Tunç, bir konuştu pir konuştu:

'Evetçiler halka baskı yapmıyor'

Tunç,  bir konuştu pir konuştu:

Nurdan Eroğlu/ Nevin Özbakan

AK Parti Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç referandum çalışmaları kapsamında Bartın’daki yerel ve ulusal basın kuruluşlarının temsilcileriyle kahvaltıda bir araya geldi. Nıfe Cafe ve Restaurant’ta düzenlenen kahvaltıda Tunç 18 maddelik anayasa değişikliğini ayrıntılı bir şekilde açıklarken basın mensuplarının anayasa değişikliği ve muhalefetin eleştirileriyle ilgili sorularına cevap verdi. “Bizim ‘hayır’ diyenler teröristtir diye hiçbir açıklamamız olmadı” diyen Tunç, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle Türkiye’de kutuplaşmanın da sona ereceğini söyledi. Sistemin ilk önce CHP’deki tek adamlığı sona erdireceğini ifade eden Tunç, “Evetçilerin halka baskı yaptığına ilişkin hiçbir tane örnek bulamazlar” ifadelerinde bulundu. Tunç,  Saadet Partisi İl Başkanı Ünal Yurtbay’ın açıklamaları ve referandumla ilgili görüşlerini açıklayan kamu yöneticileriyle ilgili de çarpıcı açıklamalarda bulundu.

AK Parti Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç referandum çalışmaları kapsamında Bartın’daki yerel ve ulusal basın kuruluşlarının temsilcileriyle kahvaltıda bir araya geldi. Nıfe Cafe ve Restaurant’ta düzenlenen kahvaltıda AK Parti İl Başkanı Hüseyin Manav ve bazı teşkilat mensupları da yer aldı. kahvaltıda anayasa değişikliği ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle ilgili detaylı açıklamalarda bulunan Yılmaz Tunç, basın mensuplarının anayasa değişikliği ve muhalefetin eleştirileriyle ilgili sorularına da içtenlikle cevap verdi. Bizim ‘hayır’ diyenler teröristtir diye hiçbir açıklamamız olmadı” diyen Tunç, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle Türkiye’de kutuplaşmanın da sona ereceğini söyledi. Sistemin ilk önce CHP’deki tek adamlığı sona erdireceğini ifade eden Tunç, evetçilerin hayır propagandası yapanlar üzerinde baskı uygulamadığını ve bu konuda tek bir örnek dahi bulunmadığını kaydetti. Saadet Partisi İl Başkanı Ünal Yurtbay’ın kendisiyle ilgili eleştirilerine de cevap veren Tunç, “ben Saadet Partisi’yle niye uğraşayım? İfadelerinde bulunurken  referandumla ilgili sosyal medya üzerinden görüşlerini açıklayan kamu kurumu yöneticileri için de “Bu bir siyasi parti meselesi değil. Bu bir anaysa değişikliği. Herkes görüşlerini ifade edebilir. Hiç kimse kimseye baskı yapamaz” şeklinde konuştu.  Tunç, ayrıca Bartın’da MHP tabanında anayasa değişikliğiyle ilgili fikir ayrılığı olduğunu düşünmediğini de belirtti. Basın mensuplarıyla yaklaşık 2 saat boyunca anayasa değişikliği ve referandum üzerine sohbet eden Yılmaz Tunç’un çarpıcı açıklamaları şu şekilde:

“HAYIR’ DİYENLER TERÖRİSTTİR DİYE HİÇBİR AÇIKLAMAMIZ OLMADI”

“Bizim ‘hayır’ diyenler teröristtir diye hiçbir açıklamamız olmadı. Böyle bir söylem de kesinlikle olamaz. Ne Cumhurbaşkanımızdan ne de Başbakanımızdan ne de milletvekillerimizden böyle bir söylem çıkmadı. ‘Evet’ diyen de ‘hayır’ diyen de bizim vatandaşımızdır. Kararlarına saygı duyarız. Ancak teröristlerin, terör gruplarının açıklamalarına hepimiz şahit olduk. PKK’nin, FETÖ’nün, DHKPC’nin ve diğer terör örgütlerinin hepsinin de ‘hayır’ dediklerini söyledik. Vatandaşımıza ‘‘evet’ de verebilirsiniz ‘hayır’ da verebilirsiniz ancak bu ülkenin aleyhinde çalışan, bu ülkeye ihanet eden, bu ülkenin binlerce gencini şehit eden teröristlerin ‘hayır’ tarafında olduğunu unutmayın’ dediğimiz zaman bu ‘hayır’ diyecek olanlara terörist dendiği anlamına gelmez. Bakın aynı sonuca gidiyorsunuz siz hayır diyorsunuz onlar da hayır diyor. Gerekçeleriniz belki farklı olabilir.

“CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ KUTUPLAŞMAYI DA SONLANDIRACAK”

Biz burada neticede referandumla ilgili seçim meydanlarında çalışmalar yapıyoruz. Ama bu ülkenin aleyhinde çalışan teröristlerin ‘hayır’ demediğini söyleyebilecek kimse var mı? Yok. Bunu söylemek ‘hayır’ diyenlere terörist demek anlamında olmaz. Ancak teröristlerin de ‘hayır’ dediğini söylemek de bizim görevimiz, vatandaşımıza bunu hatırlatmak istiyoruz. Burada kutuplaşma olmaz. Aslında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi kutuplaşmayı da sonlandıracak bir hükümet sistemi. Çünkü Cumhurbaşkanı yüzde 50’nin üzerinde oyla seçilecek. Yani artık yüzde 20’yle yüzde 15’le başbakan olmak yok bu ülkede. Yüzde 20’nin oyunu alıp da yüzde 80’i yönetmek diye bir şey yok. Birinci turda aldı alabiliyorsa 2014’te Sayın Cumhurbaşkanımız yüzde 52 oy aldı. Ama bu her zaman mümkün olmayabilir. Eğer yüzde 49,5’ta kalırsa ikinci tura 2 aday girecek. Bu iki adaydan birinin yine yüzde 50’nin üzerinde oy alması lazım. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı seçilecek olan kişi belki birinci turda 2. sırada olan kişi de olabilir. Birinci turda farklı adaylara oy vermiş seçmenler ikinci turda kendine en yakın bulduğu isime oy verecek. Dolayısıyla ikinci turda da yüzde 50’nin üzerinde oy almak ve sadece kendi partisinin değil diğer partili seçmenlerden de oy alan birisi aslında sandıkta uzlaşmayı da beraberinde getirecek. Bir de adaylar belirlenirken yüzde 50’nin üzerinde oy alabilmesi için aşırı uçlardaki birini aday gösterdiği zaman kazanması mümkün değil halkın kabul edebileceği isimleri çıkaracak.

“BU SİSTEM CHP’DEKİ TEK ADAMLIĞI SONA ERDİRECEK”

Burada Cumhuriyet Halk Partisi’nin de endişesi şu; ülkeyi yönetecek kişi Cumhurbaşkanı olacağı için CHP’nin Genel Başkanı’nın cumhurbaşkanlığına aday olması lazım. Milletvekilliğine aday olursa olmaz. O zaman cumhurbaşkanlığına aday olup kazanamadığı zaman ne yapacak? Milletvekili değil Meclis’e de dönemiyor, partinin başına da bir dönem için döner ama 7 kere kaybedip de dönebilir mi? Onun için bu sistem tek adamlığı sona erdirecek bir sistem. Öncelikle de Cumhuriyet Halk Partisi’nde sona erdirecek. Onun için CHP’ye gönül veren seçmenler partilerinin başarılı olmasını, başa gelmesini istiyorsa sandıkta ‘evet’ diyecek. Muharrem İnce’nin ‘hayır’ demesinin mümkün olmaması gerekiyor. ‘Çünkü 7 seçim kaybettim hala oradayım’ diyorsa Muharrem İnce, o zaman ‘evet’ demeli. Ülkeyi yönetmeye talipsen bir seçim kazanacaksın. Kazanamadığın takdirde partin bir şans daha verebilir ama her seçimde de partine seçim kaybettirirsen o parti seni genel başkanlıkta tutmaz. Onun için burada siyasette sürekli bir yenileme, değişim, bir partinin başına geçip de sürekli baraj altında kalma değil ülkeyi yönetebilen gelecek, seçim kazan görevini yapacak, kazanamayan da gidecek.

“EVETÇİLERİN HALKA BASKI YAPTIĞINA İLİŞKİN HİÇBİR TANE ÖRNEK BULAMAZLAR”

İnsanlar üzerinde baskı kesinlikle söz konusu değil. Evetçilerin halka baskı yaptığına ilişkin hiçbir tane örnek bulamazlar. Ama hayır verin diye baskı örnekleri çok. Bir vatandaşımıza yarım saat boyunca bir propaganda yapıyorlar ki bana videosu geldi ama neler söylüyorlar neler. Vatandaş rahatsız. Dinliyor ama nezaketten dolayı. Biran önce iş yerinden gitsinler diye bekliyor. Bizim kesinlikle baskı yapmamız söz konusu değil. Ama evet propagandası yapmak isteyenlere yapılan baskıların kimler tarafından yapıldığını da hep birlikte gördük. Özellikle Avrupa başta olmak üzere hayır propagandası sonuna kadar serbest ama evet yasak. HDP’li CHP’li milletvekillerine salonlar sonuna kadar açık ama AK Parti’nin ya da Türkiye Cumhuriyeti Devleti bakanına kapalı.  Kendilerini insan haklarının savunucusu ve demokrasinin beşiği olarak gören ülkelerin nasıl düşünce  özgürlüğüne set vurduklarını hep birlikte örnekleriyle görmüş olduk.

