TÜRK EĞİTİM-SEN'DEN 2016-2017 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI AÇIKLAMASI
Hangişi eğitimdeki sorunları aktardı
Haber Merkezi
Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Şube Başkanı Sezai Hangişi, 2016-2017 eğitim-öğretim yılının sona ermesi dolayısıyla basın açıklaması yaptı. Hangişi, eğitimde yaşanan öğretmen açığı, fiziki alt yapı yetersizlikleri, okulların ehil olmayan yöneticilere teslim edilmesi, sözleşmeli ve mülakatlı öğretmen alımı, ücretli öğretmenlik gibi sorunların 2016 -2017 eğitim-öğretim yılına damgasını vurduğunu söyledi.
Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Şube Başkanı Sezai Hangişi, 2016-2017 eğitim-öğretim yılının sona ermesi dolayısıyla basın açıklaması yaptı. Açıklamasında 2016 -2017 eğitim-öğretim yılında yaşanan sorunlara değinene Hangişi, “2016-2017 Eğitim-Öğretim Yılı sona eriyor. Hem eğitimcilerimiz hem de öğrencilerimiz sorunların gölgesinde bu eğitim-öğretim yılını da tamamladı. Öğretmen açığı, fiziki alt yapı yetersizlikleri, okulların ehil olmayan yöneticilere teslim edilmesi, sözleşmeli ve mülakatlı öğretmen alımı, ücretli öğretmenliğin halen devam ediyor olması, özlük haklarda bir iyileşme sağlanamaması, okullara ayrılan ödeneklerin yetersizliği v.b. birçok sorun 2016-2017 eğitim-öğretim yılına damgasını vurdu” dedi.
“SÖZLEŞMELİ, MÜLAKATLI ÖĞRETMEN ALIMI ÇOK BÜYÜK BİR SORUN”
Eğitim-öğretimde yaşanan sorunlardan ilk olarak sözleşmeli, mülakatlı öğretmen alımına değinen Sezai Hangişi şunların söyledi:
“Sözleşmeli, mülakatlı öğretmen alımı eğitim hayatımız açısından çok büyük bir sorundur. MEB sözleşmeli öğretmenliği daha önceden uygulamış; 2011 yılında hükümet hem sendikamız hem de sözleşmeli öğretmenlerin gayretleri ile tüm sözleşmelileri kadroya alarak, sözleşmeli öğretmenlik uygulamasını kaldırmıştı. 2016 yılında geri getirilen sözleşmeli öğretmenliğe bu kez de mülakat eklenmiştir. Bu nedenle öğretmenlikte torpili olanın atanma dönemi başlamıştır. Mülakatlı öğretmen alımı ile liyakat, ehliyet bir kenara atılmış, bunun yerine torpil, adam kayırma ön plana çıkarılmıştır. Öğretmenler birtakım sözde sendikaların baskısı altında kalmaktadır. Gerek mülakat aşamasında gerekse sözleşmeli öğretmen olarak atandıktan sonra öğretmenler üzerinde ciddi bir baskı oluşturulmaktadır. Böylesine kirli yöntemlere başvuranlar bugün için büyüdüklerini zannetseler de, ilerleyen yıllarda arkalarında çok az bir destekçi olduğunu görecektir. Türk Eğitim-Sen olarak, öğretmenlere yönelik uygulanacak ve sübjektif ölçüler ihtiva edecek performans ölçümüne karşı olduğumuzu ve buna karşı mücadele yürüteceğimizin bilinmesini istiyoruz. Yukarıda da belirttiğimiz üzere hiçbir şekilde sözleşmeli ve mülakatlı atamayı doğru bulmuyoruz. Tüm atamalar sadece KPSS puan üstünlüğüne göre ve kadrolu olarak gerçekleştirilmelidir.”
