Hangişi 'TBMM'nin kuruluşu yeniden Ergenekon'dan çıkışımızdır!'
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla açıklama yapan Türk Eğitim-Sen Bartın Şube Başkanı Sezai Hangişi '100 yıl önce Türkiye Büyük Millet Meclisinin (TBMM) kuruluşu yeniden Ergenekon'dan çıkışımızdır' dedi.
Türk Eğitim-Sen Bartın Şube Başkanı Sezai Hangişi, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla açıklama yaptı. Türk milletinin millî birikimi ve azminin karşılaştığı her zorluğu yenmeye muktedir olduğunu ifade eden Hangişi, “Dünya tarihi içinde müstesna bir yer tutan Türk tarihini kronolojik olarak takip ettiğimizde başarı eğrisi inişler ve çıkışlar gösterse de Türk'ün pratikliğine, azmine, teşkilatçılığına ve kahramanlığına sahip milletler yeryüzünde oldukça sınırlıdır. Tarihte işler iyi gitmediğinde, hatta hasımlarının bu defa bitti dediği pek çok hadisede Türk Milleti kendisine mevzilenip toparlanacak yeni bir Ergenekon bulmuş, adeta kendisine dayatılmaya çalışılan kaderi, ya da masa başında yazılan antlaşmaları tıpkı bir paçavra gibi yırtarak hasımlarının suratına atıp küllerinden yeniden doğmuştur. Türk milletinin tarihinde Ergenekon'dan çıkış olmasa idi 1071 Malazgirt zaferi olmaz idi. Malazgirt Zaferi olmasa idi çağ kapatıp çağ açan İstanbul'un Fethi gerçekleşmez idi, İstanbul Fethedilmese idi, Çanakkale Destanı olmaz idi. Bütün maddi imkanlara ve sayıca üstünlüğe karşı inanç, iman ve mefkurenin zaferi olan Çanakkale Destanı yaşanmasa idi yeni Türk devletinin kuruluşu mümkün olmaz idi. Atatürk'ün, “Muhtaç Olduğun Kudret Damarlarındaki Asil Kanda Mevcuttur!” sözü işte bu durumun açık bir göstergesidir. Türk milletinin millî birikimi ve azmi karşılaştığı her zorluğu yenmeye muktedirdir” dedi.
“Milletimiz zorlu sınavı alnının akıyla verdi”
100 yıl önce Türk milletinin içinde bulunduğu olağanüstü zor şartlara ve kısıtlı imkânlara rağmen zorlu bir sınavı alnının akıyla verdiğini kaydeden Hangişi şöyle devam etti:
“Bundan 100 önce de Türk milleti içinde bulunduğu olağanüstü zor şartlara ve kısıtlı imkânlara rağmen işte böyle zorlu bir sınavı alnının akıyla vermiş, kendisine biçilen kefeni ve hazırlanan kurşun tabutu parçalayıp atmıştır. Amasya Genelgesi, Erzurum Kongresi, Sivas Kongresi'nin toplanması ta ki Mudanya ve Lozan antlaşmaları ile sonlanacak Türk millî mücadelesi, yeni bir ivme kazanmış oldu. Bilhassa Sivas Kongresi'ne katılan delegelerin sayısı ve temsil ettikleri bölgeler düşünüldüğünde millî bağımsızlık için milletin yekvücut olduğu değerlendirilebilir. Mebusan Meclisi'nin 28 Ocak 1920'deki gizli bir oturumda Misak-ı Millî adı verilen Türk bağımsızlık hareketinin manifestosu niteliğindeki altı maddelik bir bildiriyi kabul etmesi neticesinde İstanbul Hükümeti tarafından Mebusan Meclisi kapatılmıştır. Bu bildiri karşısında İngilizlerin tepki olarak İstanbul'u işgal etmesi üzerine Ankara'da bir meclisin kurulması ve bağımsızlık mücadelesinin buradan yürütülmesi ihtiyacı hâsıl olmuştur.