“BİZ 38 BAKANLIĞI 23’E DÜŞÜRDÜK”

Cumhurbaşkanı 100 tane yardım atayabilecek” diyor. Böyle bir şey olabilir mi? Neden 100 tane yardımcı atasın? 2002’de AK Parti iktidara geldiğinde 38 tane bakanlık vardı.  Biz 38 bakanlığı 23’e düşürdük. Böyle bir hantallık olmaz dedik. Her genel müdürlüğün başında bir bakanlık vardı. 38 bakanlığı 23’e indiren cumhurbaşkanı ya da bu anlayış kendisine 100 tane yardımcı mı belirleyecek? 2001’de bu ülkede 16 tane başbakan yardımcısı vardı.  O zaman adı devlet bakanlığıydı. Şimdi 4 taneden fazla var mı? Bunlar tamamen bir algı yönetiminden ibaret ama millet buna itibar etmez. Bu 16 maddede 60 tane madde iyi ki değişiyor. Keşke daha fazla değiştirebilsek. Mesela sıkı yönetim kalkıyor. Sayın Baykal kalkmasın mı diyor?  Türk Silahlı Kuvvetleri Devlet Denetleme Kuruluna tabi olsun diyor. Silahlı kuvvetler denetlenmesin mi? 10 yılda bir darbe mi yapsın? İçeri de teröristler gizlensin mi? Bütün kurumlar denetleniyorsa o zaman Türk Silahlı Kuvvetleri de denetlensin.

“CHP 82’DE KABUL ETMEDİĞİ ANAYASAYA ŞİMDİ SIMSIKI SARILDI”

Değişen bu 60 madde tamamen uyarlama maddeleri. Mesela orada Bakanlar Kurulu Kanun Hükmünde Kararnamelerden bahsediyor. Ama biz onu kaldırıyoruz yerine cumhurbaşkanlığı kararnamesini getiriyoruz. Nerede başbakan ya da Bakanlar Kurulu adı geçiyorsa artık hükümet sistemi değiştiği için bu maddeler uyarlanıyor. Ama içlerinde öyle maddeler var ki bir kelimenin değişmesiyle anayasamızın üstündeki vesayetçi ruh ta ortadan kalkıyor. 16 maddedeki yapılan toplu değişiklikler ülkemiz anayasasını darbe anayasasından çıkaran değişikliklerdir. CHP’liler 82 anayasasına o zamanki halk oylamasında hayır oyu verdiklerini söylüyorlar. Şimdi de “Bu ülkenin ve çocuklarımızın geleceği için bu anayasanın değişmesine hayır oyu istiyoruz” diyorlar. Burada bir çelişki var. O zaman kabul etmedikleri anayasaya şimdi sımsıkı sarıldılar. Bu çıkıyor ortaya.

“BİZ SAADET PARTİSİNE SAMİMİYETSİZLERLE BERABER OLMAYIN DEDİK”

Ünal Bey  “Başka uğraşacak bir şey kalmadı da seçimlerde  0,7 alan bir partiyle mi uğraşıyorlar”  diyor. Biz 1,5 saatlik o konuşma içerisinde şunu söyledik. Milli Selamet Partisi’nin seçim beyannamelerinde  bu hükümet sistemi hep halka vaat edildi. Rahmetli Necmettin Erbakan “Cumhurbaşkanlığı ili başbakanlık makamları birleştirilmeli, icraya kuvvet verilmeli” dedi. Bu seçim beyannamelerinde yazıyor. Açıp okusunlar. Hal böyleyken geçmişteki programını ve seçim beyannamesini unutup bugün Cumhuriyet Halk Partisi’nin peşine takılmamaları gerekirdi. Hatta Necmettin Erbakan’a kayıp trilyon davasında “Hırsız” deyip te mezara girinceye kadar hakaret eden o CHP’lilerin şimdi Erbakan Hocanın anma toplantılarına katılması bir samimiyetsizliktir. O samimiyetsizlerle beraber olmayın dedik.

“BEN SAADET PARTİSİ’YLE NİYE UĞRAŞAYIM?

Bunlar Temel Karamollaoğlu’na “katil” diyenler değil mi? Daha geçen sene Sivas olaylarının yıl dönümünde “Dönemin belediye başkanı katil” dediler. Dönemim iç işleri bakanı SHP’liydi. Oradaki belediye başkanı da Temel Karamollaoğlu’ydu. Şimdi onların peşine takıldı. Bende dedim ki Saadet Partisi’nin üst yönetimi onların peşine takılsa dahi Ünal Bey gibi yerel de bu ülkenin geleceği için düşünen ve geçmişteki seçim beyannamelerini hatırlayan Saadet Partililer evet verecek. Bunu  söyledim. Yoksa ben Saadet Partisi’yle niye uğraşayım? Onlar evet oyu vereceği için benim aslında onlarla ilgili daha dikkatli konuşmam lazım. Benim sözüm Erbakan’a ölünceye kadar “hırsız” deyip “kayıp trilyon davası” deyip onların peşine takılan yukarıdakileredir. Ünal Bey’e değil.

