GENEL MERKEZDEN NACİ DURMUŞ'A TAM DESTEK
Sağlık-Sen Genel Başkan Vekili Semih Durmuş, Bartın Devlet Hastanesinde çalışan sağlık çalışanlarının sorunlarını yerinde dinlemek ve bu konuda ilgili üst düzey yöneticilerle görüşmelerde bulunmak amacıyla Bartın'a geldi. Bartın Devlet Hastanesinde sağlık çalışanlarının yaşadığı sorunları basın açıklamasıyla kamuoyuna aktaran Sağlık-Sen Bartın Şubesi Başkanı Naci Durmuş'un da sonuna kadar arkasında oldukları mesajını veren Durmuş, 'Bazen insanlar hataları görürler. Ama bunları söylemek işlerine gelmez. Söylemek bir yürek işidir. Bu yüreği ortaya koyan insanlar bence desteklenmelidir' dedi. Hastanedeki sorunların devam ettiğini kaydeden Semih Durmuş, önümüzdeki süreçte birçok sağlık çalışanın daha tayin isteyeceğine dair gelen duyumları da 'Bizim de bu yönde duyumlarımız var' sözleriyle doğruladı.
Tayinler devam edecek
Sağlık-Sen Genel Başkan Vekili Semih Durmuş, Bartın Devlet Hastanesinde çalışan sağlık çalışanlarının sorunlarını yerinde dinlemek, Bartın Devlet Hastanesinde sağlık çalışanlarının yaşadığı sorunları basın açıklamasıyla kamuoyuna aktaran Sağlık-Sen Bartın Şubesi Başkanı Naci Durmuş’a destek olmak ve yaşanan sıkıntılarla ilgili ilgili üst düzey yöneticilerle görüşmelerde bulunmak amacıyla Bartın’a geldi. Durmuş, Bartın temasları öncesinde ise Sağlık-Sen Bartın Şubesi Başkanı Naci Durmuş, şube yönetimi ve Bartın’daki basın mensuplarıyla Oba Restaurant’ta bir araya gelerek basın açıklamasında bulundu. açıklamasına istikrar vurgusu yaparak başlayan Durmuş, “Sendika olarak ülkemize yönelik yaptığımız değerlendirmelerde özellikle istikrara vurgu yapıyoruz. Her şeyden önemlisi istikrar. Sendika olarak sizler elde ettiğiniz kazanımların kalıcı olmasını istiyorsanız o ülkede, o ilde ve o kurumda istikrarın olması gerekiyor. İstikrar olmazsa size kaşıkla verilenler kepçeyle alınır. Eskiden “Hükümetler kaşıkla verir, kepçeyle alır” diye bir deyim vardı. O günlerden bu günlere geldik. İstikrar bozulduğunda bizim toplu sözleşme sürecinde elde etmiş olduğumuz kazanımların zaman içerisinde elimizden bir bir alındığına dair her zaman müşahedelerimiz oluyor. 2011 yılından sonra çok ciddi manada Türkiye’de siyasi, ekonomik krizler yaşıyoruz. Bunlar öncelikli olarak bize yansıyor. Çünkü çalışanlar adına elde ettiğimiz kazanımların değer kaybetmiş olması bizde de çalışanlarda da memnuniyetsizlik yaratıyor” dedi.
“Birçok alanda sorumluluk üstleniyoruz”
Memur-Sen ve Sağlık-Sen’in Türkiye’nin geleceği adına bir çok alanda sorumluluk üstlendiğini kaydeden Semih Durmuş şöyle devam etti:
“Burada bizler ülkemizin geleceği adına birçok alanda sorumluluk üstleniyoruz. Nasıl ki darbelere dur deme sürecinde Memur-Sen sokaklara çıkmış ve darbelere dur mitingleri düzenlemişse, baş örtüsüne özgürlük noktasında 12 milyon 300 bin imza toplayıp baş örtüsüne özgürlük alanı sağlamış ise bugün sendika olarak bizler ülkenin en zor olduğu dönemlerde Necip Fazıl’ın dediği gibi sağımıza ve solumuza bakmadan elimizi taşın altına koyuyoruz. Bu genelde böyle olduğu gibi yerelde de şube teşkilatlarımız tarafından aynı şekilde yerine getiriliyor.
