufya’nın evine gelen, Kabe’ye sığınanlar güvendedir dedi. Efendimiz Mekke’de halka karşı silah kullanılmasını istemiyordu. Öyle de oldu.

 

           İslam ordusu 4 koldan şehre girdi. Bir kaç ferdi olayın dışında çarpışma olmadan Mekke fethedildi. Fethin gerçekleşmesiyle efendimiz devesine binip Kabe’ye geldi. Devesi üzerinde tavaf etti. Yüce Allah Kuran’ında  “ De ki, Hak geldi, batıl zail oldu. Gerçekten batıl yok olmaya mahkûmdur” buyurmuştur. İsra, 17/81 anlamındaki Ayeti okuyarak, Kabe’ye dikili 360 kadar putu, parçaladı. Kabe’nin içine girip gerekli düzenlemeyi yaptıktan sonra 2 rekât şükür namazı kıldı.  Kabe’nin etrafında suskun vaziyette bekleyen halka efendimiz şöyle buyurdular. Allah’tan başka ilah yoktur. Yalnız o, vardır. Onun eşi ve ortağı yoktur. Vadini yerine getirdi. Kuluna yardım etti. Aleyhimize toplanan kuvvetleri hezimete uğrattı. İyi bilin ki, bütün cahiliye adetleri, bütün mal ve kan davaları, bu gün şu ayağımın altındadır. Yalnız Kabe hizmeti ve hacılara su dağıtma işi, bunların dışındadır. Ey Kureyş topluluğu! Allah sizden cahiliye gururunu, babalarla, soylarla büyüklenmeyi gidermiştir. Bütün insanlar âdemdendir. Âdem de topraktan yaratılmıştır. Tirmizi, Tefsirül Kur’an, 49.

 

               Efendimiz kendisini dinleyen toplumun üzerinde biraz göz gezdirdikten sonra onlara:” Ey kureyş topluluğu, şimdi size ne yapacağımı sanıyorsunuz?” diye sordu. Senden hayır ümit ederiz. Çünki Sen değerli bir kardeşsin ve değerli kardeş oğlusun dediler. Efendimiz biraz bekledikten sonra sizin tamamınızı bağışladım. Hepiniz hürsünüz diyerek genel af ilan etti. Fetih günü öğle vakti girince, efendimizin emriyle Hz Bilal Kâbe’nin üzerine çıkıp ezan okudu. Namazdan sonra Hz Peygamber Mekkeli erkeklerden “İslam ve cihad “ üzere, kadınlardan ise Allah’a şirk koşmamak, zina etmemek, çocukları öldürmemek, iftiradan sakınmak, hak olan her şeyde peygambere itaat etmek üzere biat aldı. İslam’la yeni buluşan insanlara, rehberlik etmek üzere Mekke’de Muaz bin Cebel’i bıraktı. Kendileri 15 gün sonra Medine’ye döndüler. Böylece İslam güneşinin doğduğu, Müslümanların kıblesi beytüllah’ı bünyesinde barındıran, dünya Müslümanları için büyük önem arz eden Mekke, hak ettiği ortama kavuşmuş oldu. Efendimizin ideali gerçekleşti. Mekke tüm Müslümanlar için emin ve medeni şehir oldu. Kıyamete kadar bu hal üzere devam edecektir inşallah. Dünyanın her tarafından hac ve umre yapmak üzere Mekke’ye gelen Müslümanlar, huzur ve güven içinde görevlerini yapma imkânına sahip oldular. Mekke’de fetihle beraber ırkçılığın yerini, İslam kardeşliği almaya başladı. Mekke halkı İslami hayatla buluştu.

           

            Peygamberimizin huzurlu ve güvenli bir şehir olarak ümmetine bıraktığı Mekke, eski doğal halinde midir.?  Zenginiyle, fakiriyle, kadınıyla , erkeğiyle her kes hayatından memnun mudur.? İnsan haklarına saygı var mıdır? İslam hukuku her kes için işliyor mu? Halkın kendi Arasında yardımlaşma ve dayanışma var mıdır? Bu soruların tamamına verilecek cevap olumsuzdur. Dünyanın merkezi olan ve Allahın evini bünyesinde barındıran bir beldeyi idare edenlerin yaşantısı Kuran’ı ve peygamberi bir hayat olması gerekir. Bu haliyle dünya insanlığına ve Müslümanlara örnek olunabilir.  Gazeteci yazar Cemal Kaşıkcı’nın hunharca katledilmesi, bu olayın kapatılması için bir sürü yalan beyanlarda bulunulması karşısında durumun iyi olmadığını söylemek mümkündür.. Müslümanlara karşı haşin, kâfirlere karşı kuzu gibi davranmak Muhammed ümmetine yakışmasa gerek. Dileğimiz peygamberler diyarı, Peygamberimizin dünyaya teşrif ettiği, Kuran’ı kerimin nazil olduğu mübarek beldeye yakışır hale gelmektir. Bunun için söylemiyle eylemiyle Kuran’a ve Peygamberimizin (sav) sünnetine uymak o denli önemlidir.                                                                             

                                                                                           Tahsin ÖTGÜÇ-Emekli müftü

 

                                                                                                                        

                                                                                                                           

 

Yazarın Diğer Yazıları