Karakaş'Halkın olanı halka geri ödeyeceksiniz'
Haftalık değerlendirmesinde Türk Telekom'daki özelleştirmeyi gündemine alan CHP İl Başkanı Selim Karakaş, Türk Telekom'un Türkiye Varlık Fonu bünyesine alınıp, Sayıştay ve TBMM denetimi dışına çıkartılması planıyla vurgun ve kirli çamaşırların üstünün örtülerek, faturanın milletin sırtına yıkılacağını iddia etti. Başkan Karakaş, 'Türk Telekom soyulurken, içerisi boşaltılırken görevde olan, göz yuman kamu görevlileri hakkında yasal işlem yapılmalıdır. Kul hakkı yediniz, halkın olanı halka geri ödeyeceksiniz' dedi.
Haftalık olarak gerçekleştirdiği gündem değerlendirmelerine devam eden Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Bartın İl Başkanı Selim Karakaş, yine gündeminde tuttuğu konulara ilişkin çok çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Karakaş, haftalık değerlendirmesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın doktorları hedef alan “varsın gidiyorlarsa gitsinler” sözleri başta olmak üzere Türk Telekom'daki özelleştirmelere, yüzde 80'e varan maliyet artışlarıyla nedeniyle tıkanma noktasına gelen inşaat sektörünün sorunlarına ve sezon ortasında 13 hakemin görevlerinden azledilmesine tepki gösterirken iktidarı da eleştirdi.
Her zaman ortak aklın, bilimsel çözümlerin ve ülke gerçeklerinin yanında olduklarını belirten CHP'li Karakaş, Ülkemizin ve insanların refahından, mutluluğundan yana çözümler ürettiklerini ve önerdiklerini ifade ederken şimdi Cumhurbaşkanı kararlarıyla çözümlerinin uygulamaya konulduğunun da altını çizdi.
“Erdoğan'ın son hedefi doktorlar ve sağlık çalışanları oldu”
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla Külliye'de kadın muhtarlarla bir araya gelirken burada muhtarlara hitaben yaptığı konuşmada yurt dışına giden hekimleri eleştirerek “Varsın gidiyorlarsa gitsinler, bizler de üniversiteleri yeni bitiren doktorlarımızı buralarda istihdam eder buralarda yola devam ederiz” ifadelerini kullanmıştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu sözlerine tepki gösteren Karakaş, sağlıkta yaşanan sorunlara da dikkat çekerek, “Çiftçilere, sanatçılara tehdit ve hakaretler yağdıran Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın son hedefi doktorlar ve sağlık çalışanları oldu.
TBMM önünde ettiği yemini çiğnemekte hiçbir sakınca görmeyen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hedef aldığı doktorlar, ağır çalışma koşullarına, uğradıkları saldırılara ve şiddete, yoksulluk sınırının altında kalan ücretlere rağmen ettikleri Hipokrat yemininden bugüne kadar dönmediler. Sağlık sistemini asistanlarla, yurt dışından gelecek doktorlarla yürütme iddiasındaki iktidar, bu asistanları-tıp öğrencilerini o doktorların eğitip yetiştirdiğinden bile habersiz.
Daha önce ürününün parasını alamadığından, desteklerin yetersiz olduğundan yakınan çiftçiye ‘ananı da al git' diye hakaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sanatçılara, şiirlere tahammülsüzlüğünü de ‘biz o dilleri kopartırız' diyerek göstermişti. Açılışta kurdele kesme töreninde çocukluğunu yaşayan beş yaşındaki küçüğü azarlayıp, kafasına mikrofonla vuran Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın son hedefi doktorlar ve sağlık çalışanları oldu.
Artık hedef gösterme, hakaret ve tehdit etme iktidarın sıradan zihniyeti ve politikası haline geldi. İktidar; her alanda olduğu gibi sağlığı da ticarileştirdi. Yandaş müteahhitlere, özel hastane zincirlerine ve patronlarına servet aktarma aracına dönüştürdü. Sağlık sistemini kent dışına inşa ettirilen lüks binalardan ibaret gören iktidar zihniyeti, 5 dakikada bir hastanın muayene edilemeyeceğini, teşhis ve tedavi uygulanamayacağını, tetkikler vs. nedeniyle o hastanın en az 4-5 kez daha 5 dakikalık randevular almak zorunda kalacağını öngöremiyor. Sözde mükemmel sağlık sistemi diye övdükleri Merkezi Hekim Randevu Sistemi tıkanıyor, işlemiyor” dedi.
