Belçika'da yaklaşık 250 bine yakın Türk göçmeni yaşıyor. Türklerin büyük bir kısmı da başkent Brüksel'de ikamet ediyor. 1960'lı yıllardan bu yana Türkiye’den çalışmak maksadıyla gidenlerin, artık orada kalıcı ve Belçika'nın bir parçası durumunda oldukları görünüyor.
Belçika’da organize olmuş Türk ve Müslüman nüfusu, ülkenin iç dinamiklerini harekete sevk ederken, yaşanan bazı toplumsal sorunlar da, iç siyasetin, Türkleri ve diğer Müslümanları ne kadar yakından ilgilendirmesi gerektirdiğine işaret ediyor.
Çünkü siyaset, hak aramanın en önemli merkezi konumunda. Doğumdan ölüme kadar olan tüm hayatı belirliyor.
Öte yandan Belçika Müslümanlarının yaşadığı sorunlara bakıldığında, diğer Avrupa ülkelerinden pek de farklı olmadığı göze çarpıyor. Dolayısıyla Türklere ve diğer Müslümanlara karşı önyargı, orada da söz konusu. Aşırı sağ ve ırkçı yapılar gittikçe güçleniyor.
Müslümanlara, başörtüsü meselesinden dini bayramlarda tatil yapılmasına kadar inanç bağlamında bir dizi kısıtlamalar yapılıyor. Müslümanları sosyal hayattan tecrit eden bir anlayış hüküm sürüyor. Bunun için de temel haklar ve insan hakları konusunda mücadelenin önemi ortaya çıkıyor.
Peki bu mücadeleyi kimler verecek?
Özüne bağlı siyasetçilerin, hangi siyasi çizgide olursa olsun, parlamento çatısı altında olması, Müslüman milletlerin selameti açısından büyük önem taşır.
Belçika'da, Türkleri ve Müslümanları savunacak siyasetçilerin azlığı da, Emir Kır gibi Türkiye'ye gönül bağı olan ve Müslüman kimliğini açıktan izhar eden siyasetçilerin değerini daha bir ortaya çıkartıyor.
Emir Kır, üzerinde uzun konuşulacak, 20 yıldan fazla siyasi tecrübeye sahip önemli bir isim. Belçikalı İtalyanlardan, Araplardan ve Türklerden büyük destek görüyor. Siyasi hayatı da prestijli görevler ve başarılarla dolu. Eyalet sekreterliği, belediye başkan yardımcılığı, bölge milletvekilliği ve Brüksel Hükümeti Devlet Bakanlığı gibi siyasetin getireceği birçok kritik pozisyonda bulunmuş. Bir de federal düzeydeki parlamentoda milletvekilliği yapan Türkiye kökenli tek siyasetçi olmasının yanı sıra, Brüksel'in merkezindeki Saint-Josse bölgesinde belediye başkanlığını da yürütüyor.
Kır, Aralık ayı başında AB kurumlarının daveti üzerine Türkiye’den Belçika'ya gelen 6 belediye başkanı ile yaptığı görüşmeler nedeniyle bir anda eleştiri oklarının hedefi oldu. Görülmemiş bir ırkçı saldırıya maruz kaldı.
Kabul ettiği siyasi delegasyonun içinde MHP'li belediye başkanlarının olması, "aşırı sağcıları ağırladı" düşüncesiyle, sosyal medyada yıpratma kampanyasına dönüştürüldü. Hatta ölüm tehditleri bile aldı.
Ardından partisinin disiplin kuruluna sevk edilerek, hakkında ihraç kararı verildi. Bu kararı imzalayan da, Sosyalist Parti'nin Brüksel temsilcisi Fas kökenli Ahmet Laaouej oldu.
Tecrübeli siyasetçi Kır, kökeninden ve dininden ötürü ayrımcılığa maruz kaldı. Yaptıkları ve yapacaklarıyla ilgili hiç tartışılmadı, sürekli olarak kendisi tartışmaya açıldı.
Bu durum ise akıllara, Türk asıllı Müslüman bir siyasetçinin etkin bir konumda olmasından son derece rahatsızlık duyulduğu düşüncesini getiriyor. Siyasette ne kadar başarılı olunursa olunsun, yabancı ve Müslüman ise önünün kesildiğini gösteriyor.
Kendisinin, bu gelişmelerden sonraki süreçte Saint-Josse Belediye Başkanı olarak görevine devam etmesi dahi risk altında?
Sosyalist partiye yaklaşık 18 bin oy getiren Emir Kır'ın partiden ihracı, aynı partinin üyesi olan Brüksel Bölge Parlamentosu Milletvekili Emin Özkara’nın da istifasına yol açtı. Artık o da yoluna bağımsız olarak devam edecek. Elbette Emin Kır’ı, sadece milletvekili Özkara değil, Belçika’da yaşayan Türk toplumu da çok güçlü bir şekilde destekliyor.
Zira Emir Kır gibi siyasetçiler olmasa, acaba hangi Belçikalı siyasetçi Türk toplumunun hassasiyetlerini göz önünde bulunduracak ya da onlara candan yaklaşacak?
Merkezi Belçika'nın başkenti Brüksel'de bulunan Avrupa Irkçılıkla Mücadele Ağı (ENAR) Direktörü Michael Privot bile 20 yıldır Sosyalist Parti’ye hizmet eden Emir Kır'ın, sırf Türk delegasyonunu kabul etti diye ihraç edilmesinin, ırkçılıkla hiçbir alakasının olmadığını dile getirdi.
Oysa alınan bu ihraç kararı, federal hükümet konusunda aylardır süren koalisyon arayışlarını olumsuz etkileyebileceği gibi, Belçika demokrasi tarihine de kara leke olarak geçecek kadar tartışmalı bir konudur.