Tunç: 'İmamoğlu, söylediklerini inkar etti'
Ahaber'deki Memleket Meselesi programına katılan AK Parti Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç, AK Parti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Binali Yıldırım ile CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu'nun katıldığı İsmail Küçükkaya'nın moderatörlüğündeki programla ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Ahaber’deki Memleket Meselesi programına katılan AK Parti Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç, AK Parti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Binali Yıldırım ile CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu’nun katıldığı İsmail Küçükkaya’nın moderatörlüğündeki programla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Yıldırım ve İmamoğlu ortak yayınındaki veri toplama meselesi, İstanbul Büyükşehri Belediyesinin kamu zararına uğratılıp uğratılmadığı, İmamoğlu’nun Beylikdüzü Belediye Başkanlığı dönemiyle ilgili açıklamalarda bulunan Tunç, program boyunda İmamoğlu’nun Sayıştay raporlarını da göstererek bir algı oluşturmaya çalıştığını ancak kendi söylediklerini dahi inkar ederek yuvarlak kelimelerle soruları geçiştirmeye çalıştığını söyledi.
“Kurumların hizmet verdiği kişilerle ilgili veri toplama yetkisi var”
Veri kopyalama sorusuyla ilgili Tunç şöyle konuştu:
“Kurumların hizmet verdiği kişilerle ilgili veri toplama yetkisi var. İstanbul Büyükşehir Belediyesi de bu kurumlardan bir tanesi. Bunların zaman zaman yedeklemesi de yapılarak kurumlar tarafından bu işlemler devam ettiriliyor. Kişisel verilerin sızdırılmasının önlenmesi ve kişisel verilerin korunması AK Parti döneminde mevzuatımıza girmiştir. Bu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamında tanınan bir haktı ama Anayasamızda yoktu ve Anayasamıza 2010 değişikliğiyle girdi. 2016’da da kişisel verilerin korunması kanunu çıkardık. Bu kanunun ihlaliyle ilgili düzenlemelerde Türk Ceza Kanunun da yerini aldı.
“İdare Mahkemesi “Verilerin kopyalanması” talimatını durdurdu”
CHP adayının o 18 günlük süre içerisindeki ilk talimatı Belediyeden ve belediye dışından kişilerin Belediye veri tabanın ve alt yapısının incelenmesi ve kopyalanmasına yetkilendirilmesi oldu. Yani bu talimat İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin kişisel verilerinin tümünün kopyalanmasını ve bir yerde muhafaza edilmesini içeriyor. Bu peki kopyalanıp kime verilecek? İBB Başkanına verilecek o da tutup evine götürecek. Böyle bir şey düşünülemez. Teknik açıdan bunun mümkün olmadığını ifade eden kişilerde mevcut. Bu işlem üzerine 2 belediye meclis üyemiz idare mahkemesine başvurdu ve İstanbul 4. İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı verdi. İdare Mahkemesinin yürütmeyi durdurma kararında belirttiği hususlarda cevap verilmesi gerekirdi. Cevap verildi mi? Cevap verilmedi ve hemen verileri kopyalama işinden vazgeçilmiştir şeklinde bir yazı yayınlandı.
Yazısında “Kopyalama” diyor, cevabında “Yedekleme” diyor
Ortak yayında da İstanbul Büyükşehir Başkanı Adayımız Binali Yıldırım’ın da sorusu çok netti. “İstanbul Büyükşehir Belediyesinin verilerini neden kopyalamak istediniz?” diye sordu. Bu soruya cevap vermesi gerekirken “O bir kopyalama değil, yedeklemeydi” dedi. Yazısına baktığımızda ise tüm veri tabanının ve tüm alt yapısının kopyalanması” talimatını veriyor, Sayın Yıldırım’a ise CHP adayı “Hayır ben kopyalama talimatı vermedim, yedekleme talimatı verdim” cevabını veriyor. Zaten yedekleniyor. Bir de “Şu tarihler arasında usulsüz işlemler olabilir, bunu güvence altına almak istedim” diyerek bir algı oluşturmaya çalışıyor. Bu da teknik olarak mümkün değil. Sistemde saniyesi saniyesine yapılan işlemlerin hepsini görmek zaten mümkün.
“Yanlış hesap mahkeme kararıyla bitirilmiş oldu”
Hukuka aykırı bir işlem yaptı. İdare Mahkemesinin kararından sona hemen vazgeçti. Veri kopyalama işini Sayın Büyükşehir Belediye Başkan Adayımız Binali Yıldırım’ın ifade ettiği gibi dışardan bir FETÖ taktiği olarak görmek mümkün. Bu kopyalama işlemini yapabilselerdi 16 milyon İstanbullunun tüm kişisel verileri acaba şuanda hangi kişilerin ve örgütlerin elinde olacaktı? Bunların bir başka yere aktarılması durumu söz konusu olsaydı biz şuanda İstanbul halkının tedirginliğini konuşacaktık ki yanlış hesap mahkeme kararıyla bitirilmiş oldu.”
