İşte milli tarım projesi!
Tarım stratejik sektör
Nurdan Eroğlu
Bartın'daki kadın çiftçilerin katıldığı Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla Ankara'da düzenlenen “Bu Toprağın Kadınları Milli Tarım Ruhuyla Buluşuyor" etkinliğinde Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik tarafından hedef gösterilen Milli Tarım Projesi ne? İşte Başbakan Binali Yıldırım, İzmir programı çerçevesinde Ödemiş İlçesine yaptığı ziyarette açıkladığı Milli Tarım Projesi!
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik'in hedef gösterdiği Milli Tarım Projesi ne? Milli Tarım Projesini Başbakan Binali Yıldırım, İzmir programı çerçevesinde Ödemiş İlçesine yaptığı ziyarette açıkladı. Başbakan Milli Tarım Projesiyle ilgili şunları söyledi:
"Bu haliyle birçok ülke kendi kendine yetmiyor. Yeni bir dünya hayal edebilirsiniz ama gıdasız bir şey hayal edemezsiniz. Dünyada verimli topraklar yok oluyor, hazır tüketime yöneliyor. Bir kesim açlıkla mücadele ediyor. Bugün 800 milyon insan açlık, 1 milyon insan yoksullukla karşı kaşıya. 600 milyon insan da aşırı şişmanlıkla mücadele ediyor. Bu da bir dengesizliği gösteriyor. Bu rakamlardan anlaşılıyor ki şu anda dünya siyasetinde ilk sırada yer alan konuların yerini yarın gıda ve gibi hayati meseleler alacak. Gıdaya erişimdeki dengesizlik, insanlığın geleceğini tehdit ediyor. 7,5 milyar olan nüfus, 2040'ta 10 milyara çıkacak. Bilinçsizce yapılaşmadan dolayı her yıl 12 milyon hektar tarım arazisi yok oluyor. 34 ülke gıda, 80 ülke ise su sıkıntısı çekiyor. Bütün bu sıkıntılar bizde yok, önce şükredeceğiz, elimizdekinin kıymetini iyi bileceğiz. Ardından da yarınımızı şimdiden görüp, hesap edip tedbir alacağız. Hazine değerinde verimli topraklarımız var ama bu yetmez. Alın teriyle sulanmayan hiçbir toprak bereketini sofraya taşıyamaz. Sofranın bereketini arttırmak için çalışıyoruz. Göreve gelince ilk iş olarak Tarım Kanunu başta olmak üzere birçok destek ve düzenlemeyi hayata geçirdik.
STRATEJİK SEKTÖR TARIM
Hani hayvancılık geriye gidiyordu, 2 kat artmış. Su ürünleri 61 bin tondan 240 bin tona çıkmış, 4 kat artmış. Tarımsal gelirimiz, 36 milyarken 150 milyara dayanmış, neredeyse 4 kata yakın. İhracat 4 milyarın altındaydı, şimdi ne kadar 17 milyar dolar, 4 kattan fazla artmış. Bunlar yeter mi, yetmez. Türkiye'nin potansiyeli bunun çok daha üzerinde bir verimi ve bereketi hak ediyor. İklimi, tarımı, zengin florası ile bunun daha fazlasını yapar. Sanayileşme ve kentleşme hızla gidiyor ama hala 20 milyon vatandaşımız kırsalda tarımla uğraşıyor. 2023'te tarımda 150 milyar dolar gelir hedefliyoruz. 40 milyar dolar da ihracat, yani bugünün iki katı fazla. Buna ulaşmak için tarımı stratejik sektör kabul ederek yeni uygulamaya başlamaya karar verdik.
“TARIMDA HAVZA BAZLI ÜRETİME DESTEK VERİLECEK”
Tarımda havza bazlı üretime destek verilecek. Şimdiye kadar destekler veriliyordu, ancak şimdiki destekler havza bazlı modeliyle artık daha bilinçli hale geliyor. Bu ne demek, Türkiye'deki bütün ilçeler, iller, tarım yapılan her yer tek tek masaya yatırıldı. Böylece 941 tane havza ortaya çıktı. Bu 941 havzada hangi ürünler yetişir, pamuk, zeytin, arpa, yulaf, yem bitkileri nerede daha iyi yetişir, hangi ürün daha çok su ister, hangisi daha az su ister. Bunları belirleyince iş kolaylaşıyor. Suyun olmadığı yerde en çok su isteyen pirinç ekerseniz ondan sonra havanızı alırsınız. Taşıma suyuyla da pirinç herhalde çeltiği yapamazsınız. Onun için ürünleri havzalara uygun yerlerde yetiştireceğiz.
