Öğretmenlerden Performans Sistemi'ne tepki
Bartın'da görev yapan Türk Eğitim-Sen, Eğitim-İş ve Eğitim-Sen'e üye öğretmenler basın açıklaması yağarak MEB tarafından getirilecek olan öğretmen performans değerlendirme sistemine karşı tepi gösterdi. Performans Sistemine 'Hayır' diyen öğretmenler, uygulamanın eğitimin niteliğine ve öğretmenin mesleki gelişimine katkısı olmayacağını ileri sürdü.
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından öğretmenlere getirilmek istenen Sınav ve Performans Sistemine karşı Türk Eğitim-Sen, Eğitim-İş ve Eğitim-Sen üyeleri, dün Bartın Endüstri Meslek Lisesi önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Grup adına basın açıklamalarını okuyan Türk Eğitim – Sen Başkanı Sezai Hangişi, Eğitim – Sen Başkanı Sedat Bora ve Eğitim İş Başkanı Ender Yeğen, sorunların performans sistemi ile çözülmesinin mümkün olmadığını ifade ederken, uygulamanın eğitimin niteliğine ve öğretmenin mesleki gelişimine katkısı olmayacağı savundu. Grup, öğretmenleri mağdur edecek hiçbir şeyi savunmayacaklarının mesajını verdi.
Hangişi: “Eğitime yarardan çok zarar verecek”
Grup adına ilk konuşmayı yapan Bartın Türk Eğitim - Sen Başkanı Sezai Hangişi, "Performans sistemine ‘hayır’ mesleğimize ve onurumuza sahip çıkıyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından hazırlanmakta olan Öğretmen Performans Değerlendirme ve Aday Öğretmenlik İş ve İşlemleri Yönetmelik Taslağı kamuoyu bilgisine yansımıştır. Öğretmenlerimizin performanslarını değerlendirmeye dönük yeni bir uygulamayı öngören bu sistemin hem öğretmenlerimizi huzursuz edeceği, hem mesleğimizin itibarını rencide edecek yeni bir vasıta olacağı hem de çalışma barışım bozacağı kaçınılmazdır. Öğretmen, not verilen değil, not verendir. Performans değerlendirmesi çerçevesinde okul müdürünün, meslektaşının, velinin ve öğrencinin puanla öğretmeni değerlendireceği bir uygulamanın objektif olmayacağı, kişisel, sendikal ve siyasal bir takım saiklerle tutum takınılabileceği endişesi ciddi bir ihtimaldir. Öte yandan zaten öğrenci üzerinde hiçbir hâkimiyeti bırakılmayan öğretmenler ile bu kez de not pazarlığı yapmaya yeltenen öğrenci ve veliler olabileceği de garabet bir durum olarak ortaya çıkabilecektir. Nitekim geçen yıl Ekim ayında 12 ilde yapılan pilot uygulama bu tür örnekleri yaşatmış idi. Tüm bunlar ışığında aşikârdır ki, bu uygulama Türk milli eğitimine yarardan çok zarar verecektir. Bu itibarla bir öğretmen olarak bu uygulamanın hayata geçirilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Bundan derhal vazgeçilmelidir. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından, öğretmenlerimizin psikolojik ve fiziksel anlamda şiddet ve baskıya maruz kalmamaları için gerekli önlemlerin ivedilikle alınması gerekmektedir” dedi.
