İşçilerden 'Beton duvarları durdurun' seslenişi
1 Mayıs Emek ve Dayanışma Gününde 'Eşit iş, eşit ücret' sloganlarıyla bir kez daha hakları için yürüyen işçiler, son günlerde beton duvar ve cam panelleriyle Bartın Irmağını Çin Seddi gibi çevreleyen Irmak Islah Projesinden vaz geçilmesini istedi. Bartın Irmağının tüm güzellikleriyle gözler önüne serilmesini engelleyen projenin bir an önce durdurulmasını isteyen işçiler, Kapalı Pazaryerindeki basın açıklamalarıyla da taleplerini yineledi.
İşçiler, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Gününü tüm yurtta olduğu gibi Bartın'da da meydanlarda kutladı. Sabah saatlerinde Kemer Meydanında toplanan Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS), TEKSİF, Eğitim-Sen, Sol Parti, Yol İş Sendikası, Belediye İşçi Sendikası, Türkiye Sakatlar Derneği Bartın Şubesi, Kamu Emekçileri Konfederasyonu Bartın Şubesi, Büro Emekçileri Sendikası Bartın Şubesi, Sağlık ve Sosyal Hizmetler Sendikası Bartın Şubesi, Enerji ve Maden Kamu Emekçileri Sendikası Amasra Temsilciliği, CHP Bartın İl Örgütleri ve Tarım Ormancılık Hizmet Kolu Emekçileri Sendikası Bartın Temsilciliği ve Türkiye İşçi Parti üyeler, Hükümet Caddesi boyunca Kapalı Pazaryerine kadar sloganlar atarak hem işçi hakları, hem talepleri hem de son günlerde Bartın'ın sıkça gündeminde yer alan Irmak Islah Projesindeki beton duvar ve cam blokların yapımından vazgeçilmesi için yürüdü.
İpçi: “Kapitalist barbarlığın yarattığı yıkımın faturası her geçen gün büyüyor”
Geniş güvenlik önlemlerinin alındığı yürüyüşün ardından işçiler, yine geniş güvenlik önlemlerinin alındığı Kapalı Pazaryerinde toplandı. 1 Mayıs Tertip Komitesi Başkanı İsmet İpçi, burada yaptığı konuşmada şunları söyledi:
Birlik, Mücadele Dayanışma Gününüz kutlu olsun. Dünyanın ve yurdun neresinde olursa olsun yüreği aydınlık bir gelecek için çarpanlara buradan, emeğin kürsüsünden selam gönderiyoruz. Selam olsun! Çocuklarına onurlu bir gelecek bırakmak için direnlere, sömürü, talan, yağma ve baskı direnenlere, sabahın sahiplerine bin selam olsun. Dostlar, dünyada ve ülkemizde kapitalist barbarlığın yarattığı yıkımın faturası her geçen gün büyüyor. Her baktığı yerde doların yeşilini, petrolün siyahını gören kapitalist barbarlık çarklarını milyonlarca işçiyi, emekçiyi her gün daha fazla sömürerek döndürmeye devam ediyor. Savaş ve çatışmalarla, nükleer santrallerle, siyanürlü maden aramalarıyla atmosfere, toprağa saldığı zehirli gazlarla, atıklarla doğamızı mahvediyor.
“Her krizin faturası bizlere kesiliyor”
İster mavi yakalı olalım ister beyaz yakalı. İster asgari ücretli olalım ister emekli, İster küçük esnaf olalım ister çiftçi. İster atık kâğıt işçisi olalım ister en temel hakkı olan barınma hakkı yok sayılan, "yurtsuz" bırakılan üniversite öğrencisi. Hiç fark etmiyor. Her krizin faturası bizlere kesiliyor.