“YÖNETİCİ ATAMALARI HALEN TARTIŞILIYOR”
Yönetici atamaları hala en büyük tartışma konularından bir tanesidir. Yazılı sınav yerine mülakatla alınan yöneticiler nedeniyle okulların bir kısmı işinin ehli olmayan insanlara teslim edilmiştir. Hatırlanacağı üzere ödülleri ile göz dolduran, başarılarıyla adından söz ettiren okul yöneticilerinin bir gecede bu unvanları ellerinden alınmıştı. MEB’in 2014 yılında getirdiği sistem ile okul müdürleri mülakat ve değerlendirmeyle, okul müdür yardımcıları, müdür başyardımcıları müdür inhası ile görevlendirilmeye başlanmıştı. Türk Eğitim-Sen’in açtığı dava sonucunda yargı, müdür yardımcılığı ve müdür baş yardımcılığı görevlendirmelerinde yazılı sınav getirilmesine karar vermiş, dolayısıyla bu görevlendirmeler sadece yazılı sınav ve puan üstünlüğüne göre yapılmaya başlanmıştı. Öğretmenler bu sistemden çok memnundu, çünkü sadece yazılı sınav puanına göre görevlendirme hak edeni iş başına getiriyordu. Ancak Bakanlık, Nisan ayında çıkardığı bir yönetmelikle müdür yardımcılığı görevlendirmelerine de mülakat sistemi getirdi. Okul müdürlüğü görevlendirmelerinde ne dolaplar döndüyse, hangi listeler elden ele dolaştıysa, kul hakkı nasıl yendiyse, torpiller nasıl çarpıştıysa, siyasi, ideolojik unsurlar nasıl baz alındıysa, şimdi de okul müdür yardımcılığı ve müdür baş yardımcılığı görevlendirmelerinde benzer haksızlıklar yaşanacaktır. Bu sistemle okullar paralel çetelere teslim edilmekte, işini layıkıyla yapan, hak eden insanlar devre dışı bırakılmaktadır. Yandaşlar her türlü kirli oyunu tezgahlayarak, kendi üyelerinin liyakate bakılmadan makamlara getirilmesini sağlamaktadır. Yalnız şunu da belirtelim; tıpkı FETÖ’de olduğu gibi, bu malum yapı, devlette bir paralel yapı oluşturmaktadır. Bir paralel yapıdan kurtulurken, ikinci bir paralel yapıya devletimiz asla müsaade etmemelidir.
“MÜFREDAT TASLAĞINDA ATATÜRK EKSİKSİZ ELE ALINMALI”
Milli Eğitim Bakanlığı müfredatta değişiklik yapmak için bir taslak çalışma hazırlamıştı. Bu çalışma paydaşların görüşüne açılmış, sendikamız da bir komisyon oluşturarak, taslakla ilgili görüşlerini hazırlayarak Milli Eğitim Bakanlığı’na göndermişti. MEB’in gelen eleştiriler ve görüşler doğrultusunda taslakta bir düzenleme yapıp yapmadığını müfredat kamuoyuna açıklanınca göreceğiz. Bilindiği gibi müfredat taslağı ile ilgili kamuoyuna yansıyan en büyük tartışma Atatürk konuları ile ilgili olmuştur. Türk milletinin gerek geçmiş gerekse yakın tarihini çok iyi bilmesi, olayları doğru tahlil edebilmesi gerekmektedir. Bu noktada Türk tarihini değiştiren Atatürk döneminin eksiksiz, doğru bir şekilde öğretilmesi milliyetçi, vatansever, bayrağına sahip çıkan, şehitlerimizin değerini iyi bilen gençler yetiştirmemiz noktasında çok önemlidir. Bu ülkeyi işgalcilerden temizleyen, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kuran, ülkemizi müreffeh bir ülke yapmak için varını yoğunu ortaya koymuş olan Büyük Atatürk hem askeri bir deha hem de eşsiz bir kurucu liderdir. Her Türk evladının Atatürk’ün değerini bilmesi, ilke ve inkılaplarını özümsemesi, bu toprakların nasıl vatan yapıldığını çok iyi öğrenmesi Türk milletinin bekası için de hayati öneme sahiptir. Bu noktada müfredatta Atatürk ile ilgili konularda, herhangi bir daraltma, eksiltme hiçbir şekilde yapılmamalıdır.
