Bankoğlu 'Termik santrallere izin vermemenin tam zamanı'
CHP Bartın Milletvekili ve TBMM Anayasa Komisyonu Üyesi Aysu Bankoğlu Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayın Murat Kurum'a çevre kirliliğinin yoğun olduğu, özellikle de termik santrallerin bulunduğu bölgelerde artış gösterdiği bilinen Coronavirüs vakalarına dair Yazılı Soru Önergesi sundu. Bankoğlu, 'Temiz hava, Corona salgını döneminde de hakkımız. Çevre kirliliğinin hastalık vakalarını artırdığı bilinirken yapılmak istenen termik santrallere izin vermemenin tam da zamanıdır' dedi.
CHP Bartın Milletvekili ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Anayasa Komisyonu Üyesi Aysu Bankoğlu, çevre kirliliğinin yoğun olduğu, özellikle de termik santrallerin bulunduğu bölgelerde artış gösterdiği bilinen Coronavirüs vakalarına dair Yazılı Soru Önergesi sunarak probleme dikkat çekti. Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayın Murat Kurum'un cevaplaması istemiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na yazılı soru önergesi sundu. Bankoğlu, konuya ilişkin şu açıklamalarda bulundu:
"Dünya genelinde olduğu gibi ülkemizin her bir ilinde de etkisini gün geçtikçe artıran COVID-19 salgınının sebebiyet verdiği olumsuz tablo, artık bildiğimiz üzere, özellikle çevre kirliliğine daha yoğun biçimde maruz kalan şehir ve bölgelerde, derinden hissedilmektedir.
Bu bağlamda, hem kömür madenlerinin hem de termik santrallerin yoğun olduğu örneğin Zonguldak ili özelinde, COVID-19 salgınından ciddi biçimde etkilenen yurttaşlarımızın oldukça yüksek sayıda olması, bir tesadüf değildir. Nitekim, ülkemizde uygulanan giriş-çıkış kısıtlamalarının kapsadığı illere bakıldığında, büyükşehir olmayan tek il de Zonguldak'tır. Virüsün akciğerlerde yol açabildiği zarar da bilim insanları tarafından genel kabul görmüş bir olgudur.
Zonguldak örneğinden hareketle, özellikle seçim çevrem Bartın ve Batı Karadeniz başı çekmek üzere ülkemizin dört bir tarafındaki gerek mevcut, gerekse de yapılmasına yönelik çalışmalar, girişimler bulunan termik santrallerin durumunun, COVID-19 salgını döneminde bir kez daha değerlendirilmesi gerektiği görüşündeyiz.
Seçim çevrem Bartın'ın Amasra ilçesi yönünden ise Çevresel Etki Değerlenmesine ("ÇED") dair ilk başvurusu, 2009 yılının Kasım ayında özel bir şirket tarafından gerçekleştirilen ve o günden bugüne dek hukuk mücadelesinin halkın da yoğun desteğiyle devam ettirildiği bir termik santral projesi mevcuttur. Gelinen noktada, Danıştay 14. Dairesi'nin "kesin nitelikteki" ve projeyi hukuka uygun bulmayan, kümülatif etkilerinin tartışılmadığına hükmettiği kararının akabinde, ilgili şirket tarafından ufak değişikliklerle bir başvuru daha gerçekleştirilmiştir."
Bu açıklamalarının ardından Bankoğlu, yazılı soru önergesinde ise aşağıdaki sorulara yer verdi:
“1) Hekimler ve bilim insanları tarafından kirli havanın, Corona Virüsü'nün insan bedenindeki zararları bir hayli artırdığının ortaya konduğunu dikkate aldığımızda, Bakanlığınızca mevcut ve başvuru sürecindeki termik santrallerle alakalı nasıl bir yol izlenecektir?
2) Hukuki yönden ve doğada yol açacağı tahribatlar bakımından haklı olunan hususlar bir yana, Amasra ilçemizde kurulması planlanan termik santral yönünden, bahsedilen son gelişmeler de değerlendirildiğinde, nasıl bir süreç öngörülmektedir?
3) Öte yandan, Türkiye'de mevcut tüm termik santraller bakımından, bu yılın başında yürürlüğe giren "filtrasyon" sistemine dair denetlemelerde nasıl bir tablo / sonuç ortaya çıkmıştır? Yasal gereklilikleri uzun süredir yerine getirmeyen ve halen bu eksiklikleri tamamlayamamış olan termik santraller hangileridir?”
Aysu Bankoğlu, sözlerini sonlandırırken şu açıklamalarda bulundu:
"Termik santraller ve bu santrallerin çevre ile insan sağlığı açısından yarattığı tehlikelerle, esasında, yıllardır mücadele ediyoruz. Son aylarda başlayan ve halen etkisini hissettiğimiz Coronavirüs salgını ise savunduğumuz değerlerin, termik santrallerin yıkıcı tesirlerine dair ortaya koyduğumuz olguların ne kadar doğru olduğunu, acı bir biçimde, bir kez daha kanıtladı. Biz, Bartın'da ve tüm Türkiye'de, uzun yıllardır "Termiksiz Yaşam" istiyoruz. Son haftalarda, Zonguldak'ta ve Çanakkale'de termik santrallerle ilgili birtakım olumlu ama aslında yetersiz adımların atılmasını, başvurularla alakalı ret kararları verilmesini de elbette yakından takip ediyoruz.
Her bir yerleşim biriminde tek tek, uzun ve yorucu mücadeleler yerine kalıcı bir çözüm için yapılması gereken ise pek çok Avrupa ülkesinin planlamaya başladığı gibi bir süreç dâhilinde, termik santralleri kapatmaktır. Sadece son günleri baz aldığımızda bile, diğer ülkelerdeki gidişatla alakalı önemli örnekler verilebilir. Bunlardan ilki, İngiltere'de, kömürlü termik santralleri kapatma yönündeki kararlı iradeyle ilgili. Söz gelimi, 2012 senesinde, enerjisinin yaklaşık % 42'sini kömürlü termik santraller üzerinden sağlayan İngiltere, COVID-19'un olumsuz etkilerini derinden hissettiği bu günlerde, bahse konu oranı tamamen sıfırladı. Bu dönem, aynı zamanda İngiltere'nin tarihi açısından, kömürlü termik santrallerin kullanılmaması anlamında, önemli bir rekor da temsil ediyor. Öte yandan, bir diğer Avrupa ülkesi İsveç ise geçtiğimiz hafta içerisinde, kömür santrallerini tamamıyla kapatan üçüncü Avrupa ülkesi oldu ve bu yöndeki "çevreci" gidişata, doğru bir hamleyle katılmış oldu. Vurgulamak istediğimiz husus net: Tüm dünya, kömürlü termik santrallerini kapatmaya doğru yol alırken ülke olarak biz neden yenilerini inşa etmeye çalışıyoruz? Bu yöndeki girişimlere hangi mantıklı gerekçelerle izin veriliyor?
Tabii ki, Amasra'da ve ülkemizin başka hiçbir yerinde yeni termik santral kurulmasına izin verilmemelidir. Umarım, hepimize zor günler yaşatan ve halen devam eden bu salgın süreci, termik santrallerin zararları konusundaki açık gerçeği görebilmemize yardımcı olur. Her şartta, biz mücadelemizden en ufak bir taviz vermeyeceğiz."