GMİS Araştırma Komisyonunda sunum yaptı
Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) Genel Başkan Yardımcısı İsa Mutlu, Bartın'ın Amasra ilçesinde meydana gelen maden kazasını araştırmak üzere kurulan TBMM Araştırma Komisyonu'nun 7'nci toplantısında sunum gerçekleştirdi. Mutlu, 11.5 saat süren toplantıda komisyon üyelerinin sorularını cevaplandırdı.
TBMM Amasra Maden Kazası Araştırma Komisyonu, AK Parti Kayseri Milletvekili Taner Yıldız başkanlığında toplandı. Toplantıya, sendikayı temsilen GMİS Genel Başkan Yardımcısı İsa Mutlu ve maden mühendisi Nizamettin Tiryaki katıldı. Komisyon Başkanı Taner Yıldız, 7'nci toplantıyı yaptıklarını anlatarak yetkili olan Genel Maden İşçileri Sendikası ile diğer madencilik faaliyeti gösteren sendikaları dinleyeceklerini söyledi. Ardından GMİS Genel Başkan Yardımcısı İsa Mutlu sunumunu gerçekleştirdi. Mutlu, Amasra kazasında hayatlarını kaybeden 42 maden şehidimizi anarak başladığı konuşmasında şunları söyledi;
"Amasra maden kazasında şehit olan ve bugüne kadar iş kazası sonucu hayatını kaybeden maden şehitlerimize Allah'tan rahmet, aile ve akrabalarına sabır ve başsağlığı diliyorum. Meydana gelen maden kazasının tüm yönleriyle araştırılarak benzer kazaların önlenmesine yönelik tedbirlerin belirlenmesi amacıyla kurulan bu komisyonun çalışmalarının madencilik sektörümüze ışık tutmasını ve bu tür kazaların tekrar yaşanmamasını temenni ediyorum.
Türkiye Taşkömürü Kurumu Amasra Taşkömürü İşletme Müessesesinde uygulanan işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerine yönelik; mekanize kazı sistemleri, merkezi gaz izleme sistemi, gaz ölçüm aletleri, ferdi kurtarıcılar, uyarı sistemleri, eğitim, denetim ve diğer önlemlere rağmen bu kaza meydana gelmiştir. Kazanın temel unsuru olarak kamuoyunda açıklanan Bilirkişi İncelemesi Raporunda yer alan “Yetersiz ve etkisiz havalandırma sistemi olayın meydana gelmesindeki en temel unsurdur” denilmektedir. Ayrıca bilirkişi raporunda açıklanan Merkezi Gaz İzleme Sistemi verilerinde metan gazının müteakip defalar uzun süre boyunca potansiyel patlayıcı seviyelere ulaşmasına rağmen, ikaz ve alarm seviyelerinde maden ocağının kısmen dahi olsa boşaltılması yönünde önlem alınmadığı belirtilmiştir. Bu durumun izah edilebilecek bir yanı yoktur.
İhmal vurgusu
Kaza; üretim ve hazırlık çalışması yapılan -300/-350 kotlarındaki -320 Kalın damar tabanda (bilirkişi raporunda belirtilen) metan gazının bir kıvılcımla buluşarak patlaması sonucu meydana geldiği şeklindedir. Kazanın meydana geldiği alanlar yangın nedeniyle barajla kapatılmıştır. Yangının tamamen sönmesi ve yapılacak ölçümler sonucu yeraltının tamamen güvenli hale gelmesi durumunda kaza mahallinde teknik inceleme yapılabilecektir. Ancak alınan önlemlere rağmen bu kadar büyük çaplı kazanın meydana gelmesi sıralı emniyet tedbirlerinde bir eksiklik, ihmalin olduğunu göstermektedir. Yeraltında yapılacak teknik incelemede patlama noktaları, etkileri ve sensör yerleri görüldüğünde daha net bilgiler ortaya çıkacaktır.
