Bankoğlu 'Kamu madenciliğini öldürmelerine izin vermeyeceğiz!'
14 Ekim 2022 günü Amasra Taşkömürü Müessesinde meydana gelen grizu patlamasına bağlı yaşanan faciada 42 madencinin hayatını kaybetmesi üzerine kurulan Meclis Araştırma Komisyonunda konuşan CHP Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu, Amasra havzasının metan oranı çok yüksek ve riskli bir kömür havzası olduğunu hatırlattı.
14 Ekim 2022 günü Amasra Taşkömürü Müessesinde meydana gelen grizu patlamasına bağlı yaşanan faciada 42 madencinin hayatını kaybetmesi üzerine kurulan Meclis Araştırma Komisyonunda konuşan CHP Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu, Amasra havzasının metan oranı çok yüksek ve riskli bir kömür havzası olduğunu hatırlattı. Söz konusu havzanın başka işletmecilere devredilmesiyle olası risklerin göze alındığını belirten Bankoğlu “Benzer durum Soma'da da yaşandı. Soma havzasının tamamı özelleştirildi, parsel parsel işletim hakları dağıtıldı. Soma'da da havza madenciliğini gerekiyordu, havzanın tamamının tek bir işletmeci tarafından bütüncül bir şekilde yapılması gerekiyordu. Yapılmadı. 2014'te tarihin en büyük maden faciası yaşandı. O dönem iktidar sadece mahcubiyetini dile getirmiş başka da hiçbir şey yapmamıştır” dedi.
Bankoğlu aynı havza parçalanmasının Amasra'da da olduğunu belirtirken “Üstelik bu parçalanma hem yer üstünden hem yer altından. Amasra B havzası ve TTK tarafından işletilen A havzasının -400'üncü katının aşağısı 2005'te Hattat Holding'e rödovans ediliyor. Yalnız kömür çıkarmak şartıyla. Hattat'ın yıllar içerisinde buradan çıkardığı tek kömür, şu anda komisyon başkanı sıfatıyla burada oturan eski bakan Taner Yıldız'a hediye edilmiş kömürdür. Bunun haricinde Hattat Enerji buradan, bir kilogram kömür bile çıkarmıyor. Buna rağmen şirketin sözleşmeleri iptal edilmediği gibi üzerine bir de MAPEG tarafından üretim izni veriliyor. Bu konu neden önemli? Hükümetin özelleştirme politikasının ya da 20 senelik liyakatsizlik anlayışının çok ötesinde bir durum var. O da bu rödovansın doğrudan güvenlik zafiyeti doğurması. Hattat Enerji'nin buradaki varlığı, TTK'nın üzerindeki üretim baskısıyla birleşince alınabilecek önlemleri sınırlıyor. Ne demek istiyorum? Şimdi, Amasra Havzasındaki kömürün yüzde 97 sinin işletim hakkı Hattat'ta yüzde 3'ü TTK'da. Üstelik eksi 400 kotu ve aşağısı Hattat Enerji'ye rödovans edildiği için, TTK'nın bulunduğu A Havzası'ndaki çalışma alanı -400 katıyla sınırlı. Bu yüzden TTK'nın inebileceği en derin galeri 350 metre. Bu durum iki ayrı işletmenin topuz mesafelerinden, madendeki hava kaçaklarına ve taban yollarındaki kömür tozu oranına kadar her şeyi etkiliyor. Dolayısıyla TTK'nın çalıştığı alanın daraltılması, işin riskini arttırdığı gibi, alınabilecek önlemlerin de alanını daraltıyor. Üstüne üstlük burada bir de üretim baskısı olduğunda, göz göre göre alınmayan önlemler 42 kişinin canına mal oluyor,” dedi.
“Hattat Enerji'nin kendi raporu bile havzanın bölünmesinin riskli olduğunu söylüyor”
Bankoğlu özelleştirilen sahada Hattat'ın hiçbir taahhüdü yerine getirmediğini hatırlatırken “Yıllardır verdiği taahhütlerin birini bile yerine getirmediği halde, olduğu yerde durmasına, hatta ek izinler almasına izin verilerek hükümet tarafından adeta korunan Hattat Holding, iki maden mühendisine 2017'de bir rapor hazırlatıyor. Bu raporda, havzanın bölünmesinin riskleri oldukça açık bir şekilde dile getirilmiş. Rapor diyor ki, -400 sınır kotunun altında ve üstünde komşu olarak çalışılması ve bu çalışmaların birbirini etkilemesi halinde yüksek riskler ortaya çıkar. Yine rapor şöyle diyor, maden üretim çalışmaları – 400'e ne denli yakın olursa, komşu panolar arasındaki irtibat riski o kadar artar, hava kaçakları ve taban yollarında yayılan gaz ve toz nedeniyle kirlilik o kadar artar.