“Sayıştay raporunda Beylikdüzü’yle ilgili ciddi bulgular var”
İmamoğlu’nun Ordu Valisi Serdar Yavuz’a küfür etme meselesiyle ilgili de şunları söyledi:
“Beylikdüzü Belediyesi’nin Sayıştay raporunda 19 tane ciddi bulgu var. Beylikdüzü Belediyesi’nin mülkiyetinde bulunan 84 adet taşınmazın başkasına kullandırılmasından bahsediliyor. Bu 84 taşınmazın değeri tespit edildiğinde belki bu rakam milyarları bulacak. Yüklenicilere mevzuata aykırı olarak ön ödeme yapılması. Ambalaj atıklarının toplanması için yetki verilen şirketten bedel alınmaması. Normalde ihale yapıp o şirketten bedel olması gerekiyor. Avukatlık vekâlet ücretinin yüzde 5’lik kısmını bütçeye gelir kaydetmesi lazım ama bu yüzde 5’lik kısım çok yüksek bir miktar ama onu da bütçeye gelir kaydetmemiş. Buna benzer şeylerin arasında en önemlisi bu 84 taşınmazın ihale yapılmaksızın bir başkasına işgal ettirilmesi. 2016 Sayıştay Raporunda Beylikdüzün’deki bu tespitlerinde bir irdelenmesi lazım.
“Asıl Beylikdüzün’deki bulgular düşündürücü”
CHP Adayının Küçükkaya’nın oturumunda bahsettiği rakamların hiçbir değeri yok çünkü rakamlar KİPTAŞ’ın karı, zaten belediyenin kasasında. Vatandaşa yapılan 147 milyonluk sosyal yardım zaten ödenmiş, belgesiyle belli. Tüm bunları toplayıp bir yolsuzluk algısı varmış gibi kamuoyuna yansıtmaya çalışan CHP Adayı, Beylikdüzü Belediye Başkanlığı yaptığı dönemde kendi Sayıştay raporlarına bakıldığında Beylikdüzü’nün 84 taşınmazını ihale yapmadan kime kullandırdığının cevabını vermesi lazım. Kendi yaptığı suçlamaların hiçbir altlığı bir rakamsal değeri yokken kendi raporlarına bakmadan bu şekilde suçlamada bulunmasını kamuoyunun takdirine bırakıyoruz. Asıl Beylikdüzü’ndeki bulgular düşündürücü. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Sayıştay raporunda enerji trafolarının davalarıyla ilgili kurum buna zaten cevap vermiş. Bu 84 taşınmaz trafoda değil.
“37 vaatten sadece 2 tanesini yapmış”
2014 seçimlerinde Beylikdüzü Belediye Başkanı Adayıyken “Bir tane hastane yapacağım” demiş ama yapmamış. “11 mahalleye kreş yapacağım” demiş, 1 tane yapmış. “Gençlik merkezi yapacağım” demiş, yapmamış. “Kent sineması yapacağım” demiş, yapmamış. “Tekne ve yelken evi yapacağım” demiş, yapmamış. “Kordon teras yapacağım” demiş, yapmamış. “Engelli Koordinasyon Merkezi yapacağım” demiş, yapmamış. “Görme Engelli Müzesi yapacağım” demiş, yapmamış. “Spor Tesisi yapacağım” demiş, yapmamış. Hatta üniversite vaat etmiş, onu da yapmamış. Liste çok uzun. Vaat ettikleri arasında sadece yaptığı bir kreş o da 11 mahalleden 1 mahalleye. Bir de Şenay Aybüke Yalçın Gündüz Çocuk Bakım Evi. 37 vaatten sadece 2 tanesini yapmış. Şuandaki vaatlerine baktığımızda da ayinesi iştir, kişinin lafa bakılmaz. Sayın Yıldırım’ın bütün Türkiye’de yaptıkları belli. İstanbul’da yapılan dünya projeleri de belli. Marmaray’dan Avrasya’ya kadar yapılan bu projeler olmasaydı, İstanbul bugünkü İstanbul olabilir miydi?
“En önemli gerçekleştirdiği icraat veri kopyalama icraatı
CHP Adayı Haliç’in kenarında reklam filmi çekiyor. Yolsuzlukla, usulsüzlükle, israfla suçladığınız AK Parti ya da Recep Tayyip Erdoğan olmasaydı Haliç’in kenarında o reklam filmini çekmeniz mümkün müydü? Kokudan bir kere orada duramayacaktı. “18 günde ben vaatlerimin önemli bir kısmını gerçekleştirdim” derken burada da bir çarpıtma var. En önemli gerçekleştirdiği icraat veri kopyalama icraatı.