“Çalışanların memnuniyetsizliği olduğunda bunu masaya yatırırız”
İdarecilerimiz de devlet ve millet adına hizmet eden önemli insanlardır ama bazen almış oldukları kararlar çalışanlarda ciddi manada bir memnuniyetsizliğe sebep olmaktadır. Bizler idareci körlüklerine karşı yöneticileri uyarırız. Bu konularda dikkatlerini çekeriz. Çünkü Türkiye’nin içinde bulunmuş olduğu süreçte her bir bireyin bizim için ayrı bir önemi var. Sendika olarak bizler Mehmet Akif İnan’ın kurmuş olduğu bir sendikayız. Onun sendikalar mücadeleyi tanımlarken söylemiş olduğu çok önemli bir söz var. “Geleceğin Türkiye’sini yeniden inşa edecek erdemler hareketi” olarak sendikal mücadeleyi tanımlar. Sendika olarak insana çok değer veririz. Ülkeyi merkeze alırız. Ülke merkezine de insanı koyan bir anlayıştan geliyoruz. Dolayısıyla çalışanların memnuniyetsizliği olduğunda biz bunu kamuoyuyla gerek idarecilerle gerek siyasetle gerekse bakanlık ve üst düzey bürokrasiyle paylaşırız ve bunu masaya getiririz.
“Bartın’a geliş nedenimiz teşkilatımıza destek vermek”
Bu konuda çözebildiğimiz birçok sorun olduğu gibi çözemediğimiz ve halen daha mücadelesini verdiğimiz sorunlarda vardır. Bugün buraya gelmemizin altında yatan en önemli sebeplerden biri hem teşkilatımıza destek vermek, onların yanında olmak ve sorunlarını dinlemek hem de idarecilerimizle görüşerek yaşanmış olanları tekrar masaya yatırmak ihtiyacıdır. Bu konuda görüşmeler yapıp tekrar Ankara’ya geri döneceğiz.”
“Yöneticilerimiz daha yönetişim sistemini algılayamadılar”
Bu kısa açıklamanın ardından basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan Semih Durmuş Bartın Devlet Hastanesine yaşanan sıkıntılarla ilgili görüşlerini şöyle ifade etti:
“Yaşanmış olanlar derken Bartın Devlet Hastanesinde yaşananlar kast ediyoruz. Sadece tabi onlar değil. Biz daha önce burada birçok sorunlar yaşadık. Nihayetinde sendikacısınız ve çalışanların sözcüsüsünüz. Onların rahatsız olduğu uygulamaları yöneticilere karşı söylüyorsunuz. Dolayısıyla yöneticiler almış olduğu kararların doğruluğuna inanırlar ve o bu noktada çok direnç gösterirler. Biz daha Türkiye’de şunu gerçekleştirebilmiş değiliz. Bizim Türkiye’deki yöneticilik anlayışımız “Ben ne dersem o olur. Ben ne diyorsam o doğrudur. Sizin herhangi bir görüş beyan etmenize ihtiyaç yok. Siz denileni yapacaksınız. Emir erisiniz” şeklindeki bir mantıkla bakılır. Ama çağdaş yönetim sistemlerinde bakıyoruz ki artık yönetişim sistemi esas alınmış. Yani o kurumun paydaşlarıyla, çalışanlarıyla sizin kendi hedefleriniz doğrultusunda çalışanları motive ederek başarıyı elde etmenizdir. Bu aynı zamanda başarıyı kalıcı yapar. Ama maalesef Türkiye’deki yöneticilerimiz daha bu olguyu anlayabilmiş ve algılayabilmiş değiller.
Sorunlar üst düzey yöneticilere aktarılacak
STK’larla ilişkileri de yöneticilerimiz makul ve mantıklı düzeyde kurabilmiş değiller. Eleştirdiğimizde bunu şahsi bir mesele olarak algılarlar. Bizim kimseyle hiçbir şahsi meselemiz olamaz. Kimsenin adamı değiliz, kimsenin düşmanı da değiliz. İnandığımız bir doğrularımız var. Bunlara bir haksızlık uygulandığında bunlarla alakalı her türlü mücadeleyi vermek bizim varlık sebebimizdir. Biz bunu yapıyorsak varlığımızın bir anlamı vardır. Yapıyorsak ta varlığımızın bir anlamı yoktur diye düşünüyoruz. Bugünkü görüşmelerin altında yatan temel unsur budur. Bartın’da da bugün bu görüşmeleri gerçekleştireceğiz.
