Bankoğlu 'Sivil toplum susturulamaz'

CHP Bartın Milletvekili, Parti Meclisi ve TBMM Anayasa Komisyonu Üyesi Av. Aysu Bankoğlu, TBMM Genel Kurulu'nda, Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Önlenmesine İlişkin Torba Kanun hakkında konuştu. Sivil topluma yönelik kısıtlayıcı düzenlemelere dikkat çeken Bankoğlu: 'Sivil toplum susturulamaz. CHP iktidarında, bu ülkenin iyiliği ve ilerlemesi için sözü olan herkes konuşacak' dedi.

Bankoğlu 'Sivil toplum susturulamaz'

Cumhuriyet Halk Partisi Bartın Milletvekili, Parti Meclisi ve TBMM Anayasa Komisyonu Üyesi Av. Aysu Bankoğlu, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nda, Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Önlenmesi başta olmak üzere dernekler ve avukatlar ile pek çok farklı konu daha ilgilendiren Torba Kanun hakkında CHP Grubu adına söz alarak geçtiğimiz günlerde bir konuşma gerçekleştirdi. Konuşmasına, söz konusu Torba Kanunun, sivil toplumu esasen zapturapt altına almaya ve hizaya getirmeye çalıştığını belirterek başlayan Bankoğlu, şu ifadelerde bulundu:

"Kanunlaşan Torba Teklif ile aslında, başka önemli şeylerin üstü örtülüyor, gizleniyor. Sivil toplumu zapturapt altına almaya, hizaya getirmeye çalışan bu Kanun'a geçmeden önce önemli bir kavrama değinmek isterim: "GÜVEN". Biz, ülkemizde, "hukuka güveni", "demokrasiye güveni" sağlamakla mükellefiz. İstisnasız, her yurttaşımız yaşam hakkının, Devlet'in güvencesi altında olduğuna yürekten inanabilmeli.

"Güven" demişken; mesela bir ülkenin Cumhurbaşkanı, bizzat kendisinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne 3 (üç) ayrı başvuru yaptığını unutup "Ben, bu mahkemenin kararlarını uygulamam" derse -hem de Sözleşme'nin 46. maddesi gün gibi ortadayken- o zaman yurttaş kime, niye güvensin?

“Elbette yargıya güven olmaz”

Bir ülke düşünün ki; ilk derece mahkemelerinden birkaçı, Anayasa Mahkemesi'nin kararını "tanımıyorum" diyebilsin. Ya da Yargıtay üyelerinin bir anda kendisine "bayıldığı" ama aslında sicili belli olan, iddianamelerinde "intihal" yani bilgi hırsızlığı yapmış İstanbul önceki Başsavcısı İrfan Fidan'ı düşünelim. COVID-19 bahanesiyle ertelenen, Yargıtay kontenjanından Anayasa Mahkemesi'ne üyelik seçimi, vakalar artıyor olmasına rağmen yapılıverdi. Ve sürpriz bir biçimde, Erdoğan'ın işaret ettiği isim, en çok oyu aldı. Tüm bunlar yaşanırken elbette yargıya güven olmaz."

“Adalet duygunuz nasıl kabul ediyor?”

Bankoğlu, kanunlaşan teklifin içeriğine bakıldığında da aykırılıkların birden fazla olduğunun altını çizerek şunları söyledi:

"Anayasa'ya aykırılıklar bir yanda, ifade özgürlüğünün kısıtlanması ve avukatların adeta "muhbirleştirilmesi" diğer yanda, Kanun metninin içerisinde yer almaktadır. Milletvekillerine seslenmek isterim: Siz, ortada yargı kararı mevcut değilken sivil toplum örgütlerini faaliyetten nasıl alıkoyabilirsiniz? İlk önce faaliyetini durduralım; sonra mahkeme karar versin. Böyle bir yolu mantığınız, adalet duygunuz nasıl kabul ediyor? İktidar kanadı yalanlasa da, yapılan aslında tam da, sivil toplum örgütlerinin imhasıdır! Ben bir hukukçuyum. Savunma hakkının "kutsallığı" bakımından avukatların tam anlamıyla bağımsız olması gerekir. Bir diğer deyişle, avukatı, "kolluk görevlisi" hâline getiremezsiniz.

“Savunmayı etkisizleştirecek adımları atmaya devam ediyorsunuz”

Biz hukukçuların, adaleti üzerine inşa ettiğimiz değerler vardır. O değerlerden biri masumiyet karinesi; biri, "şüpheden sanık yararlanır" ilkesi, bir diğeri ise vekil-müvekkil ilişkisinin mahremiyeti, yani sır saklama yükümlülüğüdür. Zaten avukat, suç kapsamında gördüğü bir işi alamaz. Bu düzenleme ile siz, "şüpheden sanık yararlanır" ilkesinin aksine, avukatı, şüphe duyduğu müvekkilinin, adeta, muhbiri hâline getiriyorsunuz. Bir avukatın, hukukçunun hayatı boyunca inşa ettiği ilkeleri, değerleri yıkıyorsunuz. Sorarım size: Bu Meclis'e getirdiğiniz hangi kanun, hukukun üstünlüğünden yana? Hangi kanun, yargının bağımsızlığından yana? Hangi kanun, adaletten yana? AKP olarak 18 yıldır iktidardasınız ve hâlâ yargı reformuna ihtiyaç duyuyorsunuz. Diğer taraftan da yargının en önemli unsuru olan savunmayı etkisizleştirecek adımları atmaya devam ediyorsunuz.

"Sivil toplum susturulamaz”

"Çoklu baro getirelim! Türkiye’nin en önemli sorunu bu, hukuk reformu öyle değil böyle olur" diyorsunuz siz bize. "Evet ama yetmez. Boş verin sağlık çalışanlarını falan şu derneklere el atalım. Demokratik kitle örgütlerinin, sivil toplumun hepsini, ne kadar susturursak o kadar iyi" diyorsunuz bir de üzerine. 

Kadın örgütlerinin, insan haklarını savunan örgütlerin "demokrasi", "ifade özgürlüğü" ve "yaşam hakkı" çağrılarına kulak vermek yerine "otoriterleşmeye devam" diyorsunuz. "Bu kitle örgütlerinden, derneklerden hazzetmiyorum; kayyum atayalım olmadı kapatırız" yaklaşımı, tam da "hukuk reformu" masalınıza uyuyor. Peki ya bizzat sizin, birinci derece akrabalarınızın kurduğu ya da desteklediğiniz  dernek, vakıf ve diğer kuruluşlar nasıl denetlenecek? Sivil toplumdan, demokrasiden neden bu kadar rahatsızsınız? Özgür düşünceden neden korkuyorsunuz? Gerçekten her şeyin en iyisini bildiğinizi mi düşünüyorsunuz? Ortak akıl, neden lügatinizde yok? Az kaldı; CHP iktidarında, bu ülkenin iyiliği ve ilerlemesi için sözü olan herkes konuşacak. "Sivil toplum" susturulamaz, susturulamayacak da.”