'Türkiye'de 81 ilimize yüzlerce Refah projeleri yapacağız'

Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Doğan Aydal, hafta sonu Bartın'a gelerek partisinin Bartın İl Kongresine katıldı. Kongre öncesinde basın mensuplarına değerlendirmelerde bulunan Aydal, ülkenin sorunlarını sıralayarak partisinin çözüm önerilerini anlattı. Aydal yaptığı açıklamada 81 İl'e seslenerek, 'Türkiye'de 81 ilimize yüzlerce Refah projeleri yapacağız'dedi.

'Türkiye'de 81 ilimize yüzlerce Refah projeleri yapacağız'

 

Yeniden Refah Partisi Bartın 2. Olağan İl Kongresi, Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Doğan Aydal’ın katılımıyla Bartın Kültür Merkezi’nde gerçekleştirdi.

Kongre öncesinde Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve AR-GE Başkanı Prof. Dr. Doğan Aydal, Bartın Öğretmen Evinde basın mensuplarıyla bir araya gelerek ülkenin sorunları ve partisinin çözüm önerileri hakkında bilgi verdi.

Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Doğan Aydal, partisinin son dönemde önemli bir çıkış yakaladığını söyledi.

 

Biz karşı tarafı önce kötü demeyeceğiz”

 

Aydal yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: “Siyasetçinin çok temel bir özelliği vardır. Önce düşünür. Normal bir siyasetçiden bahsediyorum. Karşı tarafın kusurları ne? Ben önce bu karşı tarafın kusurlarını söylemeliyim ki vatandaş düşünmeye başlasın diyor. Ama yanıldıkları nokta şudur; vatandaş karşı tarafın kusurunu zaten biliyor. Adam aç adam vergi ödeyemiyor, adam kira ödeyemiyor, elektriği ödeyemiyor, EYT’den sıkıntılı, adam çocuğuna ekmek alamayacak durumda. Adam siyasetçiden ‘sen ne yapacaksın’ sorusunun cevabını istiyor. Biz bu sebeple temel bir noktadan yola çıktık.

Biz karşı tarafı önce kötü demeyeceğiz. Zaten karşı taraf iyi olsa bize zaten ihtiyaç olmayacak. O zaman biz değerli halkımızı rahatlatacak, geleceğine dair umut verebileceğimiz şeyleri söylemeliyiz. Karnını nasıl doyuracağımızı anlatabilmeliyiz. Bu sebep ve fikirle yola çıkarak Yeniden Refah Partisi olarak altı kitap hazırladık. Bu kitaplar hadi canım sıkıldı kitap yazalım düşüncesiyle yazılmış kitaplar değil.

Vatandaş diyor ya benim karnımı nasıl doyuracaksın. İlk kitapta 15 tane proje var. Ben rahmetli Necmettin Erbakan döneminde Başbakanlık Müsteşar Yardımcısıydım. O dönemde bütün kaynak paketlerini hazırlayan naçizane üç kişiden biri bendim. Dolayısıyla ben uygulamanın içinden geliyorum, uygulama sırasında karşımıza çıkacak problemleri ve Türkiye’ye uyumlu politikaları yakından inceleyerek geldim. Yeniden Refah Partisi’nde uygulamaya çalıştığım şey bu olacak. O zaman ben ne yapmalıydım ayağı yere basan, gerçekçi, ayağı yere basan bir plan hazırlamalıydım. Araştırma Geliştirme Başkanlığı olarak önce bunu hazırladık.