“KARARNAMEYLE İL, İLÇE BİLE KURULAMAZKEN BÖLGESEL YÖNETİM HİÇ OLMAZ”

Bu anayasa değişikliğinde anayasanın değişmez maddelerine kesinlikle dokunulmuyor. Bilakis bu maddeler daha güçlendiriliyor. Halka doğrudan doğruya hükümet kurma yetkisi verilerek cumhuriyet güçleniyor. Cumhurbaşkanı kararnamelerinin sınırları var. Kanuna aykırı olamayacak. Anayasaya aykırı olamayacak. Temel hak ve özgürlükler ile siyasi haklar kararnameyle düzenlenemeyecek. Cumhurbaşkanı kararnamesi Anayasa Mahkemesine götürülebilecek. Denetim ve yargı kanallarının hepsi açık. Onlar olayı farklı şekilde yansıtmaya çalışıyorlar. Kararnameyle il, ilçe bile kurulamaz. Bunların anayasada açıkça kanunla kurulacağı yazılı. Bölgesel yönetim hiç olmaz. Devletin varlığı ve bütünlüğü anayasada dururken ilçe ya da il bile kuramayan bir kararname bölgesel yönetim mi kuracak? Olur mu böyle bir şey? Olamaz. Böyle bir kararname yayınlansa bile kanuna ve anayasaya aykırıdır. Uygulanmaz ve iptal de edilebilir.

“HERKES GÖRÜŞLERİNİ İFADE EDEBİLİR”

Kamu görevlilerine tabi siyaset yasağı var. Siyasi partilere üye olmaz. Siyasi partilerle ilgili herhangi bir görüş açıklamaz. Bu devlet memurları kanununda var. Ancak bu arkadaşlar anayasa değişikliğiyle ilgili fikirlerini beyan ediyorlar. Türkiye’de kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları var. Barolar Birliği Başkanı resmi arabayla dolaşıyor ama hayır propagandası yapıyor. Bu bir siyasi parti meselesi değil. Bu bir anaysa değişikliği. Herkes görüşlerini ifade edebilir. Hiç kimse kimseye baskı yapamaz.  Baskı yapmak asıl düşünce özgürlüğüne aykırı davranıştır. Dolayısıyla o arkadaşlarımız anayasa değişikliğinin bu ülke için gerekli olduğunu savunmuşlardır. Cumhurbaşkanımız da bunu savunuyor. Ama farklı görüşte olan meslek kuruluşları ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları da var. Onlar da görüşlerini açıklıyor.  Sanırım hayırcılara evet diyenlerin biraz çoğunlukta olması bir rahatsızlık veriyor” şeklinde cevap verdi.

“MHP TABANINDA BİR FİKİR AYRILIĞI OLDUĞUNU SANMIYORUM”

MHP tabanında bir fikir ayrılığı olduğunu sanmıyorum. Burada da MHP çalışıyor. Kumluca’daki toplantımızı  MHP’li Belediye Başkanıyla birlikte gerçekleştirdik. Bartın merkezde de mensup olduğu parti ve Genel Başkanı her şeyiyle mücadele ederken Belediye Başkanı evet demekten neden çekinsin? Bundan rahatsızlık duyanlar zaten belli. Onlar her şeyiyle kendilerini kenara çektiler.  Buradaki MHP teşkilatı da kendi şartlarında çalışmalarını yürütüyordur. Bartın Belediye Başkanı Vekili de bir paylaşımda bulunmuş. Tabi farklı görüşlerde olanlar da var. Ama bu tür görüşleri genel merkez duyarsa rahatsız olacaktır. Özellikle Sayın Bahçelinin bu konudaki kararlı tutumu net. Hayırcı olan milletvekilleri partiden uzaklaştırıldı. Ben ülkücüyüm deyip te Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine hayır diyenler  öncelikle kurucu liderleri Alparslan Türkeş’in kitabını okumadan yola çıkmışlar demek ki. Ya ülkücü değiller ya da kitabı okumadılar. Temel Görüşler kitabını okuduğunda bu ülkenin yapısına en uygun sistemin cumhurbaşkanlığı ile başbakanlığı birleştirerek tek başlı yürütmeyle yola devam edilmesinden bahsediliyor. “Her konuda bütünleşmeciyiz  neden ülke yönetiminde böyle ayrışıyoruz?” diyor. Önce bunu okusunlar sonra devam etsinler.

“BAHÇELİ’NİN BU KONUDA AFFI YOK”  

Sayın Bahçeli bu konuda oldukça kararlı. Eğer partisinde bu konuda  farklı bir çalışma yapıldığı bilgisini aldığın anda o kişiyle ilgili disiplin  kurallarını işletiyor. Bizim Bartın’da bu söz konusu değil ama Türkiye’nin diğer noktalarında belediye başkanlarının hayır propagandası yaptığını anlarsa o başkanları 16 Nisan’dan sonra kapının önüne koyacaktır. Sayın Bahçelinin bu konu da affı olacağını sanmıyorum. Bartın’daki Belediye Başkanımızla bu konuda bir sıkıntı yok zaten. Meclis Üyelerinde farklı bir iki örnek var. Onların da parti politikasına uymuyorsa MHP’den ayrılmaları lazım.

