KESK'ten Ankara'daki 'Geçinemiyoruz' mitingine davet

Kamu Emekçileri Sendikası Genel Merkez Yöneticilerinden KESK Genel Sekreteri Sevgi Yılmaz ve beraberindeki heyet Bartın KESK Şubesini ziyaret ederek 30 Kasım'da Ankara'da gerçekleştirilecek olan 'Geçinemiyoruz, Yoksulluğa Karşı Mücadelede Birleşiyoruz' mitingine tüm Bartın halkını davet etti. Genel Sekreter Sevgi Yılmaz yaptığı basın açıklamasında iktidara yüklenerek iktidarın karanlık olan tabloyu 2025 bütçesi ile daha da karartmayı hedeflediğini açıkladı. Yılmaz açıklamasında, 'Emekçilerin, emeğin, yoksullaştırılmış halkın gittikçe kararan tablosu emekten, halktan yana bir bütçeyi yakıcı bir ihtiyaç haline getirmiştir. Kamu emekçisinden işçisine, asgari ücretlisinden emeklisine, çiftçisinden kadınlarına, gençlerine kadar herkesi,  halk için emek için bütçe, adil bir vergi sistemi, güvenceli iş, güvenli gelecek insanca yaşamaya yetecek bir ücret için omuz omuza vermeye çağırıyoruz. 30 Kasım 2024 tarihinde Ankara'da gerçekleştireceğimiz 'Geçinemiyoruz, Yoksulluğa Karşı Mücadelede Birleşiyoruz'  mitingine katılmaya davet ediyoruz.' dedi.

KESK'ten Ankara'daki 'Geçinemiyoruz' mitingine davet

“Geçinemiyoruz, Yoksulluğa Karşı Mücadelede Birleşiyoruz” 

Erkan Hızoğlu

Kamu Emekçileri Sendikası Genel Merkez Yöneticilerinden KESK Genel Sekreteri Sevgi Yılmaz, beraberinde TÜM-BEL-SEN Merkez Kadın Sekreteri Deniz Öztekin, SES Genel Sekreteri Ferit Ceylan ve BES Genel Merkez Yöneticisi Cengiz Yılmaz ile birlikte geçtiğimiz günlerde Bartın KESK Şubesini ziyaret etti.

Ziyarette Bartın Eğitim Sen Şube Başkanı İsmet İpçi ile birlikte çok sayıda sendika yöneticisi ve üye yer aldı.

“2025 bütçesi ile daha da karartmayı hedefliyor”

KESK Genel Sekreteri Sevgi Yılmaz KESK Bartın Şubesinde düzenlenen basın açıklamasında tüm Bartınlıları 30 Kasım’da Ankara’da gerçekleştirilecek olan “Geçinemiyoruz, Yoksulluğa Karşı Mücadelede Birleşiyoruz” mitingine davet  ederek şunları söyledi:

“KESK olarak ‘Geçinemiyoruz! Yoksulluğa Karşı Mücadelede Birleşiyoruz!’  şiarı ile bir mücadele programı başlatmış bulunuyoruz. Söz konusu mücadele programımızı iki hafta önce yaptığımız basın toplantısı ile kamuoyu ile paylaştık. Ardından geçtiğimiz hafta boyunca Yürütme Kurulu üyelerimizin ve sendikalarımızın Merkez Yürütme Kurulu Üyelerinin katılımı ile il çalışmalarımızın ilk ayağını başlattık, bir hafta boyunca 10 ilde çalışma yürüttük. İşyerlerindeki emekçilerden başlamak üzere ulaşabildiğimiz her kesimle mücadele programımızı paylaştık ve 30 Kasım’da Ankara’da yapacağımız merkezi mitinge katılım çağrısında bulunduk.

Bu süreç boyunca önemli bir tehlikenin altını sürekli çizmeye devam ettik. Dedik ki; iktidar bu ülkenin alın teri ile yaşam savaşı veren ezici çoğunluğunu içine ittiği karanlık tabloyu 2025 bütçesi ile daha da karartmayı hedefliyor. İspat mı arıyorsunuz? Dönün iktidarın 2023 Haziran seçimlerinden bugüne uyguladığı IMF’siz IMF programına bakın dedik. Arka arkaya açtığı tasarruf ve vergi paketlerine bakın. Orta Vadeli Program (OVP)  ile konulan hedeflere bakın. Tüm bunlar nasıl bir bütçe ile karşılaşacağımızı apaçık ortaya koyuyor dedik.  Kısacası ‘Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan bellidir’ dedik.