“En temel insan haklarımız bile ayaklar altına alınıyor”
Her sabah yoksulluğun ve işsizliğin arttığı bir güne uyanıyoruz. Geniş tanımlı işsiz sayısı 10 milyona dayandı. Çalışma çağında olan her dört kişiden biri işsiz. Her üç kadından biri işsiz. Her 3 çalışandan biri kayıt dışı çalıştırılıyor. Çocuklarımızın geleceği MESEM ve CEDES projeleri ile karartılıyor. Bu ülkede her beş çocuktan biri daha hayatının ilkbaharında işçi olarak çalışıyor. Çalışma yaşamı güvencesiz onlarca istihdam türü ile parça parça ediliyor. Geçtiğimiz genel seçim öncesi söz vermelerine rağmen kaldırılmayan mülakat sistemi ile torpilin kapısı sonuna kadar açılıyor, liyakat yok sayılıyor. Her gün ortalama beş canımız işçi cinayetleri ile aramızdan koparılıyor. Maliyet gerekçesi ile alınmayan önlemler ve yapılmayan denetimler nedeni ile ülkemizin işçi cinayetlerinde Avrupa'da birinci, dünyada üçüncü olma tablosu değişmiyor. Sendikal hak ve özgürlüklerimiz, toplu sözleşme ve grev hakkımız bir yana en temel insan haklarımız bile ayaklar altına alınıyor.
“Açlık sınırı 24 bin TL'yi yoksulluk sınırı 65 bin TL'yi aştı”
Dostlar, yoksulluk, emeklilikte sefalet dayatıyorlar. Ülkemiz "Asgari Ücretliler Ülkesi" ne dönüştürüldü. Emeğin milli gelirden aldığı pay son yirmi yılın en düşük noktasına indi. Açlık sınırı 24 bin TL'yi yoksulluk sınırı 65 bin TL'yi aştı. Buna karşın her iki emekliden biri 10 bin TL aylıkla, 10 milyon asgari ücretli 17 bin TL ile yaşam savaşı veriyor. Ortalama kamu emekçisi maaşı yoksulluk sınırının yarısına bile ulaşmıyor. Gelir adaletsizliği uçurumu gittikçe büyüyor. Toplumun en zengin yüzde 1'i toplam servetin yüzde 40'ını elinde tutuyor. Yüzde 99'u olarak bizler ise geriye kalan yüzde 60'ı paylaşıyoruz. Bizler hakkımızı aramayalım, birlik olmayalım diye her yolu mubah görüyorlar.
“Milyonlar karın tokluğuna çalışıyor”
İnancımızdan dilimize, siyasi düşüncemizden cinsiyetimize her alanda ayrımcılığı kışkırtıyor. Bizi karşı karşıya getirmeye, bölmeye hatta düşmanlaştırmaya çalışıyorlar. Bugün karşımızdaki tabloda bir tarafta karın tokluğuna çalışan milyonlar var. Diğer tarafta faizden, ranttan, hazine garantili ihalelerden semirenler. Bir tarafta her dördünden biri yatağa aç giren, bir öğün yemekleri tasarruf diye kesilen çocuklarımız var. Diğer tarafta yurt dışında yat kulübünde yediği istakoz yemeğini sosyal medya hesabından paylaşanlar. Meclis bahçesinde kebap partisi verenler.
“Bizi yok sayamazsınız, biz buradayız!"
Dostlar, ekmeğimizin her geçen gün küçüldüğü, haklarımızın, özgürlüklerimizin ortadan kaldırıldığı, Her seferinde bizim değil, sermayenin, patronların yüzünü güldüren bu bozuk düzen, bizim düzenimiz değil. Bu düzene artık yeter diyoruz. Bizler; Kimsenin kimliğinden, inancından, cinsiyetinden dolayı haksızlığa uğramadığı, düşünmenin, düşünceyi ifade etmenin cezalandırılmadığı, kadınlara yönelik cinayet, şiddet, taciz ve tecavüzün son bulduğu, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırıldığı, İstanbul Sözleşmesinin feshinin iptal edildiği, 190 sayılı sözleşmesinin imzalandığı, eşit yurttaşlığın, barış ve kardeşliğin hâkim olduğu bir ülke istiyoruz. Dostlar; bunun yolu hep birlikte mücadele etmekten geçiyor. Bozuk düzenin çarkları ile ezilen milyonlar olarak en son 31 Mart seçimlerine "bizi yok sayamazsınız, biz buradayız!" diyerek damgamızı vurduk. Bilimden yana, aydınlık bir gelecek için umut yine bizleriz. Yeter ki gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan emeğin, eşitliğin, özgürlüğün, demokrasinin, barışın, laikliğin hakim olduğu bir dünya ve ülke için omuz omuza verelim. Hepinizi Bartın 1 Mayıs Komitesi adına tekrar sevgi ve dostlukla selamlıyorum. Hoşça kalın, umutla kalın, mücadele ile kalın.”
