'Türk Okçuluğunun Tarihi' anlatıldı
Bartın Üniversitesi Geleneksel Okçuluk Kulübü tarafından düzenlenen konferansta konuşan Dr. Yaşar Metin Aksoy, Türk okçuluğunun tarihsel gelişimini anlattı.
Bartın Üniversitesi Konferans Salonunda gerçekleştirilen ‘Geleneksel Türk Okçuluğunun Tarihsel Gelişimi’ adlı etkinlik kemankeşlerin gösterisiyle başladı. Büyük beğeni toplayan gösterinin ardından Dr. Yaşar Metin Aksoy tarafından ‘Okçuluk Tarihi’, ‘Türk Okçuluğunun Tarihsel Gelişimi’, ‘Türk Yayının Diğer Yaylardan Farkları’, ‘Türk Yayının Yapımı’ ve ‘Günümüzde Türk Okçuluğu’ başlıklarında bilgiler verildi.
“Yay ve okun kullanılması insanlık tarihi kadar eskidir”
Milattan Önce 15000’lere uzanan tarihlerden kalan resimlerde yay ve okun kullanıldığını belirten Aksoy, “Yay ve okun silah olarak kullanılması neredeyse insanlık tarihi kadar eskidir.” dedi.
Aksoy, “İlk insanların yaptıkları kaya resimlerinde okla avlanan avcılar betimlenmiştir. Kavsnamelerde yazılmış İslami öğeler içeren hikayelerde de yay ve okun tarihi Hz. Adem ile birlikte başlar. Milattan Önce 15000’lere dayanan resimlerdeki bu yay muhtemelen bundan daha da eski dönemlerde de vardı. Bunu daha eski zamanlara ait taş ok uçlarından anlıyoruz. Bu basit yaylar MÖ 3000 li yıllara kadar dünyanın her yerinde kullanılmıştır.” ifadelerini kullandı.
“1970’lerin sineması ‘Türk Okçuluğu’nu yanlış aktardı”
Türk Tarihinde önemli bir yere sahip olan okçuluğun 1970’lerden itibaren yapılan bazı filmlerle yanlış aktarıldığını kaydeden Aksoy, “1951 yılında çekilmiş ‘İstanbul’un Fethi’ adlı filimde orijinal oklarımız ve yaylarımız görülmektedir. Aradan sadece 20 sene geçtikten sonra maalesef gerçeğe dayanmayan bir okçuluk kültürünü yansıtan filmler sinema salonlarında gösteriliyor. Okçuluğu bir kavram olarak aklımızda bırakmasını fayda olarak görebiliriz. Benim de okçuluğa merak salmamdaki neden Cüneyt Arkın’ın oynadığı ‘Battal Gazi’ adlı filmidir. Fakat filmde modern yaylar kullanılmış. Cüneyt Arkın 5 tane oku birlikte atarken gösterilmiş. Bunun maksimumu iki oktur. Tatarlar bu şekilde 2 ok atabilirler. Evliya Çelebi’nin de bahsettiği budur.” diye konuştu.
“2005 yılından sonra Türkiye’de okçuluğa ilgi arttı”
Aksoy, çok uzun zamandır Türkiye’de okçuluğa hiç ilgi olmamasına rağmen 2005 yılından sonra insanların geleneksel okçuluğa ilgi duyduğunu da söyledi.
2005 yılından sonra akademik anlamda bazı araştırmalar da yapıldığını aktaran Aksoy, şu şekilde konuştu:
“2005 yılına kadar okçuluk tamamen ortadan kaybolmuştu. 2005 yılında Tokat, İzmir ve İstanbul’da okçuluğa olan ilgi, bir ilham gelmiş gibi başladı. Bu işe İstanbul’daki bir askeri müzeye gezerken merak saldıktan sonra internette araştırdım. İnternete ‘Türk Oku’ yazdıktan sonra 500 civarı sonuç çıktı. Bu sonuçların da çoğu istenilen bilgileri barındırmıyor ya da yeteri kadar açıklayıcı değillerdi. Bir de internetten ‘turkish bows’ yazıp arattım ve bir milyon 400 bin sonuç çıktı. Çünkü Almanya’da bir üniversitede 1947 yılında ‘Türk Oku’ ile ilgili bir doçentlik tezi ile yazılmış çok sayıda makale var. Yani Türk Oku’nu yabancılar bizden daha iyi biliyor. İnternet keşfedilmeseydi belki biz hala Türk Okçuluğunu bilmeyecektik. 2005 yılı ve sonrasında ise bazı akademik çalışmalarda ‘menzil taşları’ inceleyerek başladığı biliyorum.”
Yay yapımı ve yapımında kullanılan malzemeler konuşuldu
Aksoy, kendi çabalarıyla oluşturduğu yayların fotoğraflarını da göstererek yay yapımında kullanılan malzemeleri anlattı.
Öğrenciler için imzalı kitap
Aksoy, “Bu yayları yapmak aslında çok pahalı ve muhafaza etmesi zor. Özellikle nemli bölgelerde ciddi bir özen gerektiriyor. Ayrıca şimdi atalarımızın kullandığı yayların aynısı yapmak zor. Çünkü parçaları birleştirmek için kullanılan tutkal, avlanması yasak olan ‘Mersin Morinası’ adlı balıktan elde edilmektedir. Bu yapıştırıcı oldukça kuvvetli. Ben, . Çocukluk döneminden sonra da zaman zaman yay yapmayı denedim. 2005'te İstanbul'da askeri müzeyi gezerken tekrar yay yapımını denemeye karar verdim. 2005 yılında ilk yayımı yaptım.” dedi. Soru ve cevapların alınmasının ardından son bulan etkinlikte, Aksoy’a Bartın Valisi Nusret Dirim ve Bartın Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Orhan Uzun tarafından günün anısına ebru sanatıyla yapılmış tablo verildi.
Konferansın ardından Aksoy, fuaye alanında ‘Sipahi: Bir Osmanlı Süvarisi’ adlı kitabını öğrencilere imzaladı.