“İdareci olarak tepeden bakarsanız çalışanları demoralize edersiniz”
Sizler bir kurumu çalışanlarıyla yönetirsiniz. Sağlık çalışanları Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre bir hekim 3 hekimin yapacağı işi, bir sağlık çalışanı da 4 sağlık çalışanın yapacağı işi yapıyor. Bu sadece bir ay değil, 2 ay değil sürekli olan bir durum. Bu şartlar altında çalışan ve fedakarlık yapan insanlara idareci olarak biraz tepeden bakarsanız bu zor şartlar altında çalışan insanlar daha çabuk demoralize oluyorlar. Yönetişim derken dediğin şey bu. Eğer o insanları kendi inandığınız ilkeler doğrultusunda motive ederseniz başarıyı daha çabuk yakalarsınız ve bu kalıcı olur. Aksi takdirde huzursuzluklar yumak haline gelir. Bence hata biraz burada.
“Naci Başkanımız bu konuda önder bir tepki göstermiştir”
Naci Başkanımız bu konuda aslında çok önder bir tepki göstermiştir. Bu kötü gide dur diyebilme adına önemli bir adımdır. Bunun doğru algılandığı yerlerde olmuştur. Yanlış algılandığı yerlerde olmuştur. Aslında gerçekten sendikacılık adına, ilimiz ve sağlık çalışanları adına buradan sağlık hizmeti alanlar adına önemli bir uyarı yapmıştır. Bu uyarıya sahip çıkılması ve kulak verilmesi gerekiyor. Bazen insanlar hataları görürler. Ama bunları söylemek işlerine gelmez. Söylemek bir yürek işidir. Bu yüreği ortaya koyan insanlar bence desteklenmelidir. Arkadaşlarımızın bu rahatsızlığının devam ettiğine dair bilgiler de bize geliyor. Tayin isteme durumlarının devam edeceği noktasın da bizim de duyumlarımız var.
“Türkiye’de üstü kapalı mobbing uygulanıyor”
Mobbing tarzı baskılar zaman zaman tabi ki oluyor. Sendikaya bağlı olarak ta sendikadan bağımsız olarak ta bunlar gerçekleşiyor. Ama mobbing zaten Türkiye’nin temel bir unsuru. Tam anlamlandırılmış bir şey değil. Çünkü mobbing üstü örtülü bir şeydir. Size üstü örtülü olarak gelen bir şey ifadeye döküldüğünde çok mobbing olarak algılanmayabiliyor. İdareciler bunu örtülü bir şekilde yapıyor. Dolayısıyla insanların bunu ispatlayabilmesi, karşı tarafa iftira niteliğinde değil de gerçekten ortada somut bir mobbingi ispatlayabilmemiz o kadar kolay olmuyor. Sizin mobbing olarak tanımladığınızı idareci başka bir kılıf ya da tanımlamayla “Hayır bu insan çalışmak istemiyor. İşten kaçıyor. Bunun için böyle bir söylem geliştiriyor” diyebiliyor. Türkiye maalesef bu noktada kültürel gelişimini daha tamamlayabilmiş değil. Avrupa’yla kendimizi karşılaştırdığımızda oradaki insanların hak arama mücadelesiyle bizim hak arama mücadelemiz tam birbirine örtüşmüyor.
“Ülkemizde üst düzey yönetici sirkülasyonu çok fazla”
Bunun için biraz zamana ihtiyacımız var. Türkiye’de memur sendikacılığı 2001 yılında başlamış. Maalesef Türkiye’nin yönetici kadrosu bunu çok algılayabilmiş değil. Türkiye’deki üst düzey yönetici sirkülasyonu çok fazla. Birisiyle tam anlaşıyorsunuz pat diye idareci değişiyor. Bu kadar hızlı idarecinin değiştiği bir ortamda sendika olarak bizler de zorlanıyoruz. Çünkü her gelen insanın ayrı bir tarzı oluyor. Gerçekleri ona anlatabilmek ya da o insanın çalıştığı ili tanıyabilmesi için zamana ihtiyacı oluyor. Maalesef bu noktalarda sıkıntı yaşayabiliyoruz.