Maden işkolundaki kazaların azaltılması için alınması gereken önlemler
Yeraltı kömür işletmeciliğinde mevzuatta belirtilen ana kurallardan vazgeçilmemelidir. Türkiye Taşkömürü Kurumu yönetmeliğin c maddesine göre degaja müsait damarlarda ilerleme yönünde en az 25 metreden az olmayacak şekilde kontrol sondajları yapılmakta olup buna göre önlem almaktadır. TTK üretim alanları artık derin kotlarda
“Denetim elamanı sayıları arttırılmalı”
Madencilik sektöründe denetim yeterince sağlanamamaktadır. Bu nedenle denetim elemanı sayıları artırılmalıdır. İşletmeciliğin her aşamasında etkin denetimler yapılarak yukarıda belirttiğimiz ana kuralların olması sağlanmalıdır. Denetimler başta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığınca yapılmaktadır. Denetim kadroları deneyimli maden mühendisleriyle güçlendirilmelidir. İş Güvenliği uzmanları ücretlerini, işverenin karşılayacağı bir fondan almalı ve iş güvencesi getirilmelidir. İş Güvenliği uzmanlarının özgürce çalışabilmesi için gerekli adımlar atılmalıdır. Tüm çalışanlar sigortalı, sendikalı ve iş güvencesine kavuşturularak örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılmalıdır.
Zonguldak kömür havzasında önce küçük ölçekli sahalar sonra büyük sahalar rödövans usulü ihaleyle özel sektöre açılmıştır. Ancak istenilen amaca gerek işçi sağlığı ve güvenliği, gerekse üretim bazında ulaşılamamıştır. Riski yüksek kömür havzaları devlet tarafından işletilmelidir. Havza madenciliği uygulanmalı, sahalar küçük parçalara bölünmemelidir. Türkiye kendi doğal kaynaklarını kullanmak, kurumsal hafızayı kaybetmemek için Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK), Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) ve Maden Tetkik Arama (MTA) gibi madencilik sektöründe deneyimli kurumlarını korumak ve geliştirmek, kendi madencilerini yaşatmak, istihdam yaratmak, iş sağlığı ve güvenliğinden taviz vermeden üreterek kömür ithalatını azaltmak mecburiyetindedir.
“Kazada işçilerimizin bir kusuru yoktur”
Yeraltı kömür madenciliği içerdiği riskler itibarıyla dünyanın en ağır ve tehlikeli iş koludur. İşletmecilik kurallarına uyulmadığı zaman bu risklerin katlanarak arttığı açıktır. Amasra Taşkömürü İşletme Müessesesinde alınan önlemlere rağmen bu kadar büyük çaplı kazanın meydana gelmesi İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Önlemlerinde ve alınması gerekli sıralı emniyet tedbirlerinde büyük bir eksiklik ve ihmal olduğunu göstermektedir. Bu eksiklik işveren ve temsilcilerinin olup kazanın meydana gelmesinde çalışanlarımızın kusuru yoktur. Maden kazalarının kader olmaktan çıkarılması için kazanın nedenleri ortaya konmalı, bu kazanın son olması için ilgili Yasa ve Yönetmelikler çerçevesinde gerekli önlemler alınmalıdır."
Milletvekillerinin sorularını cevapladı
Mutlu, sunumun ardından Komisyon Başkanı Taner Yıldız, Başkanvekili Muhammet Balta, komisyon üyeleri Polat Türkmen, Aydın Özeri, Aysu Bankoğlu, Fehmi Küpçü, Ali Kenanoğlu, Kani Beko, Serpil Kemalbay Pekgözegü, Fahrettin Yokuş, Mehmet Ali Özkan, Ünal Demirtaş, Hamdi Uçar, Deniz Yavuzyılmaz’ın sorularını cevaplandırdı. Sendika teknik müdürü maden mühendisi Nizamettin Tiryaki de teknik konular hakkında komisyona bilgiler verdi.