Gülüç: “Daha adil bir dünya için mücadele etmeliyiz”
Sendika üyeleriyle birlikte alanda yerini alan TEKSİF Başkanı Kazım Gülüç de işçilere şöyle seslendi:
“Bugün, isçi sınıfının birlik, dayanışma ve mücadele günü olan 1 Mayısı coşkuyla kutluyoruz. Tarihin her döneminde olduğu gibi, bugün de dünyanın dört bir yanında milyonlarca işçi, emekçi ve ezilenler, hakları için bir araya geliyorlar. Bugün, sadece bir tatil günü değil, aynı zamanda emeklerin mücadele günüdür. Kapitalist sistem, her geçen gün daha da fazla sömürü ve adaletsizlik üretiyor. Bizler bu adaletsizliğe karşı birlik olmalı, haklarımızı savunmalı ve daha adil bir dünya için mücadele etmeliyiz.
“İşçi sınıfı ayakta kalma mücadelesi veriyor”
İşçi sınıfı her türlü zorluğa rağmen ayakta kalma mücadelesi veriyor. Bizler emeğimizin değerini bilmeli ve hak ettiğimiz yaşam koşullarını talep etmeliyiz. Sağlıklı bir iş ortamı, insanca yaşam koşulları, adil ücretler ve sosyal haklar için mücadele etmek en temel hakkımızdır. Bugün burada bir araya gelmemizin sebebi sesimizi duyurmak ve taleplerimizi haykırmaktır. Birlik olduğumuz sürece güçlüyüz. Hiçbir güç, bizlerin birlik ve dayanışma ruhunu kıramaz buna asla izin vermeyeceğiz.
“Vergide adalet istiyoruz”
Bugün ülkemizin içinde bulunduğu, artan hayat pahalılığı yüksek enflasyon nedeniyle emekçiler olarak alım gücümüz her geçen gün ermektedir. Tüm bunlar yetmezmiş gibi vergi sistemimizdeki adaletsizlikte aynı şekilde devam etmektedir. Vergide Adalet talebimizi buradan bir kez daha haykırıyoruz. Bu ve buna benzer birçok sorunun çözülmesi için sendikal örgütlenmenin önemini buradan hatırlatıyor, işkolumuzdaki emekliler başta olmak üzere henüz örgütlü bir güçle tanışmamış tüm emekçileri Anayasal haklarını kullanmaya davet ediyoruz. Sevgili Arkadaşlar 1 Mayıs bizim için sadece bir gün değil, mücadele ve direnişin semboldür. Bu vesile ile bir kez daha işçi sınıfının birlik ve dayanışma gününü kutluyor. Hep birlikte daha adil bir dünya için mücadele etmeye devam edeceğimizi ilan ediyoruz. Yaşasın işçi sınıfının birlik ve dayanışması. Yaşasın 1 Mayıs.”
Çınar: “Bartın'dan dayanışma duygularımızı gönderiyoruz”
1 Mayıslarda alanlarda her zaman madencinin sesi olan Genel Maden İşçileri Sendikasının (GMİS) Amasra Şube Başkanı Ümit Çınar da Amasra maden şehitlerini anarak şöyle konuştu:
“1 Mayıs Uluslararası Birlik Mücadele ve Dayanışma Günümüzü, İşçi ve Emekçi Bayramınızı kutluyorum. 1 Mayıs şehitlerimizi, ülkemizin bağımsızlığı için hayatını veren tüm şehitlerimizi, maden şehitlerimizi ve iş kazalarında kaybettiğimiz tüm şehitlerimizi rahmetle anıyoruz. 1 Mayıs, işçilerin ve emekçilerin birlik, mücadele ve dayanışma günüdür. Bugün, ülkemizin dört bir yanında omuz omuza vererek sesimizi yükseltiyoruz. Bartın'dan, Bursa'daki TÜRK-IŞ Mitinginde buluşan emekçi kardeşlerimiz başta olmak üzere, Türkiye'nin ve dünyanın dört bir yanında meydanlarda buluşan kardeşlerimizi selamlıyoruz; Dünya işçi sınıfının Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü olan 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramını coşkuyla kutlayan tüm dostlarımıza buradan, Bartın'dan dayanışma duygularımızı gönderiyoruz.
