İlimizde son yıllarda tarım alanında güzel gelişmeler yaşanıyor.
Çiftçi hem organik tarıma yönlendiriliyor hem de hayvancılığın gelişmesi için çiftçiye desteklemelerde bulunuluyor.
İlimizde tarımın gelişmesi için yapılan faaliyetlerden bir tanesi de ceviz bahçeleri.
İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü en son 2 köye toplam 10 dekar büyüklüğünde ceviz bahçesi kurdu.
Bu kapsamda tam 240 fidan dikildi.
Tabi ceviz çiftçi için karlı bir yatırım.
Belki ağaçlar büyüyene kadar para kazanamıyor ama sonrasında çiftçinin sırtı yere gelmiyor.
Çünkü kilosu piyasada bir hayli pahalı.
Müdürlüğü bu çalışmalarından dolayı tebrik ediyoruz.
Umarım bu ve buna benzer gelişmeler ilimizde daha çok olur.
Ama benim asıl değinmek istediğim konu fındık üreticisi.
Ya fındık üreticisi ne olacak?
Üstelik fındık üreticisinin sayısı da ilimizde bir hayli fazla.
“Fındık üreticisinin halinde ne var? Demeyin sakın.
Üretici son birkaç yıldır adeta tüccarın elinde can çekiyor.
Fındık ta tıpkı ceviz gibi sabır gerektiren bir yatırım.
Aynı zamanda yıllarca bakım gerektirdiği gibi fındığa her yıl mahsulden önce de bu bakımın yapılması gerekiyor.
Çiftçi o sene iyi mahsul alabilmek için neredeyse 1 yıl boyunca gübresinden temizliğine kadar fındık bahçelerine iyi bakmak zorunda.
Üstelik Bartın’da sadece senede fındıktan elde ettiği parayla geçinen çiftçilerinin sayısı da hiç az değil.
Bunun için çiftçi mahsul zamanını dört gözle bekliyor.
Ha hasat için olmayan parayı harcadığını da unutmayalım.
Bazı yerlerde fındık hasadı tam bir ay sürüyor.
Bu da bir ay boyunca en az günlüğü 60- 70 TL’den 5 işçi çalıştıracağınız anlama geliyor.
Aya vurduğunuzda bu para milyarı buluyor.
Çifti tam hasat bitti diye sevinecekken bu kez de tüccarın resmen gönlünü bekliyor.
Fındığın kilosunda sabit bir rakam olmadığı için fabrikalarla anlaşan tüccarlar, fabrika patronu fındığın kilosuna ne kadar para veriyorsa çiftçiden o paranın 2-3 lira altında fındığı alıyor.
Sonuçta kendisi de kar elde etmek zorunda.
Durum böyle olunca fındık fiyatları tıpkı Meteorolojinin hava tahminlerine benziyor.
Fiyatlara sabah ayrı hava vuruyor, öğlen ayrı, akşam ayrı.
Hele son 2 yıldır başta yüksek olan fındık fiyatları sonrasında çiftçiyi sükutu hayale uğratıyor.
Fiyatların yükseleceğine dair yapılan spekülasyonlar çiftçiyi de iki arada bir derede bırakıyor.
Satsa ayrı dert satmasa ayrı dert.
Hadi sattı diyelim fiyatlar yükselirse zararına satmış olacak.
Satmadı diyelim fiyatlar düşerse gene zarara uğrayacak.
Çiftçi de oturuyor risk alıyor.
Belki fiyatlar yükselir umuduyla fındığını satmıyor.
Ama son 2 yıldır olan durum ortada.
Fındık fiyatları ilk fiyatın ardından düştükçe düştü.
Çiftçinin mahsulü elinde kaldı.
Sonuna kadar direnip bekletenler de mecburen düşük fiyatlardan mahsulü satıp zarar etti.
Çiftçinin satmaktan başka çaresi kalmadı.
Çünkü fındık öyle bir sonraki seneye bırakabileceğiniz bir ürün değil.
Bir süre sonra satmak zorundasınız.
Fındığa ağırlığını veren yağıdır.
Fındık bekledikçe içindeki yağ oranı düşer.
Yağ oranı düşünce de fındık kilodan eksilir.
Başta tarttığınız 10 kilo fındık poşeti birkaç ay sonra 7-8 kilo gelir.
Fındık üreticisinin bu çıkmazına artık çözüm bulunması gerekiyor.
Fındığa net bir fiyat uygulamasının getirilmesi lazım.
Yoksa üretici tüccarın elinde can çekişmeye devam edecek.
Böyle giderse de fiyatının yükselmesini bekleyen fındık gibi eridikçe eriyecek.
FOTOĞRAFLA FALA BAKMAK
Biz gazeteciler için her şey veya herkes bir anlamda haber kaynağıdır.
Kimden ne öğreneceğiniz hiç belli olmaz.
Bunun için hem kulağımız hem de gözümüz her an tetiktedir.
Hatta bazı haber kaynaklarımızda sağ olsun bizim için işi kolaylaştırırlar.
Yaptıkları faaliyetleri bizim haberimiz olmasa da bize mail, telefon ve sosyal medya aracılığıyla bildiriyorlar.
Sağ olsun fotoğraf ta çekip gönderiyorlar.
Bunun için bütün haber kaynaklarımızın ilgisine teşekkür ediyoruz.
Ancak şu iyi anlaşılmalı biz fotoğrafla fala bakmıyoruz.
Haber kaynaklarımızdan istirhamımız lütfen gönderdikleri fotoğrafların altına bir iki satırda bilgi eklesinler.
Mesela bir ziyaret fotoğrafı gönderiliyor.
Altına da sadece “şu şunu ziyaret etti” deniliyor.
Tamam aynı şeyi fotoğrafa bakınca bizde anlıyoruz.
Ama ne zaman ziyaret etti?
Niye ziyaret etti?
Ziyarette neler konuşuldu?
Bakıyoruz bu soruların hiçbirinin cevabı yok.
Yazsan ayrı dert, yazmasan ayrı dert.
Yazsan ne yazacaksın bilgi yok.
Eee kimsenin ağzından olmadığın bir ziyaretin içeriğini de veremezsin.
Ya adam haberi okuyunca kalkıp “Böyle bir şey konuşulmadı” derse ne olacak?
Yazmasan gene olmayacak.
Sağ olsunlar ilgi gösterip bize haber vermişler.
Yer vermemek saygısızlık olur.
Kalıyoruz iki arada bir derede.
Mecburen bizde “teşekkür etti”, “çalışmalarında başarılar diledi”
“Ziyaretten duyduğu memnuniyeti ifade etti”
Gibi şeyler yazıp yazıp duruyoruz.
Bu da sırf haber kaynaklarımızın ilgisine kayıtsız kalmamak için.
“O kadar düşündük bize yer vermediler” demesinler diye.
Ama üstüne basa basa belirtmek isterim ki…
Bu tarz haberler hem eksik haber hem de haberin içeriği boş olduğu için halkın da ilgisini çekmeyen haberler.
Halkın ilgisi veya kamuoyunun biraz daha dikkati çekilmek isteniyorsa lütfen o fotoğrafın altını da bir bilgiyle dolduralım.
Yoksa bizim için “Neyse halin çıksın falin” deyip fotoğrafla fala bakmak çok zor bir iş değil.