Bankoğlu sahipsiz depremzede çocukları sordu
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına sahipsiz depremzede çocuklara ilişkin iddialarla ilgili soru önergesi veren CHP Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu 'Hastanelerdeki çocuklarımızın sayısını, durumunu ve kimlik tespitlerinin yapılıp yapılmadığını bilmek istiyoruz' dedi.
CHP Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına sahipsiz depremzede çocuklara ilişkin iddialarla ilgili soru önergesi verdi. Konuyu yakından takip ettiğini belirten Milletvekili Bankoğlu, “Depremin ardından ne arama kurtarma ne de ihtiyaçların giderilmesi konusunda doğru düzgün bir koordinasyon sağlanamadı. Süreç maalesef iyi yönetilemedi. Bunun en büyük faturasını da yine çocuklarımız ödedi, hala da ödüyor. Enkaz altında kaç çocuğun olduğunu henüz bilmiyoruz. Enkaz altından kaç çocuğun çıkarıldığını da keza yine bilmiyoruz. Enkaz altından çıkarılarak hastaneye sevk edilen birçok çocuğun ailesi, çocuklarına ulaşamadıkları için bizlere ulaşıyor. Düşünün bir facia yaşanıyor ve bu facianın ardından sağ olarak çıkarılan evladınıza ulaşamıyorsunuz. Bu çok ama çok üzücü bir şey. Bütün bu sorunlar ortada dururken, bir de depremzede çocukların çeşitli vakıfların evlerine, villalarına yerleştirildiğine dair haberler duyuyoruz. Muhalefet olarak endişeliyiz,” ifadelerini kullandı. Soru önergesinde afet bölgesinde kaç çocuğun bulunduğunu, enkaz altından çıkarılan çocuk sayısını, depremzede çocukların bölgedeki koşullarına ilişkin sorularını yönelten Bankoğlu, “Hastanelerdeki çocuklarımızın sayısını, durumunu ve kimlik tespitlerinin yapılıp yapılmadığını bilmek istiyoruz” dedi.
“Hükümetin beceriksizliği depremin etkisini derinleştiriyor”
“Endişemiz depremin büyüklüğü ve yarattığı etkiden çok, hükümetin bu süreci doğru düzgün yönetememesinden kaynaklanıyor” diyen Bankoğlu “Baştan aşağı bir düzensizlik, yıllardır süren yanlış yönetim anlayışı var. Şimdi buradaki iddialarla ilgili sayın bakan, ‘istismara rastlamadık' dedi. Bu açıklamayla içimiz rahatlasın, bu tarz açıklamalara güvenelim gerçekten isterdik. Ancak, güvenemiyoruz, içimiz de rahatlamıyor. Çünkü daha öncesinden bu bakanlığın istismarları bilip de sustuğunu biliyoruz. Bahsi geçen vakıf ve derneklerle, daha da doğrusu cemaat bağlantılı oluşumlarla hükümetin ne denli karanlık bir menfaat ilişkisinde olduğunu biliyoruz. Bu tarz açıklamalara güvenemiyoruz, çünkü hiçbir bir şeffaflığı olmayan bakanlığın, depremzede çocuklarla ilgili doğru düzgün bir bilgisi yok. Bölgede kaç çocuk vardı, kaçı enkazdaydı, kaçı enkazdan çıkarıldı, enkazdan çıkarılanların kaçının kimlik tespiti yapılabildi, bunlar hala bilinmiyor. Bir Aile ve Sosyal Hizmetler bakanının böyle bir faciada tüm bu soruları cevapsız bırakması kabul edilemez” diyerek açıklamalarına devam etti.
