Bartın'dan çağrıda bulundular
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) eski Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alınıp tutuklanmasının ardından yapılan protestolarda tutuklanan üniversite öğrencilerinin serbest bırakılması talebiyle CHP Bartın İl Başkanlığı ve Bartın Emek ve Demokrasi Platformu tarafından Bartın Hükümet Caddesi'nde basın açıklaması gerçekleştirildi. Yapılan basın açıklamasında, 'Ülkenin geleceğini karartmayın! Tutuklu öğrencileri, gençleri, çocuklarımızı derhal serbest bırakın!'çağrısı yapıldı.
CHP Bartın İl Başkanlığı ve Bartın Emek ve Demokrasi Platformu tarafından Bartın Hükümet Caddesi’nde basın açıklaması gerçekleştirildi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) eski Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alınıp tutuklanmasının ardından yapılan protestolarda tutuklanan üniversite öğrencilerinin serbest bırakılması talebiyle toplanan siyasi parti ve sendika temsilcileri tutuklanan öğrencilerin serbest bırakılmasını talep etti.
Düzenlenen basın açıklamasına CHP Bartın İl Başkanı İsmail Cem Akyol, Eğitim Sen Bartın Şube Başkanı İsmet İpçi, Sol Parti Bartın İl Başkanı Adnan Soylu, KESK, Bartın Emek ve Demokrasi Platformu ile çok sendika üyesi ve partili katıldı.
Basın açıklamasında ilk olarak Sol Parti Bartın İl Başkanı Adnan Soylu konuşurken öğrencilerin tutuklanmasına sert tepki gösterdi.
Ardından konuşan CHP İl Başkanı İsmail Cem Akyol ise tutuklu öğrencilerin serbest bırakılmasını talep etti.
“Demokrasi için cumhuriyet için mücadele ediyoruz”
İl Başkanı Akyol konuşmasında şu ifadelere yer verdi, “Bu soğuk havada, böyle anlamlı bir amaç için burada bulunduğunuz için hepinize çok teşekkür ediyorum. Ne yazık ki sözlerime "maalesef" diyerek başlıyorum. Çünkü haklı olduğumuz birçok konuda haksızlığa uğruyoruz. Ben buna sadece "yazıklar olsun" diyorum.
Bugün burada hep birlikte, demokrasi için, cumhuriyetimiz için mücadele ediyoruz. Bu değerler kim olursa olsun elimizden alınamaz, alınmamalıdır.
“Mesele İstanbul’du”
Peki bu süreç nereden başladı? Aslında iktidar, yıllar önce bize bu günlerin sinyalini vermişti. 2019 yerel seçimlerinde iktidar, aynı zarfın içinden çıkan üç pusuladan ikisini geçerli sayıp, birini geçersiz saydı. Neden böyle yaptılar? Çünkü mesele İstanbul’du. İstanbul demek Türkiye demekti. Ekrem İmamoğlu’na, yani Cumhuriyet Halk Partisi’ne bir dur demek istediler. Ama biz o zaman da biliyorduk: 13 bin oy farkıyla iptal edilen seçim, Haziran ayında milyon farkla geri dönecekti. Nitekim öyle oldu. İstanbul halkı gereken cevabı verdi. Ama onlar yenilgiyi hazmedemediler. Ekrem Başkan tam dört seçim kazandı. Bugün olanlar, o günlerin habercisiydi. İktidar artık karşısındaki en güçlü adayı pasifize etmek için yollar aramaya başladı.
“Bugün gençlerimiz için buradayız”
Bugün gençlerimiz için buradayız. Hepimizin çocukları üniversitelerde okuyor, onlara bir gelecek kurmaya çalışıyoruz. Çocuklarımızın hangi şartlarda büyüdüğünü hepimiz biliyoruz. Yarın bu ülkeyi onlar yönetecek. Şimdi bir düşünün: Bir çocuk büyüyor, okuyor, emek veriyor ve 35 yıl sonra, alın teriyle kazandığı, helalinden aldığı diploması bir anda geçersiz sayılmak isteniyor. Bu kabul edilemez! O diploma iptal edilemeyecek! Çünkü hak edilerek alınmıştır. O kadarını yapamazlar, buna halk müsaade etmez. Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerini sarsmaya çalışanlar, eninde sonunda bunun karşılığını görecektir. Belediye başkanlarımızı bir bir içeri aldılar. En son Ekrem Başkanımıza da aynısını yaptılar. Neymiş? Yolsuzluk varmış, teröre yardım varmış. Hani nerede bu bağlantılar? Sayıştay raporları ortada. 2019-2023 yılları arasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin tüm işlemleri incelendi. Belediye Meclisi'nin çoğunluğu da iktidardaydı. Bu süreçte bir yolsuzluk görmediniz mi? O zaman şimdi bu iddialar nereden çıktı?
Bugün üniversitelerde okuyan gençlerimizin hepsi AKP iktidarında doğdu, büyüdü. Ve bu gençler, "bunlardan bir şey olmaz" diyenlere inat, Türkiye’nin geleceğini ellerine alabileceklerini gösterdiler. Onlar bu ülkenin geleceğidir.
“Gençler bugün sokaklarda haklarını arıyor”
Gençler bugün sokaklarda haklarını arıyor. Ama nerede Milli Eğitim Bakanı? Nerede Adalet Bakanı? Hani gezi olaylarında "camide içki içildi" dediler, sonra ne oldu? Görüntü yoktu, çünkü yalandı. Şimdi de "gençlerin elinde balta var" diyorlar. Nerede bu baltalar? Balta sizin elinizde ve siz bu milletin değerlerini kesmeye çalışıyorsunuz. Ama başaramayacaksınız.