“İşsizlik yapısal sorun haline gelmiştir”
Sevgili kardeşlerim, 1 Mayıs emeğin, alın terinin, barışın, demokrasinin ve güvenli bir gelecek için dayanışmanın, yardımlaşmanın günüdür. Bugün biz emekçilerin günün şartlarına uygun seviyede eşit ve adil ücret uygulanmasını, vergide adaletin sağlanmasını, özgürce örgütlenmemize imkan verilmesini, tüm haklarımızın korunup geliştirilmesini, gelişen üretim teknolojilerine uyum sağlayacak işçi eğitimlerinin yapılmasını, İş sağlığı ve güvenliğinin gerektirdiği şartlara uygun çalışma ortamlarının sağlanmasını, Birlik, beraberlik ve dayanışma içinde kararlılıkla mücadelemizi sürdüreceğimizi meydanlarda haykıracağımız gündür. Ülkemizin ekonomide yaşadığı sıkıntıya bağlı olarak yüksek oranda devam eden enflasyonla mücadele ile sağlanan ücret artışlarına rağmen, ücretlerin reel değerini düşürmesi işçimizi, emeklimizi dayanılması güç geçim sıkıntısına sokmuştur. Adil olmayan vergi sistemimize bağlı olarak ücretlerden yüksek oranda vergi kesilmesi ile işçi Ocak ayında aldığı ücreti yılın yarısından itibaren alamamaktadır. Kamu kurum ve kuruluşlarında çoğu haklarından mahrum olarak taşeron işçilerin çalıştırılmaya devam edilmesi önemli bir sorun olarak gündemdedir. Geçmiş yıllardan beri devam eden işsizlik yapısal sorun haline gelmiştir.
“Krizin, hayat pahalılığının sorumlusu biz değiliz”
Değerli arkadaşlarım, krizin, hayat pahalılığının sorumlusu biz değiliz, bedelini biz ödemeyeceğiz. Sorunların çözümü; işçinin, emekçinin, emeklinin geçim sıkıntısını daha da artırmak değildir. Krizin çözümü, üretmek, üretim ekonomisini savunmak, yerli kaynaklarımızı değerlendirmektir.
Bizler işimize, ekmeğimize, işyerimize sahip çıkmanın, halkımızın ve Türkiye'nin geleceğine sahip çıkmak olduğunu çok iyi biliyoruz. Biz, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin eksiksiz alındığı çalışma şartlarında üretmek, ülkemize ve milletimize daha çok katkı vermek istiyoruz.
“Asgari ücretin yoksulluk sınırının üstünde belirlenmesini istiyoruz”
Bugün Emek ve Dayanışma Günümüzde tüm sorunlarımızı bir kez daha haykırıyor, kamuoyu ile iktidar ve muhalefet partileriyle paylaşıyor, sorunlarımıza kısa sürede çözüm getirilmesini talep ediyoruz. Değerli arkadaşlarım, gece-gündüz, kış - yaz, soğuk - sıcak, yağmur - kar demeden çalışarak üreten biz işçiler, emeğimizin karşılığı olan ve geçim sıkıntısı çekmeden, aile bireylerimizle birlikte çağdaş düzeyde yaşayacak ücret istiyoruz. Asgari ücretin yoksulluk sınırının üstünde belirlenmesini istiyoruz.
“Taşeron işçi çalıştırılmasına son verilmesini istiyoruz”
Emekli aylığı alt sınırının asgari ücret düzeyine yükseltilmesini istiyoruz. Gelir vergisinde adaletin sağlanmasını, çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alınmasını istiyoruz. Yapılacak yasal düzenlemelerle örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılmasını istiyoruz. Ülkemiz şartlarına uygun projelerin uygulanarak, etkin denetimin yapılarak kayıt dışı istihdamın önlenmesini istiyoruz. Kamu kurum ve kuruluşlarında çalıştırılan taşeron işçilerinin, ilgili kurumların kadrolarına geçirilmelerini ve kamu kurum ve kuruluşlarında taşeron işçi çalıştırılmasına son verilmesini istiyoruz. İşyerlerinin düzenli ve etkin denetimlerinin yapılarak mevzuatın ve teknolojinin gerektirdiği önlemlerin alınmasını ve ölümlü iş kazanlarının sonlanmasını istiyoruz. Başta sanayi olmak üzere istihdam imkanı sağlayacak yatırımların teşvik edilerek beyin göçünün önlenmesini ve işsizlik oranının kabul edilir bir düzeye çekilmesini istiyoruz.
