Tahsin ÖTGÜÇ

DÜNYA BİR GEMİ

Tahsin ÖTGÜÇ

Hayatla buluşan her birey, dünya sahnesinde yerini alıyor. Kadınıyla erkeğiyle, genciyle yaşlısıyla, inananla inanmayanla, her insan, bu gemide yaşamak zorundadır. Zira yaşanacak başka bir mekân da yoktur. Bundan dolayı içinde bulunduğumuz gemide her birey, kendi rolünü iyi oynaması gerekir. İnsani değerlerden taviz vermeden etrafımızdaki insanlarla, iyi ilişkiler kurmak lazım gelir. Olumlu hayat tablosu oluşturarak her kesin yaşamından memnun olacak şekilde geleceğine güvenle bakmaya devam etmesi, toplum huzuru için o denli önem arz etmekte. Bu gün yeryüzünde yaşama mücadelesi verenler, Allahın verdiği nimetlerin en önemlisi olan hayat nimetini kullanırken maalesef içinde bulundukları gemiye zarar vermekteler. İnsanların yok olması için silahlar üretilmekte, aç ve susuzluk içinde kıvrananlara yardım edilmemekte, bilakis ellerinde olanlar zorla alınmakta, insanlar evlerinden barklarından zorla çıkarılmakta, her geçen gün isimleri değişen terör gurupları oluşturarak, Müslümanların hayatları zehir edilmekte, bulunduğu şavaş ortamından kurtulmak adına kendileri için güvenilir bir ortama gitmek isteyenlere fırsat verilmemekte, Güçlü ve kuvvetliler, zayıfları ezmekte, yaşama hakları ellerinden alınmakta, hulasa dünya gemisinde bir kaos ortamı meydana getirilmektedir.

                Gemideki insani değerlerini yitirmiş bir kısım insanlar, geminin duvarlarını ve direklerini darp ediyorlar. Akıllarına gelmiyor mu ki, geminin duvarları delinirse içine su dolar ve batar. Sonuçta hem kendileri, hem de diğerleri helak olur. İşte bir gemi misali, bu gün yeryüzünde yaşayan süper güçler, ürettikleri kimyasal silah ve zehirli bombalarla insanlığın geleceğini tehlikeye atıyorlar. Ürettikleri zehirli gazlarla ozon tabakasını deliyor, denizleri kirletiyorlar. Kendi geleceklerini garantiye almak adına, yer altı zenginliklerine sahip olan ülkelerde terör olayları çıkartarak buralardaki halkı köyünden kentinden ettiler. Barış yapıyorum diyerek girdiği ülkenin petrolüne göz diktiler. Halk, kendi ülkesinde mazlum ve mağdur hale geldi. İşte bu gün dünya gemisinde yaşayanların bir kısmı mazlum ve mağdur, diğer kısmı zalim olarak yaşamaktalar. Aslında zalimler de mazlumlar da bu hayattan memnun değiller. Çünkü zalimler de geleceklerinden korkuyorlar. Sahip olduklarında, diğerlerinin de hakkı var. Bir gün her hak sahibi hakkını alacaktır inşallah. Bunda şüphe yoktur.

               İnsanoğlunun yukarıda izah ettiğimiz olumsuz tablodan kurtulması, insana yakışır bir hayatla buluşması için tek bir çare vardır, kuran ve peygamberimiz (sav) efendimizin sünnetinde buluşmak. Bu hususta Yüce Mevla’mızın çağrısına kulak verelim” Hep birlikte Allahın ipine sımsıkı sarılın, böiünüp parçalanmayın. Allahın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman idiniz de Allah gönüllerinizi birleştirdi ve Onun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi Allah kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle açıklıyor ki doğru yolu bulasınız.” Ali İmran, 103. İnsana değer veren, onun yaşama hakkının dokunulmazlığını ortaya koyan, inananların gönüllerine sevgi yerleştirip onları kardeş yapan Allahın kelamı kuranda buluşmak sahiplerini dünya ve ahret saadetine götürür. Bunun en bariz canlı örneğini Peygamberimizin Medine’de kurduğu İslam devletinin bünyesinde görmekteyiz. 

                 Miladi 622-632 tarihleri arası peygamberimiz (sav) efendimizin başında bulunduğu İslam devletinin bünyesinde yaşayanların tamamı huzur ve güven içindeler. Yahudisi, Hirıstiyanı, arap ve acemi ve Müslümanlar birlikte yaşadılar. Kimse kimseye zarar vermeden insani ve komşuluk ilişkilerine önem vererek hayatlarını idame ettirdiler. Medine şehrini birlikte korudular, birlikte imar ettiler. Zarar değil faydalı olmayı şiar edindiler. Böylece dünya insanlığına model oldular. Bu gün dünya gemisinde bulunan insanoğlu, özlediği huzur ve güvene kavuşmak için Medine hayatını model alması lazım gelir. Değilse kuvvetli olanlar zayıfları ezerek yaşamaya devam etseler de onlar da mutlu olamazlar. Geleceğe güvenle bakamazlar. Zira neyin ne zaman ne olacağı belli değil. Baskının, zorbalığın,  işkencenin ve horlamanın sonunda nefret ve intikam duyguları gelişir ve beklenmeyen bir zaman ve ortamda infilak eder. Bu durumda her kes zarar görür. Bu bakımdan dini, mezhebi ve ırkı ne olursa olsun her insanın rahat edeceği bir ortamda birleşmek o denli önemlidir.  İnsana insan olduğu için değer verilir, empatiyle hareket edilerek yaşamaya devam edildiğinde dünya gemisi, belirlediği rotasını takip eder.                                                                                               

                                                                                                                                        

                                                                                                                 Tahsin ÖTGÜÇ- Emekli Müftü        

Yazarın Diğer Yazıları