Karakaş: 'Kalaycı, seçim öncesi ayar mı verdi?'
Bartın ve ülke gündemindeki son bir haftayı değerlendiren CHP İl Başkanı Selim Karakaş, Tarım ve Orman İl Müdürlüğü yetkililerince tohum ve satışının yasak olduğuna dair Galla Pazarında tohum ve fide satan çiftçilere yapılan uygulamaya değinerek AK Parti İl Başkanı Turhan Kalaycı tarafından 23 Haziran İstanbul seçimlerine kadar çiftçiye dokunulmaması yönünde Valilik ve Müdürlük yetkililerine ayar verildiğini söyledi. Karakaş, İstanbul'daki Bartınlılara ise 23 Haziran seçimlerine CHP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu'na destek vermeleri konusunda seslendi.
CHP İl Başkanı Selim Karakaş, Bartın ve ülke gündeminin son 1 haftasını değerlerdi. Parti binasında açıklamalarda bulunan Karakaş, ilk olarak Anneler Günü kutlamalarına değinerek “Geçtiğimiz hafta sonu kutladığımız anneler gününden başlamak üzere bu hafta sonuna kadar geçireceğimiz bir hafta cumhuriyet tarihimizin en önemli haftalarından biri. Bu hafta 15 Mayıs 1919 da İzmir in işgali sırasında düşmana atılan ilk kurşunun, Mustafa Kemal Atatürk ün Samsun Mücadelenin başlangıcının 100. Yılını kutluyoruz. Böylesine önemli bir hafta içinde 1 asıra yaklaşan cumhuriyet tarihimizde tartıştığımız konu adalet, hukuk, demokrasi, kimsenin ötekileştirilmediği bir Türkiye ve vatandaşlarımızın vicdanı. Geçmişte bu hafta içinde neler olmuş bir köz daha sizlere hatırlatmak istiyorum” dedi.
“Cumartesi annelerinin talepleri yerine getirilmeli”
Ardından 5 yıl önce Soma’da yaşanan maden faciasına değinen Selim Karakaş şöyle devam etti:
“12 Mayıs’ta Anneler Gününü kutladık. Anneler Gününde Tam 24 yıldır Cumartesi Anneleri evlatlarını arıyor. İlki kez 27 Mayıs 1995’te "Çocuklarımızı istiyoruz” dediler. Cumartesi Annelerinin, her siyasal görüşten, çocukları gözaltına alındıktan sonra kayboldular. Bu anneler o tarihten bu yana evlatlarının mezarını arıyor ve başlarına gelenin araştırılmasını istiyorlar. Siyaset kurumunun, yanı devlette söz sahibi olanların bu anneler gerekmiyor mu? Bu annelerin taleplerini yerine getirmeyen insanlarda vicdan var mıdır?
“Soma’da adalet yerini bulmadı”
14 Mayıs 1950, Demokrat Partinin iktidarı gelişi. Rahmetli İnönü’ye soruyorlar, “Demokrat Parti kazandı, ne diyorsun? Yenildin” diyorlar “Evet, bu yenilgim benim en büyük zaferimdir, çünkü bu ülkeye demokrasi geldi” diyor. Demokrasiyi her ortamda savunmak ve darbelere karşı çıkmak zorundayız. Demokrasi kadar güzel bir şey yok. İnsanlarımı düşüncelerini birbirlerine aktardıkları, yanlışları büyük bir rahatlıkla dile getirdikleri bir düzendir demokrasi ve sürekli kendisini geliştiren bir kavramdır. Bu nedenle 14 Mayıs 1950’i Türk demokrasi tarihinde önemli bir milattır. Bu hafta Soma’da yaşanan maden faciasının (beşinci yılı, Soma’da 5 yıl önce 301 madencimiz hayatını kaybetti. Adalet yerim buldu mu? Hayır, aileler hâlâ mağdur , hâlâ adaleti arayan aileler var, hâlâ adalet nerede diye ağlayan aileler var, onların çocukları var. Ve bizler Soma faciasını asla unutmayacağız. Ama bir şeyi daha unutmayacağız, Soma faciasının üzerinden beş yıl geçti, geçen beş yıl içinde madencimiz daha hayatını kaybetti. Soma’yı madencimiz bir arada öldüğü için, ama yaşanan sürede bir o kadar madencimizin Anadolu’nun değişik yerlerinde biliyoruz. Bunlar ekmek parası için, rahat yaşamak için, çoluk çocuğuna ekmek götürmek için, bunlar mücadele ettiler çalıştılar, alın teri döktüler Bunların döktükleri her alın terinin damlası, hepimizin yüreğinde bir insan olarak durmak ve onu biz yüceltmek zorundayız. Bu vesile ile tüm maden şehitlerimizi de bir kez daha anmak istiyorum.