“Yaşasın TÜRK-İŞ, Yaşasın 1 Mayıs”
Çocukların her türlü şiddetten korunmasını ve ülkemizde yaşanan kadın cinayetlerinin önlenmesini, faillerine caydırıcı ağır cezaların verilmesini ve bu tür eylemlerin son bulmasını istiyoruz. Çocukların çalıştırılmasındaki en büyük nedenlerden biri yoksulluk ve eğitimsizliktir. Erken yaşta çalışmaya başlayan çocukların, kendi yaşıtları ile oynayıp, eğlenip, güven içinde öğrenimlerini sürdürmelerini istiyoruz. Biz, Büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi "Yurtta barış, dünyada barış" istiyoruz. Cumhuriyetimizin yüzüncü yılında kutladığımız Emek ve Dayanışma Günümüzde, haykırdığımız sorunlarımızın çözüme kavuşturulmasını bekliyor, tüm emekçilerimizin dayanışma gününü kutluyoruz. Yaşasın TÜRK-İŞ, Yaşasın 1 Mayıs.”
Konuşmaların ardından ise işçiler olaysız bir şekilde 1 Mayıs kutlamalarına son verdi.
GMİS, Zonguldak'ta da işçilere seslendi
Zonguldak'taki kutlamalarda ise GMiS Genel Başkan Yardımcısı İsa Mutlu, 1 Mayıs'ın işçilerin ve emekçilerin birlik, mücadele ve dayanışma günü olduğunu belirterek ülkemizin dört bir yanında omuz omuza vererek seslerini yükselttiklerini söyledi.
Mutlu şöyle konuştu;
“1 Mayıs, işçilerin ve emekçilerin birlik, mücadele ve dayanışma günüdür. Bugün, ülkemizin dört bir yanında omuz omuza vererek sesimizi yükseltiyoruz. Zonguldak'tan, Bursa'daki TÜRK-İŞ Mitingi'nde buluşan emekçi kardeşlerimiz başta olmak üzere, Türkiye'nin ve dünyanın dört bir yanında meydanlarda buluşan kardeşlerimizi selamlıyoruz; Dünya işçi sınıfının Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü olan 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramını coşkuyla kutlayan tüm dostlarımıza buradan,Emeğin Başkenti'nden dayanışma duygularımızı gönderiyoruz. Dünya işçileri ve emekçileri olarak Dünyanın dört bir yanında; Emperyalist ülkelerin ve onların çok uluslu şirketlerinin dayattığı, insanlık dışı politikalara karşı; İşgallere, savaşa, sömürüye, zulme karşı; Barış, demokrasi, insan hakları, kardeşlik ve dayanışma için alanlardayız.
“BİRLİK VE DAYANIŞMA İÇİNDE MÜCADELEMİZİ SÜRDÜRECEĞİZ”
Bugün burada gün geçtikçe artan sorunlarımızı dile getirmek ve ortak mücadelemizi güçlendirmek için bir aradayız. 1 Mayıs emeğin, alın terinin, barışın, demokrasinin ve güvenli bir gelecek için dayanışmanın, yardımlaşmanın günüdür. Bugün biz emekçilerin; Günün şartlarına uygun seviyede eşit ve adil ücret uygulanmasını; Vergide adaletin sağlanmasını; Özgürce örgütlenmemize imkan verilmesini; Tüm haklarımızın korunup geliştirilmesini; Birlik, beraberlik ve dayanışma içinde kararlılıkla mücadelemizi sürdüreceğimizi meydanlarda haykıracağımız gündür. 1 Mayıs'ta gündemimizi; geçim sıkıntısı, yoksulluk, vergide adaletsizlik, sendikasızlaştırma, taşeronlaşma oluşturuyor. Bunlara dur demek için, sorunların çözümü için 1 Mayıs Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü, sadece işçi sınıfının ve emekçilerin değil tüm halkımızın meydanlarda buluştuğu ve siyasi iktidarları uyardığı bir gündür.