“Ankara'da yeni bir filiz kök saldı”
Anadolu işgal ve savaşlardan kurtulabilen ve Türk bağımsızlığına inanan asker, kanaat önderi, delege, her kim var ise bağrına basmış yeni bir mücadele çınarının filizini oluşturmuştur. Ankara'da kök salan yeni filiz, tutuklamalardan ve baskılardan kurtulan herkesin burada Mustafa Kemal Paşa'nın etrafında haleler oluşturmasına imkân vermiştir. Ergenekon Destanı'nda yer aldığı gibi zor duruma düşen ve Ergenekon'da toplanıp güçlenen Türk milletinin fertlerinin tarih sahnesine tekrar çıkarak, yeniden bağımsızlıklarını kazanıp müesses nizamlarını tesis ederek, kaldıkları yerden devam etmesinin farklı bir örneği Türk kurtuluş mücadelesinde kendisini göstermiştir. 23 Nisan 1920 Cuma günü Hacı Bayram Camii'nde kılınan cuma namazının ardından vekiller, askeri ve resmi erkân ile birlikte cami cemaati ilk meclisin önüne gelerek yapılan dualar ve kesilen üç kurbanın ardından kapıya bağlanan kırmızı beyaz kurdelelerin Mustafa Kemal Paşa tarafından kesilmesi ile Türkiye Büyük Millet Meclisi açılmış ve ilk toplantısını en yaşlı üye sıfatı ile Sinop Milletvekili Şeref Bey'in başkanlığında o gün 13.45'te yapmıştır.
“Millî devletin doğum sancıları artık gün yüzüne çıktı”
Bu toplantının açılış konuşmasında Şeref Bey; işgale ve esarete baş eğilmeyeceğini, tam bağımsızlığın ezelden beri hür yaşayan Türk milletinin kararı ve hedefi olduğunu belirterek bu amaçla milletinin bu irade neticesinde vekillerini toplayarak Yüce Meclisi vücuda getirdiğini ifade etmiştir. Yüce Allah'ın yardımı ile Türk milletinin içte ve dışta tam bağımsızlığı tesis etmeyi hedeflediğini bunu bütün dünyaya ilan ettiğini ifade ederek meclisi açmıştır. Meclis Başkanı olarak 24 Nisan 1920'de Mustafa Kemal Paşa seçilmiş, ardından meclis hükümeti kurulmuştur. Böylece Millî Mücadele'nin doğal lideri, hukukî anlamda da meclis başkanlığı ile vekiller heyetinin de başkanlığına seçilerek, resmî ve meşru liderlik kimliğini tamamlamıştır. 19 Mayıs 1919 ile başlayan millî çözüm arayışları neticesinde Anadolu'dan Ankara'ya ulaşan “Kuva-yı Milliye'yi amil, İrade-i Milliye'yi hakim kılmak esastır.” ilkesi meclisin de parolası olmuştur. 8 Şubat 1921 tarihli bakanlar kurulu kararnamesine yazılması ile “Türkiye Büyük Millet Meclisi” adı kalıcılık kazanmıştır. Bundan sonra Türkiye adı resmi olarak kullanılmaya başlanmış, millî devletin doğum sancıları artık gün yüzüne çıkmıştır. Bu durum 1400 yıl sonra tekrar devlet adında ilk defa Türk isminin geçmiş olması bakımından da ayrıca önemli olarak değerlendirilmelidir.
“TBMM'nin kuruluşu Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun ilk evresi”
23 Nisan 2020 yılında 100. yılını kutlayacağımız Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kuruluşu, Türk milletinin savaş meydanlarında uyguladığı turan taktiğinin, Türk destanlarında ve millî hafızasında yaşayan, milletin kendi içinden kendi kahramanlarını çıkarıp, zorlukların üstesinden gelecek çözümleri ürettiği Ergenekon'un 20. yüzyılda farklı bir tecellisi olarak değerlendirilebilir. Mondros ile başlayan, Sevr ile kurşun bir tabuta koyularak, düşmanları tarafından tarih sahnesinden silinmesi arzulanan Türk milletinin yok edilme süreci; TBMM'nin kuruluşu ile yeni bir destanın, yeni bir mucizenin başlangıcı halini almıştır. Gazi Meclis, 1. Dünya Savaşı sonrasında başlayan ve dört yıl süren, tarihin o dönemi için aslında bütün savaşları bitiren yeni bir savaşı başlatarak zaferle neticelendirmiştir. Kaldı ki bu tarihi mücadelenin sonucunda bütün antlaşmaları bitiren yeni bir antlaşma, Lozan Barış Antlaşması imzalanmıştır. TBMM'nin kuruluşu on yedinci Türk devleti olan genç Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun ilk evresi de olarak kabul edilmelidir.