“BİTİŞİK EĞİK YAZININ KALDIRILMASI DA OLUMLU BİR GELİŞMEDİR”
Öte yandan 12 yıldır kullanılan bitişik eğik yazının kaldırılması da olumlu bir gelişmedir. Öğrenciler bitişik eğik yazı ile yazmakta zorlanmakta, hatta öğretmenler öğrencilerin yazılı kağıtlarını bile okuyamamaktaydı. Yetenek gerektiren bitişik eğik yazı uygulaması nedeniyle öğrencilerin derse ilgisi azalmakta, okuldan soğumaktaydılar. Hele hele yeni yeni kalem tutmayı öğrenen ilkokul 1’inci sınıf öğrencilerimiz için bitişik eğik yazı uygulaması adeta işkence halini almaktaydı. Bu noktada bitişik eğik yazı yerine yeniden dik temel harflere geçilmesi ve bitişik eğik yazının ilkokul 3’üncü sınıfta güzel yazı dersi kapsamında öğretilmesini sendika olarak destekliyoruz.
“ÖZÜR GRUBU TAYİNLERİNDE PROBLEMLER YAŞANMAKTA”
İl içi tayinlerle ilgili yıllardır problem yaşanmaktadır. Buna rağmen MEB çözüm için bir adım atmamıştır. İl içi tayinler konusunda belli bir yıl ve belli bir kilometreyi esas alarak bir çözüm bulunabilir. Zira il içi tayinlerde her yıl bir umutla aile bütünlüğünü sağlamak isteyen ancak bir türlü gerçekleşmeyen insanların motivasyonu azalmakta, iş verimliliği düşmektedir. Türk Eğitim-Sen olarak iller arası isteğe ve zorunlu çalışma yükümlülüğüne bağlı yer değiştirme işlemlerinde boş kontenjanların tümünün açık gösterilmesini talep ediyoruz. Zorunlu hizmet süresini çoktan tamamlamış olmasına rağmen kontenjan yetersizliğinden iller arası yer değişikliği yapamayan, 10-15 yıldır zorunlu hizmet bölgesinden ayrılamayan çok sayıda öğretmenimiz bulunmaktadır. Bu öğretmenlerimiz açısından boş kontenjanların tamamının açık gösterilmesi çok önemlidir. MEB’e konuyla ilgili sendikamız bir yazı göndermiştir. Talebimizin dikkate alınması bu konuda mağduriyet yaşayan öğretmenlerimizi rahatlatacaktır. Ayrıca özür grubu tayinlerinde il/ilçe emri hakkı da mutlaka getirilmelidir. Aile bütünlüğü verimli çalışmanın vazgeçilmezidir.