 

“Yazdıklarımızdan hiç korkumuz yok”

 

Bunlar 120 ila 150 milyar dolar arasında her yıl ülkemize artı proje katacak projelerdir. Şimdi bir de ne yaptık bütün bu kitapları, projeleri başta hükümet olmak üzere tüm siyasi partilere gönderdik. Bu tavır aslında bir tür meydan okumaydı. Neden; biz yazdığımızdan öylesine eminiz ki, alın bakın itiraz edecekseniz, biz cevaplarımızı size hazırlamış olduk demektir. Yazdıklarımızdan hiç korkumuz yok demektir. Biliyor musunuz? Aradan üç yıl geçti, hiçbir parti şu olmaz demedi, şu hayalci demedi. Peki kimler söylüyor, okumaktan uzak sadece kulak dolgunluğuyla çalışan sağda solda üç beş kişi demiş. Bunun kıymeti yok.

Biz bunları Türkiye’ye açtık. Televizyonlarda bağır bağır bağırıyoruz. Şimdi gelelim kitaplarda neler var. Şimdi ben birkaç örnek verecek anlatabilmeliyim ki, değerli halkımızda hamasi şeyler olmadığını bilsin. Rahmetli Turgut Özel döneminde Gazze’ye su götürme planı vardı. O planın içinde bulunmuş biri olarak sistemi anlatayım. Bizde Manavgat suyu sürekli akar, boşa akar. O dönemde dediler ki bu su boşa akmasın. Ne olsun, biz bu suyu 1 metreküpü 1.50 Dolar’dan Gazze’ye ve İsrail’e satalım. Talep var ve diyebilirsiniz ki, maalesef çok katı düşünen Müslüman çevrelerde, İsrail’le bütün bağları kopartalım sevdası vardır. Bu hükümette her gün ‘One Minute, One Minute’ der. Ama biliyor musunuz ‘One Minute’ denildiğinde İsrail’le ticaret hacmimiz 4.25 Milyar Dolar’dı. One Minute dedikten sonra 6.5 milyar Dolar oldu. Şimdi de ticareti daha büyük boyutlara getirmeye çalışıyorlar. Realite başka bir şey söylem başka bir şey. Şimdi siz Gazzeli’lere su götüreceğim İsraillilere su götürmeyeyim diyemezsiniz. Böyle bir siyaset dünyada yok, doğru da değil. İnsanı ayırt edemeyiz su açısından. Gazze su istiyor ben Gazze’ye su vereceğim ama sen susuz kal, diyemezsiniz.

“Dünyanın bundan sonraki savaşları su üzerine olacak”

Ama o dönemde müthiş bir toplum baskısı oldu. Biz liman yapmıştık 150 milyon Dolar’a bu suları göndermek için, bu liman bitmesine rağmen bu proje iptal oldu. Kaddafi bastırdı bütün suyu bana sat İsrail’e verme, CHP bastırdı Manavgat’taki suya benim ihtiyacım var sen nasıl dışarıya satarsın, iş bitti. Bu hep aklımda kalmıştı, su satışları dünyanın bundan sonraki savaşları su üzerine olacak.

Suyumuz kıymetli. Türkiye’ye yer altından buharlaşan suyun 70-80 yıllık değerlerini çıkardık, Türkiye’nin kullandığı su miktarını çıkardık; 40 ila 44 milyar metreküp arasında değişiyor. Bunu 30 milyar metreküpü vahşi sulamaya gidiyor. 30 milyar metreküpü sal çayıra Mevla’m kayıra diye tava usulü, fışkırtma usulü, serpme usulüyle atıyoruz havaya, bunun çoğu buharlaşıyor. Seyhan’dan Ceyhan’dan sular alıyoruz. Kanallarla götürülürken, çoğu su buharlaşıyor zaten. O zaman biz sulama sistemimiz değiştirmeliyiz. Damla sulama sistemine geçtiğimiz gün, bunun sadece üçte birini yani 10 milyar metreküpünü kullanacağız, 20 milyar metreküpü ve daha fazlası elimizde satacağımız su. İran’dan başla, Gürcistan’dan başla hepsi suya muhtaç. Irak, Suriye kim su almak istiyorsa suyu sat çünkü onlar da sana petrol ve doğalgaz satıyorlar. Bunun getirisi yıllık 20 milyar Dolar, 1 Dolar’dan dahi satsan. Biz yıllar evvel 1.5 Dolar’a anlaşmıştık. Bu su Türk topraklarına düşüyor. Biz bunu değerlendireceğiz.