Tesadüfe bakın ki iktidar 2025 bütçe yasa teklifini dört gün önce, bir perşembe günü TBMM’ye verdi. Hemen baştan söyleyelim 22 yıldır ülkeyi yöneten iktidarın bugüne kadar hayata geçirdiği tüm bütçeler emek karşıtı sermaye yanlısı bütçelerdir. Ama iktidar 2025 bütçe yasa teklifi ile tam anlamı ile emek düşmanı, sermaye dostu bir bütçeyi hayata geçirmeyi hedeflemektedir. Daha önceki bütçeler ile her seferinde emekçilerin, halkın cebine daha fazla el uzatılmıştır. Ama 2025 bütçe teklifi ile daha önce cebimizde olan o el artık boğazımıza sarılmak istemektedir.

“Koskoca bir palavra”

Öncelikle 2024 bütçesindeki temel büyüklükleri özetleyecek olursak:  Giderler bir önceki yıla göre yüzde 33 artışla 14 trilyon 731 milyar TL’ye çıkmaktadır. Gelirler ise bir önceki yıla göre yüzde 52 artışla 12 Trilyon 800 milyar TL’ye çıkmaktadır. Bu durumda bütçenin1 trilyon 931 milyar TL açık vermesi hedeflenmektedir.  Vergi gelirlerinin bir yıl önceye göre yüzde 50 artırılarak 11 trilyon 138 milyar TL’ye çıkarılması hedeflenmektedir.

Peki, yaklaşık 2 triyon lira açık vermesi hedeflenen bu bütçenin giderleri nerelere, kimlere harcanacak? 22 yıldır ülkeyi yönetenler her bütçe sonrasında ‘bütçeden aslan payını eğitime ayırdık’ ya da ‘sağlığa ayırdık’ açıklamaları yapmaya devam etmektedir. Bu koskoca bir palavradır. Çünkü bugüne kadar yapılan bütçelerde aslan payı hep sermayeye, patronlara, savunma ve güvenlik adı altında silah sanayisine, dinsel referanslar ile yönetilen bir toplum inşa etme hedefine ayrılmıştır.

Buna karşın bütçelerin ana kaynağını oluşturan vergiler işçilerin, emekçilerin, asgari ücretlilerin, emeklilerin, dar gelirli yurttaşların omuzlarına yıkılmıştır. Dolayısıyla bu bütçelerden emeği ile geçim mücadelesi veren tüm kesimlerin payına her seferinde daha düşük ücretlerle yoksullaşma, daha fazla işsizlik, güvencesizlik ve gelir dağılımı adaletsizliği düşmüştür. Bu durum 2025 bütçesinde daha da katıksız hale gelmiştir. 2024 bütçesinde 1 trilyon 254 milyar TL olan faiz giderleri 2025 yılı bütçe teklifinde yüzde 55 arttırılarak 1 trilyon 950 milyar liraya çıkarılmaktadır. Böylece bütçeden faize ayrılan pay yüzde 13,2’ ye çıkmaktadır. Savunma ve güvenlik adı altında silahlanmaya, iktidarın yakın ilişkide olduğu silah tekellerine bütçeden, halkın vergilerinden yapılan fonlanma gittikçe artmaktadır. Geçtiğimiz yıl bu alana, bütçeden Cumhurbaşkanlığı’na bağlı örtülü ve yedek ödenekler, iç ve dış güvenliğe ilişkin bazı kalemler ve kayıtlara geçmeyen ‘gizli harcamalar’  hariç ayrılan 1 trilyon 133 milyar TL, 2025 bütçe teklifi ile yüzde 42 arttırılarak 1 trilyon 608 milyar liraya çıkarılmaktadır.

Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) projeleri adı altındaki soygun 2025 yılında da devam ettirilmek istenmektedir.  2025 yılında şehir hastaneleri müteahhidine 104.6 milyar TL, köprü ve otoyollara 94.6 milyar TL, Avrasya Tüneli’ne de 3 milyar TL garanti ödemesi yapılması hedeflenmektedir. Bütçe teklifi ile cari transferlere toplamda 5 Trilyon 813 milyar ayrılırken bunun sadece 135 milyar TL’si (yüzde 2,3) küçük köylü ve üreticinin çok az düzeyde yararlanabildiği, büyük bölümü büyük üreticiye giden tarımsal destekleme ödemelerine ayrılmaktadır. İktidarın tasarruf tedbirleri kaçınılmaz olarak bütçedeki yatırımlara ve kamu hizmetlerine de yansımıştır.  Nitekim bütçe giderleri tüm kalemlerde ortalama yüzde 40 artırılmaktadır. Buna karşın geçtiğimiz yıl 1 trilyon 593 milyar lira olan yatırım harcamaları tutarı 1 trilyon 569 milyar liraya indirilmektedir.