"BUĞDAY HER YERDE DESTEKLENECEK"
Ama bizim için önemli olan, sonuç alınacak stratejik ürünlerin hangileri olduğu. 19 tane ürün belirledi Tarım Bakanlığı, bu ürünler hangi havzalarda daha iyi yetişiyor, daha az maliyetle yetişiyor bunları dağıttı. Onlara göre havza destekleri meydana geldi. Mesela bunlar içinde buğday her yerde desteklenecek. Yurdun hangi köşesinde buğday ekerseniz ekin istisnasız desteği alacaksınız. Yem bitkileri, 941 havzanın her tarafında desteklenecek. Çünkü her yerde hayvancılık var, yem bitkisine ihtiyaç var. Fakat her ürünü her yerde değil, bilimsel olarak tecrübelere göre tespit edilen havzalara yönlendireceğiz, oraya destek vereceğiz. Örneğin Adana Ceyhan'da kuru fasulye, nohut, çavdar gibi 14 tane ürün destekleniyordu eski sistemde. Yeni sistemde ne olacak? Mısır, buğday gibi temel ürünler başta olmak üzere 7 tane ürün desteklenecek. Şanlıurfa Siverek'te zeytinyağı, dane mısır gibi havzaya uygun olmayan ürünlere destek veriliyordu. Böylece destekler boşa gidiyor, çiftçi karşılığını alamıyordu. Şimdi ise Siverek'te mercimek, buğday, yem bitkileri gibi ürünler ekilecek ve ona göre destekler verilecek. Belirtilen ürünler dışında da ekim yapılabilecek. Ama bilecek ki o ürünü ektiği zaman kendi hesabına yapacak, destekleri alamayacak.
“PİYASA DÜZENİNİ SAĞLAMAK İÇİN TMO'YU ETKİN BİR ŞEKİLDE KULLANACAĞIZ”
Biz istiyoruz ki herkes kafasına göre değil havzasına göre ekim yapsın. Demek ki yeni dönem 'kafama göre değil havzama göre.' Hem çiftçi hem memleket kazansın. Peki havza bazlı model ne işe yarıyor, ne kazanacak vatandaş, mala, davara ne faydası var? Türkiye üretimde akıllı tarıma geçiyor, planlamaya geçiyor. ‘Ekelim de Allah kerim' diyelim ama bununla da yetinmeyelim. Baştan da tedbirimizi alalım."
"ALIN TERİNİN, NASIRLI ELLERİN KARŞILIĞINI ALACAKSIN"
Nerede çok mal varsa fiyatı da o kadar düşer. Mal ne kadar azsa fiyat da o kadar yükselir. Önemli olan inip çıkmalardan para kazanmak değil. İstikrarlı, düzenli, yaptığın işin karşılığını alacaksın. Alın terinin, nasırlı elinin karşılığını alacaksın. Alamıyorsan, yaptığın işten mutlu olamıyorsan, o zaman o işi sürdürülebilir hale getiremezsin. Arz açığı, arz fazlası. Böyle olunca sonunda mağduriyetler oluyor. Çiftçi kardeşlerimiz ‘neyi, nerede eksek, ne kadar destek alacağız' bunu baştan hesap edecekler. Piyasadaki fiyat dalgalanmalarını asgariye düşürecek ve böylece emeğinin karşılığını alacak ve fiyat istikrarı sağlanacak. 'Bu yıl buğday para etmedi, arpa para etmedi, seneye arpa ekelim' deyip bütün çiftçiler arpaya dönerse yandık. Fiyatlar dibe vuracak, bu sefer yine kaybedecek. Buğdaydan da kaybettik, arpadan da kaybettik. İşte bunların önüne geçmek için bir sistem geliyor.
“YILDA 2 SEFER VERECEĞİZ DESTEĞİ, BİR EKİM ZAMANI BİR DE HASAT ZAMANI”
Çiftçiler ilk bir yıl içerisinde tek bir başvuru yapacak. En önemli şey, ufak destekler veriliyor, yıllar boyu. Yıl geliyor geçiyor ne aldığınızdan bir şey anlıyorsunuz, ne de bir derdinize deva oluyor. Biz 13 katrilyondan fazla para veriyoruz çiftçiye, hayvancılığa. Ancak kimse memnun değil. Burada bir yanlış var, o yanlışın düzelmesi lazım. Biz iktidara geldiğimizde 1 milyar 800 milyondu destek, kaba taslak 6 kattan fazla desteği artırmışız 12 aya destekler yayılmış, parça parça hiçbir işe yaramıyor. Gerçekten bir derde derman, bir yaraya merhem olmuyor. O zaman ne yapalım dedik. Öyle bir şey yapalım ki insanların aldığı destek bir anlamlı hale gelsin. Yılda 2 sefer vereceğiz desteği, bir ekim zamanı bir de hasat zamanı. İlk destek nisan-mayısta, ikinci destek eylül-ekimde, onun dışında destek yok. Hiç değilse aldığımız paranın hayrını görelim. Nasırlı ellerin hakkını alın teri kurumadan ödemiş olacağız.