“Fatura milletin sırtına yıkılacak”
Türk Telekom'daki özelleştirmeyi de gündeminde tutan CHP'li Karakaş, Türk Telekom'un Türkiye Varlık Fonu bünyesine alınıp, Sayıştay ve TBMM denetimi dışına çıkartılması planıyla; vurgun ve kirli çamaşırların üstünün örtülerek, faturanın milletin sırtına yıkılacağını iddia ederek şöyle konuştu:
“Türk Telekom'daki (TT) özelleştirme soygununun üzerini örtmek için karanlık bir operasyon yürüten iktidar, 2026'da zaten bedelsiz olarak kamuya geçecek yüzde 55 hisseyi Türkiye Varlık Fonu (TVF) üzerinden 1,6 milyar dolar borçlanarak satın aldı. TT'nin yüzde 61'i TVF'ye geçti. TT'nin TVF bünyesine alınıp, Sayıştay ve TBMM denetimi dışına çıkartılması planıyla; vurgun ve kirli çamaşırların üstü örtülerek, fatura milletin sırtına yıkılacak.
AK Parti iktidarının 2005 yılında yüzde 55 hissesini Lübnanlı Hariri ailesine 6,5 milyar dolara satarak özelleştirdiği Türk Telekom, TVF tarafından 1,6 milyar dolar borçlanılarak fon bünyesine katıldı. Lübnan'daki rüşvet ve yolsuzluklarıyla ülkeyi iflasa sürükleyen, halkın ayaklanmasına sebep olan Saad Hariri ve ailesine ait olan Oger Telecom A.Ş. (OTAŞ), 6,5 milyar dolara satın aldığı Türk Telekom'a sadece 1,6 milyar dolarlık ödeme yaptı. 2007'de kalan taksitleri tek seferde ödeme görüntüsü altında Türk bankalarından 5 milyar dolar kredi aldı. Ardından borçlarını ödemekte zorlandığı gerekçesiyle hazineyi devreye sokarak, 2013 yılında Türkiye bankalarından 4,5 milyar dolar daha refinansman kredisi aldı ve özelleştirmeyle kendilerine devredilen yüzde 55 TT hissesini rehin ederek teminat gösterdi. Bankalara kredi borcunu ödemeyen, vergi borçlarını taksitlendiren Hariri ailesi ve OTAŞ bu süre içinde TT'nin 10-12 milyar dolar arasındaki kârını kendi hesaplarına ve şirketlerine transfer ettiler. Bir anlamda 6,5 milyar dolarlık özelleştirme bedelini cebinden 1 dolar çıkmaksızın, TT'nin yüzde 55 hissesini teminat göstererek Türk bankalarından aldığı krediyle ödeyen, daha sonra bu kredileri de ödemeyip üç Türk Bankasına (Akbank, İş Bankası, Garanti Bankası) 4,3 milyar dolar kredi borcu takarak Türkiye'yi terk eden Hariri, bu süre içerisinde TT'nin içini boşalttı.
“Daha ucuz iletişim hizmetini engelledi”
Ülke çapındaki taşınmazlarını, milyonlarca kilometrelik bakır yer altı kablosunu, arsaları, binaları, sattı. Özelleştirme öncesinde her yıl Türkiye'de kâr ve vergi rekortmeni olan TT'nin milyarlarca dolarlık kârını yurt dışına transfer etti. Özelleştirme sözleşmesinde taahhüt ettiği internet, GSM, telekomünikasyon altyapı yatırımlarını yapmadığı gibi Türkiye'yi dünyanın en pahalı internetini, cep telefonunu kullanan bir konuma getirdi. Diğer GSM operatörlerinin TT altyapısını kullanmasına izin vermeyerek, rekabeti ve daha ucuz iletişim hizmetini engelledi.
Üç Türk bankası kredi alacaklarına karşılık iktidarın talimatıyla kurdukları Levent Yapılandırma Yönetimi A.Ş. (LYY) ortaklığıyla, yüzde 55 hisseyi 2018 sonunda devralmak zorunda kaldı. TT'yi yönetmeye başlayan LYY A.Ş. bir yıl geçmeden TT'nin satılması için uluslararası yatırım bankası Morgan Stanley'e yetki verdi. Şimdi ise TVF, sahip olduğu yüzde 6,75'lik TT hissesine ilave olarak üç bankanın elindeki yüzde 55 hisseyi 1,6 milyar dolarlık borçla satın aldı. TVF'nin TT'deki hissesi yüzde 61,75'e yükseldi ve hâkim ortak konumuna geldi. Hazine ve Maliye Bakanlığı TT'de yüzde 25 oranında pay sahibi oldu.