Amasra’daki madencilerin yıllık izin sorunu çözülecek
Mutlu, Amasra Müessesinde facia nedeniyle üretimin durdurulması nedeniyle işçilerin izne çıkarıldığını ve yıllık izinlerinden düşürüldüğünü sözlerine ekledi. Komisyon üyesi Mehmet Ali Özkan, işçilerin yıllık izinlerinden düşüm yapılmasının yanlış olduğunu bu konuyu bakanlık nezdinde gündeme getireceklerini söyledi.
İş sağlığı ve güvenliği
İş sağlığı ve güvenliği konusunda sendikanın yaptığı çalışmaların sorulması üzerine Mutlu, “Bu kazaya kadar bu bölgede böyle bir kaza yaşanmamıştı. Biz eğer iş güvenliği eksikliği varsa sendika olarak zaten orada iş durdurma eylemini yetkimiz, denetim yetkimiz olmamasına rağmen bugüne kadar yapmışızdır zaman zaman. İş güvenliği konusunda bakın, yani bu konuda ne kadar hassas olduğumuzun görülmesi açısından söylüyorum: İşverene, yeni işe alınan işçilerin veya tekâmül eğitim kurslarının yapımında sendikaya da sendikanın görüşlerine de yer verilmesi konusunda ve sendikanın da oraya ders verme konusunda saat ayrılması konusunda yazılarımız var, yani eğitimlerin süreklilik arz etmesi konusunda, iş güvenliği kurallarının, eğitimlerinin devamlı verilmesi konusunda zaman zaman yazılarımız ve takiplerimiz var. İş güvenliği değişik müesseselerde sadece Amasra'yla ilgili değil, diğer üretim müesseselerinde de iş güvenliği toplantıları tutanakları incelendiğinde bunun hakkında sendikamızın elinden gelen takibi yaptığı görülecektir.” dedi.
İşçi açıkları sorunu
Mutlu, ‘İşçi eksikliği, iş güvenliği tehlikesi oluşturacak boyutlara geldi. Siz ne yaptınız sendika olarak? Bunu bakanlığa veya genel müdürlüğe veya değişik birimlere ulaştırdınız mı?’ sorusunu üzerine şöyle cevap verdi:
“Biz yıllardır hem Türkiye kamuoyuna hem de gerekli yetkili mercilere işçi açıklarının iş güvenliği tehlikesi oluşturduğu boyuta geldiğini, hem yazılı basında hem görsel basında hem de yetkili birimlerle yaptığımız görüşmelerde dile getirdik. Burada 8’inci ayın 7’si 2020 tarihinde ve değişik tarihlerde, ondan sonraki tarihlerde de yine işçi açıklığının iş güvenliğini ve üretimi olumsuz şekilde etkilediğine ve acilen bu kuruma işçi alınması gerektiğine dair yazılarımız var, bununla ilgili yazılı ve görsel basında demeçlerimiz var.
Yine, en son Sayın Enerji Bakanımız Fatih Dönmez ve Yardımcısı, kurumun Genel Müdürü ve diğer milletvekillerimiz Polat Türkmen, Hamdi Uçar ve Ahmet Çolakoğlu Bey’in olduğu toplantıda bunu dile getirdik. Sayın Bakanımıza bize işçi alımını kendilerinin de istediklerini, bunun için gerekli çalışmaların yapıldığını Cumhurbaşkanımız takdir ederse işçi alımının olabileceğini ifade etmişti. İşçi alımı konusunda zaman zaman yaptığımız eylemlerde, yaptığımız mitinglerde, yine dediğim gibi yazılı ve görsel basının demeçlerinde, Bakanlık nezdinde, sayın milletvekillerimiz hem muhalefet milletvekillerimiz hem iktidar milletvekillerimizle beraber yaptığımız görüşmelerde Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine taşıdık, Bakanlığa taşıdık, elimizden gelen çabayı sarf ettik. Dünyada hiçbir yerde görülmemiştir; sendika, örgütlü olduğu iş yerine işçi alınsın diye mücadele etsin ama biz bunu dahi yapıyoruz. İşçi alınsın diye canımızı dişimize takarak mücadele ediyoruz. Bu konuda Genel Müdürlüğümüze defaatle yazılar yazdık, defaatle söyledik, Bakanlığımıza yazı yazdık, defaatle görüşmeler yaptık. Bugüne kadar sonuç alınamadı. Tabii ki kesinlikle işçi açıkları giderilmelidir.”