“Çaldılar ifadesi hukuki değil, halk tabiri”
Ortak yayında CHP Adayı gösterdiği Sayıştay raporunun sadece kapağını gösterdi. Sayın Yıldırım “Orada öyle bir rakam var mı?” dediğinde ise rakamı gösteremedi. “Çaldılar” sözüne çok takıldı. “YSK kararında çalma ifadesi var mı? Dedi. Yüksek Seçim Kurulu kararında “usulsüzlük” ifadesi var, “seçim yolsuzluğu” ifadesi var, Anayasanın 79. Maddesindeki “Seçimin güvenirliliği” ifadesi var. Çalma ifadesi zaten hukuki bir tabir değil. Çalma ifadesi halk tabiri. Türk Ceza Kanunun 141. Maddesindeki hırsızlık maddesine baktığımız zaman orada çalma ifadesi yok. Bir kişinin sahip olduğu bir malının rızası olmadan bir başka kişi ya da o kişi olmadan bir kişiye yararlanmak kastıyla onun rızası olmadan alınıyorsa şu kadar cezayla cezalandırılır diyor. Çalıyorsa demiyor. Dolayısıyla Binali Bey’in 16 bin oyu kendi rızası olmadan bir başkasına yarar sağlayacak şekilde çalındığı ortaya çıktı mı, çıktı. Aradaki far 29 binden 13 bine düştü mü, düştü.
“CHP Adayı İBB’de yolsuzluk yapıldığın algısını oluşturmaya çalıştı”
Moderatör Küçükkaya, CHP Adayına Sayıştay raporuyla ilgili soru sormaya başladığında CHP adayı hemen Sayıştay raporunu çıkardı. Çıkardığı rapor 2017’nin raporudur. “Sayıştay raporunda 753 milyonluk bir yolsuzluk tespit edildi” dedi. Sayın Yıldırım da hemen “ Siz Sayıştay raporunu gördünüz mü, okudunuz mu?” dedi. Moderatör de hemen orada görmediğini söyledi. Görmediği, okumadığı bir raporla ilgili bir yolsuzluk iddiasını soruyor. CHP Adayı da bu soruya verdiği cevapta 2017 Sayıştay raporunda İstanbul Büyükşehir Belediyesinde yolsuzluk yapıldığı algısını oluşturmaya çalıştı. Halbuki Sayıştay raporu kesinlikle bir yolsuzluk, bir suç unsuru, onların iddia ettiği gibi 753 milyonluk bir yolsuzluk rakamı içermiyor.
“Sadece raporun kapağını gösterebildi”
Sayıştay raporunda Sayıştay denetçilerinin bir takım bulguları olur, o bulgulara karşı da o kurumun görüşleri olur. Bunlar bir rapor haline getirilir. Daha sonra Sayıştay eğer bir yolsuzluk veya usulsüzlük söz konusuysa kuruma tekrar yazar. Suç unsuru varsa bunu yargıya intikal ettirebilir. Herhangi böyle bir durum söz konusu değil. Bu soruda CHP Adayına özel bir soruydu, ona bir pas atmaydı ama Binali Bey’in karşı cevabında “Nerede yazıyor bu?” diye sorduğunda da sadece raporun kapağını gösterebildi.
“Algı oluşturmaya yönelik bir takım girişimlerde bulundu”
CHP Adayı 2,5 saatlik yayın süresince aynı tarz cümlelerle söylediklerini inkar etti ve işi geçiştirmeye çalıştı. Belgeli ve görüntülü herkesin doğrusunu bildiği sözlerde ve görüntülerde bile nasıl inkar ettiğini yan çizdiğini hep birlikte gördük. Sayın Binali Yıldırım İstanbul’la ilgili önemli projeleri nasıl hayata geçireceğini sorulara verilecek cevap süresi olan 3 dakikalık süre içerisinde açıklamaya çalıştı. İstanbul halkı ve bütün Türkiye aradaki farkı gördü. Kimin İstanbul’a faydalı olabileceğini, hangi adayın İstanbul’a yeni bir İstanbul katabileceğini, geçmişte kimin neler yaptığını, gelecekte de kimin başarabileceğini net bir şekilde görmüş oldu. CHP Adayının sorulara net cevap vermediğin ve sorulan sorularda nasıl kaçamak davrandığını, kendi söylediğini bile nasıl inkar ettiğini o programda da görmüş olduk. Algı oluşturmaya yönelik orada bir takım girişimlerde bulundu. Sayıştay raporlarının içeriğine girmeden sadece kapağını göstererek yuvarlar kelimelerle sanki bir yolsuzluk algısı oluşturmaya çalıştı.”