Erdoğan hem Zonguldak'a hem de Bartın'a seslendi:

'16 Nisan'da evet oylarını patlatmaya hazır mısınız?'

Erdoğan hem Zonguldak'a hem de Bartın'a seslendi:

Nurdan Eroğlu

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Zonguldak’daki toplu açılış törenine katıldı. Şehir merkezindeki Madenci Anıtı önünde halka seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan, 16 Nisan referandumuna CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yüklendi. Kılıçdaroğlu’nun 15 Temmuz darbesi, muhtarlıkların kapatılacağı, hayır diyenlere terörist denildiğine dair eleştirilerine  ve iddialarına cevap veren Erdoğan, “Anaya muhalefetin başındaki zat acayip yalan söylüyor. Bıktım bunun yalanlarından” dedi.  Erdoğan en az Zonguldak kadar Bartın’ı da yakından ilgilendiren Filyos Limanı Projesiyle ilgili de bölgede 12 bin kişinin istihdam edileceğini ve projenin alt yapısının 2019 yılının ortasında bitirilmesinin hedeflendiğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dün Zonguldak’daki toplu açılış törenine katıldı. Şehir merkezindeki Madenci Anıtı önünde halka seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mitingine AK Parti Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç, İl Başkanı Hüseyin Manav başta olmak üzere Bartın’dan birçok partili isim ve AK Partili Belediye Başkanları katıldı. Erdoğan konuşmasının başında ise en az Zonguldak kadar Bartın’ı da yakından ilgilendiren Filyos Vadi Projesine değindi. Filyos Limanı Projesi bölgede 12 bin kişilik bir istihdamın oluşacağını ifade eden Erdoğan “Zonguldak Karadeniz’in kıyısında yer almasına rağmen kömür dışında bu avantajını kullananmış bir şehrimiz. Bu bölgeyi deniz ticaretinin merkezi kılmak için asırlardır çeşitli projeler geliştirilmesine rağmen maalesef bir türlü gereken adımlar atılamadı. Biz de Batı Karadeniz’i cazibe merkezi haline getirecek böyle bir proje için başbakanlığım döneminden itibaren uzun zamandır çalışıyorduk. Hatta bu hayalimizi 2023 hedeflerimiz arasına koyduk. Önümüze pek çok engel çıkmasına rağmen hepsini kararlılıkla aştık ve nihayet kazmayı vurduk. Filyos Limanı Projesinden söz ediyorum. Türkiye’nin 3. Büyük limanının inşasına 2016 yılının aralık ayında başladık. Karadeniz’in çıkış kapısı olacak olan bu liman Marmara ve Boğaz’ın yükünü azaltarak önemli bir alternatif olacak. limanla entegre bir şekilde kurulacak demiryolu bağlantısıyla buradan doğrudan güney illerimize ve Ortadoğu’ya ulaşım imkanı getiriyoruz. Filyos Limanın sadece alt yapısının proje bedeli 655 trilyon. Hedefimiz 2019 yılı ortasına kadar alt yapıyı bitirmek. Üst yapıyı da yap işlet devret modeliyle kısa sürede tamamlanmasını sağlamaktır. Limanın arkasında serbest bölge yer alacak. Limanın devreye girmesiyle 600 hektarlık bir alanda endüstri ve sanayi merkezi haline gelecek. Filyos Limanı Projesi bu bölgede tam 12 bin kişilik bir istihdamın oluşmasını temin edecek” dedi.

“BU MESELE PARTİ MESELESİ DEĞİL”

16 Nisan referandumunun tarihi bir fırsat olduğunu kaydeden Recep Tayyip Erdoğan, şunları konuştu:

“16 Nisan’da sandık başına gidip tercihimizi ortaya koyacağımız anayasa değişikliği için hazır mıyız? Bu değişiklikle Türkiye cumhurbaşkanlığı ve başbakanlık makamlarını birleştirerek daha güçlü bir yürütmeye sahip oluyor. Mecliste yasama yetkisini tamamen uhdesine alarak yeni denetim imkanlarıyla güçlendirilmiş bir şekilde çalışmalarına devam ediyor. Bundan sonraki ilk seçimde önümüze aynı anda 2 sandık gelecek. Birinde cumhurbaşkanını ve dolayısıyla onun kuracağı hükümeti seçeceğiz. Diğer sandıkta milletvekillerini belirleyeceğiz.  Bu mesele parti meselesi değil bu mesele ülkemizin ve milletimizin bekası meselesidir.

