TUNÇ'TAN CHP'YE SERT BİLDİRİ TEPKİSİ

Özel bir kanalda yayınlayan Gün Ortası programına katılan TBMM Adalet Komisyonu Başkanı ve AK Parti Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç, 104 emekli amiralin yayınladığı bildirinin Türkiye'de darbe söylentilerinin ve muhtıralarının yaygınlaştırılmaya çalışılması ve Türkiye ekonomisine bir saldırı olduğunu söyledi. CHP'nin bildirisi sonrasında muhtıracılar ve darbeciler yanında saf tuttuğunu ifade eden Tunç, 'Burada CHP'nin yaptığı açıklamalar çok talihsiz açıklamalar. Maalesef hiçbir zaman demokrasinin yanında durmayı beceremediler. Bundan sonrada bunu gerçekleştireceklerini hiç tahmin etmiyoruz' sözleriyle CHP'yi de eleştirdi.

TUNÇ'TAN CHP'YE SERT BİLDİRİ TEPKİSİ

“Darbecilerin yanında saf tuttular”

Özel bir kanalda yayınlanan Gün Ortası programına katılan TBMM Adalet Komisyonu Başkanı ve AK Parti Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç, 104 emekli amiralin yayınladığı bildiri ve gündemle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Bildirinin bir darbe iması taşıdığı ve Türkiye’de darbe söylentilerinin ve muhtıralarının yaygınlaştırılmaya çalışılması ve Türkiye ekonomisine bir saldırı olduğunu ifade eden Tunç, “Pazar gecesi bildiriyi ilk gördüğümüzde “Yüce Türk Milletine” diye başlayan bu bildiride önceli muhtıralarda, darbe bildirilerinde başlayan cümleleri hatırladık. 104 amiralin bildiride milli iradeye tehdit oluşturacak, demokrasiye, milli iradeye muhtıra çağrışımı yapacak bir bildiriye imza attıklarını bir kez daha görmüş olduk. Bildirinin içeriğini de kabul etmek mümkün değil. Üslubunu, zamanlanmasını dikkate aldığımızda bunun bir darbe iması çağrıştırdığını, bir muhtıra niteliğinde olduğunu, geçmiş muhtıralara baktığımız zaman aynı üslup, aynı kalem ve 104 emekli amiralin bir gaye etrafından birleşerek, demokrasiye, milli irade temsilcilerine gece yarısı parmak salladığını bir kez daha görmüş olduk” dedi.

“CHP’nin muhtıracılar ve darbeciler yanında saf tuttuğunu gördük”

Bildiri sonrasında CHP’deki söylemleri talihsiz açıklamalar olarak değerlendiren ve CHP’yi sert bir dille eleştiren Yılmaz Tunç şöyle devam etti:

“Tabi bunu üzülerek gördük. Hemen demokrasiye inanan, milli iradeye inanan herkes tepkilerini sosyal medya aracılığıyla koydu. Akabinde Sayın Cumhurbaşkanımız Kabine Toplantısının ardından, sözcümüz Sayın Çelik, MYK Toplantısının ardından net açıklamalarla tepkilerini koydular. Grup toplantısında Sayın Bahçeli’nin de net bir şekilde tavrını koyduğunu görüyoruz. Ancak bu bildiri karşısında verilen tepkilere baktığımız zaman burada Cumhuriyet Halk Partisinin yine muhtıracılar ve darbeciler yanında saf tuttuğunu üzülerek görmüş oluyoruz.

“Zevzeklik yapmışlar diye geçiştirmek mümkün değil”

Bildiriyi hazırlayanlara baktığımız zaman 104 emekli amiralin içlerinde Cumhuriyet Halk Partisine üye olanlar var. Yine bu bildirinin hazırlanmasında ve imzaların toplantısında öncülük eden isim Mengi, o da İYİ Parti’nin kurucularından bir tanesi. Burada İYİ Parti milletvekillerinden bu bildiri lehine açıklamalar yapıldığını gördük. Sonrasında Sayın Akşener’in “Bu bir zevzekliktir” açıklamasının ardından “Bu bildiri üzerinde tepinme gerçekleştirmeyin” ifadesi aslında birinci cümlesini yok eden bir ifade. 104 amiral bir araya gelerek milli iradeye parmak sallıyorsa bu zevzekliğe karşı en sert cevabı vermek lazım. Bu zevzeklikleri geçmişte bu ülke yaşadı. Bu ülke darbelerden muhtıralardan çok çekti. Demokrasiye müdahaleler olmasaydı, vesayetçi anlayış gelişmeseydi Türkiye ekonomisi bugün çok daha ileride olacaktı.  Bildiriyi hazırlayan 104 amiralin meslekleri deniz askeri ve albaylıktan sonra paşalık makamına yükselmişler. Bunları sadece “Zevzeklik yapmışlar” diye geçiştirmek mümkün değil.