“Önemli olan idarecilerin süreci makul ve mantıklı bir şekilde yönetebilmesi”
Türkiye’nin bütün branşlarda hekime de sağlık çalışanına da ihtiyacı var. Atanmış olması ihtiyaçları karşılayacağı anlamına gelmiyor. Türkiye’nin 2023 hedefinde 400 bin ebe ve hemşire olması gerekirken şuanda biz 150 bin ebe ve hemşire olması gerekiyor. Yani ihtiyaç çok fazla. Bugün bir hekim arkadaşımız 100 ya da 150 tane günde poliklinik yapıyor. 150 tane poliklinik yapılan bir yerde sağlıklı bir sağlık hizmetinden bahsetmek mümkün değildir ama maalesef elimizdeki imkanlarda bu. Bu imkanları en iyi şekilde değerlendirmek gerekiyor. Bartın’ın yaşamış olduğu sorun Türkiye’nin hemen hemen her ilinde var. Ama önemli olan burada idarecilerin o süreci makul ve mantıklı bir şekilde yönetebilmesidir.
“Arkadaşlarımızın ne bürokrasiyle ne siyasetle şahsi hiçbir meselesi yoktur”
Bu süreçler yaşanırken Genel Merkezimizle şubelerimiz arasındaki sürekli iletişinle bu süreçler yaşanıyor. Hiç kimse bağımsız, kendi düşüncesine göre hareket etmiyor. Bunlar istişare edilerek kendi aramızda değerlendirmeler yapılarak atılan adımlar. Dolayısıyla Başkanımızın sonuna kadar arkasındayız. Arkasında olmamak gibi bir durum asla söz konusu olamaz. Buradaki çalışanlarda zaten sendikasına sahip çıkıyorlar. Bu birlikte olunduğunda aşılacak sorunlardır. Aksi takdirde eski anlayış devam edecekse konuşanlar günah keçisi olarak hem kurum da hem de toplumda rencide edilmektedir. Sendikanın varlık amacı da budur. “Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için” anlayışıyla hareket ederiz. Sendika yönetim kurulu üyeleri olarak bu arkadaşlarımızın ne bürokrasiyle ne siyasetle şahsi hiçbir meselesi yoktur. Sadece toplum adına çalışanlar adına söylenmesi gereken doğruları söylemektedirler. Etrafımızda arkamızda kim var, kim yok diye bakmıyoruz. Görevimizi yapıyoruz. Ben bu noktada Naci Başkanımı, yönetim kurulu arkadaşlarımızı ve sağlık çalışanı arkadaşlarımızı tebrik ediyorum.”
“Atatürk ülkemiz için çok önemli bir değerdir”
Semih Durmuş son günlerde Bartın’da yaşanan İl Milli Eğitim Müdürü ve Atatürk tartışmalarıyla ilgili olarak ta “Atatürk ülkemiz için çok önemli bir değerdir. Bu değeri çok rahatlıkla harcamaya kendi düşüncelerini alet etmeye kimsenin hakkı yok. Doğruları da vardır yanlışları da vardır. Eleştirenlerin haklı ya da haksız olduğu taraflarda vardır. Ama artık süreç oralardan geçmiştir. Atatürk’ün yapmış olduğu mücadelenin önemini ve büyüklüğünü Ortadoğu’da yaşanan mücadeleyle çok daha iyi görmekteyiz. Türkiye’nin içinde bulunmuş süreçte çok zor zamanlarda çok büyük işler yapmış, ve milletin kaderine yön vermiş insanlarla alakalı cümle kurulacağı zaman bunları düşünüp ondan sonra cümle kurmak lazım. Eleştirilecekse de ölçünün fayda temelli olması gerekir. Eleştirilerin, şahsı rencide edici ve manevi ve maddi zarar verici olmaması gerekir. Bu yönde davranışlarda bulunan sendikamıza üye insanlar şikayet ediliyorsa kurumsal olarak bu kişilerle ilgili iş ve işlemler disiplin kurulumuza yapılır. Bartın’daki bu konuda gerçekleşen olayla ilgili bize resmi olarak gelen herhangi bir işlem yok” dedi.