Karakaş, Tunç'a Mehmet Rıfat Efendi yurduyla ilgili iddiaları sordu

80 milyon TL'ye mal olduğu söylenen 3000 kişilik Mehmet Rıfat Efendi Yurduyla ilgili iddiaları gündeme getiren CHP İl Başkanı Selim Karakaş, AK Parti Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç'a '80 milyon liraya mal olan Mehmet Rıfat Efendi Yurdu'nu 160 Milyon TL ye devletin satın aldığı doğru mu? Değilse gerçek rakamlar nedir?' diye sordu. Başkan Karakaş, bir sürücü kursunun açılışında Milletvekili Tunç'la arasında yaşanan 'Haddini bil' polemiğiyle ilgili ise açıklamada bulunarak'Onun bize had bildirecek hali yok' ifadesinde bulundu.

CHP İl Başkanı Selim Karakaş, ülke ve il gündemiyle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Parti binasında yapılan açıklamada Başkan Karakaş ilk olarak ülke genelinde yaşanan ekonomik sıkıntıları ve artan fiyat artışlarını gündeme getirdi. Şuanda Türkiye'de derin bir yoksulluk yaşandığını ifade eden Selim Karakaş, “Sözlerime Genel başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu'nun dün gerçekleştirdiği “Milletin Sesi” Mersin mitingi ile başlamak istiyorum. Genel başkanımızın konuşması öncesi söz alarak konuşan limonu dalında kalan ve ürettiği ürünü para etmeyen, gübre, zirai ilaç, mazot fiyatların çok artması karşında çaresiz kaldıklarını söyleyen çiftçilerimizi, üniversite mezunu işsiz bir genç kızımızla, atanamayan öğretmen kardeşimizi ve çocuğuna bez mama alamadığını ifade eden bir esnaf yurttaşımızı yani milletin sesini içimiz burkularak dinledik. Zenginin daha zengin yoksulun daha yoksul olduğu bu saray düzenine artık milletin dur deme zamanı artık gelmiştir. Derin yoksulluk bunlarla da bitmiyor” dedi.

“Üreten kesim, her geçen gün derinleşen yoksulluk denizi içinde yaşam mücadelesi veriyor”

Türkiye'de çalışıp üreten her kesimin her geçen gün derinleşen yoksulluk denizi içinde yaşam mücadelesi verdiğini kaydeden Selim Karakaş sözlerine şöyle devam etti:

“Milyonlarca asgari ücretli, memur, çiftçi, köylü, emekli, emeklilikte yaşa takılanlar, taşeron işçiler, atanamayan öğretmenler, üniversite öğrencileri, sağlık çalışanları yani toplumun bütün çalışan üreten kesimleri her geçen gün derinleşen yoksulluk denizi içinde yaşam mücadelesi veriyor. Alanlarda geçinemiyoruz diye feryat ederek seslerini duyurmaya çalışıyorlar. 20 yıl önce 3 Y ile yani YOKSULLUKLA, YOLSUZLUKLA ve YASAKLARLA mücadele edeceğiz diye iktidara gelen AKP'nin ve onun oluşturduğu saray hükümetinin ülkemizi getirdiği son durum bu.

“Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bir devlet kurumuna giderken kurumun demir kapıları kapandı”

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez milletvekilleri bir devlet kurumuna TÜİK'e giderken kurumun demir kapıları kapandı. Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı ve milletvekillerinin önlerine duvar ördüler. Bırakın yasakları kaldırmayı sarayın talimatıyla devlet kurumuna girmeyi bile yasakladılar. Televizyonları başında izleyenler bütün Türkiye ve bütün dünya vesayetin ne olduğunu gördü. Saray vesayetini gördü. Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) temel görevi, ülkenin ihtiyaç duyduğu alanlarda, veri ve bilgilerin, derlenmesini, gerekli istatistiklerin üretilmesini, yayımlanmasını ve dağıtımını yapmaktır. TÜİK bireylerden, hanelerden, işyerlerinden araştırmalar ve sayımlar yoluyla veri toplar.