Bugün; işimize, işyerimize, aşımıza, ekmeğimize sahip çıkmanın da ötesinde işsizimize, esnafımıza, köylümüze, çiftçimize ve geleceğimize sahip çıkma günüdür. Artık yeter demek için, İşsizliğe, yoksulluğa, hayat pahalılığına dur demek için, İşimize, işyerimize, aşımıza, ekmeğimize sahip çıkmak için, Ülkemizin ve bölgemizin geleceği için meydanlardayız. Ülkemizin ekonomide yaşadığı sıkıntıya bağlı olarak yüksek oranda devam eden enflasyonla mücadele ile sağlanan ücret artışlarına rağmen, ücretlerin reel değerini düşürmesi işçimizi, emeklimizi dayanılması güç geçim sıkıntısına sokmuştur. Adil olmayan vergi sistemine bağlı olarak ücretlerden yüksek oranda vergi kesilmesi ile işçi Ocak ayında aldığı ücreti yılın yarısından itibaren alamamaktadır. Yapılan mücadelemize rağmen halan sürmekte olan örgütlenmenin önündeki engeller, kaçak işçi çalıştırılmasını kolaylaştırmaktadır.
İş sağlığı ve iş güvenliği şartlarına uygun olmayan ortamlarda çok düşük ücretlerle, çağdaş köle şartlarında işçi çalıştırılması ülkemizin önemli sorunlarından biri olarak devam etmektedir. Sendikaya üye olmak isteyen işçinin işten çıkartılması neredeyse normal bir uygulama haline gelmiştir. Kamu kurum ve kuruluşlarında çoğu haklarından mahrum olarak taşeron işçilerin çalıştırılmaya devam edilmesi önemli bir sorun olarak gündemdedir. Halen ülkemizde kayıt dışı çalıştırılan işçi oranı yüzde 30 seviyelerinde devam etmektedir. Geçmiş yıllardan beri devam eden işsizlik yapısal sorun haline gelmiştir.
“SORUMLUSU OLMADIĞIMIZ KRİZİN FATURASINI ÖDEMEK İSTEMİYORUZ”
Bugün yaşanılan hayat pahalılığının, ekonomik krizin sorumlusu; işçiler, memurlar, emekçiler, emekliler, çiftçiler, esnaf, yani halkımız değildir. Sorumlusu olmadığımız bir krizin faturasını ödemek istemiyoruz. Krizin sorumlusu, üretim ekonomisinden vazgeçip tüketime dayalı ithalat ekonomisini destekleyenler ve ülke kaynaklarını değerlendirmeyenlerdir. Türkiye, ithalatçı politikalardan vazgeçmeli, yerli ve milli kaynaklarını harekete geçirmelidir. Biz hep üretim ekonomisini savunduk ve yerli kaynaklarımızın değerlendirilmesini istedik. Bunun için 1 Mayıs'ta meydanlarda krizin faturasını ödemek istemediğimizi yüksek sesle haykırıyoruz.
“KRİZİN ÇÖZÜMÜ ÜRETİM EKONOMİSİNİ SAVUNMAKTIR”
Sorunların çözümü; işçinin, emekçinin, emeklinin geçim sıkıntısını daha da artırmak değildir.
Krizin çözümü, üretmek, üretim ekonomisini savunmak,
yerli kaynaklarımızı değerlendirmektir. Krizin çözümü; istihdam yaratmaktır.
Biz Genel Maden İşçileri Sendikası olarak; 1990 yılından bugüne uyarılarda bulunuyoruz.
Türkiye Taşkömürü Kurumu küçülürken, bazı ocaklarımızı kapatma adımları atılırken,
Kardemir, Erdemir üzerine hesaplar yapılırken ve özelleştirmeler zorla hayata geçirilirken hep üretim ekonomisini savunduk. TTK küçülürken, Zonguldak göç verirken ve kömür üretimi düşerken Türkiye ekonomik krizlere sürüklendi. Bizler işimize, ekmeğimize, işyerimize sahip çıkmanın, halkımızın ve Türkiye'nin geleceğine sahip çıkmak olduğunu çok iyi biliyoruz.