“Kanal İstanbul’un Möntrö’yle bağlantı kurularak karalanmaya çalışılması yanlış”

Bildirinin içeriğine baktığımız zaman Kanal İstanbul’la başlıyor. Kanal İstanbul’a niye karşı çıkıldığını bütün milletimiz biliyor. Kanal İstanbul, Türkiye’nin en önemli projelerinden bir tanesi. Kanal İstanbul gerçekleştiğinde Türkiye her alanda sınıf atlayacak. Bu proje bir istihdam projesi, bir dünya, üretim, ekonomi projesi. Bu projenin Möntrö’yle bağlantı kurularak karalanmaya çalışılması çok yanlış. Bu denizci amiraller Kanal İstanbul’la ilgili Möntrö’yle ilgili görüşlerini başka platformlarda düşüncelerini açıklayabilirler. Möntrö Sözleşmesi sadece İstanbul Boğazı’nı değil, Çanakkale Boğazı’nı da ilgilendiriyor. Çanakkale’ye de bir kanal mı var? Burada bir çarpıtma söz konusu. Nasıl Gezi olayları başlatılırken Kanal İstanbul birinci madde, havaalanı ikinci maddeydi, nükleer santral üçüncü maddeydi, Türkiye’ye çağ atlatacak, Türkiye’yi daha ileriye taşıyacak projelere karşı maalesef küresel güçlerin bir çekememezliği, Türkiye’nin bu anlamda zayıf kalmasını isteyenlerin maşalar kullanarak Türkiye’de de bu şekilde bildirilere yol açarak milleti meşgul eden bir durum söz konusu.

“Doğu Akdeniz’deki haklarımız gasp edilirken neden bildiri hazırlamadılar?”

Bu 104 amiral denizci madem o zaman şunu sormak lazım; Denizlerle, deniz hukukuyla ilgili Türkiye’nin gündeminde çok önemli hususlar oldu. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki haklarını gasp etmek isteyen küresel güçlere karşı bu 104 amiral bir araya gelip o zaman neden bildiri hazırlamadılar? Libya’yla mutabakat yaptığımızda “Türkiye doğru yapıyor, Doğu Akdeniz’deki haklarımızı korumak için mücadele ediliyor. Bu mutabakat çok doğru bir anlaşma” niye demediler? Suriye’nin kuzeyinde bir terör devleti kurulmaya çalışılırken o bildiriye imza atılanlar bir tanesi “Orada bir PYD devleti kurulsun. Onlar layıktır” diyerek orada bir terör devletinin oluşmasına bile sıcak bakan bir emekli amirale sahip olmak gerçekten büyük bir şansızlık. Terörle mücadele sırasında terörle mücadelede başarıda neden bir bildiri hazırlamadılar? 15 Temmuz darbe girişimine karşı bu 104 amiral bir araya gelip neden hükümetin, demokrasinin yanında bir tavır sergilemediler?

“Bu bir düşünce açıklaması değildir”

Bu bildirinin mahiyetine baktığımız zaman bu bir düşünce açıklaması değildir Anayasamızın 26. Maddesinde belirtilen düşünce ve ifade kapsamına girmez. Ankara cumhuriyet Başsavcılığı gerekli hukuki soruşturmayı başlattı. Soruşturmanın gerekçesi de açık. Türk Ceza Kanunun 4. Bölümünde yer alan “Devletin güvenliğine karşı suçlar” yine 5. Bölümünde yer alan Anayasal düzene karşı suçlar” bağlamında bu suçlardan bir tanesini işlemek maksadıyla bir araya gelerek örgütlenme yapısı varsa ve burada bir suç unsuru teşkil ediliyorsa Türk Ceza Kanunun 316. Maddesinde bunun yaptırımı var ve bu maddeler gereğince Ankara Cumhuryet Başsavcılığı da gerekli hukuki soruşturmaları başlatmıştır.

“Türkiye ekonomisine bir saldırı”

Türkiye darbelerden çok çekti. Darbeler maalesef ülkemizin ekonomisine zarar verdi. Bu tartışmalarda aslında buda bu amaca yönelik Türkiye pandeminin altında kalmadı. Pandemiden de kurtularak inşallah ekonomisinde de canlandırma yoluna girmişken böyle bir atmosfer oluşturulması, Türkiye’de bir kriz ortamının oluşturulması, Türkiye’de darbe söylentilerinin ve muhtıralarının yaygınlaştırılmaya çalışılması aslında Türkiye ekonomisine bir saldırıdır. Biz bunların farkındayız. Tabii ki CHP’nin ve onun ortağı olan İYİ Parti’nin ve HDP’nin bu anlamda Türkiye’nin ekonomik istikrarını bozmak için nasıl mücadele ettiğini hep birlikte görüyoruz. Türkiye’nin istikrarını bozmayı hedefleyen hiçbir girişime gerek yargı, yasama ve yürütme makamımız gerekse Sayın Cumhurbaşkanımız mücadele etmeye devam edecektir.