“ROTASYON FELAKETLERİ BERABERİNDE GETİRECEKTİR”
Milli Eğitim Bakanlığı Nabi Avcı döneminde 2015 yılının Ağustos ayında rotasyon uygulamasından vazgeçtiğini açıklamıştı. Son aylarda MEB yetkilileri rotasyonu yeniden gündeme getirdi. Gerek Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz gerekse MEB bürokratları rotasyonu uygulayacaklarına dair açıklamalar yapmaktadır. MEB’in rotasyon yanlışından dönmeyeceğini görmüş bulunmaktayız. Oysa MEB’in büyük hevesle gerçekleştirmeyi istediği rotasyon hem öğretmenler hem de eğitim sistemiz açısından felaketleri beraberinde getirecektir. Türk Eğitim-Sen olarak hem iller arası hem de il içi rotasyonu desteklemiyoruz. Diğer yandan rotasyonun aileleriyle birlikte yüzbinlerce öğretmen için göç anlamına geleceğini her fırsatta söylüyoruz. Rotasyonu destekleyen özellikle genç arkadaşlarımıza seslenmek istiyoruz: Rotasyon merkeze gelmenin yolu değildir. Hatırlarsanız rotasyon uygulanacağı zaman ilçe grupları oluşturulmuştu. Sadece ilçe grupları arasında değişiklik yapılacaktı. Örneğin Nallıhan ilçesinde görev yapan bir öğretmen 92 km uzaklıktaki Güdül'e gitmek durumuyla karşı karşıya kalabilecekti. Yani Nallıhan’daki öğretmen Çankaya ya da Altındağ ilçesine gelemeyecekti. Dolayısıyla şu an yürütülen çalışmanın, bundan önceki rotasyon çalışmasından farklı olmayacağını biliyoruz. Bu minvalde öğretmenlerimiz neye destek verdiğini çok iyi bilmelidir. Tüm bunların yanı sıra rotasyon, zorunlu hizmet görevini tamamladıktan sonra bulunduğu okulda istediği kadar çalışma hakkının kaybedilmesine yol açmaktadır. Bu öğretmenlerimiz en önemli haklarından biridir. Öğretmenlerimiz göz göre göre bu kazanılmış hakkının elinden alınmasına izin vermemelidir. Mahrumiyet bölgelerinde çalışmayı özendirmek için de yıllardır dile getirdiğimiz mahrumiyet hizmet tazminatı uygulaması da mutlaka gerçekleştirilmelidir.
“REHBER ÖĞRETMENLERE YÖNELİK BU TÜR UYGULAMALARA SON VERMELİDİR”
Sendikamız rehberlik hizmetlerinin daha etkin ve verimli yürütülmesi için alınacak her türlü tedbiri desteklemektedir. Ancak Milli Eğitim Bakanlığı Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetleri Yönetmeliği’nde değişiklik yapılacağına, yönetmelikte rehber öğretmenlerin nitelikleriyle örtüşmeyen hususlara yer verileceğine dair birtakım duyumlarımız vardır. Hatta bununla ilgili sendikamız Nisan ayında MEB’e de yazılı olarak başvurmuş, ayrıntılı bilgi verilmesini istemişti. Bilinmelidir ki; rehberlik faaliyetleri öğrenci-veli-okul koordinasyonun sağlanmasında hayati öneme sahiptir. Buna rağmen rehber öğretmenlerimiz yıllardır ikinci plana atılmakta, görev tanımları dışında çalıştırılmakta, angarya işlerle adeta cezalandırılmaktadır. Zaten rehber öğretmenlerin asli işleri nedeniyle üzerlerinde ciddi bir yük bulunmaktadır. Bunun üzerine angarya işler eklenmesi rehber öğretmenlerin sorunlarını artırmaktadır. Dolayısıyla MEB rehber öğretmenlere yönelik bu tür uygulamalara son vermelidir. Öte yandan yönetmelik değişikliği ile rehber öğretmenlerimizin etkisini azaltmaya yönelik hiçbir girişimi de kabul etmeyiz. Bu noktada MEB Özel Eğitim ve Rehberlik Genel Müdürlüğü bu noktada kafasına göre hareket etmemeli, sendikaların, ilgili sivil toplum kuruluşlarının ve rehber öğretmenlerini görüşünü almalı, okullarda rehberlik faaliyetini zayıflatacak hiçbir girişimde bulunmamalıdır.
Öğretmenler, hizmetliler, memurlar, teknisyenler, daktilograflar, kısacası tüm eğitim çalışanları hak ettikleri ücreti almalıdır. Yardımcı hizmetler sınıfının görev tanımı yapılmalı, bu insanlara angarya işler yüklenmemeli, yükselmelerinin önündeki tüm engeller kaldırılmalı, gerekli eğitimini tamamlamış olanların bir defaya mahsus olmak üzere Genel İdari Hizmetler Sınıfına geçmeleri sağlanmalıdır. Bu vesileyle tüm bir yıl boyunca emek veren, ter döken tüm eğitim çalışanlarımızı tebrik ediyor; hem eğitimcilerimize hem de öğrencilerimize iyi tatiller diliyoruz.”