“Suçsuz insanları adaletsizliğe mahkum etmeyin”
Buradan bir kez daha sesleniyorum: Suçu olan cezasını çeksin ama suçsuz insanları da adaletsizliğe mahkûm etmeyin. Biz hukuka, adalete güvenmek istiyoruz. Bugün İstanbul’da adalet yürüyüşleri sürüyor, biz de Bartın’da bu mücadeleyi sürdüreceğiz. Başkanlarımız ve öğrencilerimiz özgür kalana kadar, sokak sokak gezip bu haklı mücadelemizi sürdüreceğiz. Gerekirse evlerde, kahvehanelerde bu mücadeleyi anlatacağız. Çünkü haklıyız ve haklı olan sonunda kazanır. Hepinize teşekkür ediyorum.”
“Hala yargının bağımsız ve tarafsız olduğuna ilişkin nutuklar atılmakta”
KESK Dönem Sözcüsü Eğitim Sen Şube Başkanı İsmet İpci ise konuşmasında şunları söyledi, “Düşüncelerini özgürce ifade eden her bir genç, bu toprakların vicdanıdır. Ancak ne yazık ki, o vicdan, bugün ülkemizde demir parmaklıklar ardına konulmuştur. Bugün 150’den fazla üniversite öğrencisi, genç 19 Mart’tan sonra Türkiye’nin dört bir yanında düzenlenen gösterilere, eylemlere, mitinglere katıldıkları için tutukludur. Daha da vahimi, kamuoyuna ve medyaya da yansıyan veriler, tanıklıklar bu gençlerin cezaevlerinde insanlık dışı koşullara maruz bırakıldığını, fiziksel ve psikolojik şiddete, işkenceye, tacize uğradığını göstermektedir.
Tüm bunlara rağmen Adalet bakanlığı başta olmak üzere iktidar kanadından yapılan açıklamalarda hala yargının bağımsız ve tarafsız olduğuna ilişkin nutuklar atılmaktadır.
“Ne yaptı bu öğrenciler, bu gençler?”
Buradan soruyoruz. Bu ülkede yargı bağımsız ve tarafsızsa 1502den fazla üniversite öğrencisi neden hala karanlık duvarların, demir kapıların ardında tutuluyor? Ne yaptı bu öğrenciler, bu gençler? Hırsızlık mı yaptılar? Cinayet mi işlediler? Kara para mı akladılar? Rüşvet mi aldılar? Çete kurup, mafya olup haraç mı topladılar? Pudra şekeri süsü verip uyuşturucu mu kullandılar? Yere kapaklandıklarında bile gözlerine biber gazı sıkacak kadar, tekme tokat müdahale edecek kadar orantısız güç kullanan, tam teçhizatlı polisleri mi darp ettiler? Elbette ki bunların hiçbirini yapmadılar. Peki ne yaptılar? 19 Mart’tan sonra Türkiye’nin dört bir yanında düzenlenen barışçıl gösterilere, eylemlere, mitinglere katıldılar. Bu eylemlere katılan milyonlarca yurttaş gibi ülkede yaşanan hukuksuzluklara, haksızlıklara, en temel insan haklarının ayaklar altına alınmasına karşı çıktılar. Kayyum atamalarından YÖK sultasına kadar üniversitelerinin özerkliğini, bilimsel özgürlüğünü tamamen ortadan kaldıran kuşatmaya “yeter “dediler.
Başlarını sokabilecekleri, güvenli içinde kalabilecekleri bir yurt, sağlıklı yemek haklarını istediler. “Diplomalı işsiz olmak istemiyoruz” dediler. Mezun olduklarında torpilin, kayırmanın, mülakatın değil, liyakatın esas alınmasını istediler. Tüm bu taleplerini dile getirmek için ise sadece anayasal haklarını kullandılar. Toplanma haklarını, konuşma haklarını, itiraz etme haklarını kullandılar.
“Gençler hepimizin geleceğidir”
Bizler KESK’e bağlı sendikaların üyeleri olarak ülkemizin aydınlık geleceği olan gençlerimizin haklı taleplerinin, mücadelelerinin hep yanında olduk. Bugün de yanlarındayız. Çünkü bizler biliyoruz ki bir ülkenin caddelerinde, üniversitelerinde, kampüslerinde yankılanan genç sesler, o ülkenin yalnızca bugününü değil, yarınlarını da inşa eder. Dolayısıyla gençliğe uygulanan her baskı geleceğimizi tehdit eden bir gölgedir. Ve o gölgenin karanlığı toplumun sadece bir kısmını değil, tamamını kapsar. Hiç kimse unutmasın ki üniversite öğrencileri, gençler hepimizin geleceğidir. Bir ülkenin geleceği ise korkuyla değil, gençlerine duyulan güvenle yazılır. Bu topraklarda bir üniversite öğrencisi, bir genç, sadece anayasal haklarını kullandığı, eylemlere katıldığı için cezaevinde tutuluyorsa demokrasinin, adaletin elimizde kalan son kırıntıları bile zincire vurulmuş demektir. Bunun için ülkeyi yönetenlere, yargı mercilerine bir kez daha sesleniyoruz.
“Ülkenin geleceğini karartmayın”
Tutuklu öğrencileri, gençleri, çocuklarımızı derhal serbest bırakın! İşkence ve kötü muamele iddialarının bağımsız bir şekilde soruşturulmasının, sorumlulardan hesap sorulmasının önünü açın.
Üniversitelerdeki polis ablukasından YÖK eliyle başlatılan soruşturma furyasına kadar uzanan öğrencilerimizi sindirme çabalarına son verin.”
Haber: Erkan Hızoğlu