İktidar Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinin geçen yıla göre yüzde 32,87 Sağlık Bakanlığı bütçesinin ise yüzde 39 artacağını iddia etmektedir. Hâlbuki bakanlık bütçelerinin yüzde 80’ni aşan kısmı personel maaşı ve SGK gideri gibi zorunlu harcamalara gitmektedir.

“Özel hastane sayısında patlama”

Öte yandan eğitim bütçesinin önemli bir bölümü çocuklarımızı ucuz işgücü olarak kullanan MESEM’e projelerine, bir ayağı tarikatlar da olan pek çok dini vakıf ve derneğin projelerine ayrılmaktadır. Sağlık Bakanlığı bütçeleri ise kiralama veya hizmet bedeli adı altında şehir hastanelerine kaynak aktarılan bütçelere dönüştürülmüştür.

Buna karşın 2006 bütçesinden genel kamu hizmetlerine ayrılan pay yüzde 39,5 iken bu oran her yıl düşmüş 2023 yılı bütçesinde yüzde 22,8 ile en düşük seviyeye inmiştir. 2024 bütçesinde yüzde 30’a çıkarılacağı iddia edilse de yüzde 25’te kalmıştır. Kamu yatırımlarının azaltılması ve kamu hizmetleri alanın daraltılması ile özel sektörün önü açılmış, özel okul, özel hastane sayısında patlama yaşanmıştır. İktidar kadar bizlerden topladığı vergileri bedelsiz hazine arazisi devrinden, teşviklere kadar onlarca kıyakla bu özel okulların, hastanelerin sahiplerine, patronlarına sunmuştur. Sağlıkta dönüşüm, eğitimde dönüşüm adı altında okulların, hastanelerin ticarethaneye, vatandaşların müşteriye çevrildiği sistemin ne kadar çürüdüğü geçtiğimiz hafta gündeme gelen yeni doğan çetesi ile bir kez daha anlaşılmıştır.

“6 bakanlığın bütçesini aştı”

Bilindiği üzere AKP bütçelerinde gerçek aslan payının önemli ortaklarından birisi ise toplumu, özellikle gençleri mevcut rejime uyumlu hale getirme konusunda siyasal iktidar nezdinde gittikçe vazgeçilemez bir ideolojik aygıta dönüşen Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) olmuştur. 

Bu nedenle Diyanet İşleri Başkanlığı yıllar içerisinde personel sayısı en fazla arttırılan kurum olmuştur. DİB’in 2016 yılında 91 bin olan personel sayısı 2024 Haziran itibari yüzde 132 artışla ile 211 bine çıkarılmıştır.

Geçen yıl 91 milyar 824 milyon lira olan bütçesi yüzde 41 oranında artışla 130 milyar 119 milyona yükselmiştir. Diyanet bütçesi bu tutarla İçişleri Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı da dâhil olmak üzere 6 bakanlığın bütçesini aşmıştır. 

“Mevcut vergi adaletsizliği daha da derinleştirilecek”

2025 bütçe teklifine göre 12 trilyon 800 milyarlık bütçe gelirlerinin 11 milyar 138 milyarı yani yüzde 87’si vergilerden karşılanacak, mevcut vergi adaletsizliği daha da derinleştirilecektir.

Adaletsizlik daha baştan çeşitli muafiyet ve istisnalar sonucunda patronlardan toplanılması gereken on milyarlarca vergi gelirinden vazgeçilerek yaratılmaktadır. Buna da ‘vergi harcaması’ denilmektedir. Vergi kanunlarına konulan çeşitli muafiyet ve istisnalar sonucunda toplanılmaktan vazgeçilen vergiler yani ‘vergi harcaması’ son 10 yılda katlanarak artmıştır.

2015 Yılı toplam vergilerinin yüzde 6,1’ine denk gelen vergi harcaması 2017 yılında yaklaşık üç kat artış ile toplam vergilerin yüzde 18’ine ulaşmıştır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemine geçişle birlikte 2019 yılında yüzde 21’e çıkmıştır. İktidar birkaç ay önce çıkardığı vergi paketi ile ağırlıklı bölümünden patronların yararlandığı söz konusu muafiyet ve istisnaların sınırlanacağını açıklamıştır.

Buna rağmen 2025 bütçe teklifine göre muafiyet ve istisnalarla daha baştan toplanılmaktan vazgeçilen tutar, yani vergi harcaması 3 trilyondur.  Bunun en az 2 trilyonluk kısmı patronlar, şirketler lehine toplanmaktan vazgeçilen vergilerdir.  Yani toplanacak her 100 TL verginin 18 TL’sinden daha baştan patronlar lehine vazgeçilmektedir.