 

“Türkiye’ye yıllık 380 bin megavat gücünde bir güneş enerjisi düşüyor”

 

Başka bir şey de güneş enerjisi. Allah büyük bir lütufta bulunmuş Türkiye’ye yıllık 380 bin megavat gücünde bir güneş enerjisi düşüyor. Türkiye’ye 380 bin megavatlık bir santral kurabileceğiniz bir enerjimiz var. AKP hükümeti 20 yıl boyunca bu sistemin sadece yüzde ikisini kullandı, 7500 Megavatını. Eskiden hidroelektrik santralleri ile elektrik üretilirdi, Güneydoğu Anadolu’da bizim 22 barajımız var bunun 19’unda Hidroelektrik Santralimiz var, 35 yılımızı aldı, oradan elektrik elde etmek. Toplam gücü 7490 Megavat, 35 yıl 7490 Megavat… Almanya bizden kuzeyde ve güneşi daha az. Almanya 2010-2011-2012 de üç sene üst üste peş peşe 7500,7500,7500 Megavatlık,  üç yılda 22 bin 500 megavat enerji yaptılar. Şimdi de 50 bin megavatı geçtiler. Söylemeye çalıştığım şu; iktidara geldiğim gün nasip olursa güneş enerjisine yöneleceğiz.

“Uygulanabilir projeler üretiyoruz”

Onlar üç yılda 22 bin 500 yapabiliyorsa, biz dört yılda 30 bin megavatı yaparız. Bunun da para olarak karşılığı 30 milyar Dolar’dır. Bunun anlamı şu; doğalgaz ve kömür ithalatını durduracağız demektir. Bizim Doğu Anadolu’muz Orta Anadolu’ya oranla daha yüksektir. Uluslararası teamül gereği, sınır aşan sularda 350 metreküp saniye su verilir. Ama Allah lütfetmiş öyle bir kar yağıyor ki Doğu Anadolu’ya barajlar bazen patlayacak hale geliyor 700 – 800 metreküp saniyeyi kapakları açarak veriyoruz. Bir tek Keban üzerine proje hazırladım ama birçok baraj üzerine hazırlanabilir. Biz buradan Keban’da boru hatlarıyla fazla suyu baraj kapaklarını açmadan, önce Yamula Barajına, bu baraja dökülürken türbinlere takıp elektrik elde edeceğiz. Yamula Barajında biriken suyu daha sonra Hirfanlı Barajına boru hattıyla cazibeyle, sizin ekstra enerji harcamanıza gerek yok. Aşağıya doğru giderken de elektrik elde edeceğiz. Buraya dökülen suyu da  Konya Ovası’na sevk edip, sulamalı tarıma geçeceğiz. Aklın yolu bu kadar basitken bu kadar yıllardır neden uygulanamadığı anlamıyoruz. Yani bizler bu toplar için uygulanabilir projeler üretiyoruz.

“Leonardit sıvı gübre üreteceğiz”

Türkiye’de 14 milyar ton linyit var. Bunun kenar kısımlarında, her tarafta aynı kaloriyi elde edemezsiniz. 900 kalorinin altında veriyorsa onun ismi Leonardit’dir. Yine AR-GE bölümünde çalışan profesör arkadaşımız Leonardit denilen linyitten tabii gübre yaptık. Türkiye dışardan 6.7 milyon ton gübre alırdı. Şimdi parasızlıktan alamıyor ayrı ama, kimyasal alıyor tabii değil ve 2 milyon ton hala açığımız var. Dışarıdan aldığımızı ve açığımızı kapatacak tek şey o Leonardit’den ürettiğimiz sıvı gübre olacak. Profesör arkadaşımız bu sıvı gübreyi imal etti, Gübretaş bunu fason olarak aldı, hatta bire on oranında su kattı ve maliyeti 500 Lira’ydı tonu, 55 bin Lira’dan sattı. Türkiye böyle bir değere sahip. 18 milyar ton bizim linyitlerimiz var. Yakmak mecburiyetinde bile değiliz gübre yaparız ve bunu Türkiye’nin her tarafında kullanırız. Bizim için muhteşem bir kaynaktır.