“18 MADDEYLE ANAYASAMIZIN 72 TANE MADDESİ DEĞİŞMİŞ OLACAK”

Bartın’da hükümet çalışmaları kapsamında neler oluyor bitiyor, birde anayasa referandumuna 20 gün gibi bir süre kala bugüne kadar neleri anlattık, bu 20 günlük süreçte neler yapacağız, anayasa değişikliği hakkında bilgilendirme ve ardından da sizlerin sorularına yanıt vereceğiz. Asıl önem verdiğimiz sizlerin soruları. Bu yerelde hükümet yatırımları da olabilir anayasa değişikliğine ilişkinde olabilir. Anayasa değişikliğinde kendinize göre tereddütleriniz olabilir, muhalefetin bir takım söylemleri var, hayır diyenlerin bazı maddeler üzerinde görüşleri ve çarptırmaları var. 16 Nisan bir anayasa değişikliği referandumu. 18 madde değişecek. Bu 18 maddeyle anayasamızın 72 tane maddesi değişmiş olacak.

“82 ANAYASASI BİR DARBE ANAYASASIDIR”

82 anayasası bir darbe anayasasıdır. Darbecilerin yaptığı ve halka kabul ettirdiği ve halkın bir an önce demokratik siyasi hayata geçelim düşüncesiyle evet demek zorunda kaldığı bir darbe anayasasıyla bugüne kadar geldik. Bu süre içerisinde anayasamızın 170 küsur maddesinin yarıdan fazlası değişmişti. Şu değişen maddelerle beraber özellikle anayasamızın vesayetçi ruhu taşıyan, darbelere yol açan, hükümet krizlere yol açan, istikrarsızlığa yol açan, yargının bağımsızlığını etkileyen maddelerini değiştirmiş olacağız. Halkımızın huzuruna getirdiğimiz 18 maddelik paket özet olarak bunu içeriyor. Türkiye Büyük Millet Meclisinde anayasamızın tümünün değişebileceği bir ortam keşke olabilseydi ama olmadı. Zaman zaman uzlaşma komisyonları oluşturuldu, partiler 60 maddede mutabık kalmışlardı ama geriye kalan diğer maddelerde uzlaşma olamadı. Bu paketle ilgili olarak ta AK Parti ve Milliyetçi Hareket Partisi 18 madde konusunda uzlaşmaya vardılar. Bunun da gerekçeleri maddelerde zaten açık.

“UYUMSUZLUĞUN ÇÖZÜMÜ ŞUANDA ANAYASAMIZDA YOK”

Ülkemiz cumhurbaşkanını halk tarafından seçilmesine yönelik referandumdan sonra artık cumhurbaşkanın halk tarafından seçildiği bir döneme adım atmış olduk. 2014 seçimlerinde halkın seçtiği ilk cumhurbaşkanı olarak Recep Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı seçildi. Bundan sonra artık Türkiye’de Cumhurbaşkanları halk tarafından seçilecek. Diğer taraftan halk tarafından seçilen birde başbakan var.  Cumhurbaşkanlarının anayasada yürütme ile ilgili hükümetle ilgili çok büyük yetkileri var. Bakanlar kurulunu toplayabilir, bir il müdürünü bile cumhurbaşkanının imzası olmadan başbakan atayamaz. Yani Bartın’a bir tarım il müdürü atanacaksa başbakan istediği kişiyi atayamaz. Mutlaka cumhurbaşkanı, başbakan ve ilgili bakan imza olmak üzere üçünün imza atması lazım. Diğer taraftan halktan yetki almış halk tarafından seçilen bir başbakan var. Şu anda cumhurbaşkanı ve başbakanımız arasında uyumsuzluk olmadığı için işler yürüyor, sıkıntı yok. Dünya projelerini gerçekleştirmeye devam ediyorlar. Ancak bir uyumsuzluk vuku bulduğunda da bunun çözümü şu anda anayasamızda yok.

“YÜRÜTMEDEKİ ÇİFT BAŞLILIĞI ORTADAN KALDIRMAMIZ LAZIM”

Bunu Best FM’de canlı yayında Sayın Kılıçdaroğlu’da ifade etti. ‘Halk tarafından seçilen bir cumhurbaşkanı, halk tarafından seçilen bir başbakan. İkisi arasında bir uyumsuzluk çıkarsa nasıl çözülecek’ dedi. ‘Bu sistemde bunun çözümü ne olacak’ dedi. Bunun çözümünü gerçekleştirmek için zaten yola çıktık. Yürütmedeki çift başlılığı ortadan kaldırmamız lazım. Cumhurbaşkanlığı ile başbakanlığın birleştirilip, başbakanın yetkilerinin cumhurbaşkanına verilmesi ile cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile hükümeti tek başlılıktan kurtarmamız gerekiyor. Geçmişte halk tarafından seçilmemiş cumhurbaşkanları bile başbakanlarla anlaşamadığını hepimiz gördük. Ahmet Necdet Sezer, Ecevit’e bir anayasa kitapçığı fırlattığında krizin nasıl patladığını, 2001 krizinin bardağı taşıran son damlası olarak görüldü. 20 tane banka batmıştı. Bu ülkenin 50 milyar doları heba olup gitmişti.

