Bankoğlu: '20 Kasım 'kutlama' değil, mücadele günü'

Dünya Çocuk Hakları Günü dolayısıyla bir açıklamada bulunan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Bartın Milletvekili Av. Aysu Bankoğlu, 'böyle bir yönetimle, 20 Kasım'ı bir kutlama günü olarak değil, hesap sorma ve mücadele günü olarak düşünmek zorundayız. Çocuklar için vereceğimiz mücadele, sadece geleceğimiz için değil çocuk iş cinayetlerine karşı, her geçen artan istismar ve şiddete karşı, ülkemizi yok eden bu karanlığa karşı mücadele olacaktır' dedi.

Bankoğlu: '20 Kasım 'kutlama' değil, mücadele günü'

 

Muhammet Civan

 

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Bartın Milletvekili Av. Aysu Bankoğlu, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’ne ilişkin yaptığı açıklamada Türkiye’de çocuk ölümleri, istismar, ihmal ve şiddet olaylarının giderek arttığını belirterek, bu ihlallerin önlenmesi için acil eylem planına ihtiyaç olduğunu vurguladı.

“Bugünün Türkiye’sinde çocuklar cehennemi yaşıyor”

Bankoğlu açıklamasında şunları söyledi:

“Bir zamanlar adına bayramlar armağan edilen, geleceğimiz olarak görülüp her türlü teşviğin ve desteğin verildiği, eğitiminin her şeyden önemli görüldüğü çocuklar, bugünün Türkiye’sinde resmen cehennemi yaşıyor. Daha doğduğu günden itibaren çetelerin insafına terk ediliyor, büyüme çağında temel gıdalardan yoksun kalıyor, okulda beslenme çantasını dolduramıyor, lisede MESEM denilen eğitim merkezlerinde işçi olarak çalıştırılıyor, iş cinayetinde hayatını kaybetmezse bile kalıcı yaralanmalar yaşıyor. Eğitimden uzak, istismara ve şiddete maruz bırakılan çocukların hayatı, geleceği ne yazık ki tüm yönleriyle karartılmış durumda.

“Kız çocuklarının yaşam haklarını konuşur olduk”

Sadece son bir ayda yaşadığımız olaylar, dünyanın herhangi bir ülkesinde yaşansa yer yerinden oynardı. İzmir’de annesi hurdacılık yaparken gecekondudan bozma bir evde boğularak hayatını kaybeden 5 çocuğu, yenidoğan ölümlerini, kamuoyunu derinden sarsan Narin ve Şeyma cinayetlerini hatırlayın. Basına yansımayan, 3. sayfa haberi dahi olamayacak derecede sıradanlaşmış, olağanlaşmış ölüm, şiddet ve istismar olaylarını düşünün. Bunların tamamı sadece adli olaylar olarak görülebilir mi? Veya derin yoksulluğu kanıksamış, gelecek hayali bile olmayan çocukları düşünün. Ya da devlet raporlarında dahi yer alan çocuk yaşta uyuşturucu bağımlılığını düşünün. Tüm bu olaylar ve durumlar, siyasetten bağımsız ele alınabilir mi? Daha birkaç yıl önce kız çocuklarının eğitimini konuşurken bugünlerde kız çocuklarının yaşam haklarını konuşur olduk. Akran zorbalığını konuşurken yoksulluktan okul bırakan çocuklardan bahseder olduk. 100 yıl önceki vizyonun yüzlerce yıl gerisine düşmüş bir durumda olduğumuzu herkesin görmesi gerekiyor.

“Çocuk ölümlerinin siyasi olduğunu açıkça gösteriyor” 

Dünya Çocuk Hakları Günü, her çocuğun, yaşama, eğitim, sağlık, barınma, oyun, fiziksel, psikolojik veya cinsel sömürüye karşı korunma hakkı olduğuna vurgu yapmak 20 Kasım’da ilan edildi. Bugün Türkiye’nin mevcut durumu çocukları bu maddelerden hangisine karşı koruyabiliyor? Çocuklar için gelecek derken belki iklim değişikliğini konuşmamız gerekirken bir yanda savaş, diğer yanda cinayetlerin gölgesinde çocukların en temel yaşam hakkını savunmak zorunda kaldığımız bir sürecin içerisine itildik. Bu süreç, çocukların sadece geleceğine değil, bugününe de savaş açan bir düzenin devamlılığını öngörüyor. Fikir ve Sanat Atölyesi Derneği (FİSA) Çocuk Hakları Merkezi'nin verilerine göre; 2024'ün ilk 8 ayında 516 çocuk yaşamını yitirdi. Devlet eliyle meşrulaştırılan çocuk işçiliği yüzünden son bir yılda 15-17 yaş arasında en az 44 çocuk sözde eğitim merkezleri MESEM'lerde hayatını kaybetti. Tüm bu veriler, iktidarın bakış açısı ve izlediği politikalar çocuk ölümlerinin siyasi olduğunu açıkça göstermektedir.

“Hesap sorma ve mücadele günü olarak düşünmek zorundayız”

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ise asli görevi çocukların korunması ve gelişimi olmasına rağmen ‘Çocukların Korunması Programına’ çocuk başına günde 5 TL ayırmış durumda. Bakanlık’ın çocuklar için ayırdığı bütçenin büyük bir bölümü de zaten Bakanlığının kendi personel giderlerinden oluşuyor. Yine Çalışma Bakanlığı’nın çocuk işçiliğiyle mücadeleye ayırdığı bütçe ise sadece bin TL olarak belirlendi. Bütçe ödenekleri bir gösterge olarak iktidarın çocuklara yönelik tutumunu açıkça gösteriyor. Bu bütçeyi yapan zihniyetin, tasarruf tedbirleri diyerek ilk başta köy çocuklarının okul servislerini kaldırdığını da unutmamalıyız. Dolayısıyla böyle bir yönetimle, 20 Kasım’ı bir kutlama günü olarak değil, hesap sorma ve mücadele günü olarak düşünmek zorundayız. Çocuklar için vereceğimiz mücadele, sadece geleceğimiz için değil; çocuk iş cinayetlerine karşı, her geçen artan istismar ve şiddete karşı, ülkemizi yok eden bu karanlığa karşı mücadele olacaktır.”