Saadet Partisi'nden 'Çiftçiye Destek Ol' Mitingi
Saadet Partisi Genel Merkezi, 81 ilde aynı saatte 'Toprağa Sahip Çık Çiftçiye Destek Ol' mitingi düzenledi. Saadet Partisi Bartın İl Başkanlığı'nca da Hükümet Caddesi'nde miting düzenlenirken İl Başkanlığı adına açıklama yapan İl Başkan Yardımcısı Selami Ünsal, 'Türkiye'nin bereketli topraklarında alın teri döken çiftçi, göz göre göre iflasa sürüklenmiştir. Gece gündüz çalışıp maliyetin altında ürün satan çiftçiler, bu hükümetin tarım politikalarının kurbanı olmuştur. Bu iktidar, yaptığı tüm uygulamalarla üreticiyi çiftçiyi yok saymış, onları kendi toprağında adeta köle yapmıştır.' dedi.
“Çiftçiler, hükümetin tarım politikalarının kurbanı oldu”
Nilay Meryem ÇÖMLEK
Saadet Partisi Genel Merkezi 81 ilde aynı saatte “Toprağa Sahip Çık Çiftçiye Destek Ol” mitingi düzenledi.
Bartın'da da dün Hükümet Caddesi'nde Saadet Partisi il ve ilçe örgütleri tarafından düzenlenen “Toprağa Sahip Çık Çiftçiye Destek Ol” mitingine İl Başkanı Mücahit Mekeç, Yönetim Kurulu Üyeleri ile partililer katıldı.
Saadet Partisi Bartın İl Başkanı Mücahit Mekeç, katılımcıları selamlayarak konuşmasına başlarken basın açıklamasını Saadet Partisi İl Başkan Yardımcısı Veteriner Hekim Selami Ünsal, yaptı.
Hükümetin, tarım politikalarıyla yalnızca çiftçiyi değil, Türkiye'nin gıda güvenliğini de tehlikeye attığını ve tarımsal üretimi çöküşe sürüklediğini belirten Ünsal, Saadet Partisi iktidarında Tarım Bakanına ve vicdan sahibi tüm Bakanlık Bürokrasisine çağrıda bulundu.
“Saadetin sesine kulak verin” diyerek tarımı ayaklandıracak ve üretimi destekleyecek çözüm önerilerini de sıralayan Ünsal, saydıkları çözüm önerilerinin hepsini Saadet iktidarında yapacaklarını ve çiftçiyle ele ele müreffeh bir geleceğe yürüyeceklerinin altını çizerek şunları kaydetti:
“Çiftçi, göz göre göre iflasa sürüklendi”
“Bugün çiftçimizin yanında olmak, çiftçiye yapılan zulmü kamuoyuyla paylaşmak üzere bir araya geldik. Öncelikle, buradan tüm çiftçilerimizi selamlıyor, davalarının davamız olduğunu beyan etmek istiyorum.
2024, Türkiye tarımı için bir ‘felaket yılı' olarak tarihe geçmiştir. Yanlış tarım politikaları, yüksek maliyetler ve ürünlerin değersizleştirilmesi, ülke genelindeki çiftçileri krize sürüklemiştir. Üretici, yüksek maliyetler ve düşük alım fiyatları arasında sıkışmış, emeği hiçe sayılmıştır. Bu hükümet, tarım politikalarıyla yalnızca çiftçiyi değil, Türkiye'nin gıda güvenliğini de tehlikeye atmış ve tarımsal üretimi çöküşe sürüklemiştir.
Bugün çiftçimizin bankalara ve kredi kuruluşlarına olan borcu 1 trilyon TL'ye ulaşmıştır. Biz, faiz batağına saplanmış ve traktörleri haczedilmiş çiftçileri izliyoruz bu memlekette. Mazot, gübre ve tarım ilaçlarındaki fahiş fiyat artışları üreticiyi boğmuş, girdi maliyetlerini karşılayamayan çiftçi toprağından vazgeçme noktasına gelmiştir.
Türkiye'nin bereketli topraklarında alın teri döken çiftçi, göz göre göre iflasa sürüklenmiştir. Gece gündüz çalışıp maliyetin altında ürün satan çiftçiler, bu hükümetin tarım politikalarının kurbanı olmuştur.
“Çiftçi perişan tüketici de perişan”
Tarım Bakanlığı'nın bir sloganı var: ‘Sen üret, yeter!' Çiftçilerimiz de bu ülkenin bakanlığına güvenerek sabırla üretime devam ettiler. Fakat sonuç hüsran oldu! Ürettiler ama kendilerine bile yetmedi!
Çiftçi perişan tüketici de perişan. Bugün tarladan bedavaya alınan bir ürün, işçilik, nakliye, ve ambalaj gibi temel maliyetlerle hiç bir aracı olmadan iç piyasada daha soframıza gelmeden en az 10 TL'ye yükselmektedir.
Tarladan çıkan ürün, maliyetlerle birlikte uçuk rakamlara ulaşırken, halk mutfak masraflarını karşılayamaz duruma gelmiştir. Bu millet ne yiyecek! Çocuğuna ne yedirecek.
“Tarım ve hayvancılığa bir darbe daha”
Hükümet bir yandan da, yüksek enflasyonla mücadele bahanesiyle, elini uzatabildiği sektörlere baskı yapıyor. ‘Süt' de bundan payını aldı.
Ulusal Süt Konseyi aracılığıyla çiğ süt tavsiye fiyatlarını dayatan hükümet, süt üreticisini ineklerini kestirip sektörden çıkmaya zorluyor.
Bu sayede ilk aşamada kırmızı et arzını artırarak fiyatları frenlemiş, ancak uzun vadede süt ve et üretiminde büyük bir krizin kapısını açmıştır.