“Soygunlara göz yumdular”
TT'deki ve TVF'deki bu soygunu seyreden, izin veren tüm kamu görevlileri bu tablonun sorumlusudur. Hariri ve şirketinin TT'yi soyması süresince TT yönetiminde hazine, ulaştırma bakanlıklarının temsilcileri de yönetim kurulu üyesiydiler. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, önce Başbakanlık Müsteşarı görevini yürütürken TT YK üyesiydi. Cumhurbaşkanı Başdanışmanları da yıllarca Hariri'nin adamlarıyla birlikte TT Yönetim Kurulu'nda dolgun maaşlarla görev yaptılar. Alınan kararlara imza attılar, soygunlara göz yumdular. İktidar, TT'nin içi boşaltılırken bazı bakanları, bürokratları, başdanışmanlarıyla bu işin içinde yer aldı.”
“İktidar geç de olsa farkına vardı”
Her zaman ortak aklın, bilimsel çözümlerin ve ülke gerçeklerinin yanında olduklarını belirten Karakaş, Ülkemizin ve insanların refahından, mutluluğundan yana çözümler ürettiklerini ve önerdiklerini ifade ederken şimdi Cumhurbaşkanı kararlarıyla çözümlerinin uygulamaya konulduğunun altını çizerek şunları söyledi:
“Artan maliyetler nedeniyle boş bırakılan, üretim yapılmayan tarım arazilerinde üretime geçenlere destek öngören Cumhurbaşkanı kararından sonra, ikinci bir Cumhurbaşkanı kararıyla ayçiçeği üretimine ilave teşvik ve destekler devreye sokuldu. Aklı, bilimi dışlayan, üretim yerine ithalatı önceleyen iktidar geç de olsa yıllardır söylediklerimizin tek çözüm olduğunun farkına vardı. Ancak pek çok üründe ekim döneminin geçmiş olması umulan sonucun alınmasını sağlayamayabilir.
Her zaman ortak aklın, bilimsel çözümlerin ve ülke gerçeklerinin yanında olduk. Ülkemizin ve insanlarımızın refahından, mutluluğundan yana çözümler ürettik, önerdik. Şimdi Cumhurbaşkanı kararlarıyla çözümlerimiz uygulamaya konuluyor. Oysa bunlar çok önceden yapılsaydı, kendileri dışındaki görüş ve önerileri dışlama-duymama zihniyetinden uzaklaşılsaydı, bugün karşılaşılan bu güçlüklerin, sorunların pek çoğu olmazdı. Yine de yanlışın-zararın-inadın neresinden dönülse kârdır. Ortak akıl ve bilimden zarar gelmez.”
“Konut sahibi olmak olanaksız hale geldi”
Yüzde 80'e varan maliyet artışlarıyla nedeniyle inşaat sektörünün tıkanma noktasına geldiğine dikkat çeken CHP İl Başkanı Karakaş, Türkiye'de yabancılar ve üst gelir grubundaki çok dar bir kesim dışında konut sahibi olmanın olanaksız hale geldiğine işaret ederken “Ekonomik canlanma ve istihdam artışında en önemli sektörlerden birisi olan inşaat sektörü, yüzde 80'e varan maliyet artışlarıyla tıkanma noktasına geldi. Yıllık enflasyon artışının 30 puan üzerine çıkan inşaat maliyet artışlarından sonra maliyet endeksi yüzde 465'e yükseldi. İktidarın izlediği ekonomik politikalar sonrası Türkiye'de yabancılar ve üst gelir grubundaki çok dar bir kesim dışında konut sahibi olmak olanaksız hale geldi” diye konuştu.
“Sporu siyasete alet etmeyin”
Son olarak da siyasi müdahalelerle sporun vahim bir noktaya geldiğini savunan Karakaş, 13 hakemin görevlerinden azledilmesinin ligleri ve Türk futbolunu şaibe altına sokacak bir adım olduğunu ifade ederek “Siyasi müdahalelerle ülke sporu vahim bir noktaya getirildi. Sezon ortasında 13 hakemin görevlerinden azledilmesi ligleri ve Türk futbolunu şaibe altına sokacak bir adımdır. Sporu siyasete alet etmenin, federasyonları iktidar müteahhitlerine, iktidarın medya patronlarına teslim etmenin faturasını marka değeri beş yılda dörtte bire düşen Süper Lig diğer ve diğer liglerdeki kulüpler ödüyor” dedi.