“Son 1 yılda 661 bin 522 çiftçi işini bıraktı”
14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü. 17 yıldır, yani AK Partinin iktidarda bulunduğu süre içinde 33 milyon 790 bin hektar alan çiftçiler tarafından ekilmiyor. İki Trakya büyüklüğünde alan ekilmiyor. Niçin? ektikleri zaman karşılığını alamıyorlar. Eken olmayınca, son 1 yılda 661 bin 522 çiftçi işini bıraktı, çiftçilikle uğraşmıyor. Dışarıdan ithal ediyoruz, mısırdan tutun fasulyeye kadar, canlı hayvandan tutun ete kadar her şey dışarıdan ithal ediliyor 2002 yılından bu yana çiftçilerin milyarlarca lira bankalara borçları var, bugün çiftçi gerçekten de inim inim inliyor, geçinemiyorum diyor. Mazot fiyatları, Elektrik fiyatları, su fiyatları çiftçinin ürünü ekmesine imkan vermiyor.
2006 yılında yürürlüğe giren Tarım Kanunun 21 maddesi, milli gelirin yüzde 1 oranında çiftçiye destek verilmesi gerektiğini emrediyor. Şimdi 2019 yılındayız , 2018’e kadar olan rakamlara baktığınızda, milli gelirin yüzde 1 hiçbir dönemde ve hiçbir yılda çiftçiye verilmedi. Önümüzdeki dönemde AKP iktidarında verilebileceğini zannetmiyoruz. Dileğimiz çiftçinin hakkı olan ve parlamentonun iradesi olan milli payın çiftçiye verilmesidir.
“Çiftçimizi İsrail tohumuna muhtaç eden bir iktidarımız var”
2006 yılında yürürlüğe giren 5553 Sayılı Tohumculuk Kanununa göre Türk çiftçisine yerli tohum ekimini ve satışını engelleyen, ekip fide üretip satarsa 23 bin TL’ye kadar para cezası veren, yabancı tohum kullanmazsa teşvik yasağı getiren, yani köylümüzü çiftçimizi İsrail tohumuna muhtaç eden yerli ve milli bir iktidarımız var.
“Müdürlük Galla Pazarı’nda tohum ve fide denetimi yaptı”
Geçtiğimiz salı günü 14 Mayıs’ta Çiftçiler Gününde Tarım İl Müdürlüğü yetkilileri Bartın Galla Pazarında denetini yapmış ve 5553 Sayılı Tohumculuk Kanununa göre fide ve tohum satışının yasak olduğu satmaları halinde 23 bin TL ceza yapılacağı üreticilere ve Pazar esnafına ifade edilmiştir. Konu ile ilgili açıklama yapan AKP İl Başkanı Sayın Turhan Kalaycı bu konuda köylünün bilgilendirilmesi gerektiğini söylerken tohum ve fide üretimi ve satışının devletin kontrolü altında yapılması gerektiğim de ifade ederek bu işin kuralları olduğunu söylemiştir.
“Kalaycı Müdürlük yetkililerine ayar veriyor”
İşte bu kurallar 5553 Sayılı Tohumculuk Yasası ile belirlenmiş olup yerli tohumun üretimi bunlardan elde edilecek fidenin pazarda satışı bu kanunla yasaklanmıştır. Sayın Kalaycı popülist bir yaklaşımla kendi iktidarları döneminde çıkan bu kanuna karşılık Tarım İl Müdürlüğü yetkililerine ayar vermektedir. Ve demektedir ki “Galla Pazarında halkımıza kendi ürettiği fide ve tohum konusunda cezai yaptırım olmayacaktır.” Bu konuda Bartın Valiliğini ve Tarım il Müdürlüğünü halkımızı bilgilendirmeye davet ediyoruz. Yoksa 23 Haziran’da yapılacak İstanbul seçimlerine kadar 5553 sayılı tohumculuk yasası da AKP İl Başkanını Sayın Kalaycı’nın verdiği ayarla askıya mı alındı?
