Eğitim-Sen'den Öğretmen Meslek Kanunu'na tepki

Bartın Eğitim-Sen Yürütme Kurulu adına bir basın açıklaması yapan Örgütlenme Sekreteri Emin Öztürk, 'Öğretmenlik Mesleği ve Millî Eğitim Akademisi Kanunu Taslağı' hakkında eleştiride bulunurken 'Komisyon ve genel kurul görüşmeleri ile oylama sürecine katılacak milletvekillerine de şu çağrıyı yapıyoruz bu ucube kanun tasarısının geçmesine izin vermeyin. Gelin hep beraber tarihe anlamlı bir miras bırakalım. Eğitim sisteminin geleceği için, eğitim emekçilerinin haklarını ve taleplerini göz ardı eden bu tasarının geri çekilmesi ve yasalaşmaması için hep beraber mücadele edelim. Gerçek bir meslek kanunu hazırlamak istiyorsanız, 'ILO ve UNESCO ortak belgesi olan öğretmenlerin statüsü tavsiyesi' olan bu metni esas alan ve tüm eğitim emekçilerinin ekonomik, demokratik, özlük haklarını iyileştirmeyi amaçlayan öğretmenlerin haklarını koruyacak, eşit işe eşit ücret ilkesine dayanan, adil ve kapsayıcı bir meslek kanununu hep beraber hazırlayalım.' dedi.

Eğitim-Sen'den Öğretmen Meslek Kanunu'na tepki

 

“İrademizi yok sayan tasarıyı kabul etmiyoruz!”

Erkan Hızoğlu

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu, öğretmenlere yönelik şiddet olaylarında cezaların artırılmasını ve öğretmen adayları için Milli Eğitim Akademisi kurulmasını öngören 'Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi'nin görüşmelerine başladı.

Bartın Eğitim-Sen Yürütme Kurulu adına Örgütlenme Sekreteri Emin Öztürk, bir basın açıklaması yaparak söz konusu kanun tasarına tepki gösterdi.

Kanun tasarısını kabul etmediklerini belirten Öztürk, söz konusu tasarıya ilişkin eleştirilerini de dile getirerek şunları kaydetti:

“Bugün, siyasi iktidar ve Millî Eğitim Bakanı’nın öğretmenlerin iradesini hiçe sayarak Meclis’e sunduğu ‘Öğretmenlik Meslek Kanunu Taslağı’na karşı sesimizi duyurmak için buradayız. Bu tasarı, öğretmenlerin haklarını gasp eden, mesleğimizi itibarsızlaştıran ve eğitim sistemini daha derin bir krize sürükleyen bir tasarıdır. Bu tasarıyı kesinlikle kabul etmiyoruz.

“Ne kadar tutarsız olduğunu bir kez daha görüyoruz”

Bildiğiniz gibi Millî Eğitim Bakanlığı tarafından bir seçim arifesinde kapalı kapılar ardında hazırlanarak tüm itirazlarımıza rağmen yürürlüğe konulan, ismi öğretmenlik meslek kanunu olsa da öğretmenlik mesleği ve eğitim emekçileri açısından ayrıştırma ve angarya dışında bir getirisi olmayan kanunun bazı maddeleri AYM tarafından iptal edildi. Mahkeme tarafından verilen sürenin 27 Haziran’da dolmasından bir gün önce, yine hazırlık aşamasında sendikalar ve eğitim emekçilerinin görüşleri alınmadan hazırlanan yeni kanun taslağı meclise gönderildi. Bugün Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu’nda görüşülmeye başlanacak bu kanunla eğitim fakültelerinde alınan eğitim yok sayılmaktadır. Öğretmen olarak atanacaklar ‘Millî Eğitim Akademisi’ tarafından verilecek üç ya da dört dönemlik hazırlık eğitimine tabi tutulacak ve bu eğitimi başarıyla tamamlayanlar sözleşmeli öğretmen olarak istihdam edilecektir. Ancak, hazırlık eğitimi sürecinde ödenecek ücret, bugünkü tutarla sadece 14 bin 190 TL olarak belirlenmiştir. Asgari ücretin dahi altında olan bu ücretle nitelikli öğretmen yetiştirme iddiasının ne kadar tutarsız olduğunu bir kez daha görüyoruz.

“Büyük bir soru işareti”

Tasarıda, mesleki yetersizliği iki müfettiş raporuyla tespit edilen öğretmenlerin akademiye alınması ve başarısızlık durumunda genel idari hizmetler sınıfında memur olarak atanması öngörülmektedir. Bu madde, öğretmenlerin iş güvencesini ciddi şekilde tehdit eden ve kabul edilemez bir düzenlemedir. Ayrıca, geçmişteki keyfi uygulamalar göz önüne alındığında, bu sürecin ne kadar adil ve şeffaf olacağı büyük bir soru işaretidir.

Buradan bir kez daha ifade ediyoruz; Öğretmenler açısından bir meslek kanunu olmaktan ziyade Milli Eğitim Akademisi ve öğretmen atama kriterlerini belirleyen bu kanunu kabul etmiyoruz.