Kısacası vergi harcaması kara deliği yoksuldan alıp zengine verme politikasının en temel aracı olarak kullanılmaktadır.

Çok kazananlardan, holdinglerden, şirketlerden, patronlardan vergi alamayanlar tüm yükü ücretli-maaşlı kesimlere, bizlere yıkmaktadır.

Değerli Basın Emekçileri, Adil bir vergi sisteminin az ya da çok geçerli olduğu ülkelerde toplam vergilerin yüzde 70’i kazançtan-gelirden alınan dolaysız vergilerden yüzde 30’u ise tüketimden alınan dolaylı vergilerden oluşmaktadır. Ancak 2025 bütçe teklifinde bir multi milyarderin de bir asgari ücretlinin de tüketim yaparken ödediği KDV, ÖTV, Damga Vergisi gibi dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payı yüzde 66’dır. Buna karşın gelir vergisi, kurumlar vergisi, veraset ve intikal vergisi gibi kazançtan alınan dolaysız vergilerin toplam vergiler içindeki payı yüzde 34’tür. Bunlara ek olarak;  2025 bütçesi ile en az yüzde 95’i bizlerin ücretlerinden maaşlarından kaynakta kesilen gelir vergisi yüzde 79 arttırılmaktadır. Attığımız her adımda ödediğimiz dâhilde KDV yüzde 81, ÖTV ise yüzde 51 arttırılmaktadır.

Karlarını katlayan bankaların yaptıkları her işlemle bize yansıttıkları Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi (BSMV) yüzde 154 artırılmaktadır. Buna karşın içinde devasa bankaların, holdinglerin, şirketlerin yer aldığı 1 milyon 100 bin kurumlar vergisi mükellefinin ödediği kurumlar vergisi sadece yüzde 28 arttırılmaktadır. Bordrolular olarak bizim ödediğimiz gelir vergisi kurumlar vergisinin 1,5 katına çıkarken, halkın ödediği toplam KDV ise kurumlar vergisinin 3 katına çıkacaktır. Üstelik her yıl olduğu gibi bu yılda tahakkuk eden kurumlar vergisinin en az beşte biri patronlardan zarar gösterdiği için yine tahsil edilemeyecektir.

“Bunun adı soygun”

Değerli Basın Emekçileri. Bilindiği üzere OVP’ye göre iktidarın 2025 enflasyon hedefi yüzde 17,5’tur.  Üstelik iktidar ücretleri, maaşları bu hedeflenen enflasyona göre arttırmayı hedeflemektedir. Buna karşın bütçe giderleri hedeflenen enflasyonun yaklaşık 2 katı,  bütçe gelirleri ve vergi gelirleri ise hedeflenen enflasyonun 3 katı kadar arttırılmak istenmektedir.  Bu ülkede yıllardır toplanan vergilerin kimlerin omuzlarına yıkıldığı bellidir. Dolayısıyla emekçiler ve yoksullaştırılmış halk nezdinde bunun adı soygundur. 

Biliyorsunuz bu soygunun bir diğer adımı da geçtiğimiz hafta atılmıştır. Çalıştırdığı asgari ücretli kadar dahi vergi vermeyen şirketlere, holdinglere, patronlara dokunmayanlar kredi kartı limiti üzerinden,  her beyanname üzerinden, her noter işlemi üzerinden haraç almaya, dar gelirli yurttaşların, motor kuryelerin kullandığı motosikletlerden bile MTV almaya kalkmıştır. Halktan, emekçilerden gelen tepki soncunda torba yasa teklifi bütçe sonrasına bırakılmıştır. Şimdi bütçe yolu ile yapılmak istenen soyguna karşı çıkma vaktidir.  Bir kez daha altını çiziyoruz. Emekçilerin, emeğin, yoksullaştırılmış halkın gittikçe kararan tablosu emekten, halktan yana bir bütçeyi yakıcı bir ihtiyaç haline getirmiştir.

Kamu emekçisinden işçisine, asgari ücretlisinden emeklisine, çiftçisinden kadınlarına, gençlerine kadar herkesi,  halk için emek için bütçe, adil bir vergi sistemi, güvenceli iş, güvenli gelecek insanca yaşamaya yetecek bir ücret için omuz omuza vermeye çağırıyoruz. 30 Kasım 2024 tarihinde Ankara’da gerçekleştireceğimiz ‘Geçinemiyoruz, Yoksulluğa Karşı Mücadelede Birleşiyoruz’  mitingine katılmaya davet ediyoruz.”