“BİR YÖNETİM KRİZİYLE BU ÜLKEYİ BAŞ BAŞA BIRAKMAMAK LAZIM”

Daha öncesinde de cumhurbaşkanları ile başbakanlar aynı partiden oldukları halde anlaşamadılar. Özal ile Mesut Yılmaz uzlaşamadılar, Demirel ile Tansu Çiller, Kenan Evren ile Özal anlaşamadılar. Yani hep cumhurbaşkanı ve başbakan krizleri bu ülkede oldu. Cumhurbaşkanına 12 Eylül darbe anayasası büyük yetkiler verdi. Kenan Evren çünkü kendisi cumhurbaşkanı olacak ve il müdürüne kadar ben atayayım diye anayasa koydu. Başbakanın yapması gereken yetkilerin hepsini kendi görevleri arasında saydı. Şimdi o görevler yetkiler duruyor. Birde 2007’den itibaren meclise cumhurbaşkanı seçtirilmediği için halk tarafından seçilen bir cumhurbaşkanı var. Sembolik cumhurbaşkanları bile başbakana anayasa kitapları fırlatıyorsa gelecekte çözümü mümkün olmayan bir yönetim kriziyle bu ülkeyi baş başa bırakmamak lazım. Şimdiden önlemini almak lazım.

“1,5 YILDA BİR HÜKÜMETLERİN DEĞİŞTİĞİ ORTAMDA İSTİKRARDAN BAHSEDİLEMEZ”

Bu sistem doğrudan doğruya halka doğrudan doğruya hükümet kurma yetkisi veren bir sistemdir. Halkın iradesinin yönetime doğrudan yansımasını sağlayan bir sistemdir. Parlamenter sistem ise halkın bir aracı vasıtası ile iradesinin yönetime yansıdığı sistemdir. Şimdi bu sistemde halk kimin başbakan olacağını çok kestirememektedir. Sandığa oyunu atar milletvekillerini seçer. Mecliste parçalı bir yapı oluştuğunda hükümet kurmakta zorlaşır. 7 Haziran’da böyle oldu. Hiçbir parti anlaşamadı ve yeniden seçime gidilmek zorunda kalındı. Parlamenter sistem hayatına baktığımız zaman bu hükümet 65’inci hükümet. Meclis 26’ıncı meclis. 26 dönem seçim yapılmış ve 65 tane hükümet çıkmış. Bir dönemde üç tane hükümet çıkmış. Yani bir buçuk yılda bir hükümetlerin değiştiği ortamda istikrardan bahsedilemez.

“İSTİKRARIN OLMADIĞI BİR ÜLKEDE EKONOMİK KALKINMA OLMAZ”

İstikrarın olmadığı bir ülkede ekonomik kalkınma olmaz, yatırım olmaz, yeni fabrikalar kurulmaz. Kamu yatırımları yerinde sayar. Bartın’da yüzme havuzu temeli atıldı 20 yılda çürüdü. Kültür merkezinin temeli atılır daha sonra başka yere kayar. Bir hastane temeli atılır 14 yılda bitirilemez. Bunlar Bartın’da yaşandığı için söylüyorum. Tek başına iktidarlar döneminde ise kamu yatırımları hızlanmıştır. Menderes dönemi, Özal dönemi ve AK Parti dönemini çıkardığınız zaman koalisyon dönemleri bu ülkenin kayıp yıllarıdır. Yatırımların durduğu, ekonomik krizlerin çıktığı yıllar olarak tarihe geçmiştir. Siyasi krizler ekonomik krizleri, ekonomik krizler fakirliği, anarşiyi ve terörü doğurmuştur. Bunlarda vesayetçi anlayışı güçlendirmiştir. Siyasiler bir şey yapamıyor, milletin temsilcilerinden bir şey beklemeyin düşüncesi oluşturulup on yılda bir darbeler yapılmıştı.

“PADİŞAHLIK, KRALLIK BUNLARIN HEPSİ SLOGANİK ŞEYLER”

Hükümetin güçlü olması lazım, çift başlılığın olmaması lazım. Bir arabanın direksiyonunda iki kişi olursa biri bir tarafa diğeri bir tarafa çeker ve Bartın çayından aşağı yuvarlanır. O  zaman hükümeti  güçlü hale getireceğiz. Hızlı karar alacak, icraat yapacak ve 5 yıl boyunca başladığı işleri seçime kadar bitirecek. Eğer iyi yaptıysa millet bir dönem daha seçecek. Üçüncü dönem yok. Padişahlık, krallık bunların hepsi sloganik şeyler. Sistemle alakası yok. Padişahlar seçimle mi geliyor? Hayır. Halk doğrudan cumhurbaşkanını seçecek ve o isim bakanlar kurulunu oluşturup yönetecek. Beş yıl sonra bir daha yetki vermek istiyorsak vereceğiz ama üçüncü kez yok. Güçlü olan hükümet meclis tarafından denetlenecek. Türkiye Büyük Millet Meclisi denetim noktasında daha güçlü hale gelecek. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin denetim yetkileri şu anda meclis araştırması yapmak, meclis genel görüşmesi, yazılı soru önergesi ve bunlar şu anda devam ediyor.

