Türkiye Barolar Birliği Başkanı Sağkan Bartın'dan seslendi

Amasra'da 14 Ekim 2022 tarihinde yaşanan maden faciasının ardından başlayan hukuk süreci, 12. duruşma ile sona erdi. 43 madencinin hayatını kaybetmesine neden olan facia ile ilgili açılan davanın 12. duruşması, Bartın Adalet Sarayı'nda gerçekleştirildi. Duruşma öncesi Türkiye Barolar Birliği Başkanı Av. R. Erinç Sağkan ve Bartın Baro Başkanı Av. Nail Öztürk, basın açıklaması yaptı. Açıklamasında Bartın'dan seslenen Barolar Birliği Başkanı Av. R. Erinç Sağkan, 43 vatandaşın hayatını kaybetmesine neden olan facianın iş cinayeti olduğunu vurgulayarak, 'Bu tür kazalar taksirle işlenen basit kazalar olarak görülmemelidir. Madencilerin ölümüne yol açan tüm sorumlular tespit edilip cezalandırılmalıdır. Aksi takdirde iş cinayetleri devam edecektir' dedi.

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Sağkan Bartın'dan seslendi

 

Bartın Adalet Sarayı önünde duruşma öncesi gerçekleştirilen basın açıklamasında konuşan Bartın Barosu Başkanı Av. Nail Öztürk, son zamanlarda yaşanan hukuki gelişmelerin ülkeyi yakından ilgilendirdiğine dikkat çekti.

Öztürk, madenci şehitlerinin geride bıraktığı ailelerin acılarının daha da derinleştiğini ifade etti.

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Av. R. Erinç Sağkan da, 2,5 yıl önce 43 yurttaşın hayatını kaybetmesine neden olan facianın iş cinayeti olduğunu vurgulayarak, "Bu tür kazalar taksirle işlenen basit kazalar olarak görülmemelidir. Madencilerin ölümüne yol açan tüm sorumlular tespit edilip cezalandırılmalıdır. Aksi takdirde iş cinayetleri devam edecektir" dedi.

Bartın’daki dava sürecinde verilen kararın emsal niteliğinde olması gerektiğini belirten Sağkan, yaşam hakkının en temel özgürlük haklarından biri olduğunu, ancak bu hakkın insan onuruna uygun bir şekilde korunmasının önem taşıdığını vurguladı.

Öztürk, “Türk hukuk tarihine yazılmış bir kara leke”

Bartın Barosu adına basın açıklaması yapan Bartın Barosu Başkanı Av. Nail Öztürk açıklamasında şunları söyledi, “Değerli Basın Mensupları, Değerli Katılımcılar; Ülkemizde son zaman yaşanan hukuki gelişmeler, ülkemizi topyekün ve oldukça yakından ilgilendirmekte görülmüş olup bu süreç tüm vatandaşlar gibi Baroların da dikkatini çekmektedir. Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devleti olup toplumda karşılıklı olarak yargının araçsallaştığı inancını ortaya çıkaracak her türlü söz ve eylemden uzak kalınarak adil yargılanma ilkesinden ayrılmadan, varsayıma dayalı olmayan, somut veriler ve deliller ışığında soruşturma ve kovuşturmaların icra edilmesi, bunun yanında Anayasal güvence altında olan toplantı ve yürüyüş hakkına saygı duyulması, toplantı ve yürüyüş hakkını kullanan vatandaşlara saygı duyulması, bu minvalde bu hakkını kullanan vatandaşlarımızın da kışkırtıcı yahut saldırı niteliği taşıyacak ve bu suretle haklı konumunu haksız konuma düşürecek eylemlerden uzak kalması Barolar olarak en büyük en büyük temennimizdir.