“BU ZATIN MUHTARLARLA İŞİ GÜCÜ YOK”                                        

Anaya muhalefetin başındaki zat ne diyor? Diyor ki “Cumhurbaşkanı gelecek bir defa bütün parlamentoyu feshedecek.” Böyle diyor mu? Peki inandınız mı? Böyle bir parlamentonun feshi diye bir şey aslan söz konusu değil. Tam tersine daha güçlü bir parlamento var. Milletvekili sayısı 550’den 600’e çıkıyor ve bu güçlü parlamentoyla birlikte eğer cumhurbaşkanı bir seçim yenileme kararı alacak olursa bu ne demektir biliyor musunuz? Hem milletvekili hem de cumhurbaşkanlığını seçiminin yenilenmesi demektir. Parlamento seçimi yenilecek cumhurbaşkanı yerinde kalacak. Yok böyle bir şey. İki seçimde beraber yapılacak. Bu öyle kolay bir şey değil. Şimdi yeni bir şey daha duydum. Acayip yalan söylüyor. Bıktım bunun yalanlarından. Şimdi 400 tane muhtar var. 16 Nisan seçimi yapıldı. Yarın sabah 17 Nisan’da  muhtarlıklar kapatılacak” diyor. İnandınız mı? Ama inanlar var. Bu zatın muhtarlarla işi gücü yok. Zaten muhtarlara değer veren birisi de değil.

“SEN DAHA BM’NİN KAPISINI BİLE BİLMİYORSUN”

Birleşmiş Millet (BM) Genel Kurulunda konuşma yapıyorum.  Arkadan Türkiye’de açıklama yapıyor “BM de muhtarlara konuşur gibi konuştu. ” Ey Kılıçdaroğlu! Tayyip Erdoğan’ın 40 yıllık siyaset tecrübesi var. 20 yaşından itibaren bu işin içerisinde olmuş, siyasetin içerisinde yetişmiş, gelmiş İstanbul gibi bir şehirde belediye başkanlığını yapmış başbakanlık yapmış, 2,5 yıldır cumhurbaşkanlığını yapıyorum. Bir defa haddini bileceksin.  Sen daha BM’nin kapısını bile bilmiyorsun. O genel kurulda kimler olur kimler olmaz bundan bile haberin yok. BM Genel Kurulunda sadece seçilmiş olmaz. Aynı zamanda atanmışlarda olur. Ama sen “sanki muhtaralar konuşuyor” gibi ifadesini kullandığın zaman benim bu muhtarlarıma hakarettir.

“YA NİYE BU YALANI SÖYLÜYORSUN?

Şunu da bilmiyor. Şu kardeşiniz göreve geldiğinden beri Cumhurbaşkanlığı Külliyesine rest çektiler ya sonra geldi. Ama şimdi baktım ne diyor “ Gene giderim” diyor. Çünkü maalesef düşünmeden konuşuyor. Kılavuzu karga olunca durum değişiyor. Sıkıntı orada. Peki ne yaptık? Göreve geldiğinden beri 4 hafta muntazaman  400-450 muhtarı Külliyeye davet ettim. Önce İçişleri Bakanım sonra da ben konuyorum. Hepsine form dağıtılıp muhtarların sorunları bakanlıktaki ekipler tarafından toplanıyor. Sonra kendilerine bir yemek ikram ediyorum. Yemekten sonra kendileriyle il il fotoğraf çektiriyor,  hediyemizi veririz kendilerini uğurluyoruz. Şuana kadar 16 bin muhtarı külliyede ağırlardım. Ya niye bu yalanı söylüyorsun? Okumadın bu maddeleri oku. Bir defa kararnameyle muhtarlık kapanamaz. Zira bunlar kanunla geldiler. Kanunlar gelen ancak kanunla gidebilir. Ve Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri ne anayasanın nede kanunların üzerinde değildir. Ama bunu da bilmiyor. Oku be oku. Okuya okuya görmeli işi sonra pişman olmamalı kişi.