“GÜBREDE İNDİRİM SAYESİNDE ÜRETİCİNİN YÜKÜNÜ HAFİFLETTİK”
Bu da yetmez dedik, Tarım Kredi Kooperatifi, Tarım Bakanlığı bir çalışma yaptı, gübre yüzde 23 ucuzladı. Bu önemli bir şey, çiftçinin, üreticinin en önemli girdilerinden biri olan gübrede neredeyse dörtte bir oranında iyileşme sağladık. Gübre en fazla tarımda maliyeti artıran bir unsur. İkincisi mazot. Gübrede yüzde 23 indirim sağlandı. Çiftçinin kullandığı mazotun yarısı kendinden, yarısı bizden. Bol bol ekin. Hayırlı uğurlu olsun.
“HAYVANCILIKTAKİ MODELLE, YERLİ ÜRETİMİ DESTEKLEYECEĞİZ”
Türkiye sevdalısı çiftçilerimize sesleniyorum, basmadık yer, ekmedik yer kalmasın, bol bol ekin. Bitkisel üretimde olduğu gibi hayvancılıkta da ihtiyaçları karşılayacak yeni bir yöntem geliştirdik. Milli Tarım Projesi'nin ikinci bölümü hayvancılıkta. Hayvancılıktaki model, esas itibarıyla yerli üretimi destekleme modeli. Bu ne demek, kendi hayvan varlığımızı arttırmak. Bunun için belki damızlık amacıyla ithalat yapacağız. 'Eti ucuzlatacağım, et ihtiyacını karşılayacağım' diye bu kadar zengin toprakları olan, bu kadar imkânı olan bir ülkenin, sürekli ithalat yapması akıllı bir iş değil. Onun için 25 ilimizde mera hayvancılığı yetiştirici bölgeleri oluşturuyoruz. Bu illerimiz toplam mera varlığımızın yüzde 52'sini, büyükbaş hayvan varlığımızın yüzde 32'sini oluşturuyor. Bu meralar, teröristlerin dolandığı yerler, onlar gidecek, mal, davar yayılacak. Meraları, hayvancılık yapmak isteyenlere ıslah yapma şartıyla cüzi paralarla kiraya vereceğiz.
“22 İLDE EN AZ 500 BAŞ KAPASİTELİ DAMIZLIK ÜRETİM MERKEZLERİ KURACAĞIZ"
25 ilde tüm aşıları yapılmış, 4 ayını doldurmuş buzağılara 750 lira destek vereceğiz. Ahır, ağıl yapımının yüzde 50'sini de devlet verecek. Düve alımında da yüzde 30 hibe verilecek. Düve diyelim ki bin lira, 700 lirasını siz vereceksiniz, 300 lirasını da devlet verecek, Tarım Bakanlığı verilecek. Ağanın eli tutulmaz. 22 ilde en az 500 baş kapasiteli damızlık üretim merkezleri de kuracağız. Damızlık hayvana alınacak alet edevata yüzde 50 destek olacak. Üreticilerimiz, bu merkezlerden hayvan almak istediklerinde rahatlıkla kredi de kullanabilecekler. Tefeci yerine doğrudan bu merkezden destek alabilecek, böylece damızlık ve yerli hayvan üreticiliğinde belirli bir seviyeye gelmiş olacağız.
"ESK, SÜT FİYATLARINA MÜDAHALE EDECEK"
Ulusal Süt Konseyince uzlaşılan fiyatın altına düşülmesi durumunda hemen müdahale edilecek. Fiyatın düşmesi durumunda Et ve Süt Kurumu piyasaya girecek, fazlalığı alarak süt tozu yapacak. Süt üretimini 19 milyon tona çıkardık. Süt fiyatlarını takip için bir merkez kurduk. Tıpkı elektrikteki gibi kayıtlar olacak. Ankara'dan ekrandan bakıldığında üretim durumunun, kalite durumunun nasıl olduğu tespit edilecek.