Bora: “Öğretmeni itibarsızlaştıracak”
Bartın Eğitim-Sen Başkanı Sedat Bora ise konuşmasında “Bir ülkenin geleceği eğitim ile şekillenir. Çağdaşlığın göstergelerinden birisi de eğitime ve dolayısıyla eğitimin temel öznelerinden olan öğretmene verilen değer ile ölçülür. Ne yazık ki son zamanlarda eğitim sistemi bir yandan paralı hale getirilerek özelleştirmeye çalışılırken bir yandan da öğretmenlerimiz Milli Eğitim Bakanlığı tarafından sistematik bir şekilde itibarsızlaştırılmaya çalışılmaktadır. Eğitime temel bir insan hakkı mantığıyla değil bir işletme mantığıyla bakan anlayışlar, öğretmenlik mesleğini toplum gözünde değersizleştirmektedir. Türkiye’de eğitimde yaşanan sorunların nedeni öğretmenlerin performansları değildir. Öğretmen eğitimin temelidir ancak öncelikli eğitime yaklaşımın siyasi değil ulusal olması ulusal hedeflerin ön plana çıkarılmasıdır. Bakanlığın eğitim de yaşanan sorunlara kalıcı sorunlar üretmek ve okullarda bilimsel, laik, ulusal, demokratik ve nitelikli bir eğitim anlayışını yerleştirmek yerine öğretmeni itibarsızlaştıracak, iş güvencesini ortadan kaldıracak bir eğitim anlayışının yerleştirilmesine izin vermeyeceğiz” ifadelerini kullandı.
Yeğen: “Mesleğime Dokunma!”
“Mesleğimize Sahip Çıkıyoruz” diyen Bartın Eğitim- İş Başkanı Ender Yeğen, “ Bir öğrencinin bakışına, gülüşüne ve yaşamına dokunan; gelecek nesillerin hayallerine, umutlarına umut olan, ses olan değerli öğretmen arkadaşlarım. Öğretmenliğe yeni adım atmış, bu mesleğe yıllarını vermiş ya da emekliliğine az kalmış öğretmenler olarak; sözleşmeli, kadrolu veya ücretli olarak çalışan bizler; kendimize bir soru soralım lütfen, bizleri bu meslekte tutan temel şey nedir? Aldığımız ve nasıl harcayacağımızı bilemediğimiz yüksek ücretlerimiz mi? Kendimizi güvende ve değerli hissetmemizi sağlayan eğitim sistemimiz mi? Yoksa sadece elimizden bu işin gelmesi mi? Nedir cevabımız, evet mi, yoksa hayır mı? Arkadaşlarım, yıllardır, ‘Üç ay tatil yapıyorlar’, ‘Yarım gün çalışıp tam maaş alıyorlar’, ‘Ya eşinizi, ya işinizi!’, ‘Eminönü'nde yem bekleyen güvercinler!’ denilerek emeğimizi görünmez kılan, fedakârlıklarımızı yok sayan ve en önemlisi yaptığımız işi küçümseyen tavırlarla karşılaştık. Hakkımızda ihbar hatları kuruldu, suçsuzluğumuzu ispata zorlandık. Kurulan bu dil nedeniyle şiddete uğradık, yaralandık hatta öldürüldük. Hayatında bir kere dahi sınıfa girmemiş, öğrencilerle göz göze gelmemiş, ders anlatmamış, kısacası öğretmenlik yapmamış yetkililerin belirlediği politikalara, mesleğimizi itibarsızlaştıran açıklamalara maruz kaldık. Değerli arkadaşlar, çalışma yaşamımızda adaletsizlik son bulsun, birbirimizle dayanışma içinde olalım istiyoruz. Performans sisteminin sadece performans denetimi olmadığını çok iyi biliyoruz. Bu uygulamanın hepimizin haklarını geri dönülemeyecek şekilde olumsuz etkileyeceğini söylüyoruz. Yarın çok geç olmadan, bugünden başlayarak sizleri iş güvencesi hakkımıza sahip çıkmaya, emeğimizi sahiplenmeye, haklarımızı geliştirmeye ve örgütleyeceğimiz ortak kampanyalara 'Mesleğime Dokunma!' şiarı ile destek olmaya çağırıyoruz. Demokratik tepkimizi birlikte göstermeye, Türkiye'nin dört yanında yapacağımız, tüm eğitim ve bilim emekçilerini meslek onurumuz için ortak ses olmaya davet ediyoruz. Hep birlikte el ele verirsek bu uygulamaları durdurabileceğimizi çok iyi biliyoruz. Birlikte başarabiliriz... Ya hep beraber ya hiç birimiz” şeklinde konuştu.