“Gerçek enflasyon ekonomistlere göre yüzde 58 olarak ifade edilmektedir”

Memur maaşları, emekli maaşları, asgari ücret, yani milyonlarca kişinin aylık ücretleri TÜİK rakamları üzerinden tespit edilen enflasyon oranlarına göre belirlenir. TÜİK rakamlarına göre Kasım ayı yıllık enflasyon yüzde 21,31 olarak belirlenmiştir. Oysa gerçek enflasyon ekonomistlere göre yüzde 58 olarak ifade edilmektedir. Enflasyonu düşük rakamlar üzerinden belirlemeye çalışıyorlar; zira buna göre 2022 yılındaki memur maaşları, emekli maaşları, asgari ücret, yani milyonlarca kişinin aylık ücretleri belirlenecek. Bir ay önce dolar 9,70 TL den işlem görürken bugün 13,70 TL. Türk lirası dolar karşısında bugünden yüzde 42 değer kaybetmiş durumda ama TÜİK'e göre enflasyon yüzde 21 cebimizdeki paraya mı inanalım? TÜİK in açıklamasına mı?

“Türkiye yönetilmiyor, Türkiye savruluyor”

Değerli basın emekçileri, üzülerek ifade etmek istiyorum ki Türkiye Yönetilmiyor, Türkiye Savruluyor. TMO tarafından 2021 yılında çiftçimizden 2.200 TL ye alınan buğday 4.900TL ye yurt dışından ithal ediliyor. Aynı şekilde çiftçimizden 1.750 TL ye alınan arpa 4.200 TL ye yurt dışından ithal ediliyor. Para kazanamayan ürününü zararına TMO ya veren çiftçimize yazık değil mi ? Temel gıdamız ekmeği yanlış üretim ve tarım politikaları yüzünden yerine göre 2,5 – 3 TL ye almak zorunda bırakılan asgati ücretliye, emekliye, memura yazık değil mi? Bu düzen böyle giderse korkarım önümüzdeki aylarda ekmeği 5-6 liradan satın almaya başlarız, tabii satın alacak buğday bulabilirsek.

“Merkez Bankasındaki birikimler bir avuç tefeciye, Londra'daki tefecilere peşkeş çekiliyor”

Ülkemizde yoksulluk gittikçe artarken bir avuç yandaş müteahhit gününü gün ediyor. 3-5 yerden maaş alan saray bürokratları halinden memnun. Türkiye'nin Cumhuriyet tarihi boyunca elde ettiği bütün kazanımlar bizlerin Merkez Bankasındaki birikimler bir avuç tefeciye, Londra'daki tefecilere peşkeş çekiliyor. Saray hükümeti ise bir dönem FETÖ'nün darbe finansörü dedikleri Birleşik Arap Emirlikleri emirini sırf bu iktidarın yandaşlarının işlemiş oldukları suçlar la ilgili iddialarda bulunan bir suç örgütü liderinin sesini kesmek için turkuaz rengi halılar üzerinde devlet töreni ile karşılıyor. Hem de ne zaman yapılacağı belli olmayan 10 milyar dolarlık yatırım için. İşte bu yüzden soruyoruz 128 milyar nerede diye. Madem yüksek döviz kuru ihracatı artırıp ekonomiyi zıplatacaktı, neden doları 6 TL civarında tutmak için 128 milyar doları el altından sattınız ? Bugün 13,70 olan dolar sayesinde kimlerin servetine servet kattınız? Size inanıp 100 dolar bozduranı bedava tıraş eden berberin ne günahı vardı? Dişinden tırnağından biriktirdiği 100 doları bozduran emekli yurttaşın ne günahı vardı ?

“Mehmet Rıfat Efendi Yurdu devlet tarafından 160 milyon liraya satın alınarak kamulaştırılmış”

Aslında ülke bu haldeyken Bartın'da hiç farklı değil. Yoksulluk ve yolsuzluk almış başını gidiyor. Bu arada AKP milletvekili Yılmaz Tunç sosyal medya hesaplarından “Kıskanmamak mümkün değil her şey gençlerimiz için “ diyerek 3000 kişilik Mehmet Rıfat Efendi Yurdunun fotoğraflarını paylaşıyor. Şimdi buradan kendisine sormak istiyorum. Mehmet Rıfat Efendi Yurdu bir müteahhit firma tarafından devlete uzun süreli olarak kiralanmak amacı ile yaptırıldı. Duyumlarımıza 80 Milyon Türk Lirasına mal olmuş. Daha sonra nedendir bilinmez aynı yurt devlet tarafından 160 milyon liraya satın alınarak kamulaştırılmış ve 3000 kişilik bir yurt parası yani 80 milyon TL yapımcı müteahhit firmaya kazandırılmış.