“HAYVANCILIKTA HASTALIKTAN ARİ BÖLGELERİ YAYGINLAŞTIRACAĞIZ”
Ülkemizde 400 bin baş buzağı ölümü gerçekleşiyor. Bu çok büyük bir kayıp. Bu da neden oluyor? Hayvan hastalıklarının mücadelesinde gerekli başarıyı sağlayamadık. Neden? Hastalıktan ari bölge meselesi var. Şimdi sadece Trakya ari bölge. Zamanla bunu Marmara'ya, Orta Anadolu'ya yaygınlaştıracağız. İlerleyen yıllarda da daha doğuya doğru yaygınlaştıracağız. Bunun bir alt yapı hazırlığı var. Böylece bir zaman sonra Türkiye'nin her tarafı hastalıktan ari hale gelmiş olacak. Bu ari bölgelerin yaygınlaşmasıyla beraber şap gibi "geldi mi dağıtan" hastalıklarla çok daha iyi mücadele edilebilecek. Ari bölgelere, yani karantina bölgelerine ilaveten hayvan nakillerinin sağlıklı yürütülmesi için 4 ayrı noktada dinlendirme ve kontrol noktası yapacağız. Böylece hayvanlar nakil sırasında yolda telef olmayacak.
“ARAZİ TOPLULAŞTIRMA VE SULAMA TEK BAKANLIKTA TOPLANACAK”
Araziler 10, 20 parçaya bölünüyor, kimseye yaramıyor. Kimse istifade edemiyor. Şimdi 7 milyon hektar araziyi 2023 yılına kadar toplulaştıracağız. Bu sefer ektiğimiz, biçtiğimiz alan karşılığını verecek, yani emeğimizin karşılığını alabileceğiz. Toplulaştırma ve sulama işini tek bakanlıkta toplayacağız. O bakanlık da Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı. Tarıma elverişli her karışın ekilmesi mutlaka gerçekleştirilecek. İhtilaf, göç gibi sebeplerle araziler boş kalmamalı. Mutlaka ekilip değerlendirilmeli. Atıl durumdaki bu arazileri mülk sahiplerine verilecek. Ekilen yerleri kim ekiyorsa ona vereceğiz. Bizzat ekene. Toprağı kiraya veriyorsun, o sizin aranızdaki iş. Ama oradaki destek, direkt ekip biçene, zahmeti çeken kimseye verilecek. Diğer taraftan ekilmeyen yerler sahiplerine makul bir bedel ödenerek ekilmesi sağlanacak. Böylece topraklarımızı daha çok değerlendireceğiz. Hububat, üzüm gibi ürünlerin rekolteleri bakanlıktan tek elden açıklanacak. Böylece birtakım spekülasyonların, haksız kazancın önüne geçilmiş olacak.
“YERLİ TOHUM ÜRETİMİNİ 900 BİN TONA ÇIKARDIK”
Bu konuda maalesef kamuoyunda birçok kafa karışıklığı var. Geçtiğimiz dönem yerli tohum üretimini 900 bin tona kadar çıkardık. Hububat tohumunda kendi kendimize yetiyoruz. Eskiden böyle değildi. Rençberlik zamanımızda rahmetli babam köyde en fazla ekim yapan adamdı. Bütün aile çalışırdık. Geniş aile, 20-30 kişi. Çalış çabala, ekim ayı geliyor. Babam traktörüne atlıyor. Nereye diye sorarız. Hükümete, tohum almaya gittiğini söyler. Biz niye bu çileyi çektik? Çalış, çabala, yine tohum al. O dönemlerde irat, maliyeti karşılamıyordu. Şimdi fabrika gibi büyük işletmeler var. Ama biz bunların yanında küçük çiftçilerimizi, bireysel üretim yapan vatandaşlarımızı da koruyacağız.
“MİLLİ TARIM STRATEJİSİNDE AMAÇ, EMEKLERİ ZAYİ ETMEMEK”
"Sonuç... Milli tarım stratejisinde amaç, topraklarımızı düzgün kullanmak. Uygun yerde, uygun ürünü yetiştirmek. Emekleri zayi etmemek. Birinci kazandığımız bu. İkinci kazandığımız. Yerli hayvan değerlerimizi, varlığımızı arttıracak tedbirleri almak. Böylece sürekli ithal etmekten kurtulmak. Üçüncüsü, ektiğimiz biçtiğimiz, yetiştirdiğimizin karşılığını görmek, değerini buldurmak. Onun için de maliyetleri azaltacağız. İki önemli kalemi, gübre ve mazotu ciddi anlamda destekleyeceğiz. Böylece tarımsal varlığımızı 140-150 milyar dolar, ihracatımızı da iki katına çıkaracağız. Sonuçta cari açık meselesini de büyük oranda azaltmış olacağız. Burada söylediğimiz söz senettir. Kafa karışıklığı olmasın. Bu söylediğim teşvikler ve tedbirler 2017 ürünleri için geçerlidir. Bu ne demektir? 2017'de ekeceksiniz, 2018'de de hasatı alacaksınız. Teşvikler öyle yapılıyor biliyorsunuz. Ama 2017 ürününüz için geçerli olduğunu bir kez daha tekrarlayalım."