“Türk milletinin ümidi çocuklarımızdır”
Türkiye Büyük Millet Meclisi, içte ve dışta bağımsızlık mücadelesini yürütmenin yanında Türk milletinin muasır medeniyet seviyesine ulaşabilmesi yolunda, çıkarılması gereken kanunların hazırlanmasında da çok önemli bir görev üstlenmiştir. Ekonomik, askeri, toplumsal, hukuki, ticari, sanayi, tarım, diplomasi ve eğitim alanında yapmış olduğu çalışmalar ile hazırlamış olduğu kanunlar sayesinde Türk milletini çağlar üzerinden sıçratarak önemli bir kalkınma seferberliği başlatmıştır. Mustafa Kemal Atatürk, sadece Türk milletine güvenerek çıkmış olduğu tam bağımsızlık mücadelesinde askeri başarıların diğer alanlarda da kazanılması, bilhassa eğitim alanında devam ettirilmesi marifetiyle sürdürülebilir olacağını düşünüyordu. Milletin geleceği olan gençliğe ve onların eğitimine özel önem veriyor idi. Türk milletinin ümidi olan çocuklarına verdiği önemi güçlü bir şekilde vurgulayabilmek için TBMM'nin açıldığı gün olan 23 Nisan, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak kabul edilerek Türk ve Dünya çocuklarına armağan edilmiştir. Ulus devlet inşasında millî bayramların yeri millî bilincin kazandırılmasına katkı sunmak olarak da görülmelidir. Ulu Önder Atatürk'ün armağan ettiği bu bayram vesilesi ile Türk ve Dünya çocuklarının içinde bulunduğu şartlara bir kez daha duyarlık gösterilmelidir. İstismar, çocuk işçiliği gibi insan onuruna yakışmayan uygulamaların son bulması hem Türk hem de dünya kamuoyunun görevi olarak görülmelidir.
İçinde bulunduğumuz süreçte Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kuruluşu ve Türk bağımsızlık hareketi farklı bir anlam kazanmıştır. Korona Virüsü kaynaklı dünyayı ve ülkemizi tehdit eden salgın sürecinde Türk milletinin her bir ferdinin elindeki imkânları seferber ederek çağımızın sinsi düşmanına karşı verilen mücadeleye destek olması, Türk bağımsızlık ruhunun ve mücadele azminin genlerimizde yaşadığının göstergesidir.
“Evlerimizin balkonlarımızda bu coşkuyu çocuklarımıza yaşatabiliriz”
Meslek liselerinde, fabrikalarda, laboratuvarlarda, sokaklarda ve sınır kapılarında, yollarda hatta ülkemizin her yerinde görev yapan doktor, hemşire, sağlık çalışanı, bilim adamı, öğretmen, güvenlik güçleri, öğrenci, postacı, kargocu, sanayici, ve daha burada sayamadığımız pek çok alanda emek veren her bir ferdimiz bu mücadelenin ete kemiğe bürünmüş unsurlarıdır. Üretmiş oldukları maske, koruyucu donanım, solunum cihazı, ilaç, aşı, ihtiyaç maddesi ve sağlamış oldukları hizmet ve yararlılıklar ile Türk milletinin içinde bulunduğu durumdan çıkması için yeni bir mücadele vermektedirler. Bu mücadele sürecinde katkısı olan herkesi saygıyla selamlıyorum. Ne yazık ki salgın nedeniyle bu 23 Nisan'da, 100. yılına yakışır bir şekilde TBMM'nin Açılışı ile 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutlayamayacağız. Çocuklarımızın bayramlarını okullarında, tören alanlarında, dışarıda ve gönüllerince kutlamalarını sağlayamayacağız. Ancak tüm bunlara rağmen Türk halkı olarak. 83 milyon tek bir ağızdan yürek yüreğe, ellerimizde Türk bayraklarıyla, evlerimizin balkonlarımızda İstiklal Marşı'nı okuyabilir, bu coşkuyu çocuklarımıza biraz olsun yaşatabiliriz.
“23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımızı kutluyoruz”
Türk milletinin tarih sahnesine çıktığı günden itibaren altın harflerle yazmış olduğu zaferlerden biri olan, toplumsal akıl ve millî hafıza ile yeniden küllerinden doğması bu süreçte bir kez daha tecelli etmiştir. Gazi Meclis'in 23 Nisan 1920'de açılışı ve ardından Türk devlet geleneğinin bir meyvesi olarak Cumhuriyetin ilanı Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde yeni bir destanın adı olmuştur. Bu vesileyle Gazi Meclisimizin açılışının 100. yıl dönümünü ve 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımızı kutluyor; Ulu Önder Atatürk'ü, silah arkadaşlarını ve tüm şehitlerimizi bir kez daha saygı, minnet ve rahmetle anıyoruz.”