TUNÇ'TAN 'DEZENFORMASYON YASASI' AÇIKLAMASI
Kamuoyunda 'Dezenformasyon Yasası' olarak bilinen Basın Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifiyle ilgili değerlendirmelerde bulunan AK Parti Grup Başkanvekili ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç 'Getirilen düzenleme aslında basın özgürlüğünü kısıtlayan değil, bilakis basın özgürlüğünü daha da genişleten, bu özgürlüğü teminat altına alan ve internet haber sitelerini de Basın Kanuna dahil eden bir düzenleme. Bu teklifin seçimle bir ilgisi yok. Burada muhalefet konuyu çarpıtıyor ve dezenformasyon yapıyor' dedi.
“Teklifin seçimle bir ilgisi yok”
AK Parti Grup Başkanvekili ve Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç, TBMM Genel Kurulunda görüşülen ve kamuoyunda “Dezenformasyon Yasası” olarak bilinen Basın Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifiyle ilgili bir televizyon kanalına açıklamalarda bulundu. Teklifin 5. Yasama yılının son günlerinde Meclis Genel Kurulunun gündemine girdiğini ifade eden Grup Başkanvekili Tunç, “Uzun süredir üzerinde çalışılan bir kanun teklifiydi. Özellikle geçen yasama yılının son 6 ayında hep Meclisin gündeminde, taslak çalışmaları esnasında milletvekillerimizin sürekli üzerinde çalıştığı ve daha sonra kanun teklifine dönüştükten sonra Adalet Komisyonunda kabul edilen ve 5. Yasama yılının son günlerinde Meclis Genel Kurulunun gündemine giren bir kanun teklifiydi. Şuanda Basın Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik yapan kanun teklifi olarak gündemimizde. 14 maddesini görüştük. Geriye kalan maddelerini de bu hafta Meclisin çalışma günlerinde tamamlamayı planlıyoruz” dedi.
“İnternet haber siteleri resmi ilan alabilecek”
Teklifin çok önemli düzenlemeler içerdiğini ve bu düzenlemelerden en önemlisinin de internet haber siteleriyle ilgili düzenleme olduğunu belirten Yılmaz Tunç, şöyle devam etti:
“Çok önemli düzenlemeler içeriyor. Kamuoyunda özellikle muhalefetin kanun teklifiyle alakası olmayan bazı çarpıtmaları olduğunu da görüyoruz. Getirilen düzenleme aslında basın özgürlüğünü kısıtlayan değil, bilakis basın özgürlüğünü daha da genişleten, bu özgürlüğü teminat altına alan ve internet haber sitelerini de Basın Kanuna dahil eden bir düzenleme. İnternet haber siteleri de basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilecek ve internet haber sitelerinde çalışanlar basın kartı sahibi olabilecek, internet haber siteleri de diğer gazeteler gibi kamu ilanlarını alabilecekler.
“Sosyal medya yargı kararlarının uygulanmasında problemler var”
Bunun dışında internette işlenen suçların önlenmesine ilişkin bir kanunumuz vardı. Bu kanunda bazı boşluklar vardı. Özellikle sosyal medya şirketlerinin temsilci atamasıyla ilgili düzenlemeyi daha önceki yıllarda yapmıştık. Ancak gelinen süreçte uygulamada bazı eksikliklerin olduğunu görüyoruz. Sosyal medya çok geniş bir alan ve burada işlenen suçlar var. Sosyal medya yoluyla kişilik hakları ihlal edilen vatandaşlarımız var. Sosyal medya yoluyla özellikle özel hayatın gizliliğinin ihlal edildiği hususlar var. Devletin güvenliğine ilişkin bir takım işlenen suçlar var. Bu anlamda kişilerin özellikle kişisel hakkını koruyabilmek, vatandaşlarımızın doğru haber alabilme hakkını daha da garanti altına alabilmek için sosyal medyayı kısıtlama değil, sosyal medyada ya da internet yoluyla bir suç işlendiğinde bu suçla ilgili yargının bir soruşturma başlatması durumunda soysal medya şirketine yargının kararları ulaştığında bunun uygulamasında problemler var.
