Tunç, HDP grup önerisi hakkında konuştu
Milletvekillerinin tutuklanmalarının ülke demokrasisinde ve toplumda tahribat yarattığı iddiasıyla verilen HDP Gurup Önerisi hakkında Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulunda konuşan Adalet Komisyonu Başkanı ve AK Parti Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç 'Şiddet çağrısında bulunanların çağrısına uyarak suç işlenmesi durumunda zaman aşımı süresi içerisinde yargı ulaştığı deliller çerçevesinde gerek azmettirenler, gerekse suçu bizzat işleyenler hakkında gerekli soruşturma ve kovuşturmaları yapar, yapmak zorundadır' dedi. Tunç, Anayasa gereği bu konuda bir araştırma komisyonu kurulmasının mümkün olmadığını kaydetti.
Adalet Komisyonu Başkanı ve AK Parti Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç, milletvekillerinin tutuklanmalarının ülke demokrasisinde ve toplumda tahribat yarattığı iddiasıyla verilen HDP Gurup Önerisi hakkında Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulunda konuştu. Konuşmasına İzmir depreminde hayatın kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralananlara da acil şifalar dileyerek başlayan Yılmaz Tunç, “İzmir depreminde hayatın kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralı vatandaşlarımıza da acil şifalar diliyorum. Rabbim bir daha böyle acıları milletimize ve devletimize yaşatmasın. HDP grup önerisiyle 4 Kasım 2020 tarihinde HDP Eş Genel Başkanları, grup başkan vekilleri ve milletvekillerinin tutuklanmalarının toplumda, ülke demokrasisinde, yasama ve yargı alanında tahribat yarattığı iddiasıyla Meclis Araştırması açılması talep edilmektedir. Araştırma önergesinin gerekçesine baktığımızda yargının gerçekleştirmiş olduğu işlemlerin seçme hakkını ihlal ettiği, anayasanın yasama sorumsuzluğuna ilişkin hükümleriyle bağdaşmadığı, kuvvetler ayrılığı ilkesinin ihlal edildiği ifade edilmektedir. Benze mahiyette daha önce de araştırma önergeleri verilmiş ve bu mecliste görüşülüp kabul görmemişti” dedi.
“Dokunulmazlıktan bahsedilemeyecektir”
HDP Eski Eş Başkanları ile bazı yöneticileri ve milletvekillerinin 6-8 Ekim olayları öncesinde ve sonrasında yaptığı açıklamaların ve bazı eylemlerin yargı makamlarınca suç olarak değerlendirildiğini ifade eden Yılmaz Tunç şöyle devam etti:
“HDP Eski Eş Başkanları ile bazı yöneticileri ve milletvekillerinin 6-8 Ekim olayları öncesinde ve sonrasında yaptığı açıklamalar ve bazı eylemler yargı makamlarınca suç olarak değerlendirilmiş ve gerekli tahkikatların sonunda gözaltılar ve gerekli tutuklamalar yapılmıştır. Araştırma önergesine konu olan parlamenterlerin yargının kovuşturma ve soruşturmasına konu olan eylemlerine bakıldığında bu eylemlerin Anayasanın 83/1 Maddesinde ifade edilen yasama sorumsuzluğu kapsamında değerlendirilemeyeceği aşikardır. Hem Anayasanın geçici 20. Maddesinde dokunulmazlık kapsamı dışına çıkarılan dosyalar hem de Anayasanın 14. Maddesine giren suçlar bakımından dokunulmazlıktan bahsedilemeyecektir.
“Milletvekilleri halkın menfaatini korumalıdır”
Önergenin gerekçesinde bizim de katıldığımız önemli bir cümle var. “Seçme hakkını kullanan yurttaş temsil yetkisini vermiş olduğu parlamenterin kendi menfaatlerini savunacağına olan inanç ile hareket etmektedir.” Bu cümleden anlaşılması gereken seçilen parlamenter temsil yetkisini aldığı vatandaşın menfaatlerini savunmak zorundadır. Halkın oyuyla seçilen milletvekilleri halkın menfaatini korumalıdır. Yaşam hakkını ihlal eden 40 yıldan fazla bir zamandır bebek, çocuk, yaşlı, kadın demeden, asker, sivil, güvenlik gücü demeden katleden terör örgütleri halkın düşmanıdır. Siyasetçi terör ve teröristle araya mesafe koymalıdır. Aksi takdirde halkın düşmanıyla birlikte hareket etmiş olur ve kendilerini seçenlere ihanet etmiş olur.
“Bu konuda bir araştırma komisyonu kurulması da mümkün değildir”
Parlamenter özgürce yargı baskısı olmadan düşüncelerini açıklayabilir. Bunda hiçbir şüphe yok. Ancak yapılan düşünce açıklamaları terörü destekler mahiyette olursa şiddet çağrısı içerirse bu eylem ve düşünceler hiçbir demokratik hukuk devletinde düşünce ve ifade özgürlüğü olarak değerlendirilemez. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin de bu yöndeki kararları hepimizin malumudur. Şiddet çağrısında bulunanların çağrısına uyarak suç işlenmesi durumunda zaman aşımı süresi içerisinde yargı ulaştığı deliller çerçevesinde gerek azmettirenler, gerekse suçu bizzat işleyenler hakkında gerekli soruşturma ve kovuşturmaları yapar, yapmak zorundadır. Bu nedenle bağımsız yargı bu olaylarla bağlantısı olan ister siyasi ister kamu görevlisi olsun herkes hakkında gereğini yapmak zorundadır. Kuvvetler ayrılığı ilkesinin de gereği budur. Anayasanın 138. Maddesi gereğince de bu konuda bir araştırma komisyonu kurulması da mümkün değildir.”