Sahanın özel sektöre devri…
Amasra sahasının özel sektöre devredilmesi konusunda ki soruyu da cevaplandıran Mutlu, 2005 yılında Hattat Holding’in havzaya girerek en büyük ihaleyi aldığını söyledi. Termik santral açmak için bölgede kömür üretimi yapacaklarını ilan eden firmanın bugüne kadar bir kürek dahi kömür çıkarmadığını anlatan Mutlu, şöyle dedi:
“Bu insanlar on altı yıldır, on yedi yıldır bu bölgede bir kürek kömür çıkarmadılar. Daha bir-iki yıl önce termik santralle onları ortaklaştırıp canlı yayından yayın yapıldı. “5 milyon ton buradan üretim yapılacak. 5 bin kişi çalışacak.” denildi. Şu anda Hattat Holding’de çalışan kişi sayısı 100 ve bir kürek kömür çıkarılmadı. Şu anda insanlığımdan utanarak söylüyorum, bunu başka bir şekle sokmak için söylemiyorum. Faciayı yaşadığımız gece Mehmet Hattat telefonu açmış canlı yayında, müdürü önünde, bizim önümüzde, arkasına bir tane Çinli uzman takmış, sayın bakanlarımızın yanına girmeye teşebbüs ediyor. “Efendim, Çinli uzmanımız var, iyi bir tahlisiyeci, kurtarma ekibine dâhil olsun.” Türkiye Taşkömürü Kurumunun tahlisiye ekibinden daha büyük tahlisiye ekibi şu anda Türkiye’de yok. Dünyada ödül almış bir tahlisiye ekibimiz var.
“Acıdan nemalanmaya çalışıyorlar”
Bu özel sektör sahibi bu acıdan nemalanmaya çalışarak şu anda orada sanki işçi alıyormuş gibi bir hava uyandırıyor ve devleti de milleti de işçimizi de bizi de sömürmeye devam ediyor; biz bunu söyledik, söylemekten de çekinmeyeceğiz. Yani az önce burada bizi mevcut iktidarın hegemonyası altında olmakla suçlayanlara iyi bir cevap olsun diye söylüyorum. Bunu yapmıyoruz. 2005’ten bu yana, orada hiç kimsenin çalışmadığını ve orada üretim yapma amacıyla gelinmediğini yaşayarak gören insanlarız. Ve bugün yine de çalışılmayacak, yarın yine çalışılmayacak, iddia ediyoruz. Çünkü kendisi ağzıyla ifade ediyor: “Ben buraya termik santral açmaya geldim. Ben kömürcü Hattat olmaya gelmedim.” diyor. Dolayısıyla bu konuda eski Sayın Enerji Bakanımız da buradayken, gerekli mercilerdeki yetkililer de buradayken hepinizin huzurunda söylüyorum: Bizim bu faciayı yaşamamızın yegâne sebeplerinden biri Hattat Holding’dir çünkü bizi bir kenara sıkıştırdılar.
