Bartın her iki sıralamada da ikinci
Sağlık İl Müdürü Dr. Dursun Koç, Dünya Nüfus Günü dolayısıyla basın açıklamasında bulundu. Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) verilerine göre doğurganlık hızı en düşük olan ilin 1, 31 çocuk ile Gümüşhane olduğunu ve Gümüşhane'yi, 1,45 çocuk ile Bartın'ın takip ettiğini ifade eden Koç, Kaba doğum hızında Bartın'ın Edirne'den sonra binde 9,9 ile en düşük iller arasında ikinci sırada yer aldığını söyledi.
Sağlık İl Müdürü Dr. Dursun Koç, Dünya Nüfus Günü dolayısıyla basın açıklamasında bulundu. Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) Türkiye'deki doğum ve evlenme istatistiklerine ilişkin temel bilgilerini paylaşan Koç, “Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından, 1989 yılında dünya nüfusunun 5 milyar insana ulaştığı tarih olan “11 Temmuz 1987” tarihi “Dünya Nüfus Günü” olarak kabul edilmiştir. Dünya Nüfus Günü'nün teması bu yıl "Aile planlaması (A.P: Ailelerin istedikleri zaman, istedikleri sayı da çocuk sahibi olabilmeleri için sunulan hizmetlerin tümüdür.)" olarak belirlendi. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) da bu doğrultuda, Türkiye'deki doğum ve evlenme istatistiklerine ilişkin temel bilgileri açıkladı. Toplam doğurganlık hızının en yüksek olduğu il 2017'de 4,29 çocuk ile Şanlıurfa oldu. Bu ili 3,72 çocuk ile Şırnak, 3,60 çocuk ile Ağrı ve 3,39 çocuk ile Muş izledi” dedi.
Bartın her iki sıralamada da ikinci sırada
Bartın'ın doğurganlık hızı ve Kaba doğum hızında en düşük iller sıralamasında ikinci sırada yer aldığını kaydeden Koç şöyle devam etti:
“Toplam doğurganlık hızının en düşük olduğu il ise 1,31 çocuk ile Gümüşhane oldu. Bu ili 1,45 çocuk ile Bartın, 1,46 çocuk ile Edirne ve 1,48 çocuk ile Zonguldak izledi. Kaba doğum hızı illere göre incelendiğinde, geçen yıl kaba doğum hızının en yüksek olduğu ilin binde 32,7 ile Şanlıurfa olduğu görüldü. Bu ili binde 27,9 ile Şırnak, binde 27,8 ile Ağrı ve binde 27,1 ile Muş izledi. Kaba doğum hızının en düşük olduğu il ise binde 9,8 ile Edirne. Edirne'yi binde 9,9 ile Kastamonu ve Bartın, binde 10 ile Giresun, binde 10,1 ile Gümüşhane takip etti.
Yaşlı nüfus 2050 yılında yüzde 20,8'e çıkacak
Bir kadının doğurgan olduğu dönem olan 15-49 yaş grubunda, doğurabileceği ortalama çocuk sayısını ifade eden toplam doğurganlık hızı 2016 yılında 2,11 çocuk, geçen yıl ise 2,07 çocuk olarak gerçekleşti. Bu durum, doğurganlığın nüfusun yenilenme düzeyi olan 2,1'in altında kaldığını gösterdi. Demografik geçiş süreci Avrupa ülkelerine kıyasla ülkemizde çok daha kısa bir sürede yaşanacak ve doğurganlık oranının düşmesi ve yaşam beklentisinin artması ile ülkemiz genç nüfusa sahip bir ülke olmaktan çıkacaktır. Ülkemizde, 2012 yılında yaşlı nüfusun toplam içinde oranı yüzde 7,5 iken bu oranın 2050 yılında, yüzde 20,8'e çıkacağının öngörülmesi de belirtilen tabloyu doğrulamaktadır.
2015-2020 Türkiye Sağlıklı Yaşlanma Eylem Planı hazırlandı
Yirmi birinci yüzyılda ön plana çıkan en önemli demografik olgulardan birisi nüfusumuzun yaşlanmasıdır. Dünyada insanlar daha uzun yaşamakta, doğum oranları azalmakta ve yaşlı nüfus sayısal olarak artmaktadır. Sağlık Bakanlığınca 2015-2020 Türkiye Sağlıklı Yaşlanma Eylem Planı, birey ve topluma erişilebilir, uygun, etkili ve etkin sağlık hizmetleri sunmak ve bedensel, zihinsel, sosyal ya da ekonomik şartları sebebiyle özel ihtiyacı olan kişilerin uygun sağlık hizmetlerine daha kolay erişimini sağlayarak ihtiyaçlarına daha iyi cevap vermek için hazırlanmıştır.
Yaşlılık dönemine dikkat
Yaşlılık dönemi; yaşam kalitesinin gerilediği dönemlerden birisidir. Yaşlılık dönemine ilişkin pek çok öncelik sayılabilir. Bu değerlendirmelerde yaşlanmanın gerçekte doğumla başlayan bir süreç olduğu unutulmamalıdır. Bireyler doğduklarında bir başkasına maddi ve manevi anlamda tam bağımlı olarak yaşama başlar, ancak yıllar sonra büyüyüp gelişince tam bağımsız hale gelir. Erişkin dönem, bireyin tek başına hayatta kalabilmeyi başardığı dönemi ifade eder. Yaşın ilerlemesi ile birlikte kronik dejenerasyonlar, hastalıklar, sosyal statüde değişme gibi birden fazla faktörün etkisi ile birey yavaş yavaş bir başkasına maddi ve manevi olarak bağımlı hale gelmeye başlar. Yaşamın son dönemi aynen doğumda olduğu gibi eğer gerekli önlemler alınmazsa bir başkasına tam bağımlı olduğumuz bir aşamaya ulaşabilir
“Sağlıklı yaşlanma bir yaşam kültürü olmalı”
Bu nedenle sağlıklı yaşlanma alanındaki çalışmaların amaçlarından bir tanesinin bağımsız geçirilen yaşam süresinin uzatılması, yaşamın ileri yaşlarında bağımlılığın mümkün olduğunca azaltılması veya ileriye ötelenmesi olmalıdır. Sağlıklı yaşlanmak, vücudumuzda meydan gelen değişiklikleri kabul ederek sağlıklı kalmak için özen göstermektir. Yaşam boyu sağlık farkındalığı ile yaşlanmadan yaşlılık dönemine hazırlanma, sağlık için risk oluşturabilecek davranışlardan uzak durma, fiziksel aktivite, yeterli ve dengeli beslenme, sağlık hizmetlerinden doğru bir şekilde yararlanma, toplumsal katılım gibi uygulamalar ile sağlıklı yaşlanmayı bir “yaşam kültürü” haline getirme bireylerin yaşam kalitelerinin belirlenmesinde etkili olmaktadır.”