Bankoğlu: 'Türkiye'ye özgü denilen başkanlık sisteminin bedelini ödüyoruz'v

CHP Bartın Milletvekili ve Anayasa Komisyonu Üyesi Aysu Bankoğlu kamudaki memurlar ile emeklilere maaş artışı, zam furyası ve Merkez Bankası Başkanı'nın görevden alınması gibi konularda açıklamalarda bulundu.

Bankoğlu: 'Türkiye'ye özgü denilen başkanlık sisteminin bedelini ödüyoruz'v

CHP Bartın Milletvekili ve Anayasa Komisyonu Üyesi Aysu Bankoğlu kamudaki memurlar ile emeklilere maaş artışı, zam furyası ve Merkez Bankası Başkanı’nın görevden alınması gibi konularda açıklamalarda bulundu. İlk olarak  Hukuk yoluyla Dünya Barışı konulu konferansların üçüncüsünün 10 Temmuz 1967 günü Cenevre’de yapılması üzerine Bakanlar Kurulu kararıyla 10 Temmuz gününün ülkemizde, Dünya Hukuk Günü olarak ilan edildiğini ifade eden Bankoğlu, bir hukukçu olarak  yapacağı tespitlerin ve ülkenin genel anlamda hem siyasi hem hukuki durumunun ne yazık ki oldukça olumsuz bir tabloya işaret etmek durumunda olduğunu ancak yerinde eleştiriler ve parti politikalarıyla ülkemizin hukuk sistemini iyileştireceklerine dair duyduğu umudu belirtti.

“Tarihin kara sayfalarına geçti”

Türkiye’nin, 2019’un yarısından fazlasını yerel seçimler konusu ile kaybettiğini, AK Parti hükümetinin tüm hatlarıyla yerel seçim sürecine odaklandığını ve bu sebeple büyük kayıplar yaşandığını dile getiren Bankoğlu, beka sorunu diye başlayan suni gündemin ardından, AK Parti’nin İstanbul’u kaybetmesiyle yaşadığı şokun ve bu hukuk dışı sürecin başlamasına imza atan YSK’nın, tarihin kara sayfalarına geçtiğini söyledi.

“Kurumun bağımsız statüsüne rağmen görevden alındı”

Ekonominin Türkiye tarihindeki en kötü günlerini yaşadığını, hayat pahalılığı ve işsizliğin zirve yaptığını söyleyen Aysu Bankoğlu, “Seçimden sonraya ertelenenler ortada. Memura ve emekliye verilen maaş artışları komiktir. Yurttaşlarla alay etmektir. Bugün 100 liralık benzinin 48 lirası vergi olmuştur. Bu muazzam vergiler nereye ve kime harcanıyor bilmiyoruz. Bakın İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin içinde bulunduğu rezilliği yavaş yavaş öğrenmeye başladık. Vergilerimizin hangi vakıflara, yandaşlara, lüks araçlara, özel yeme içmelere, iş yapmadan ve işe gitmeden maaş alan bankamatik çalışanlarına nasıl gittiğini yavaş yavaş öğreniyoruz. İstanbul seçimi sonrası, önce çaya ve şekere ardından elektriğe yüzde 15 zam ile başlayan süreç 7 lirayı geçen benzin zammıyla devam etti. Doğalgaz zammının eli kulağında. Mobilya, beyaz eşya, otomotiv ve daha pek çok kalemde Özel Tüketim Vergileri (ÖTV) ve KDV muafiyetleri kaldırıldı. Zaten bitmiş olan ticaret çökertildi. Esnaf satamıyor, yurttaş alamıyor. Ekonomiyi damat yönetince memnun olunuyor ama Merkez Bankası Başkanı istenileni yapmadığı zaman, kurumun bağımsız statüsüne rağmen görevden alınıyor.” dedi.

“Vergilerden elde edilen vergi  263 milyar”

Bankoğlu, Devlet'in 2019 yılının ilk beş ayında 347 milyar gelir elde ettiğini ama 414 milyar harcadığı bilgisini verirken arada yaklaşık 67 milyar liralık açık olduğunu belirtti. “Hep kazancının üzerinde harcayan bir yapı olunca, parayı bulacağınız yer de yurttaşın cüzdanı oluyor” diyen Bankoğlu, vergilerden elde edilen verginin 263 milyar olduğunu sözlerine ekledi. Devletin borçlanmasının faizleri zorladığını ve Merkez Bankası Başkanı ile ters düşülen noktanın da burada ortaya çıktığını belirten Bankoğlu, “12 Eylül döneminde istifaya zorlanan ve istifa eden başkanı saymazsak Türkiye tarihinde ilk kez bir Merkez Bankası Başkanı görevden alınmıştır. Bu bir bakanın ya da genel müdürün görevden alınması ile kıyaslanamayacak kadar büyük öneme sahiptir” ifadelerinde bulundu.