“Şehitlerimiz için üretmeye devam edeceğiz”
Üretim alanlarımızın büyük çoğunluğunu Hattat Holdinge verdiler. Biz, ruhsat bölünmesi aşamasında Hattat Holdinge tolerans tanındığına dair mahkemeye verdik. “Siz yetkili değilsiniz.” diye mahkeme bizi reddetti. Üst mahkemeye taşıdık, mücadelemiz devam ediyor. Biz, söylenen bütün eksikliklerle alakalı vicdanen rahatız. Mücadeleci bir sendikayız. Türkiye’deki en mücadeleci maden sendikası olduğumuzu söylüyoruz ve iddia ediyoruz ve bu mücadelemizden bu faciayı yaşadık diye vazgeçmeyeceğiz. Orada ifade ettiğim gibi hem üretimimize inadına devam edeceğiz, hem de şehit arkadaşlarımızın hatırına, anısına o müesseseyi yaşatmak için mücadele edeceğiz hem iş güvenliği ve iş sağlığı kurallarının daha iyi uygulandığı ortamlarda üretim yapmaya inadına devam edeceğiz.”
“Hazırladığımız raporları tüm siyasi lidere ilettik”
İşçi açıklarının iş sağlığı ve güvenliği konusunda riskler oluşturduğunu yıllardır dile getirdiklerini bir kez daha belirten Mutlu, “Biz sorunlarımızı, iş yerindeki işçi eksikliğinin iş sağlığı ve güvenliğini tehlikeye soktuğuna dair buralarda neler yapılması gerektiğine dair raporlarımızı bütün siyasi parti liderlerimize ve yöneticilere, milletvekillerine, bölge milletvekillerine ilettik. Ve bununla alakalı bunun dışında 2017 yılında Bülent Ecevit Üniversitesi öğretim üyelerine bir rapor hazırlattık, kitapçık hâlinde. Bölge bölge hangi havzada hangi üretim koşulları uygulanmalı, ne gibi iş güvenliği önlemleri alınmalı; sorunlar ve çözüm önerileri olacak şekilde bir kitapçık, bir rapor hazırlattık, Bülent Ecevit Üniversitesi öğretim üyelerine. Ve o raporu bütün siyasi partilere ve bütün siyasi partilerimizin genel başkanlarına bizzat ulaştırdık. Yani biz defalarca bu Meclis’in kapılarını, bakanlıkların kapılarını, genel başkanların kapılarını aşındırdık bu konuyla alakalı. Bu konuda üzerimize düşen sorumluluğu sonuna kadar yerine getirmeye çalıştık.
“İhmalden kaynaklanan bir facia yaşandı”
‘Bu ocakta eksik gördünüz mü?, Sendikanıza gelen bir şikayet oldu mu?’ sorusunu cevaplayan Mutlu, “Biz ocaklarda insan canının en ufak bir ihmali kabul etmediğini biliyoruz; en ufak bir ihmalin bedelinin ne kadar ağır olacağını, böyle toplu facialara sebep olacağını biliyoruz. Görseydik ve bize en ufak bir şikayet intikal etmiş olsaydı bu sorunlar, zaten müdahale ederdik ama bizim bilgimiz dışında illa orada bir eksik olmadı diyemeyiz çünkü belli ki bir ihmal var, bu ihmalden kaynaklanan bir facia yaşandı. Bu ihmalin orada nasıl gerçekleştiğini; yani daha sonraki yapılacak teknik analizlerden sonra, ocak açıldıktan sonra, yangın söndükten sonra yerinde yapılan incelemeler yapılıp bittiğinde daha değişik görüşler ortaya koyabiliriz belki ama şu anda bunun hakkında bir şey söylemek zor olur çünkü oradaki ihmali yani kimin sebep olduğu veya nasıl geliştiğini bilemiyoruz. Patlamanın etkisi ve nerede gerçekleştiği ocak açıldıktan sonra incelemeler yapıldığında ancak daha şeffaf şekilde ortaya çıkacaktır.”