21 Mart 2025 günü, Dünya ve Türk hukuk tarihine yazılmış bir kara lekedir. 21 Mart.2025 günü, İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesince, Genel Kurulunun iradesiyle seçilmiş ve dünyanın en büyük barosu olan İstanbul Barosu Başkan ve Yönetim Kurulu Üyeleri'nin görevden alınmasına karar verilmiştir. En başından beri belirtmiş olduğumuz üzere, bu alınan karar sadece İstanbul Barosu değil, savunma mesleğine, bu mesleğin her bir ferdine karşı alınmış bir karardır. Savunma makamı yoksa savunma da yoktur. Savunma yoksa adil yargılanma da yoktur. Adil yargılanma yoksa hukuk devletinden bahsetmek de artık olanaksız hale gelmektedir. Dolayısıyla bu karar tüm yurttaşları çok yakından ilgilendirmektedir.

Alelacele, isnad edilen suçlamanın yargılaması dahi yapılmadan alınan ve hiçbir hukuki niteliği olmayan bu karara karşı, İstanbul Barosunun ve Genel Kurulunun yanında olduğumuzu bir kez daha haykırarak dile getiriyoruz. Bugün burada bulunmamızın en önemli sebebi ise bugünkü duruşmadır.

“Ne yaptınız bu madencilere?”

Kimdir Madenci? Madenci, yerin altında, kapkara olmuş yüzüyle kömür çıkarıp koruyla alev, ışık üreten, kalpleri dahi ısıtandır! Madenci, yerin altını ezbere bilen, depremde yüzlerce kişinin canını kurtarandır! Madenci, ciğerinde tozu, elinde kazmasıyla emek verendir! Madenci, çocuğunun, anasının, babasının, eşinin resmini göğsünde, ölümü cebinde taşıyandır!

Ne yaptınız bu madencilere? Öldürdünüz! Göz göre göre, tehlikenin yaklaştığını bile bile, adım adım, usul usul öldürdünüz! Ne yazmışlar teftiş kurulu raporunda?

Havalandırma sistemi yetersiz, su barajı ve taş tozu uygulaması yetersiz, aspiratör yok! Bunlar can alıcı ihmallerden bir kısmı. Can alıcıdan başka kimin dikkatini çekti bu ihmaller zinciri? Havalandırmanın yetersiz olduğu durumda oluşan metan gazının dışarı atılamaması ve sıkışması neticesinde yaşanan patlamadan sonra birikmiş ve temizliği sağlanmamış, etkin mücadelesi verilmemiş kömür tozunun da yangının artışına destek vermesi gibi olgular ölüm ve yaralanma sayısının ve derecesinin oldukça artmasına sebebiyet vermiştir.

“Acılarını dahi yaşayamadılar”

Evet, 43 can şehit düştü. Madenci kardeşlerimiz, beş dakika önce ter döktüğü yere kanını döktü, derisini döktü, etini döktü, canını döktü. Dışarıda yetim kalan çocuk, kokusunu kaybeden ana, sıcaklığını kaybeden eş kaldı, onlar da gözyaşını dökebildi! Acılarını dahi yaşayamadılar. Devlet kurumlarına (özellikle mütehassislik gerektiren can ile yoğrulan maden ocaklarına) yerleşimlerde liyakatsiz ve tepeden inme atamaların yapılması, usta çırak ilişkisinin göz ardı edilmesi gibi birçok neden de bu katliamın sebeplerindendir. Kozlu, Ermenek, Soma, Amasra! Yapılan yargılamalardan ziyade, bundan sonra ölümlerin, iş kazalarının durdurulması için neler yapılmalıdır. Bunlar tartışılmalı ve ivedilikle gerekli önlemler alınmalıdır. Başka madenci ölmesin, başka canlar yanmasın!

Bugün, aylardır takip edilen davanın neticesinin açıklanacağı, hükmün açıklanacağı tarih. Somut veriler ışığında ve eksik delil olmaksızın, bu katliamda yer alan ve alması gerekip de halen dahil edilmemiş tüm sanıklar hakkında, toplum vicdanını rahatlatacak, maden şehitlerinin ailelerinin içine bir nebze su serpecek bir kararın açıklanmasını bekliyoruz.