İşte Mehmet Rıfat Efendi Yurdu'yla ilgili Yılmaz Tunç'a sorulan sorular

Milletvekili Sayın Yılmaz Tunç'un ve Devletin yetkili kurumlarının açıklaması gereken sorular

*Yukarıda belirttiğimiz duyumlarımız doğru mu? Değilse gerçek rakamlar nedir?

*80 milyon liraya mal olan Mehmet Rıfat Efendi Yurdu'nu 160 Milyon TL ye devletin satın aldığı doğru mu?

*Devletin iki adet 3000 kişilik yurt alacak parası vardı ise 80 milyona mal olan bir yurdu 160 milyon TL ye kimden, neden ve hangi gerekçe ile satın aldınız ? Oysa ki aynı tarihte bu yurdu devlet yapmış olsaydı 80 milyona mal etmiş olacaktı ve devletin yani Türk halkının cebinden fazladan 80 milyon TL çıkmayacaktı.

*Bu müteahhit firma kimlerindir. Eski yada mevcut AKP milletvekillerinden birinin yada akrabalarının mıdır ?

*Bu kamulaştırma işlemi ne zaman ve hangi kriterler baz alınarak sessiz, sedasız el altından gerçekleştirilmiştir ?

*Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu yatırımları yapmaktan aciz mi? Yoksa yandaşlarınızı zengin etmenin farklı bir yöntemi mi ?

“Maliyetinin iki katı fiyatla yurt satın alırken kaynak var”

Yukarıda Bartın'dan verdiğimiz örnekte de görüldüğü gibi kamu kaynakları bir avuç yandaşa peşkeş çekilmeye devam ediyor. Geçtiğimiz ay taşımalı eğitimde sadece 6 TL ye ekmek arası marulla beslenmeye çalışan 450 öğrenci yedikleri gıdadan zehirlenerek hastanelerin acil servislerini kaldırıldı. KYK yurtlarında kalan binlerce üniversite öğrencisi devletin verdiği günde sadece 19 TL ye iki öğün karnını doyurmaya çalışıyor. Neden bu böyle diye sorduğumuzda kaynak yok cevabını alıyoruz. Yandaşa kaynak var. Maliyetinin iki katı fiyatla yurt satın alırken kaynak var. Milyonlarca asgari ücretli, memur, esnaf, çiftçi, köylü, emekli, emeklilikte yaşa takılanlar, taşeron işçiler, atanamayan öğretmenler, sağlık çalışanları, üniversite öğrencileri, taşımalı eğitimdeki öğrencilere gelince kaynak yok. Yoksula kaynak yok.

“İlk seçimde de bu saray düzenine son vererek tüm ülkeye baharı getireceğiz”

Değerli basın emekçileri, saygıdeğer Bartın'lılar bütün bu yaşananlara rağmen Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun Mersin mitinginde söylediği gibi bizim kitabımızda umutsuzluk yok. Dostlarımızla birlikte Milletimizle el ele Türkiye'yi içinde bulunduğu bu durumdan çekip çıkaracağız. Bunu hep birlikte önümüzdeki ilk seçimde başaracağız. 2019 İstanbul seçimlerinde güzel ülkemize baharı getireceğimizi ifade ettik ve baharı getirdik. İlk seçimde de bu saray düzenine son vererek tüm ülkeye baharı getireceğiz. Toplumun hiçbir kesimini ötekileştirmeden toplumu, kutuplaştırmadan, başka siyasi partilere oy veren yurttaşlarımızı ötekileştirmeden yürüttüğümüz siyaset anlayışını aynı şekilde sürdürmeye devam edeceğiz. Hiç kimsenin dini inançlar ve etnik kimlikler üzerinden toplumu kutuplaştırmasına fırsat vermeyeceğiz ve göz yummayacağız.