“EKONOMİK KRİZLER  FAKİRLİĞİ VE TERÖRÜ DOĞURDU”

Tek başına iktidarlar dönemine göre koalisyon dönemlerine baktığımız zaman koalisyon dönemleri bu ülke için kayıp yılları olmuştur. Yatırımların durduğu ve ekonomik krizlerin çıktığı yıllardır. Siyasi krizler ekonomik krizleri, ekonomik krizler de fakirliği ve terörü doğurdu. Bu şekilde olunca vesayetçi anlayış güçlenmiştir. 10 yılda bir darbe gerçekleştirilmiştir. Geçmişe baktığımız zaman hükümeti güçlendirmemiz gerektiğini görüyoruz. Hükümetler 5 yıl boyunca başladığı işleri bitirebilecek. Görev süresi içinde projelerini hayata geçirebilecek. İyi görev yaptıysa millet bir dönem daha seçer. Ancak 3.dönem yok.

“GÜÇLÜ OLAN BİR HÜKÜMET MECLİS TARAFINDAN DENETLENECEK”

Güçlü olan bir hükümet Meclis tarafından denetlenecek. Meclis denetim noktasında daha güçlü hale getirilecek. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Belediye seçimleriyle aynı mantıkta. Halk Belediye Başkanını ayrı Belediye Meclis Üyelerini ayrı seçiyor. Belediye Başkanını doğrudan halk seçiyor. Belediye Meclisinin içinde mi çıkıyor? Ayrı sandıktan çıkıyor. Belediye Meclisi toplanıp seçimlerin ardından Başkanla ilgili güven oylaması yapıyor mu? Yapmıyor. Çünkü ayrı sandıklar. Halk sandıkta güvendiği ismi seçiyor. Burada da Cumhurbaşkanlığı Hükümetine halk sandıkta güvenip seçecek. Halkın güvendiği hükümet güçlü bir şekilde görev başında olacak. Cumhurbaşkanı şu anda Meclis tarafından soruşturulabilir mi? Hayır. Ancak yeni sistemde soruşturulabilecek. Cumhurbaşkanı, yardımcıları ve bakanları Meclis tarafından işledikleri suçlar nedeniyle soruşturma açılıp yüze divana gönderilebilecek. Yani Meclis hükümeti denetleyebilecek. Sadece Meclis de değil.

“YENİ SİSTEMDE YARGI DENETİMİ DE OLACAK”

Yargı da denetleyecek. Yeni sistemde yargı denetimi de olacak. Cumhurbaşkanı Kararnameleri hep çarpıtılıyor. Tek adamlık rejimi olacağı ve istediği kararnameyle istediğini yapabileceği söyleniyor. Cumhurbaşkanı Kararnamesi kanundan üstün değil. Kanun olan bir konuda kararname çıkartılamaz. ‘Meclisi istediği zaman feshedebilecek’ diyorlar. Cumhurbaşkanı Meclisi fesih ederse kendi görevine de son vermiş olacak. Bunu Cumhurbaşkanının gerçekleştirmesi için çok büyük bir kriz olması lazım. Mecbur kalınmış olması lazım. Böyle durumlar olabilir. Kriz durumlarında Cumhurbaşkanı kendi görevine son verme pahasına ‘seçime gidiyoruz’ diyecek. ‘Halk en doğru kararı verir’ diyerek, millete gidecek. Milletimiz de sandıkta kararını verecek. Bu yetki aynı şekilde meclise de veriliyor. Meclis de seçim yenilediğinde Cumhurbaşkanının görevi sona eriyor. Getirilen yeni sistemde ‘Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne büyük yetkiler veriliyor. Cumhurbaşkanını bile düşürülebilecek’ diyen yok.”

Bartın’daki yatırımlara da değinen Yılmaz Tunç, şu açıklamalarda bulundu:

“Doğalgaz sürecini başından beri yani illere doğal gaz dağıtımından beri Bartın’ın da bu kapsama alınması için çok uğraştık. Çünkü hükümet bütün illeri doğalgaz ile buluşturmak için karar almıştı ve şu anda da herhalde 10 tane il kalmış olması lazım. Bu illerden de bazıları programda. Bizim ihalemiz 2010’da EPKD’da gerçekleştirildi. İhale tarihinden itibaren lisans süreçleri var. 2011’den itibaren 5 yıllık süreç içerisinde imarlı alanların tamamında doğal gaz verilmesi gerekiyor. Tabi bu sürenin başlangıcı ile bitişi arasında şu anda net bir tarih olarak şu anda yanlış bir şey söyleyebiliriz ama o sürenin artık sonuna doğru geliyoruz. Yani Bartın’ın imarlı alanlarının tamamında doğalgazın gitmiş olması vatandaşın alabilecek noktaya gelmiş olması gerekiyor. Artık sürecin hemen hemen sonuna geldik. Bu son yılda çok yer kazılması lazım. Çok yer kazılınca da biraz sıkıntı çekilecek. Keşke bu zamana yayılsaydı da son yılda daha çok sıkıntı değil de hızlı yapılsaydı belki daha erken biterdi.

