DİN KARDEŞLİĞİNİN ÖNEMİ
Tahsin ÖTGÜÇ
DİN KARDEŞLİĞİNİN ÖNEMİ
Yaratılış gayesine yönelip La ilahe illallah Muhammed ün Resülüllah diyerek Allah’ateslim olan, bu teslimiyeti söylemiyle ve eylemiyle icra eden her Müslüman, mümindir. Dünyanın her tarafında hayatlarını idame ettiren Mü’münler birbirlerinin kardeşidirler. Bu kardeşlik, Din kardeşliğidir. Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde şöyle buyurmaktadır. “Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’ın (azabından) korkun ki, rahmete eresiniz.” Hucurat, 10. Ayet-i Kerimede müminlerin ancak kardeş oldukları, kardeşler arasında bir problem var ise, bunun müminler tarafından giderilmesi ve barışın tesis edilmesi vurgulanmaktadır. Asıl olan müminlerin yaşadıkları süreçte birlik ve beraberlik içinde olmalarıdır. Birbirlerinin dertlerine ortak olmaları, sevinç ve mutluluklarını paylaşmaları, huzur ve güven duygusunun oluşup daim olması açısından önem arz etmektedir.
Peygamberimiz ( sav) efendimiz bir hadislerinde,” Birbirinize buğuz etmeyin, birbirinizi kıskanmayın, birbirinize dargın olmayın. Ey Allah’ın kulları kardeş olunuz. Bir Müslümanın, Müslüman kardeşine 3 günden fazla dargın olması halel değildir”, buyurdular.Riyazüssalihin.. Peygamberimiz (sav) efendimiz biz ümmeti için kendi aramızda sevgi, saygı ve birlikteliğin var olmasını istemektedir. Bu sağlıklı tabloyu zedeleyen veya zarar veren her türlü söylem ve davranışları hoş görmemektedir. Zira, toplumu oluşturan bireyler arasında, dargınlık, kin ve nefret, haset, gıybet, tecessüs, su-i zan, nemime (söz taşıma), gibi Dinimizin kötü saydığı kötü huy ve davranışlar yer ederse, böyle fertlerin oluşturduğu cemiyette huzur ve güven ortamı olamaz.
Yüce Allah, biz mümin kullarına dünya ve ahiretimizi mutlu kılacak hayat tarzını tavsiye etmektedir. Bu hayat, Kur’an ikliminde bir hayattır. Allah ve Resulünün memnun olduğu hayat da bu olsa gerek. Bu hayatı, Peygamberimiz ( sav) efendimizin Mekke’den Medine’ye miladi 622 tarihinde hicret ettiğinde kurduğu, İslam devleti bünyesinde yaşayan müminlerde görebiliyoruz. Mekke’den Medine’ye Dini tebliğ ve rahatça yaşamak için göç eden ashaba, ( Muhacirler) Medine’deki ashap (Ensar) kol kanat germişlerdir. Kullanmadıkları evlerini, verdiler. Topraklarını, mallarını ortak ettiler. Böylece İslam uğruna her şeyini Mekke’de bırakan Muhacirlere gereken desteği Allah rızası için sağladılar. Birlikte zorluk ve meşakkatlere göğüs gererek, Allah’ın yardımıyla beraber huzura, mutluluğa kavuştular. 622 tarihiden 632 tarihine kadar süren bu Kur’an-i hayata, asrısaadet devri denildi.
Peygamberimiz ( sav) efendimiz, bir hadislerinde:“Mümin iyi geçim kuran, iyi geçinilen kimsedir. İyi geçim kuramayan, başkaları tarafından iyi geçim kurulamayan kişide hayır yoktur”, buyurdular. Riyazüssalihin. Müminin olduğu yerde sorun olmaması lazım gelir. Zira mümin problem olan değil, var olan veya meydana gelebilecek olan sorunları çözendir. En azından böyle olması gerekir. Bizler, nerede olursak olalım, hangi görevde bulunursak bulunalım, Yaratanımızın” müminler ancak kardeştir” fermanını daima hafızamızda muhafaza etmemiz gerekir.. Her zaman seven, ümit veren, gönül tamir eden, açı doyuran. İnsanı seven ve sayan, zarar değil, fayda sağlayan olmak, o denli önemlidir.
Bu gün yeryüzünde göz gezdirdiğimizde İslam ülkelerinde meydana gelen olayları gördüğümüzde büyük bir hayal kırıklığında oluyoruz. Evrensel Peygamberimiz (s.a.s) efendimiz “ Müslüman, Müslümanın kardeşidir, ona zulmedemez,, ve onu zalime teslim edemez” buyurarak Müslümanların kendi aralarında birlik ve beraberliği tesis ederek, kardeşlik hukukuna riayet etmelerinin gereğini vurgulamıştır. Müslümanların olduğu yerde adalet, güven, hakkaniyet, yardımlaşma ve dayanışma, huzur ve mutluluk vardır. Böyle olması gerekiyor. Çünkü İslam’ın hayat bulduğu Asrısaadet devrinde böyleydi. Bu gün Suriye de, Irakta, Libyada ve Yemende meydana gelen ve yıllardır süregelen olaylar, ,İslam’ın ruhuna uygun değildir Aynı zamanda bu nevi olaylar, İslam’a ve İslam ümmetine zarara veriyor. Hiç kimsenin kendi dünya menfaati için, hukuk dışı söylem ve eylemde bulunarak İslam’a zarar verme hakkı yoktur. Şer olan her işin tabanında şeytan vardır. Şer olan işlerle meşgul olmak, Şeytana kulluk etmektir. Bu halden kurtulmak için öze dönerek, büyük bir hesap gününü hatırlayıp Allah ve Resulününüm razı olacağı hayatta buluşmak sanırım en doğru yoldur.
Tahsin ÖTGÜÇ- Emekli müftü