Soysal medya temsilcilerinde Türk vatandaşı olma zorunluluğu
Bazı soysal medya paylaşımında bulanlar, bunu genellikle kimliklerini gizleyerek yapıyorlar. Kimliklerin gizlenmedi durumunda da vatandaşlarımız kişilik hakları zedelenen, özellikle milli güvenliğe aykırı, terör propagandasına yönelik paylaşımlar bulunulduğunda o gizli kimliğin soruşturulabilmesi, o paylaşımı yapanın ortaya çıkarılabilmesi adına yargının yazışmaları oluyor. Sosyal medya şirketlerinin temsilcilerine bu yazışmalar gittiğinde de maalesef “Türk yargısını biz dikkate almıyoruz” şeklinde bir uygulamanın söz konusu olduğunu görüyoruz. Burada da yine kişi güvenliği, kişilik hakları açısından, milli güvenlik, genel sağlığın korunması açısından getirdiğimiz düzenlemeyle sosyal medya şirketlerinin belirledikleri temsilcilerin gerçek kişi olması halinde bunun mutlaka Türk vatandaşı olma zorunluluğu getiriyoruz. Yine Türkiye'de kurulan bir sermaye şirketi olması ve bunun da şubesi olması lazım. Yabancı bir şirket olduğunda bu uygulamada çok büyük eksikliklere neden oluyor. Bu açığı kapatmak üzere bir düzenleme söz konusu.”
“Türk Ceza Kanunumuza yeni bir suç tipi ekleniyor”
Kamuoyunda çok tartışılan 29. Maddeyle ilgili de Yılmaz Tunç şunları söyledi:
“29. Madde dediğimiz madde tabi çok tartışılıyor. Aslında 50'ye yakın maddeden oluşan bir kanun teklifi. Özellikle internet haber sitelerinin Basın Kanununa alınması ve çalışanlarına basın kartı verilmesi ve internet haber sitelerinin yasal bir statüye kavuşması ve internette işlenen suçlar bakımından bu suçların önlenmesiyle ilgili tedbirlerin alınmasıyla alakalı diğer maddeler üzerinde çok durulmuyor. 217 A maddesi teklifin 29. Maddesinde. Türk Ceza Kanunumuza yeni bir suç tipi ekleniyor.
“1 ile 3 yıl arasında hapis cezasıyla cezalandırılacak”
Türk Ceza Kanunda “Kamu barışını bozmaya yönelik suçlar” bölümü var. “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik” gibi birçok maddeler var. Şimdi bunlara ilaveten 217 A şeklinde “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçu ekleniyor. Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçunun oluşabilmesi için bir takım unsurlar oluşması gerekiyor. Kişinin öncelikle halkı sırf korku, panik ve endişeye sevk etme amacı olacak. Bu amaçla ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni, genel sağlığına yönelik doğru olmayan gerçek dışı bir bilgiyi alenen yayacak. Yani iki kişinin karşılıklı yazışması şeklinde değil de bunu tüm herkesin görebileceği bir ortamda yayması gerekiyor. Bu sosyal medyada, gazetelerde, görsel medyada olabilir. Bunun dışında gerçek olmayan bilgiyi alenen yayan kimse 1 ile 3 yıl arasında hapis cezasıyla cezalandırılacak. Yani bir kere halkı korku, panik, endişeye sevk etme gayesi olacak, kamu barışını bozmaya elverişli olacak. Bu unsurlar hep birlikte gerçekleştiğinde bunu gerçekleştiren kişi 1 ile 3 yıl arasında hapis cezasıyla cezalandırılacak. Kişi kimliğini gizleyerek bunu yapıyorsa ya da örgüt kapsamında bunu gerçekleştiriyorsa bu durumda da ceza yarı oranında arttırılabilecek.
“Elbette konu yargının konusu olacak”
Buna karar verecek olan elbette ki yargı. Nasıl halkı kin ve nefrete tahrik suçunda kişinin hareketi, işlediği fiil bu suçun unsurlarını oluşturuyor mu oluşturmuyor mu diye buna yargı karar veriyorsa bu da yargının uygulamalarıyla netleşecek olan bir durum. Tabi ki kanun teklifimiz unsurları ortaya kokuyor, bu unsurlar gereğince kamu barışını bozmaya elverişli bir durum söz konusu olduğunda elbette konu yargının konusu olacak.