Davanın başında Bartın Barosu olarak katılma talebimizi iletmiştik. Katılma talebimizin reddine karar verilmiş olsa da; bu aşamaya kadar davanın takipçisi olduk. Bundan sonraki aşamalarda bu davanın takipçisi olmaya devam edeceğiz.

Az önce de bahsetmiş olduğumuz gibi, Barolar hiçbir zaman taraf olmamıştır. Baroların kanundan kaynaklanan görevleri, adaletin gerçekleşmesine katkıda bulunmak, adil yargılanma hakkının uygulanmasını sağlamak, hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak ve korumaktır. Bu doğrultuda belirtmek isterim ki; bu tür davaları takip etmemizdeki yegane amaç, hukukun üstünlüğü doğrultusunda adil bir karar verilmesidir. Bu süreçte bizleri yalnız bırakmayan TBB Başkanımız Sayın Av. R. Erinç Sağkan, Zonguldak Baro Başkanımız Sn. Av. Türker Kapkaç, Kastamonu Baro Başkanımız Sn. Av. Özgür Demir, Bolu Baro Başkanımız Av. Sinan Barut’a, TBB Kent ve Çevre Komisyonu Başkanımız Sayın Av. Kemal Aytaç'a, Bartın Barosu Kent ve Çevre Komisyonu üyeleri meslektaşlarımız ile şimdiye dek bizlerin yanında olan tüm baro başkanlarımıza teşekkür eder, saygıyla kamuoyunun bilgisi ve takdirlerine arz ederiz.”

“Türkiye’de iş cinayetleri son bulmayacak”

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Av. R. Erinç Sağkan ise açıklamasında şunları söyledi, “Yaklaşık 2,5 yıl önce 43 yurttaşımızı yitirdiğimiz ve bu bir kaza değil iş cinayeti diye ifade ettiğimiz, tüm sorumluların yargılanmadığı müddetçe, hiyerarşide en alttan en üste kadar bugüne kadar cezasızlık zırhına bürünen kamu görevlileri de dahil olmak üzere tüm sorumlular tespit edilip cezalandırılmadığı müddetçe Türkiye’de iş cinayetleri son bulmayacak demiştik. 12’inci duruşmaya geldik ve bugün karar çıkması bekleniliyor. Eğer vaktinde Soma’da yaşanan katliamda, az önce ifade ettiğim şekliyle tüm sorumlular cezalandırılmış olsaydı belki bugün burada 43 yurttaşımızın yaşam hakkı ihlaline karşı savunmak için bir arada bulunmayacaktık.

“Bartın’da verilmesini beklediğimiz karar emsal olsun”

Geçtiğimiz günlerde Bolu’da otel yangınında 78 yurttaşımızı kaybettik. Yakında oranın da yargılaması başlayacak. O nedenle buradan tekrar ifade etmek istiyoruz. Bu tür dosyalara taksirle işlenen basit, tahlisizlik sonucu meydana gelmiş kazalar gözüyle bakılamaz. Bunlar iş cinayetleridir. Bu cinayetlerde hukuki nitelendirme yapılırken insanların göz göre göre ölüme gönderildiği unutulmamalıdır. Üretim kapasitesinin artırılması için işçinin emeğinin sömürülmesinin bu ceza davalarıyla doğrudan illiyet bağı vardır bu unutulmamalıdır. Ve liyakatsiz kadroların yarattığı bu faciada denetim ve sorumlu olan tüm birimlerin hiyerarşide en alttan en üste kadar tüm sorumluları cezalandırılmadığı müddetçe Türkiye maalesef ki bu iş cinayetlerinin yaşamaya devam edecektir. Temennimiz Bartın’da ki bugün verilmesini beklediğimiz kararın bu anlamda emsal bir karar olmasıdır.”

Haber: Erkan Hızoğlu