Hayvan sayısındaki azalmanın doğal sonucu olan fiyat artışları, sektöre yeni üreticiler kazandırmak yerine hükümetin ithalat kozunu oynamasıyla sonuçlanmıştır.
‘Paramız var ki ithal ediyoruz' diyen hükümet, yerli üreticiye destek vermek yerine yabancı çiftçiye dolar aktarmayı tercih etmiş, yerli üreticiyi yok sayarak tarım ve hayvancılığa bir darbe daha vurmuştur.
“Birer şov olduğunun farkındayız”
Kimse kusura bakmasın. Biz bu Tarım Bakanlığını Fransa'dan yaptığı devasa ithalat ve aldığı şövalye madalyasından tanırız.
Fransa'dan madalya değil, çiftçiden hayır duası almalıydınız. Ama çiftçiden sadece beddua aldınız.
Çok temel bir ilke vardır. Eğer sütü çözemezseniz, besilik materyali sorununu da çözemezsiniz. Damızlık ihtiyacını karşılayamaz, kırmızı et arzını sürdürülebilir kılamazsınız.
Bu basit gerçeği anlamayanlar, kırsalı tamamen boşaltmış, yabancı hayvancının cebini de doldurmuştur.
Bizler, Tarım Bakanlığının salonlarında, süslü ve ışıklı programlarda açıklanan tüm destek paketlerinin birer şov olduğunun farkındayız.
“Nerede süslü destek vaatleri?”
AK Parti, 2006 yılında kendi hazırladığı Tarım Kanununda tarımsal desteklerin Gayrisafi Milli Hasıla'nın yüzde 1'inden az olamayacağını açıkça yazdı. Bu maddeyi kendisi koydu.
Fakat 22 yıldır hiçbir kanuna, kurala, nizama uymadıkları gibi bu kanuna da uymadılar.
2006'da tarıma ayrılan pay Gayrisafi Milli Hasıla'nın yüzde 0,60'ı iken, bu oran 2023'te yüzde 0,25'e, 2024 yılı için ise yüzde 0,22'ye kadar düşmüştür.
2025'te ise yüzde 0,20'lerin altına düşecek. Soruyoruz nerede bu yüzde 1? Nerede süslü destek vaatleri? Elbette yanan yine çiftçi! Emeği zayi olan yine çiftçi! İcralık olan yine çiftçi!
“Üreticinin alın teri gasp ediliyor”
Tam bu saatlerde Türkiye Büyük Millet Meclisinde Tarım Bakanlığı bütçesi görüşülüyor. Yani çiftçimize verecekleri desteği tartışıyorlar. Ama yıllardır olduğu gibi, yine sadece sözde kalan desteklerle, üreticinin alın teri gasp ediliyor.
“Saadetin sesine kulak verin”
Buradan siz değerli basın mensupları vesilesiyle başta Milletvekillerimiz olmak üzere Tarım Bakanına ve vicdan sahibi tüm Bakanlık Bürokrasisine sesleniyoruz:
Çare basit! Çözüm var! Saadetin sesine kulak verin!
Öncelikle derhal Tarım Kanunu'nu uygulayın ve tarımsal desteği 135 milyar TL'den, 600 milyar TL'ye çıkartın. Göreceksiniz o zaman ne icralık çiftçi kalır, ne haczedilen traktör kalır!
Her ürün için hasat öncesinde minimum fiyat garantisi verilsin. Çiftçi, ürününü zarar etmeden satabilsin.
Çiftçilere faizsiz finansman sağlayın, mevcut borçları en az 2 yıl süreyle faizsiz olarak erteleyin. O zaman nasıl bolluk bereket olduğunu göreceksiniz.
Et ve sütte dışa bağımlılığı bitirmek için önce zincirin en önemli halkası olan süt üreticisini koruyun. Küçük aile işletmelerine destek sağlayın, süt fiyatını 1 litre süte 1.5 kg süt yemi karşılığında sabitleyin.
“‘Açlığın ve Sefaletin' hikayesi”
Simsarları koruyan değil, üreticiyi ve tüketiciyi koruyacak yeni bir hal yasası hayata geçirin.
Topyekûn, yerli ve milli Tarım Reformu için harekete geçin. Sizin sisteminiz artık yürümüyor.
Bu iktidar, yaptığı tüm uygulamalarla; üreticiyi çiftçiyi yok saymış, onları kendi toprağında adeta köle yapmıştır.
Bu uygulamalar sadece çiftçi değil, bir milleti gıda krizine sürüklemiştir.
Bu milletin çiftçisi, tarihin hiçbir döneminde bu kadar yalnız, bu kadar sahipsiz bırakılmamıştı.
Bu hikaye ‘Adaletin ve Kalkınmanın' değil ‘Açlığın ve Sefaletin' hikayesidir.
“Saadet Partisi, bu hesabı mutlaka soracak”
Bu ülkenin çiftçisi, toprağıyla yeniden barışacak, kendi ürettiğini kendi halkına sunacak.
Milli Görüş'ün tek temsilcisi olan Saadet Partisi milletimizin alın terini çalanların ellerini yakasından bırakmayacaktır.
Türkiye'nin bereketli toprakları rantçıların eline teslim edilmeyecek, üretim yeniden canlanacak.
Bu zulüm sona erecek ve Saadet Partisi, bu hesabı mutlaka soracaktır.
Son olarak, bu saydığımız çözüm önerilerini eğer AK Parti yapmıyorsa, inşallah Saadet iktidarında biz hepsini yapacak, çiftçimizle ele ele müreffeh bir geleceğe yürüyeceğiz.”