“TÜM DERDİMİZ ÜLKEMİZİ İSTİKRARSIZLIK BATAĞINDAN KURTARMAKTIR”

Türkiye’nin artık bırakın koalisyonların kendisini ihtimaline dahi tahammülü yoktur. Bunun son tecrübesini 7 Haziran seçimlerinde yaşadık. 7 Haziran seçimlerinde hiç bir parti tek başına iktidar olacak çoğunluğunu yakalayamadı. Sıkıntıyı biliyorsunuz. Bu sıkıntılardan dolayı biz de bir erken seçime gidelim dedik. Geçmişte koalisyon yıllarının ülkemize neler yaşattığını genç kardeşlerim bilmeyebilir.  Ama yaşı40 üzerinde olanlar özellikle bizim kuşak çok iyi bilir. 1950 yılından beri ülkemizde 48 hükümet görev yaptı. Bu süre içinde eğer görev süreleri 5 yıl olsaydı 10 hükümet, 4 yıl olsaydı 12 hükümet kurulmalıydı. Aynı dönemde Fransa’da 11, Amerika’da 17 başkan görev yapmış. Yine bu dönemde İngiltere 15 hükümet Almanya’da 24 hükümet kurulmuş. Bizim tüm derdimiz ülkemiz ve milletimizi işte bu istikrarsızlık batağından kurtarmaktır. Bunlar ise Türkiye’de istikrarsızlık istiyor.

“BİZİM YAPTIKLARIMIZI BUNLAR HAYAL BİLE DEMEZLER”

16 Nisan’da büyük Türkiye için evet diyor musunuz? Güçlü Türkiye için evet diyor musunuz? Müreffeh Türkiye için evet diyor musunuz? İstikrarlı bir Türkiye için evet diyor musunuz. Evet, evet, evet. Türkiye büyüdükçe, geliştikçe yeni yatırımlarla gücüne güç kattıkça inanın bana birilerini yüreği daralıyor, gözleri bulanıyor. İstanbul’a bakıyorlar, Boğaz boyunca inci gibi dizili 3 tane köprüyü görüyorlar. Şimdi 15 Temmuz Şehitler Köprüsü yapıldığı zaman bu solaklar ne dedi hayır dediler. Fatih Sultan  Mehmet Köprüsü yapıldığı zaman hayır dediler. Yavuz Sultan Selim Köprüsü yapıldığında hayır dediler. Denizin altından Marmaray’ı yaptık. 3 yılda 200 milyon insan Marmaray’dan geçti. Buna da hayır dediler. Avrasya Tüneline de hayır dediler. Osmangazi Köprüsüne de hayır dediler. Yeni bir şeye hazırlanıyoruz. Dedemiz Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethinde yaş 21 gemileri karadan yürüttü. Biz de torunları olarak denizin atından yürütüyoruz.  Şimdi Boğaz’a bir köprü daha yapıyoruz. 3 kat. Gidiş-geliş bir de tren. Çalışmaları devam ediyor.  Bizim yaptıklarımızı bunlar hayal bile edemezler.

“BİZ ONLARA RAĞMENSE YAĞMAYA DEVAM EDECEĞİZ”