“Kötü günler için biriktirdiğiniz parayı ne zaman harcarsınız?”

Bankoğlu, açıklamalarına şöyle devam etti:

 “Merkez Bankası, kârını nisan ayında Hazine’ye aktarırken AKP hükümeti tarafından bu kârın, 31 Mart Yerel Seçimleri öncesinde aktarılması istendi. Merkez Bankası Başkanı bu isteğin yerine getirilmesinin iç ve dış piyasalarda güven kaybı yaratacağını bildirerek direndi ama sonunda "emir, demiri kesti" ve söz konusu tutar, Ocak ayında Hazine’ye aktarıldı. Ancak asıl felaket, tekrarlanan İstanbul Belediye Başkanlığı seçimi öncesi AKP hükümetinin "ihtiyat akçesini" yani yedek akçesini talep etmesi oldu. Yani, sizin evdeki oğlanın birikimini arkadaşlarıyla harcamak istemesi diyelim. Gelirinden çok harcamaya alışmış olan AKP hükümeti bu kez de doğal afet, seferberlik, kıtlık, ekonomik çöküntü, çok büyük dış krizlerin etkisinden korunmak, savaş gibi olağanüstü hâllerde kullanılmak üzere ayrılmış olan parayı yani ihtiyat akçesini istedi. Merkez Bankası Başkanı buna direndi. 40 Milyar TL "kötü gün parasını" Devlet, Hazine’ye aktarmak istedi. Ekonominin bilgisizce yönetilmesi, akıl almaz israflarla yol alan bir hükümet ve üretmeden tüketen Türkiye gerçeği bu olayla dünya basınında yer aldı. Kaçmamış yatırımcı varsa kaçmaları garanti edilmiş oldu. AKP hükümetinin ihtiyaç akçesine göz dikmesi, yurt dışından borç bulma ihtimalini de yok edecek. Neden? Alamayacağınızı bildiğiniz halde birisine borç verir misiniz? Kefen parasını harcayan, işsiz bir adam size borcunu neyle ödeyecek? Şekerden palete tüm fabrikalarınız satılmış, tarım ve hayvancılık bitmiş, sanayi durma noktasındaysa durum, verdiğimiz benzetmeden farksız. AKP’nin çıkarmayı planladığına dair haberlerde yer alan son kanun maddesi değişikliği ise Merkez Bankası’nın her yıl düzenli biriktirdiği paranın büyük bir kısmını düzenli olarak elinden almak üzerine kurulu, müthiş plan! Hâlâ işsizliğe çare olabilecek bir üretim politikası ortada yok. Ama israf planları çoktan yapılmış.

“Faizi indirmeyince ipler koptu”

Bunlar yaşanırken AKP hükümeti, yerel seçimde hırsızlık yapıldı safsatasını sürekli olarak masaya koyuyordu. Bu arada, Cumhurbaşkanı'nın isteğine rağmen Merkez Bankası Başkanı bir de faizi indirmeyince ipler koptu. Yapısal reformlar yapılmadan, hukuk işlerlik kazanmadan faizi indirmenin felaket olacağını bilen Başkan, sonunda işinden oldu.”

“Emekliye, işçi ve memura çay kaşığıyla bile zam yapılmamıştır”

Türkiye’deki adalet mekanizmasından ekonomiye, dış ilişkilerden insan haklarına kadar her konuda, dünyanın gözünün üzerimizde olduğu bir dönemde Merkez Bankası Başkanı’nın görevden alınmasının kalan uluslararası güvenilirliğimizi de yerle bir ettiğine değinen Bankoğlu, "Seçim sonrası beklenen her türlü zam kepçeyle yapılırken emekliye, işçi ve memura çay kaşığıyla bile zam yapılmamıştır. Bütün zamlara rağmen emekliye ve memura yüzde 5 ila yüzde  6 gibi "göstermelik" bir artış uygun görülmüştür. AKP hükümetinin içinde bulunduğu ekonomik ve uluslararası çıkmaz ise ülke tarihinde karşılaşılmamış boyutlara ulaşmıştır" dedi.

“Hâlâ somut adımlar atılmadı”

2018 yılının ağustos ayında ekonomimi çöktüğünü belirten Bankoğlu “Dar gelirli yurttaşların yanına eskinin tabiriyle "orta direk" de eklendiğinden belli bir kesim dışında hemen herkes yaşam mücadelesi vermektedir. 2018 Ağustos ayında çöken ekonominin birinci yılı dolmak üzereyken hâlâ somut adımlar atılmadı. Türk tipi başkanlık sistemi daha yolun başında çökmüştür. Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun çağrısına uygun şekilde, partiler üstü bu memleket meselesini bir an evvel çözüp kuvvetler ayrılığı ve liyakatin olduğu şeffaf bir hukuk devleti inşa etme adımları atılmalıdır. Yoksa alacakaranlık kuşağından çıkmamız mümkün olmayacaktır” şeklinde konuştu.