“Yargı gerekli soruşturmalarını başlattı”

darbecilere mücadele etmenin en uygun yolu hukuk önünde mücadele etmektir. Zaten yargı da bu 104 amiralin gerçekleştirmiş olduğu bu fiile ilgili olarak soruşturmalarını başlatmıştır. Onlarda savunmalarını yargı makamları önünde gerçekleştirecekler. Bizim de siyasetçiler olarak hep demokrasinin yanında durmamız gerekiyor. Milletimiz kendi tarafında duran, milli iradenin, demokrasinin yanında duran siyasetçileri hep el üstünde tutmuş. Onları iktidardan hiç düşürmemiştir. Ancak darbecilerin yanında, muhtıracıların vesayetçi anlayışın yanında saf tutan siyasetçileri hiçbir zaman iktidara getirmemektedir.

“Demokrasinin yanında durmayı beceremediler”

Burada CHP’nin yaptığı açıklamalar çok talihsiz açıklamalar. Maalesef hiçbir zaman demokrasinin yanında durmayı beceremediler. Bundan sonrada bunu gerçekleştireceklerini hiç tahmin etmiyoruz. 20 yıldır şunu göremediler; Türkiye muhtıralara karşı nasıl cevap veriyor? Türkiye bu istikrar ve güven ortamına müdahalelere bir taraftan cevap verirken bir taraftan da Türkiye’nin ekonomik anlamda ilerlemesi için, Türkiye’nin ekonomik anlamda gelişmesi ve kalkınması için dünya projeleri de hiç sekteye uğramadan devam etti. Bundan sonra da böyle devam edecek. Türkiye’nin istikrarına gerek dışarıdan gerekse içerden taşeronları vasıtasıyla müdahale etmek isteyenlere elbette ki cevabımızı vermeye devam edeceğiz. Milletimizde elbette ki bu tür vesayetçi anlayışlara, darbecilere, muhtıracılara hiçbir zaman geçit vermeyecek.

“AB ile ilişkilerimizi sabote etmeye yönelik girişimlerden bir tanesidir”

Türkiye’nin Avrupa Birliğiyle (AB) ilişkileri noktasında şuanda olumlu bir gelişme seyrediliyor. Avrupa Parlamentosu Başkanı geçen hafta Türkiye’deydi. AB yetkilileri yine Türkiye’deler. AB ile ilişkilerimize biz önem veriyoruz. Türkiye’nin Avrupa’yla bağını kesmek mümkün değil. Çünkü Avrupa’da yaşayan milyonlarca vatandaşımız var. Türkiye’nin ekonomik anlamda Avrupa’yla ilişkilerinin devam etmesi, Asya’yla da ilişkileri devam etmesi gerekiyor. Bu ilişkileri sabote etmeye yönelik girişimlerden bir tanesidir bu. Buna yönelik girişimler devam edecek. Ne zaman Türkiye’de ekonomik ve siyasi anlamda bir olumlu gelişme olmuş, o olumlu gelişmeleri sekteye uğratmak için bu tür provokasyonlar oldu ülkemizde. Bu da bunlardan bir tanesi. Ama darbeci zihniyetin artık şunu anlaması lazım Türkiye’de 20 yıldır vesayetçi anlayışın sona erdiği, Türkiye’nin gerek hukuk alanında yaptığı reformlarla, yargı alanında yaptığımız düzenlemelerle ve bundan sonra da gerçekleştireceğimiz hukuk ve ekonomi reformuyla Türkiye’de bu anlayışın izleri tamamen ortadan kaldırılacak.

“Yeni anayasa söyleminden de rahatsızlar”

Tabi bu reformları taçlandıracak olan da yeni anayasa söylemi. Tabi ki yeni anayasa söyleminden de rahatsız olduklarına inanıyorum. Çünkü Sayın Cumhurbaşkanımız Türkiye’nin cumhuriyetimizin 100. Yılına girerken demokratik ve sivil anayasa ile yönetilmesi gerektiği ifadelerinden de bu vesayetçi anlayış elbette ki çok rahatsızdır. Biz doğru bildiğimiz yolda, milletimize hizmet yolunda kararlılığımızı sürdürerek, milli irade bayrağını yere düşürmeden, demokrasimizin çıtasını çok daha yükseklere taşıyarak dünyanın en gelişmiş ülkelerinden biri olmaya kararlıyız. Bunu muhtıralar, bildiriler, vesayetçi anlayış, emekli generallerin bir araya gelerek bir şeyler söylemesi etkilemez. Herkes düşüncesini özgürce ifade edebilir ama bunun yolları vardır. Yargı da zaten bunun bir suç teşkil ettiğini düşünerek işleme başlamıştır. Şuanda zaten yargının yapacağı işi beklemek gerekiyor. Bizde milletimize hizmet yolunda hiç kesintiye uğramadan çalışmalarımızı sürdüreceğiz.”