Şunu unutmayın Ziya Paşa ne diyor “Eşek ölür kalır semeri insan ölür kalır eseri.” Derdimiz bu. Eser, eser, eser. Bunların var mı böyle bir şeyi yok. Ama biz onlara rağmense yağmaya devam edeceğiz. İhracatımız düştü diye seviniyorlardı. Şimdi o da yeniden yükselmeye başladı. Hep onların aksine gidiyor. Turizmdeki sıkıntılarımıza umut bağlamışlardı şimdi turizmde kalkmaya başladı. Orada da kıpırdanma var.  Büyüme rakamımız Avrupa Birliği ortalamalısının neredeyse 2 katı üstünde çıktı. Burada hüsrana uğradılar. Son 3 yıldır ellerine geçen her aracı kullanarak üzerimize saldırılar.  Sokakları terörize etmeye çalıştılar. DEAŞ’ı saha sürdüler başaramadılar. FETÖ ihanet çetesinin ordu, emniyet ve yargıdaki tüm militanlarını üzerimize saldılar milletimizin sillesini yiyip yerle yeksan oldular. İşte 15 Temmuz akşamı o gece benim milletim Marmaris’ten kendilerine çağrıyı yaptığım zaman sokaklara, meydanlara, hava meydanlarına döküldü mü? Ama milletim bir şeye inanıyordu. “Bu millet bizim bu memleket bizim.  Ezanlar bizim. Bu din bizim kaptırmayacağız” diyordu. Biz Marmaris’ten çağrımızı yaptık hemen helikopterle uçağımızla Yeşilköy’e indik. Üzerimizde F 16’lar uçuyor.

“KILIÇDAROĞLU! ELİNDE BİR BELGE VARSA ÇIK AÇIKLA”

Beyefendi şimdi bir şey çıkardı. Bunun bir senaryo olduğundan bahsediyor. Ana muhalefetin başındaki zat. Ey Kılıçdaroğlu! Elinde bir belge varsa çık açıkla. 16 Nisan’dan sonraya bırakma. Rezil olursun. Her zaman elimde dosyalar var diyorsun bugüne kadar söylediklerinin hiçbir çıkmadı. Çık şunu açıkla da bizi rezil et. Biz şuanda ordudan emniyet teşkilatımızdan devletin kurumlarından ne kadar FETÖ’cü varsa temizliyoruz. Temizlemeye devam edeceğiz. Çünkü bu kanser virüsünü bu ülkenin, bu devletin bütün bünyesinden temizleyip atacağız. Bunlara hayat hakkı tanımayacağız.  Zira bunlar bu devleti, bu ümmeti böldüler. Dolayısıyla bu mücadelemiz sonuna kadar devam edecek. Öyle bu işi yaralı bırakmayız.

“KERKÜK’TE İKİNCİ BİR BAYRAĞIN ASILMASINI KESİNLİKLE YANLIŞ BULUYORUM”

Çıktılar yeni bir şey daha söylediler. Güya bizi Suriye’de sıkıştıracaklardı. Orada da  Fırat Kalkanıyla oyunlarını bozduk. Şimdi yeni oyunları hazırlıyorlar. Biz ise Fırat Kalkanından sonra yeni bir etabın hazırlıkları içerisindeyiz. Cerablus ve El Bab’ta DEAŞ’ı çökerttik. Bu örgütü bahane ederek bölgenin altını üstünü getirenlerin maskelerini düşürdük.  Irak’ta Sincan’ıyla Telaferi’yle Kerkü’yle yeni tezgahlar kuruyorlar. Emin olun onları da başlarına geçireceğiz. Bugün buradan ilk defa haykırıyorum.  Kerkük’te bir defa milli bayrağın dışında orada ikinci bir bayrağın asılmasını kesinlikle yanlış buluyorum. Oradaki o bayrağın sahipleri şunu bilsinler ki bölücülük yapıyorlar.  Ben Irak Bölgesel Kürt yönetimine sesleniyorum.  Bu yanlıştan biran önce dönün. Şuanda Irak merkezi yönetimi zaten bunu doğru bulmadığını açıkladı. Bizler de aynı şekilde buradan uyarıyız yapıyoruz. Çünkü “Kerkük Kürtlerindir” safsatasına Türkiye olarak biz kesinlikle uygun bulmuyoruz. Kerkük orada yaşayan Türkmeniyle, Arabıyla, Kürdüyle hepsinindir. “Bizimdir” diyerek böyle bir iddianın içerisinde girmeyin bunun bedeli de ağır olur. Türkiye’yle münasebetleri bir defa bozarsınız. Münasebetlerimiz şuanda iyi gidiyor. Bu münasebetleri bozmayın. Hemen o bayraklarınızı indirin. Sadece Irak milli bayrağıyla orada yola devam edin.