“Adaleti yok eden yargının kendisidir”
Adı AK Parti ama Adalet ve Kalkınma Partisi, ama ne adaleti kaldı ne kalkınması kaldı. AK Parti dediler, milleti kandırdılar, ceplerini doldurdular üretemeyen çiftçiler var, yüz binlerce fakir var. Geçinemeyen emekçiler var, milyonlarca çocuk yatağa aç giriyor. Buradan yola çıkarak hak, hukuk, adalet, demokrasiden yani 23 Haziran’daki İstanbul seçimlerinden söz etmek istiyorum. Adaleti yok eden yargının kendisidir. Adaletin dibine dinamit koyan da yargının kendisidir. Eğer yargı adaletli davranmazsa, hukukun üstünlüğüne inanmazsa, vicdanına göre karar vermezse, adaleti katlediyor demektir. Bunlara hâkim denmez, bunlar hâkim değildir, bunlar adalet dağıtmazlar. Bunlar kul hakkı yiyenlerdir.
“İstanbul’da bir türlü sonuç değişmedi”
Yüksek Seçim Kurulu hâkimlerden oluşuyor, yüksek hâkimlerden oluşuyor, Yargıtay’dan ve Danıştay’dan seçilen üyelerden oluşuyor. İtiraz ettiler, “Bu seçimlerle hile yapılmıştır” dediler. Bakıldı, hile yapıldı mı yapılmadı mı diye. “Geçersiz oyları sayacağız” dediler. Sayıldı mı? Sayıldı bir şey çıktı mı? Hayır. “6 ilçede bütün oyları sayacağız” dediler, olur sayın. Sayıldı, bir şey çıktı mı? Çıkmadı. “22 ilçede sondajlama yöntemi yapacağız” dedi Yüksek Seçim Kurulu. Bakın, hiç bugüne kadar başvurulmayan bir yönteme başvurdu, “Belirleyeceğim, sondajlama yapacağım” dedi Değişmedi. Efendim “41 bin 132 kısıtlı seçmen oy kullanmış” dediler Bakalım denildi, buyurun bakın. 41 bin 132 değil 766 kısıtlı seçmen çıktı. Sonuç… Sonuç yine değişmedi.
“23 Haziran’dan sonra her şey çok güzel olacak”
Burada bir sandık var; sandık aynı sandık, seçmen aynı seçmen, sandık kurulu aynı sandık kurulu, oy pusulaları da aynı oy pusulaları. Vatandaş geldi oyunu kullandı, 4 pusulayı bir zarfa koydu ve attı. Yüksek Seçim Kurulu diyor ki, “Efendim, bu 4 pusuladan sadece büyükşehir belediye başkanın seçiminde yanlışlık var ve kumpas var Diğerlerinde bir şey yok bu yüzden İstanbul Büyük Şehir Belediye başkanlığı seçimlerini iptal ediyoruz.” “O zaman seçimlerin tamamını iptal edin, 39 ilçede yemden seçime gidelim, hodri meydan” dedik. “Sadece büyükşehri iptal ediyoruz” dediler. Ekrem İmamoğlu’nun mazbatasını geri aldılar, İstanbul’da yaşayan Bartınlı hemşerilerime sesleniyorum. İmamoğlu’na 23 Haziran’da oy verme yükümlülüğünüz vardır. O sırtı kalınların hakkını savunmadı, sizin hakkınızı savundu, sizin için çalıştı. 18 günde bir çok başarıya imza attı. Şimdi bunlar Ekrem İmamoğlu’ndan seçimleri yeniden kazanacak diye korkuyorlar. Bu nedenle ülkemize adaleti demokrasiyi hukuku temsil edecek İstanbul’u yurttaşlarımızdır. 23 Hazirandan sonra her şey çok güzel olacak.”