“Sadece facialardan sonra hatırlanmak istemiyoruz”
Mutlu, sözlerini şöyle sürdürdü; “Sendika olarak facialardan sonra akla geliyoruz. Facialardan önce bir sürü mücadele verdik, eşit işe eşit ücret sorunumuz var. Yer altında yıllarca çalışanlarımız, bugün şehit olan kazmacılarımız, yer altında asgari ücretle çalıştıkları günlerin mücadelesini biz verdik. Düzelsin diye mücadele ettik, kapı kapı dolaştık. Soma faciasından sonra Allah rahmet eylesin, mekânları cennet olsun yer altındaki arkadaşlarımızın haklarını aldık. Keşke o faciadan sonra değil de daha önce alabilseydik çıkan yasalarla. Yine maden şehidi ailelerin hakları vardı, yıllardır mücadele ediliyordu. Bu faciadan önce sözü verilmişti ama maalesef kötü bir tesadüf oldu, bu faciadan sonra onların da hakkı kendilerine iade edildi. Ben emeği geçen hem iktidara hem muhalefete teşekkür ediyorum. Burada bölge milletvekillerimiz çok çaba sarf ettiler, bu konuda çok yoruldular. Bartın, Zonguldak milletvekillerine de ayrıca teşekkür etmek istiyorum.
“Kaçak ocaklar içinde bir komisyon kurulsun”
Bugün toplu bir facia olduğu için buradayız ama Zonguldak’ta her gün ölen kaçak ocakta çalışan insanlar var. Defalarca devletin Valisinden tutun devletin bakanına kadar, siyasi partilerin genel başkanlarına kadar bu sorunu anlattık. Gelin bir komisyon da Zonguldak’taki kaçak ocak çalışanlarını ve kaçak ocakları incelemek için kuralım. Gelin bir komisyonda da onları tartışalım. Gelin orada da sorumluların kimler olduğunu, orada da suçluların kimler olduğunu hep beraber masaya yatıralım. Orada biz yetkili sendika değiliz, yetkili sendika olmamamıza rağmen arkadaşların sendikası, sigortası olmamasına rağmen biz bunu yapmaya hazırız. Bakın bunları kimse dile getirmiyor, biz dile getiriyoruz.
“Kaçak ocaklardaki ölümlere ses çıkarmayanlar “TTK zarar ediyor” diyor”
Bu kaçak ocaklarda sorunlar dururken Zonguldak’ta 2 bin kişi kopil kopil çocuklarımız, o 15 yaşındaki çocuklarımız mahalle aralarından kaçak ocaklara girerken bütün birimlerimiz görüyor, kimse sesini çıkarmıyor ama “TTK zarar ediyor.” diye devletin Valisi çıkıyor, açıklama yapıyor. Devletin Bakanı, milletvekillerimiz “TTK zarar ediyor.” diye açıklama yapıyor. TTK’nin zararını konuştuğumuz kadar Zonguldak’taki kaçak ocaklarda ölen insanları konuşsak onların sayısı emin olun bu 42 kişiden çok daha fazla. Elektrik direklerinin dibine atılıyorlar, hastane kapılarının önüne atılıyorlar. Vicdanı soruyorsak, benim vicdanımı sorgulayanlar lütfen hep beraber bir araya gelelim, o kaçak ocakları masaya yatıralım. Yazıktır, günahtır.
“Hiç kimsenin sendikası olmadık”
Biz, hiçbir kimsenin sendikası olmadık, biz siyasetüstü bir sendikayız. Bugüne kadar hangi hükûmet geldiyse 90’larda da mücadele ettik, eylem yaptık. Bugün Ak Parti döneminde de eylem yaptık defalarca. Yarın gerekirse yine yaparız. Biz hiçbir siyasetin, hiçbir ideolojinin sendikası olmadık, olmayız. Biz ne muhalefetin adamı oluruz ne iktidarın adamı oluruz; biz sadece emeğin adamıyız, işçinin adamıyız. Onların haklarını savunmakla mükellefiz, o işi yapıyoruz sadece.”