Biz emekçiler olarak, kuşaklar boyu aktarılan üretim kültürüyle ülkemiz ve milletimiz için ürettik, üretiyoruz ve üretmeye devam edeceğiz. Biz, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin eksiksiz alındığı çalışma şartlarında daha çok üretmek, ülkemize ve milletimize daha çok katkı vermek istiyoruz. TTK en kısa zamanda norm kadroyla tam kapasite çalışır hale getirilmeli ve üretimi artırılmalıdır. Ülkemizin yeraltı kaynaklarını tespit eden ve ekonomiye kazandıran Maden Tetkik Arama Kurumumuza sahip çıkılmalı, istihdamı artırılmalı ve desteklenmelidir. Şimdi sadece madenlerde değil, tarlalarda, bağda-bahçede, fabrikalarda üretimi artırmanın zamanıdır.
“VERGİDE ADALET İSTİYORUZ”
Biz emeğiyle geçinenler, vergi adaletsizliği ile karşı karşıyayız. Sadece alın terimizin karşılığı ücretlerimizden ödediğimiz vergiler değil aynı zamanda dolaylı vergiler de geçim sıkıntımızı artırıyor. Biz Ocak ayında aldığımız maaşı Aralık ayında da almak istiyoruz. Gelir vergisinde adaletin sağlanmasını, çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alınmasını istiyoruz. Gece - gündüz, yaz-kış, yağmur - kar demeden çalışarak üreten biz işçiler-emekçiler; geçim sıkıntısı çekmeden, aile bireylerimizle birlikte çağdaş düzeyde yaşayacak ücret istiyoruz. Asgari ücretin yoksulluk sınırının üstünde belirlenmesini istiyoruz. Emekli aylığı alt sınırının asgari ücret düzeyine yükseltilmesini istiyoruz. Örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılmasını istiyoruz. Kayıt dışı istihdamın önlenmesini istiyoruz. Kamu kurum ve kuruluşlarında taşeron işçilere kadro istiyoruz. Ölümlü iş kazalarının sonlanmasını istiyoruz. Çocukların her türlü şiddetten korunmasını ve ülkemizde yaşanan kadın cinayetlerinin önlenmesini, faillerine caydırıcı ağır cezaların verilmesini ve bu tür eylemlerin son bulmasını istiyoruz.
“SAVAŞSIZ-SÖMÜRÜSÜZ BİR DÜNYA İSTİYORUZ”
Bugün 1 Mayıs, tüm Türkiye'de ve dünyada; dil, din, ırk, cinsiyet, renk, meslek, memleket, siyaset farkı gözetmeksizin; İşçiler, emekçiler olarak meydanlardayız ve 1 Mayıs Uluslararası Birlik Mücadele ve Dayanışma Günümüzü kutluyoruz. Bir kez daha söylüyoruz ki, Biz, çocukların bir savaşın kurbanı olmadığı, gençlerimizin geleceğine umutla bakabilecekleri bir dünya istiyoruz. Biz, Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün “Yurtta barış dünyada barış” sözüyle hedef gösterdiği barış içinde yaşanan, savaşsız, sömürüsüz bir dünya istiyoruz. Biz, Türkiye Taşkömürü Kurumu'na, Türkiye Kömür İşletmeleri'ne, Maden Tetkik Arama Kurumu'na ve tüm milli kuruluşlarımıza sahip çıkılmasını istiyoruz. Yoksulluğa, hayat pahalılığına, vergide adaletsizliğe, esnek çalışmaya, kayıtdışı istihdama, taşeronlaştırmaya, sendikasızlaştırmaya dur diyoruz. Biz, insan onuruna yaraşır yaşam ve çalışma şartları istiyoruz.
“YAŞASIN 1 MAYIS”
Cumhuriyetimizin 100'üncü yılında kutladığımız Emek ve Dayanışma günümüzde, bölge insanımızın; birlik, beraberlik, dayanışma ve demokrasi kültürünü; İşimize, aşımıza, geleceğimize, ülkemize ve milletimize sahip çıkma geleneğimizi Türkiye'ye ve dünyaya bir kez daha gösterdiniz. Sizlere yürekten teşekkür ediyoruz.Bu duygularla, 1 Mayıs İşçi ve Emekçi bayramınızı tekrar kutluyorum.
Yaşasın, birlik, dayanışma ve mücadele ruhumuz, Yaşasın tam bağımsız Türkiye, Yaşasın 1 Mayıs”.