“O BEDELİ ÖDEYECEKSİNİZ”

Baktılar bizi alt edemeyecekler Avrupa’nın göbeğinde atlarıyla, itleriyle benim vatandaşımın üzerine geldiler. Öyle mi? Bakanlarımız Avrupa’ya gidiyorlar, bizim bakanlarımızı konuşturmuyorlar. Salon vermediler. Bir hanım bakan, arabanın içine mahkum edilir mi? Hani siz kadın haklarından bahsediyordunuz. Bu bir bakan. 30-40 metre ilerisinde bizim konsolosluğumuz var. Bizim toprağımız orayı bile kilitlediler. Konsolosluğa bile sokmadılar. Bunlar uluslararası hukuktan da bir haberler. Bunlar faşisttir diyorum rahatsız oluyorlar. Bunlar Nazi artıklarıdır diyorum rahatsız oluyorlar. İstediğiniz kadar rahatsız olun böyle devam ettikçe bende böyle konuşmaya devam edeceğim. Aynısını Almanya yaptı. Şuanda Almaya teröristleri sokaklarda dolaştırıyor. Polis araçlarında teröristler dolaşıyor. Ama benim bakanlarımı konuşturtmuyorlar.  Sonra haber gönderiyorlar münasebetleri tekrar düzeltelim diye. Dur bakalım 16 Nisan’ı bir geçelim bakalım. Her şeyin bir karşılığı, bir bedeli var. O bedeli ödeyeceksiniz.

“16 NİSAN’DA SANDIKLARI PATLATMAYA HAZIR MISINIZ?”

İsviçre’de parlamento binasının önünde bir pankart. Benim resmim şakağıma silahımı dayamışlar. “Erdoğan’ı öldürün” diyor. İsviçre’nin yönetimi nerede? Bütün polisler orada olduğu halde bunu yapıyorsunuz. Ülkenizin cumhurbaşkanının öldürülmesine ait talimatı parlamentosunun önüne asan İsviçre’ye rağmen hala hayır mı diyeceksiniz? Onlarla beraber mi olacaksınız? Benim milletim 16 Nisan’da sandıkları patlatmaya hazır mı? Öyleyse durmak yok. 13 gün kaldı. Kapı kapı dolaşacak mıyız? Ki bu sandıklar inşallah 16 Nisan’ın gecesini bir bayrama dönüştürdüğümüz gün olsun. Dünyada bu kadar saldırıya uğrayıp ta ayakta kalabilecek bir başka ülke, millet var mı? Ben olduğunu sanmıyorum.

“KILIÇDAROĞLU ALIŞTIK SENİN YALANLARINA AMA BIKTIK”

Anayasa değişikliğiyle getirdiğimiz yeni yönetim sistemi ülkemizde devlet ve milletinin geleceği için yürek sızısı taşıyan her liderin hayalidir. Terör örgütleri PKK’sıyla, FETÖ’suyla DEAŞ’ıyla diğerleriyle 16 Nisan’da hayır demeleri gayet tabidir. Kim hayır diyor bak Kandil’dekiler hayır diyor. Bu çok önemli. Bölücü terör örgütünün başı hayır diyor. Pennsylvania’daki hayır diyor. Sevgili Peygamberimiz ne buyuruyor “Kişi sevdikleriyle beraberdir.” Bundan daha güzel ölçü olur mu? Kandil’dekini seven onunla beraber. İmralı’dakini seven onunla beraber. Pennsylvania’dakini seven onunla beraber. Bizi de seven bizimle beraber olur. Bitmedi yine güzel bir söz “ Söyle bana arkadaşını söyleyeyim sana kim olduğunu.” Öyle mi? Ama Kılıçdaroğlu yalanda çok kıvrak.  “Hayır diyenlere terörist diyorlar” diyor. Kılıçdaroğlu yalan söyleme. Alıştık senin yalanlarına ama bıktık.” Bir defa bizim için demokrasilerde biz hangi oyu kullanıyorsak herkes aynı kullansın diye bir kaide yok. Hür iradesiyle millet oyunu kullanır.”