“ÖZEL İDARE KAVŞAĞI YOL ÇALIŞMASI BARTIN İÇİN ÖNEMLİ BİR YATIRIM”

Özel İdare Kavşağı ile hastane arasında bölünmüş bir yol, çevre yolu dediğimiz bir proje var. Bunun ihalesini biz üç yıl önce yaptık. İmar çalışmaları devam etti su hattının deplase işleri derken bu çalışmalar biraz gecikti. Gecikmeli de olsa Bartın için önemli bir yatırım. 20 trilyonluk bir yatırım. Bu yatırımın için de hastane kavşağı ile Çatmaca Kavşağı artık bölünmüş hale gelecek. Başkan Türbe yolu dediğimiz yerde battı çıktı olacak. Bartın artık şehirleşme yolunda alt geçitleriyle üst geçitleriyle daha büyük yatırımlara kavuşacak. Gazi Ortaokulu’nun orada da yaya alt geçitleri olacak. Modern bir kente doğru gidiyoruz.

“400 YATAKLI HASTANENİN PROJELERİ TAMAMLANDI”

Kamu yatırımları üniversite kampüs alanında çalışmalarımız hızla devam ediyor. Yeni bir şehir kazandırıyoruz Bartın’a yani o çalışmalar bittiğinde sosyal tesislerinden camisine lojmanlarından öğrenci yurtlarına kadar. Şimdi oradaki bin kişilik öğrenci yurduna 750 kişi daha ilave ettirdik. Kampüsün içinde bin 750 kişilik öğrenci yurdu olacak. Fakülte binaları yapıldı şimdi kütüphane binasına başladı. Köprülü kavşağımız bitti. Dere ıslahlarında Esenyurt’tan Tuzculardan gecen Köyünden Kavallara kadar Cumhuriyet Mahallesinden yol kesilecek oradan Kozcağız çayına bağlanacak. Ne kadar yaka seli olan yer varsa bunların hepsinin dere ıslahları gerçekleştiriliyor. Tüm bunlar Bartın’ı daha yaşanabilir hale getirecek çalışmalar. 400 yataklı hastanemizin projeleri tamamlandı. Adliye sarayımızın inşaatı hızla devam ediyor. Çağrı Merkezinin inşaatı bitmek üzere.

“KARAPINAR KONUSUNDA VATANDAŞ NE İSTİYORSA ONU YAPACAĞIZ”

Kurucaşile Yolu Kurucaşile yolunda işi hızlandırmak için Dizlermezeci’den tünel açılma işi devam ederken öbür taraftan da Meydandan başlayarak bir iki yılda Meydana ulaşım istiyoruz. Çünkü Meydana ulaşamazsak Cumayanı tünelini kullanamıyoruz. Dolayısıyla bizim o tüneli bir an önce bitirip yaptığımız çalışmaları bir an önce hizmete sokalım. Karapınar Karapınar Meclisi kararını aldı. Başvuruyu yaptı. Şimdi Zonguldak Valiliği ve İl Genel Meclisi kararı olacak. Bartın Valiliği ve Bartın İl Genel Meclisinin kararı olacak. Birde referandum olacak ve İç İşleri Bakanlığı karar verecek. Şimdi Zonguldak Valiliği ve İl Genel Meclisi olumsuz diyor. Bartın isteriz diyor. Vatandaş ne istiyorsa onu yapacağız.”

MANAV: “HAYIRCI CEPHE KAÇAK GÜREŞMEYE DEVAM EDİYOR”

AK Parti İl Başkanı Hüseyin Manav ise  “Sayın milletvekilimizle birlikte basınımızla bir araya gelelim ve anayasa referandumu ile ilgili sorular nelerdir konuşalım istedik. Sayın vekilimiz hakikaten anayasa değişikliğinin taslağından anayasa komisyonuna, oradan meclise ve halkın önüne gelmesine kadar her kademesinde bulunmuş, emek vermiş bir isim. Bizde Bartın’da bunun şansını yaşıyoruz. Bazı şeyleri işin ustasından öğrenmek ve dinlemek çok daha etkili oluyor. Bu anlamda evet diyenler tabi ki milletini ve memleketini düşünenler anayasa değişliğine doğrudan yalansız sahip çıkarak, söyledikleri sözlere kendilerinin ve partilerinin imzasını atarken hayırcı cephe kaçak güreşmeye devam ediyor. Bir sürü yalanlar silsilesi ile kendi imzasını bile koymadan Batı da CHP, Doğu ve Güneydoğu’da PKK dağıttıkları metinleri, kimin olduğu belli olmayan metinleri hayırcı cephede herkes dağıtıyor. Onun için Sayın Vekilimizin vereceği bilgiler ve sizlerin soracağı sorulara verilecek yanıtlar önem taşıyor” dedi.