Yurtbay, 'Parmakla gösterilecek haldeyiz!'
Saadet Partisi Bartın İl Başkanı Ünal Yurtbay, gündeme dair açıklamalarda bulunarak iç ve dış politikayı değerlendirdi. Türkiye'de son günlerde gelişen olaylara dikkat çeken Yurtbay 'Parmakla gösterilen bir ülke olduk diyorlar. Hakikaten de parmakla gösterilecek haldeyiz. Bazen kötü örneklerde parmakla gösterilip 'onun gibi olma' mesajı verilir.' dedi.
Saadet Partisi Bartın İl Başkanı Ünal Yurtbay, gündeme dair açıklamalarda bulundu. Türkiye'nin iç ve dış politikasını değerlendirerek son günlerde gelişen olaylara dikkat çeken Yurtbay, “Bu hafta hepimizin yüreğini parçalayan bir gelişme yaşandı. Tunceli'nin Nazımiye ilçesinde operasyona çıkan jandarma Özel Harekât Uzman Çavuşlar Asım Türkel ve Ferruh Dikmen ne yazık ki donarak şehadet şerbeti içti. Bu elim hadise adeta bize Sarıkamış harekâtını hatırlattı. Konunun mahiyeti ortadadır. Bir asır evvel elde bulunan imkânlarla yaşanan acı olayı bir nebze olsun açıklamak mümkündür. Fakat 2018 Türkiye'sinde meteorolojinin saat başı hava durumu verebildiği bir ortamda yaşanan bu acı olayı milletimizin vicdanına bırakmak istiyorum. Tekrar şehitlerimize rahmet acılı ailelerine sabr-ı cemil niyaz ediyorum. Türkiye'nin gerçek gündemini konuşmamak hem ülkemizi hem geleceğimizi yıpratmaktadır. Türkiye ekonomiden adalete, eğitimden dış politikaya her konuda büyük sorunlarla karşı karşıyadır. İnsanımız geçim sıkıntısına düşmüş, gelecek ayın hesabını bile yapamamaktadır. Coğrafyamız ateş çemberinin içerisindedir. Ülkemizde uluslararası konu haline gelen cinayetler işlemektedir. Bunların tartışılmasını istemeyen iktidar ne yazık ki her hafta yeni bir tartışma konusu ortaya atmaktadır. Ne yazık ki muhalefette bu oyuna gelmektedir” dedi.
“Üretmeyen ekonomi ayakta duramaz”
İstanbul Havalimanının açılışının hayırlı olmasını dileyen Yurtbay, bundan sonra açılacak tesislerin üretim merkezli olmasını diledi. Yurtbay şöyle devam etti:
“İsmi İstanbul Havalimanı olan yeni havalimanının öncelikle milletimize ve bütün insanlığa hayırlı olmasını temenni ediyorum. Ümit ederiz ki Türkiye bu havalimanının getireceği fırsatları en iyi şekilde değerlendirir ve memleketimizin hayrına kullanır. Burada birkaç hususa değinmek istiyorum. Bu havalimanı önemli bir kavşak noktası olacak ve ciddi manada döviz getirecek. Biz İstanbul Havalimanının inşasını ve açılışını elbette önemli görüyor ve destekliyoruz. Lakin havalimanı, köprü ve yol yapmada ortaya konulan gayretin üretime yönelik tesislerde de ortaya konulmasını istiyoruz. Havalimanları, yollar, köprüler elbette önemlidir lakin üretmeyen ekonomi ayakta duramaz. Bugün içinde bulunduğumuz krizin en büyük sebebi bugüne kadar paranın betona gömülmesidir. Temennimiz bundan sonraki süreçte açılışı yapılacak tesislerin üretim merkezli tesisler olmasıdır. Açılan yeni havalimanı hakkında şu noktaya da dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Havalimanının 12 yıllık dış hat yolcu geliri için sayın cumhurbaşkanı 342 milyon Avro garanti verildiğini belirtti. Fakat Sayıştay 2016 raporunda 12 yıllık garanti miktarını 6.3 milyar Avro olarak belirtmişti. Bu garip ve açıklanması gereken bir çelişkidir. Bu hususta yaşanan çelişkiyi de ortaya koymak bizim görevimizdir.
“Özel okul denetimleri arttırılmalı”
Geçtiğimiz hafta Milli Eğitim Bakanlığı yeni bir eğitim vizyonu paketini kamuoyuna açıkladı. Açıklanan eğitim modelinde olumlu bazı yaklaşımlar var ancak bu yaklaşımlar kağıt üzerinde kalmamalıdır. Çünkü eğitim şuan Türkiye'nin en önemli konularından birisi ve ne yazık ki kanayan bir yara haline gelmiştir. Şunu sormadan edemiyor insan, neden 16 yıldır iktidarda olan bir hükümet hayati konulardan biri olan eğitim de bir türlü işleri rayına oturtamaz? Bugün üniversitede okuyan veya üniversiteden mezun olmuş hiçbir gencimiz okulun başladığı sistem ve müfredat ile mezun olamadı. Yeni Milli Eğitim Bakanı göreve başladığında yaptığı tespitler ve açıklamaları ile toplumun bütün kesimleri ümit verdi. Biz ümidimizi muhafaza etmek istiyoruz. Lakin özellikle özel okul denetimlerinin bu süreçte artırılmasını şart olarak görüyoruz. Eğer süreç böyle giderse şu tablo hiçbir zaman değişmeyecek ve kötüye gidiş devam edecek;
- OECD ülkeleri arasında, devletin eğitim kurumlarında öğrenci başına en az harcama yaptığı ülke Türkiye.