Peki, eğitim sendikalarının, öğretmenlerin görüşleri alınmadan hazırlanan, eğitim emekçilerinin hiçbir sorununa çare üretmeyen bu kanun taslağında başka neler var hep beraber bakalım; bu teklifte kadrolaşma var. Yerli ve milli söylemlerle süslenmiş, kendisi gibi olmayan yeni atanmış öğretmeni elemek üzerine kurulu tuzaklar, kendilerine biat etmeyen öğretmenlerin uydurma disiplin soruşturmalarıyla iş güvencesinin ortadan kaldırılması var. Aynı işi yapan öğretmenlere apolet takarak farklı ücretler verilmesi, yani eşit işe eşit ücret ilkesinin yok edilmesi var. Ücretli öğretmenlik adı altında emek sömürüsü var.

“Öğretmenlerin itibarı yok, mobbinge çözüm yok”

Bu kanun taslağında öğretmenlerin itibarı yok, meslek onuru yok, liyakat yok, adalet ve eşitlik yok, can güvenliği yok, eğitim emekçilerinin uğradığı şiddet ve mobbinge çözüm yok, toplumsal cinsiyet eşitliği yok, İş güvencesi yok. Eğitim bir ekip işi olmasına rağmen idari, teknik ve yardımcı personeller yok, engelli öğretmenler yok, taban maaş talebiyle tam 39 gündür nöbette olan özel sektör öğretmenleri yok, özel okul ve kurslarda çalışan öğretmenlerin hakları ve çalışma koşulları konusunda hiçbir düzenleme yok. Sayıları bir milyona yaklaşan ataması yapılmayan arkadaşlarımız yok. Peki, ne var KHK rejiminin devamı olan güvenlik ve arşiv araştırmaları var.

Eğitimin niteliği ve niteliksizliği sizin eseriniz”

Bu kanunla nitelikli, niteliksiz öğretmen algısı yaratarak öğretmenlik mesleğinin saygınlığını ayaklar altına alan iktidara ve onun Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’e hatırlatmak isteriz. Öğretmen yetiştirme programlarının yürütülmesi 1982 yılında YÖK’e verildi. Peki, üniversiteleri 12 Eylül cuntacılarının dahi tahayyül edemediği düzeyde piyasacı, otoriter ve muhafazakâr hale getiren YÖK’ün başkan ve üyelerini kim atadı? Her ile bir üniversite açan, kayyum rektör uygulaması dâhil bütün üniversitelere; rektöründen, öğretim üyesine, idari personeline kadar liyakat gerekli değil diyerek bu kadrolara ne kadar yandaş varsa kim doldurdu? Okul idarecilerinin büyük bir kısmını yandaş sendikaların üyeleri arasından mülakatlarda yüksek puanlar vererek kim atadı? Bugün beğenmeyerek nitelikli hale getirme iddiasında bulunduğunuz okul öncesinden eğitim fakültelerine kadar her düzeyde eğitimin niteliği ve niteliksizliği bizzat sizin eserinizdir.

“Bu ucube kanun tasarısının geçmesine izin vermeyin”

Sayın Bakan, Öğretmen Akademileri konusunda kendini haklı çıkarmak için şûra kararlarına atıf yapıyor. Buradan soruyoruz, şûra kararlarını madem bu kadar önemsiyorsunuz 20. Eğitim Şûrasında karar altına alınan; Okullarda ücretsiz öğle yemeği veya beslenme desteği sağlanmalıdır.

Sözleşmeli öğretmenlik kaldırılmalı, öğretmen alımlarında kadrolu istihdam esas olmalı ve mülakat uygulaması kaldırılmalıdır.

Özel öğretim kurumlarında görev yapan öğretmenlerin devlet okullarında görev yapan öğretmenlerle asgari aynı düzeyde özlük haklarına sahip olmaları yönünde düzenleme yapılmalıdır. Bunlar gibi çok daha elzem olan kararları neden uygulamıyorsunuz.

Komisyon ve genel kurul görüşmeleri ile oylama sürecine katılacak milletvekillerine de şu çağrıyı yapıyoruz; bu ucube kanun tasarısının geçmesine izin vermeyin. Gelin hep beraber tarihe anlamlı bir miras bırakalım. Eğitim sisteminin geleceği için, eğitim emekçilerinin haklarını ve taleplerini göz ardı eden bu tasarının geri çekilmesi ve yasalaşmaması için hep beraber mücadele edelim.

Bakın burada çok kıymetli bir çalışma var. Gerçek bir meslek kanunu hazırlamak istiyorsanız, ‘ILO ve UNESCO ortak belgesi olan; öğretmenlerin statüsü tavsiyesi’ olan bu metni esas alan ve tüm eğitim emekçilerinin ekonomik, demokratik, özlük haklarını iyileştirmeyi amaçlayan öğretmenlerin haklarını koruyacak, eşit işe eşit ücret ilkesine dayanan, adil ve kapsayıcı bir meslek kanununu hep beraber hazırlayalım.

Siyasi iktidarı ve Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’i, öğretmenlerin sesine kulak vermeye ve gerçek bir meslek kanunu için eğitimin tüm bileşenleri ile birlikte çalışmaya davet ediyoruz. Eğitim emekçilerinin haklarını koruyacak, eşit işe eşit ücret ilkesine dayanan, adil ve kapsayıcı bir meslek kanunu için mücadelemize kararlılıkla devam edeceğiz.”