“Muhalefet dezenformasyon yapıyor”
Bu teklifin seçimle bir ilgisi yok. Geçen yıl gündeme gelen, hatta geçen yıl Eylül ayından itibaren taslak çalışmaları devam eden bir husustan bahsediyoruz. Burada muhalefet konuyu çarpıtıyor. Kürsüye çıkan herkes “Sosyal medyayı kapatacaksınız. Bir tweet attığı için herkes hapse girecek” şeklinde dezenformasyon yapıyor. Burada bir tweet attığı için kimse cezalandırılmayacak ya da soruşturma konusu olmayacak. Attığınız tweetin içeriğinde ne var buna bakılacak. Eğer attığınız tweette devletin, ülkenin iç ve dış güvenliğine yönelik gerçek olmayan bir bilgiyi yazıyorsanız ve bunu paylaşıyorsanız bu yargının konusu olacak. Aynı zamanda bu kamu barışını bozmaya elverişli olacak. Attığınız tweette kişinin özel hayatına saldırıda bulunursanız, hakaret ederseniz, kişilik haklarını ihlal edecek bir paylaşımda bulunursanız buna sadace tweet gözüyle mi bakmak gerekir.
“Sosyal medyanın burada engellenmesi söz konusu değil”
Gerçek hayatta suç olan bir husus sosyal medyada da işlenmişse suç olmalıdır. Hatta sosyal medyada işlendiğinde alenen işleniyor. Alenen işlendiğinde de ağırlaştırılmış sebep söz konusu oluyor. Genel sağlığı etkileyecek, milli güvenliği etkileyecek, kamu düzenini bozmaya yönelik paylaşımlarda bulunulduğunda bu tweette sadece tweet gözüyle bakmak mümkün mü? Değil, dolayısıyla muhalefetin burada bir çarpıtması söz konusu. Sosyal medyanın burada engellenmesi söz konusu değil. İnternette özelikle çocuk istismarı, çocukların korunması, çocuklar için ayrıştırıcı hizmet yükümlülüğü… Tüm bunlar bizim şuanda karşı karşıya kaldığımız problemler.
“Sosyal medya şirketinin kapatılması söz konusu değil”
Türk yargısını tanımayan bir sosyal medya şirketine yaptırım uygulanmasın mı? Muhalefet bunu mu söylüyor? Almanya, Fransa bunu uyguluyor. Burada sosyal medya şirketinin kapatılması söz konusu değil. Biz diyoruz ki “İnternet ve sosyal medya yoluyla bir suç işlendiğinde Türk yargısının yazışmalarını dikkate almak zorundasın. Mahkeme kararlarına uymak durumundasın.” Bu mahkeme kararlarına itiraz etmesi de söz konusu. Yani yargı yolları açık. Muhalefet partilerinin kürsüden konuşanlarına bakıyoruz avukatları aracılığıyla özellikle kişilik haklarını ihlal edildiği gerekçesiyle her birine davalar açıyor.
“Basın özgürlüğünün genişletilmesiyle ilgili çok sayıda düzenleme yaptık”
Demokratik hukuk devletinde özellikle basın özgürlüğü esastır. Kanaat özgürlüğü esastır. Basın özgürlüğünün genişletilmesiyle ilgili çok sayıda düzenleme yaptık. AK Parti'den önce basın araçları suç işlendiği gerekçesiyle müsadere edilebiliyordu. Biz bunu ortadan kaldırdık. Eleştiri amacıyla yapılan açıklamalar, haber verme sınırı aşmayan açıklamaların suç oluşturmayacağına yönelik hem Türk Ceza Kanunumuzda hem de diğer kanunlarımızda biz düzenlemeler yaptık. Meclis Genel Kurulunda görüşülen Basın Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Teklifi 50'ye yakın madde tamamen basın özgürlüğünü teminat altına alan ve bu özgürlüğün kapsamına internet haber sitelerini de dahil eden, 217 A ile halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçu da eklenerek kanunumuzda bu boşluk doldurulmuş oluyor.”