- Türkiye, Dünya Ekonomik Forumu'nun (WEF) “Eğitim Kalitesi 2018” başlığıyla yayımladığı listede Katar, Malezya, Endonezya, İran ve Pakistan gibi ülkelerin ardından 99. sırada yer aldı.
- Yine aynı raporda (WEF) Matematik ve Fen bilimlerinde yine bu ülkelerin ardından 107. sırada yer alıyor.
“Türkiye sürekli beyin göçü veriyor”
Tüm bunlar varken ne yazık ki yetişmiş yetenekli gençlerimiz insanlarımız yurtdışına göç ediyorlar. Ülkenin son verilerine göre geçtiğimiz yıl (2017) yurtdışına göç eden vatandaşların sayısı yüzde 42 artışla 250 bini geçti. Türkiye şu anda çok ciddi bir beyin göçü ile karşı karşıyadır. Teknoloji, sanayi, tıp, sanat, aklınıza gelebilecek her türlü alanda bu ülkenin nitelikli insanlara ihtiyacı var. Ancak bu insanlar birer birer başka ülkelerin yolunu tutuyorlar. Neden mi?
- Adalete güven yitirildi, adalete güven olmayan bir ortamda insanlar bulunmak istemez.
- Liyakat yok oldu, torpil olmadan hiçbir iş halledilemez hale geldi.
- Üretime yönelik yatırımlar olmaz ve fabrikalar kapanırsa elbette beyin göçü olur.
“Türkiye basın özgürlüğü sıralamasında dünyada 157. sırada”
Türkiye bu yıl dünya basın özgürlüğü sıralamasında Hindistan, Güney Afrika, Endonezya, Nijerya gibi ülkelerin ardından 157. sırada yer aldı. Şimdi iktidar Avrupa bizi kıskanıyor diyor ama görünen o ki pek çok konuda Afrika ülkelerinden de gerideyiz. Hal böyle iken Avrupa bizi niye kıskansın? Parmakla gösterilen bir ülke olduk diyorlar. Hakikaten de parmakla gösterilecek haldeyiz. Bazen kötü örneklerde parmakla gösterip ‘onun gibi olma' mesajı verilir. Nasıl olurda Türkiye gibi bir ülke eğitimde, basın özgürlüğünde alt sıralarda olur? Ne yazık ki bugün ülkemizde demokrasi, yalnızca seçim günü sandığa gidip oy vermeye indirgenmiş durumda. Yöneticilerin halkına hesap vermediği bir toplum refah toplumu olamaz. Çünkü hatalarını ve eksiklerini göremez. Bugün ne yazık ki medya bir baskı altındadır. Bazen zam haberini yabancı haber ajanslarından duyduğumuz oluyor. Şimdi bunlar varken Avrupa bizim neyimizi kıskansın? Eğitimde son sıralarda olmamızı mı? Basın özgürlüğünde Nijerya'nın gerisinde olmamızı mı?
“Bu coğrafyanın kaderi İslam ülkelerinin bir araya gelmesiyle refaha kavuşabilir”
Son olarak dış politikada yaşanan bir takım gelişmelere de değinmek istiyorum. Türkiye'nin ev sahipliğindeki Suriye konulu dörtlü zirve, Almanya, Fransa ve Rusya'nın katılımıyla İstanbul'da icra edildi. Bu hususta daha önce defaatle kanaatimizi belirttik. Bir kere daha bu husustaki görüşlerimizi paylaşmak istiyorum. Biz dünyada ve coğrafyamızda barışı ve huzuru tesis edecek her türlü temasın yanındayız. Herkesle oturup görüşülmeli ve bütün insanlığın saadeti için çaba sarf edilmelidir. Fakat şunu da belirteyim ki bu coğrafyada bir takım emelleri ve projeleri olanlar ile barışın tesis edilmesi mümkün değildir. Ayrıca bu coğrafyanın asli unsurlarını bir kenara bırakıp kurtuluşu Paris, Moskova ve Berlin de araması akıllıca değildir. Bu coğrafyanın sorunlarını Tahran, Şam, Bağdat, Kahire, İslamabad, Ankara bir araya gelerek çözebilir. İbn'i Haldun'un dediği gibi “Coğrafya Kaderdir.” Bu coğrafyanın kaderi ise İslam ülkelerinin bir araya gelmesiyle ancak refaha kavuşabilir. Her zaman olduğu gibi biz bu uyarılarımızı bir kardeşlik vazifesi olarak yapıyoruz. Şüphesiz ki güç ve kudret sahibi Cenabı Allah'tır. Allah ülkemizin milletimizin ve İslam âleminin yardımcısı olsun.”