“Barolar Birliğindeki Metin Feyzioğlu iktidarı sona erdi”

Ayrıca dün yapılan Türkiye Barolar Birliği 36. Genel Kurulunda seçimleri kazanan Av. Erinç Sağkan ve Yönetim Kurulunu tebrik ediyor ve başarılarının devamını diliyorum. Bütün bu yaşananlar Türkiye'nin değiştiğinin göstergesi sarayın her türlü desteğine, yapılan yeni düzenlemelere seçim kazanmaya yönelik yapılan değişikliklere rağmen Barolar Birliğindeki Metin Feyzioğlu iktidarı sona erdi. AKP iktidarı ve küçük ortağı MHP kurmayları büyük bir dikkatle bütün bu gelişmeleri dikkatle izliyorlar. Ancak ne yaparlarsa yapsınlar Musa Eroğlu'nun türküsün de söylediği gibi “Aşağıdan Yukarıdan Yolun Sonu Görülüyor.” dostlarımızla ve milletimizle birlikte yapılacak ilk genel seçimlerde güzel ülkemize yazı getireceğiz. Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun Mersin mitinginde söylediği gibi “Gitti Gidiyor Tiran, Geliyor Gelmekte Olan” diyerek sözlerime son verirken tüm katılımcılara ve Bartın halkına sevgi ve saygılarımı sunuyorum.”

“Polemik Asım Kulak'ın başlatmasıyla başladı”

Gazetecilerin bir sürücü kursunun açılışında AK Parti Eski Bartın Milletvekili Asım Kulak ve AK Parti Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç'a Selim Karakaş arasında yaşanan gerginliği sorması üzerine ise Başkan Karakaş şu açıklamalarda bulundu:

“Bu AKP İktidarının bütün organlarının, Milletvekilleri, İl Başkanları kim derseniz deyin, ortalıkta bunların şak şakçılığını yapanların şöyle bir tarzı var; Size yakıştırmalarla, yapmadığınız işleri yapıyormuş gibi göstererek bir tavır sergiliyorlar. Bunu hakikaten yaşanmış gibi anlatıyorlar. Orada da aslında polemik Asım Kulak'ın başlatmasıyla başladı. Orada benim koluma girdi ve kulağıma dedi ki, “Başkan sizde buradan Mersin'e insan götürüyormuşsunuz.” Oradaki muhteşem kalabalığa taşındı bunlar demek için Bartın'da bir algı yaratmaya çalışıyorlar. Dedim ki “ Asım Bey biz manyak mıyız, bin kilometre buradan Mersin'e gidilir mi, yok öyle bir şey, ben buradayım” dedim. Bu biraz daha uzattı yok “şöyle dediler, burada böyle dediler” dedi. Dedim polemiğe gerek yok. “Dedikodularla bu iş olmaz, ben Bartın'dayım” dedim. “Yarın da burada olacağım” dedim. “Ben gitmezsem kimse, gitmez” dedim.

“Yılmaz Tunç polemiği siyaset üzerinden farklı bir noktaya çekmeye çalıştı”

Bunları söylerken Sayın Yılmaz Tunç devreye girdi. “Oraya HDP'liler de gidiyormuş, PKK'lılar da geliyormuş” diye polemiği siyaset üzerinden farklı bir noktaya çekmeye çalıştı. Ben de kendisine nezaket kuralları çerçevesi içinde “Buranın bunların konuşulacağı yer olmadığını, buraya açılışa geldiğimizi” ifade ettim. PKK deyince bende şafak attı. “Siz beni PKK ile aynı kefeye koyamazsınız ben buna müsaade etmem” dedim. “Önce ağzınızdan çıkanı kulağınız duysun” dedim. Öyle deyince bana dönüp “haddini bil” dedi. Bende “ben sana bildiririm haddini” dedim. Fazla da uzatmamak için oradan ayrıldım. Sonuç olarak olan bu.

“Onun bize had bildirecek hali yok”

Onun bize had bildirecek hali yok ama belki benim biraz daha sakin olmam gerekiyordu ama iş o noktaya geldiğinde, kendileri acaba bir tane PKK'lı gördü mü? Askerlik yaptı mı o? Ben Urfa'da askerlik yaptım, gördüm ben. Benim kardeşim de gördü. Terör ile mücadelenin ne olduğunu biz biliyoruz. O yüzden bunu bizim gibi bilenlere anlatmasın. Kendisi askerlik yapmış mı? Genel Başkanının çocukları askerlik yapmış mı, onu söylesin bize. Biz vatan görevimizi efendi gibi yaptık. Genel Başkanımın çocukları da yaptı. Dolayısıyla öyle bir kızgınlık sonrası biraz sert konuşmuş olabilirim kendisiyle.”

Bakmadan Geçme