Tunç, AYM kararını değerlendirdi
AK Parti Bartın Milletvekili ve TBMM Adalet Komisyonu Başkanvekili Yılmaz Tunç, PKK terör örgütüne karşı mücadelede Türkiye Cumhuriyeti Devletini katliam yapmakla suçlayan, terör örgütüne karşı tek bir laf söylemeyip, devleti suçlu, teröristi masum göstererek terörün propagandasını yapan sözde 'Barış Bildirisi'ni ifade özgürlüğü kapsamında değerlendiren Anayasa Mahkemesi kararını 'A haber Gece Ajansı' programına değerlendirerek, kararın hatalı olduğu ifade etti.
“Bu akademisyenlerden PKK terör örgütünü kınanması beklenirdi”
AK Parti Bartın Milletvekili ve TBMM Adalet Komisyonu Başkanvekili Yılmaz Tunç, PKK terör örgütüne karşı mücadelede Türkiye Cumhuriyeti Devletini katliam yapmakla suçlayan, terör örgütüne karşı tek bir laf söylemeyip, devleti suçlu, teröristi masum göstererek terörün propagandasını yapan sözde ‘Barış Bildirisi'ni ifade özgürlüğü kapsamında değerlendiren Anayasa Mahkemesi kararını ‘A haber Gece Ajansı' programına değerlendirerek, kararın hatalı olduğu ifade etti. Tunç, “Anayasa Mahkemesi'nin kararını hatalı bir karar olarak görüyoruz. Özellikle 2016 tarihinde hendek terörü olayları sırasında terörle mücadele devam ederken bir grup akademisyenin “Bu suça ortak olmayacağız” başlığıyla yayınladığı bildiri aslında ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmeyecek bir bildiri. Yani bildiri incelendiğinde her satırında devleti suçlayan ve orada terör örgütünü masum gösteren, sanki devletin kendi halkının üzerine ağır silahlarla gittiği, yaşam hakkını ihlal ettiği, kendi halkına katliam yapıyormuş gibi sunan ancak; terör örgütlerine tek bir laf etmeyen ve burada devletin halkının yaşam hakkını korumak için çaba gösteren, terörle mücadele eden güvenlik güçlerimizi suçlayan bir bildiriyle karşı karşıya kalmıştık. Ve Terör olaylarında hendek terörü çukur terörü dediğimiz terör olaylarında 793 şehit vermiştik. Bu bildirinin başlığı bu suça ortak olmayacağı şeklinde yani burada devletin suç işlediği şeklinde bir imada bulunuyordu. Özellikle Sur'da, Silvan'da, Nusaybin'de, Cizre'de, Silopi'de o dönemde hatırlayacak olursak, uzun günler sürdü hatta haftalarca sürdü. Ve oradaki mücadele neydi? Vatandaşlarımız huzursuz eden 40 yıldır bizi sıkıntıya sokan PKK terör örgütünden oraları temizlenmesiydi. Mücadele bu iken bu akademisyenler maalesef sanki bu mücadele bu şekilde değilmiş! Devlet orada bir katliam yapıyormuş! İzlenimi uyandırmaya çalıştılar. Bu bir ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemez!” dedi.
“Şiddeti meşru gösteren açıklamalar ifade özgürlüğün kapsamında olamaz!”
Şiddeti meşru gösteren açıklamaların ifade özgürlüğün kapsamında olamayacağını kaydeden Yılmaz Tunç şöyle devam etti:
“Bu konu ile ilgili akademisyenler hakkında yerel mahkemelerde davalar açıldı. Kararı çıkanlar oldu. Yargılaması devam edenler var. Bir kere ifade özgürlüğünün sınırları var. Sınırları Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10. maddesinde bellidir. Yine Anayasamızın 26. Maddesinde benzer ifadelerle ifade özgürlüğünün sınırlarını çizer. Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesinin 19. maddesi de ifade özgürlüğünün sınırlarını çizmektedir. Yani cebir ve şiddeti öven açıklamalar hiçbir zaman ifade özgürlüğü kapsamında olamaz! Şiddeti meşru gösteren açıklamalar ifade özgürlüğün kapsamında olamaz! Bu bildiride şiddet uygulayan terör örgütlerine karşı devletin mücadelesi vardır. Bu akademisyenlerin terörü kınaması gerekirken, terör örgütü ile devletin yapmış olduğu mücadeleyi sanki bir savaş çıkmış gibi ifade etmesi ve bu bildiriye bu akademisyenlerin imza atmış olması ifade özgürlüğü kapsamında kesinlikle değerlendirilemez.
“Anayasa Mahkemesi karar veremez”
Anaya Mahkemesine bireysel başvuru hakkına ulaşabilmek için öncelikle kanun yollarının tüketilmesi gerekir. Burada Anayasa Mahkemesi'nin verdiği kararla sanki bir temyiz mahkemesi yerine geçen bir durum söz konusu olmuştur. Diyen Milletvekili Tunç, “Burada bir suç unsuru olup olmadığını, maddi nitelendirmeyi yapacak olan ceza mahkemeleridir. Bunu da denetleyecek olan Yargıtay'ın ilgili ceza dairesidir. Bu bildirideki ifadelerin suç kapsamında olup olmayacağına Anayasa Mahkemesi karar veremez. Çünkü Anayasa Mahkemesi ceza yargıçlarından oluşan bir mahkeme değildir. İçerisinde hukukçu olmayanlarda var. Hakim kökenlilerde var. Akademisyenlerin imzaladığı bu bildirini suç teşkil edip etmediğini hukuk mahkemeleri ceza yargılaması belirleyecektir. Yanlış bir karar olmuştur.”