Şimdi, bunun sonucunda bu şirket yanlısı raporun iki önerisi var: Ya Hattat -400 kot altındaki çalışmasına en erken 20 yıl sonra başlayacak, ya da ATİM -300 ve -400 kotlarında üretime başlamadan 2023 yılı sonunda sahayı terk edecek! TTK'ya bağlı olan Amasra Müessesi'nin kapatılmasına mahal verebilecek düzeyde bir rapor. Buradan Hattat'ın kömür çıkarmasını istiyorsanız, ATİM'i çıkarın diyor yani. Biz buna asla izin vermeyeceğiz. Ben komisyon başkanımızın da ‘biz de böyle bir şeye mahal vermeyiz asla devlet kurumumuzun kapanmasına müsaade etmeyeceğiz' demesini çok isterim. Burada böyle bir sorunun oluşma sebebi nedir? Bunu öngörmeyen veya öngördüğü halde burayı yine de rödovans eden anlayıştır.
Bu rapor sonrasında ne oldu? Hattat'a MAPEG tarafından üretim ruhsatı verildi. ATİM'se -350 kottaki üretimine devam etti. Bu kimin sorumluluğu? Komisyonda Maden Mühendisleri Odası'nı eleştiriyorsunuz ama hükümetin burada sorumluluğu vardır. Gerekli önlemleri almayan, yatırımları yapmayan kurumun da onun bağlı olduğu Enerji Bakanlığı'nın da sorumluluğu vardır. Kader, fıtrat diyerek, üzüntülerimizi dile getirerek, olanları göz ardı edemeyiz,” açıklamasında bulundu.
Bankoğlu söz konusu raporda Hattat Holding ile TTK'nın bu havzada beraber çalışmasının riskli olduğunun belirtildiğinin altını çizerken “Rapor diyor ki; bu nedenle Hattat'ın rödovans dolayısıyla sorumluluklarını görmezden gelin ya da zaten sadece yüzde 3'lük yetkisi olan TTK havzadan çekilsin. Hükümet Hattat'a üretim izni vererek ne cevap veriyor? ATİM'i kapatıp, bu havzayı size devredeceğiz sinyali değil de nedir bu? Konuyla ilgili neden hiçbir yetkili konuşmuyor? Günlerdir madenciler idari izinli sayılsın diyoruz, hükümetten tık yok. Bu kurum Amasra'da bu havzaya sıkıştırılmış, büyük bir endişe var diyoruz, hükümetten tık yok. Buraya yıllardır işçi alınmamış, üretim baskısı var diyoruz, hükümetten yine tık yok. Patlama neden oldu? Sorumlular kim? Efendim araştırılıyor, müdahale edemeyiz. Peki idari açıdan, bakanlık nezdinde ne yaptınız? Kimi açığa aldınız, el çektirdiniz mi?” diye sordu.
“Hükümetin sorumluluğu görmezden gelinemez”
Hükümet siyasi sorumluluğu ile ilgile gerekeni yapmadığını belirten Bankoğlu, “ATİM alanının Hattat'a devredilmek istendiği meselesi yeni değil, bunu oradaki bütün işçi yakınları söylüyor zaten. Bakın TTK neden 4 senedir bir havalandırma meselesini çözemiyor? Belki de birkaç sene sonra elden çıkarılacak diye mi yatırımdan imtina mı ediliyor? Böyle bir yatırım maliyetli olacak ve bu maliyet amorti edilemeyecek de ondan. Dolayısıyla benim anladığım, TTK'nın üretim yaptığı A havzasının -400 altı da dahil olmak üzere, Amasra havzasının yalnızca yüzde 3'lük bir alanına sıkıştırılması, ATİM'e yeni yatırım yapılmamasına, işçi alınmamasına ve bakım onarım çalışmalarının da eksik kalmasının önemli bir nedeni olmuş. Dolayısıyla burada ATİM işletmesinin ve TTK Genel Müdürlüğü'nün apaçık sorumluluğunun yanı sıra buradaki havzayı risklerini görmesine rağmen ikiye bölen anlayışın yani hükümetin de sorumluluğunun tartışılması gerekir,” sözleriyle eleştirilerini ve sorularını dile getirdi.