“Bakanın kamuoyunu şeffaf ve doğru bir şekilde bilgilendirme sorumluluğu var”
“Her zaman söylüyorum, bilgi olmadan politika olmaz. Depremzede çocukların durumu hakkında bilgi yoksa çözüm de üretilmez, yara da sarılmaz. Sadece hastane sevki sonrasında kaybolan çocuklar değil, afet bölgesinde olup da aileleriyle çadırda ya da konteynırda kalan veya üzülerek söylüyorum sokakta ya da arabada kalmak zorunda kalan çocuklarımız var. Bunların sağlık başta olmak üzere, bakım, eğitim ve sosyal yaşantı konusunda ihtiyaçları var. Salgın hastalıkların engellenmesi, hijyen koşullarının sağlanması, ilaç temininin sağlanması gerekiyor örneğin. Ateş düşürücü bile bulamayan depremzedelerimiz var. 15 gündür banyo yapamamış çocuklarımız var. Doğru düzgün sıcak gıda bulamayan çocuklarımız var. Biz bunları sahada birebir gördüğümüz için biliyoruz. Ancak ihtiyaç sahibi kaç çocuk var, bu çocuklar nerede ve bu çocukların tam ihtiyacı ne; Aile Bakanı'nın bunları belirli aralıklarla denetleyerek, bilmesi ve kamuoyunu bu konularda bilgilendirmesi lazım. Ancak böyle bir şey, böyle bir sorumluluk maalesef 20 yıldır kendini ülkenin maliki zanneden bu iktidarda yok. Bilgi edinme, veri toplama, organize olma, kamuoyunu sorumlu ve şeffaf bir biçimde bilgilendirme gibi temel siyasi sorumluluklarından o kadar uzaklar ki. Maalesef. Bakın, soru önergeleri veriliyor, bakanların yasal olarak bu soru önergelerine süresi içinde yanıt vermesi gerekiyor. Buna rağmen sadece bu yasama döneminde ve sadece depreme ilişkin olarak verilmiş olan 2033 yazılı soru önergesinin sadece 510'ü zamanında cevaplandırılmış. Cevap verilebilirlik oranı yüzde 25 yani. İnanılmaz bir sorumsuzluk örneği. Üstelik bu önergelere verilen yanıtlar da genelde baştan savma, geçiştirme cevaplar” dedi.
“Afet bölgesinde acilen eğitimin başlaması gerekiyor”
Deprem bölgesinde eğitimin başlamasının özellikle çocukların ruh sağlığı açısından önemli olduğunu belirten Bankoğlu, “Bu çocuklar bütün gün o acının içerisinde çocukluklarını yaşamaya çalışıyor. Aileler her ne kadar yaşanan facianın etkilerinden evlatlarını uzak tutmaya çalışsa da, bu pek de mümkün olmuyor. Deprem bölgesindeki çocukların, olayın psikolojik travmasına daha fazla maruz kalmaması için, çadır okullarının acilen açılması gerekiyor,” dedi.
“Biz işimizi yapıyoruz hükümet de işini yapsın”
Bankoğlu, hükümetin eleştirilecek çok yanının olduğunu belirtirken, “Söylenecek çok şey var. Özellikle depremzede çocuklar konusu önemli, çünkü bu çocuklar bizim geleceğimiz. Bu çocuklar, olağanüstü bir travmadan çıktılar. Onlara sahip çıkmak, onların temel ihtiyaçlarını karşılamak bizim görevimiz. Hükümeti eleştirebileceğimiz çok ama çok şey var. Zaten vatandaş da bu hükümetin eksiklerini, yanlışlarını ve en önemlisi de kibirli ve kirli kalplerini görüyor. Ancak, burada insanlar canının derdinde, hayatları, düzenleri yerle bir olmuş vaziyette. Dolayısıyla bizim bu hükümeti eleştirmekle kaybedecek vaktimiz de yok inanın ki! Neredeyse bütün vekillerimiz sahada, biz sahadayız. Yaraları sarmak, ihtiyaçları karşılamak için buradayız. Biz işimizi yapıyoruz, milletin derdine derman ve tercüman olmaya çalışıyoruz. Bize engel olmasınlar, gölge etmesinler. Bu hükümet işini doğru bir ahlakla doğru bir sorumluluk anlayışıyla yapsaydı bugün çok daha başka bir noktada olurduk. İmar affı yanlıştı, inşaat şirketlerine yaranmak için insanların hayatıyla oynandı, AFAD'ın bütün düzeni siyasete bağlandı, yanlıştı; deprem sonrasında arama kurtarma çalışmalarında bir sürü başka yanlış yapıldı. Gelen yardımlara kolaylık sağlamak yerine, engel olmaya çalıştılar, bu çok büyük bir yanlıştı, iyiliği bile tekellerinde tutmaya çalıştılar. Sahaya gelip de insanların acılarıyla alay edercesine söyledikleri, yaptıkları hepsi yanlış. Ve tüm bu yanlışları sadece kadere bağlayarak, insanların dini duyguları üzerinden çeşitli söylemlerde bulunarak sorumluluklarından kaçabileceklerini zannediyorlar. Sahada hala yapılacak birçok şey var, eksik var, organizasyonsuzluk var. Hükümete tavsiyem, bu milletin aklıyla alay etmekten halka hakaret etmekten vazgeçip işlerini yapsınlar” diyerek açıklamasını sonlandırdı.