“Doğalgazı yanlış yerde arıyorlar”

Doğalgaz konusunda ise, Akdeniz’de sürekli yanlış yerde sondaj yapıyorlar. Ben üniversitede uzaktan algılama ve uydu sistemlerini veren hocaydım. 38 yıl Ankara Üniversitesi’nde hocalık yaptım. Hükümete dedik ki doğalgazı yanlış yerde arıyorsunuz. Hükümet doğalgazı Kıbrıs’ın üstünde arıyor. Dedik ki uydu verileriyle ben Akdeniz’in suyunu kaldırabiliyorum, altta bir kıtanın öbür kıta üzerine nasıl dağıldığını gösterebiliyorum, sınırını çizebiliyorum ve dedim ki yanlış yerde sondaj yapıyorsunuz. Sonunda hükümet karar verdi ve bizim dediğimiz yere gitti. Öyle bir yer ki orası orada Rumların ve İtalyanların bulduğu yerler var. Hükümet direndi ve Sayın Bakan açıklama yaptı; ‘Biz 76 adet sondaj yaptık’ dedi. 2020-2021 yılında hepsi boş çıktı. Bulamadılar çünkü yanlış yerde sondaj yapıyorlar. Şimdi Abdülhamit Han Gemisini gönderdikleri yerde yanlış yer. Dolayısıyla biz bir proje teklif ediyor ve yazıyorsak tamamen bilimsel bir tabana dayalı yazıyoruz.

Perlit ismini duydunuz mu bilmiyorum. Perlit volkan camıdır. Türkiye’de 5 milyar metreküp volkan camımız var. Volkan camının bir özelliği var. Siz bunu ısıtırsanız hacminin 20 ila 80 misline kadar hacim genişliyor. Sonra da bunu dilim dilim kesin  inşaat tuğlası olarak kullanın.  Peki özelliği ne? Patladığı zaman volkan camı içi gözeneklerinde trilyonlarca gözenek oluşuyor, termos gibi tıpkı. Çok hafif bir kaya haline geliyor ve gözenek oluştuğundan yazı sıcağı, kışı soğuğu geçirmiyor. Bu nedenle bizler hükümet olduğumuzda özellik Doğu, Güneydoğu ve İç Anadolu bölgelerinde perliti mecbur kılacağız. Bir enerji tasarrufu iki hafif üç depreme dayanıklı. Başka bir şey daha siz bunları keserken onların küçük taneleri oluşur. Minicik minicik havuzcuklar gibi, bunu İsrail’de gördüm. İsrail’in hiçbir şeyi yok her tarafı kum. Adamlar suyu iktisatlı kullansınlar diye toprağı kaldırıyorlar, altına öğütülmüş perliti seriyorlar, hepsi minicik minicik havuzcuklar şeklinde yukarıdan su döktüğünüzde, o su minicik havuzcuklarda birikiyor ve suyu aşağıya vermiyor. O tekrar buharlaşarak bitkiyi besliyor. Harran gibi Çukurova gibi,  Konya ovası gibi ovaların altına bu perlitin serildiğini düşünün. En az suyla en çok verimi elde edildiğini düşünün.

“Devlet Planlama Teşkilatı kapatılmamalıydı”

2011 yılı çok stratejik bir zamandır. Devlet Planlama Teşkilatı kapatıldı, Hıfzıssıhha Endüstrisi kapatıldı, Suriye ile savaşa girildi, İstanbul Sözleşmesi imzalandı o kadar çok şey var ki aklıma gelen... Devlet Planlamayı neden kapatırsın? Devlet Planlamanın önemi neydi, Türkiye’nin geleceği ile projeksiyonlar sunardı. Bundan sonraki 5 yılda nelere dikkat edilmeli Türkiye’yi inceler tıpkı bizim kitaplarımızda olduğu gibi Türkiye’nin geleceğine yönelik projeksiyonlar önüne koyulurdu. Böyle bir kurum kapatıldı. Neden yok ettiler biliyor musunuz? Sayın Cumhurbaşkanımız buna demokrasi takoz dediği için. Bir yatırım yapılacaksa Devlet Planlama der ki bir dur bir hesaplayalım.

İstanbul Havalimanı yapıldı değil mi? Bu havalimanın yapılması için Devlet Planlama önce sorardı, ‘Atatürk Havalimanı yetmiyor mu?’ derdi. Atatürk Havalimanı yolcu kapasitesi yıllık 100 milyon kişi. Peki şu ana kadar 110 mu taşıdın, 120 mi taşıdın yetmiyor mu?’ derdi. Gerçek rakam ne biliyor musunuz, son sene hariç 64 milyon kişiyi hiç geçmedi. 

“Adı Adalet ve Kalkınma Partisi ama adalet hiç olmadı”

Şimdi EYT’liye para yok, 3600 göstergesine para yok, devlet memuruna para yok, emekliye yok, ona yok buna yok. Ama mahşerin beş atlısına hem para var hem de vergi affı var. Adalet olmayan şey buydu. Adı Adalet ve Kalkınma Partisi ama adalet hiç olmadı. Birde Zafer Havalimanı, hükümet öyle taktiksel davrandı ki önce Eskişehir Havalimanını kaldırdılar, Uşak’taki havalimanını kaldırdılar, Afyon-Uşak-Eskişehir arasına, üç şehre de uzak Zafer Havalimanını yaptılar. DPK onu da durdururdu. Neden biliyor musunuz? Yolcu kapasitesi yıllık 2 milyon kişi. Üç şehrin toplam nüfusu 1.5 milyon. Diyebilirsiniz ki hocam turist falan gelir idare eder. Şimdi gerçek rakamı söylüyorum. 2012 yılında bitti ilk sene içinde taşınan yolcu sayısı 3 bin 195 kişi. Kapasite ne 2 milyon… Bu nasıl bir yanlış hesap, 2021 yılında ise 16 bin 500 kişi. Değerli vatandaşlar da bu yap işlet devret kısmını da yanlış biliyor. Yap işlet devret adam diyor ki 2 milyon yolcu kapasitesi mi verdim sana 3 bin kişi mi geldi geri kalanın hepsini bütçeden vereceğim. Yani senden, benden, ondan aldığı vergiyle ödeyeceğim diyor.

 

Türkiye’de 81 ilimize yüzlerce Refah projeleri yapacağız”

 

Bir diğer projelerimiz ise; küçük ölçekli madenleri maden ofisleri aracılığı ile toplayıp, zenginleştirip, maden ithalatını azaltmak. Bor türevlerini kullanabileceğimiz sektörlerin arttırılması ile yılda yaklaşık 3 milyar dolar gelir elde edeceğiz. Yassı çelik imalatı ülkemizde yapılabilmektedir ve kapasitemiz uygundur. Özellikte Çin'den ve diğer ülkelerden yapılan 9 milyar ton ithalat kesilmelidir. Böylece yılda 5 milyar dolar gelir elde edeceğiz. Tarım ürünleri ve ithalatını olabilecek en alt seviyeye indirecek tedbirleri alacağız. Kenevir projesi, Sıvı gübre projesi, Hayvancılık projesi, Rusya ve Çin ticaretinin dengelenmesi projesi, Havuz projesi  gibi bir çok proje ile Türkiye’de 81 ilimize yüzlerce Refah projeleri yapacağız.”diye konuştu.

Haber: Nihal Karaman