2016 ÇEVRE DENETİM RAPORU AÇIKLANDI

Raporda neler var?

2016 ÇEVRE DENETİM RAPORU AÇIKLANDI

 

Nurdan Eroğlu

Bartın Çevre ve Şehircilik İl Müdürü Ali Özcan, 2016 Çevre Denetim Raporu’nun yayınladığını açıkladı.  Rapor hakkında detaylı bilgiler veren Özcan, Bakanlık tarafından hazırlanan 2016 Çevre Denetim Raporu’nun 12 bölümden oluştuğunu söyledi. Özcan, “Ülkemizde etkin bir çevre yönetimini sağlamak, çevre kirliliğini en aza indirmek, çevreyi korumak ve geliştirmek adına çevre mevzuatı kapsamında gerçekleştirilen çevresel etki değerlendirmesi, izin verme, lisanslandırma faaliyetleri, çevre denetim ve yaptırım uygulamaları ve izleme çalışmaları Bakanlığımız açısından büyük önem taşımaktadır” dedi.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafındna bu yıl sekizinci kez yayınlanan Çevre Denetim Raporu hakkında bilgiler verdi. Özcan, “Başarılı ve sağlıklı bir çevre yönetimini gerçekleştirmek için çevre koruma politikalarına yönelik sorumluluk kurallarının oluşturulması ve bunlara ilişkin hukuki düzenlemelerin yürürlüğe girmesi, büyük bir gelişme olarak kabul edilmektedir. Bunun bir sonucu olarak, çevre mevzuatının daha etkin uygulanması için sanayi tesislerine verilen izinlere uygunluğun tespiti amacıyla yapılan çevre denetimleri oldukça önemlidir. Çevre Denetimi Raporu’nda çevre alanında gerçekleştirilen denetim faaliyetleri hakkında bilgi verilmekte, bu denetimler sonucunda uygulanan yaptırımlara ilişkin veriler değerlendirilmektedir. Ayrıca ÇED sürecine, Geçici Faaliyet Belgesi ve Çevre İzni, Çevre İzni ve Lisansı Belgesi verilmesine ilişkin veri ve değerlendirmeler, gerçekleştirilen eğitim çalışmaları da rapor içeriğinde bulunmaktadır. Çevre Denetim Raporları 2011 yılından itibaren İngilizce olarak da hazırlanmaktadır” dedi.

“EKOSİSTEMLERİN BOZULMASI ÇOK FARKLI ETKİLERE NEDEN OLUYOR”

Çevre sorunlarına değinen Özcan, kaynakların verimli kullanılması gerektiğine dikkat çekerek şöyle konuştu:

 “Çevre üzerindeki küresel baskılar, özellikle ve nüfustaki hızlı artış, toplumun değişen tüketim kalıpları ve ekonomilerdeki yoğun doğal kaynak kullanımı nedeniyle, 1990'lardan bu yana benzeri görülmemiş şekilde artmıştır. Çünkü dünya nüfusu, 1950 yılında 3 milyarın altında olan dünya nüfusu bugün 7,5 milyara ulaşmıştır. Buna karşın doğal kaynakları ve ekosistem kapasitesi sınırlı bir dünyada yaşamaktayız. Ekonomik faaliyetler için doğal kaynaklara gerek duyulmaktadır. Yani, kalkınma ve kalkınmanın sürdürülmesi için ekonomik faaliyetlerin gerçekleştirilmesine, ekonomik faaliyetlerin gerçekleştirilmesi için de doğal kaynaklara gereksinim duyulmaktadır. Gezegenimizdeki kaynakların sınırlı olduğunun bilincinde olmalıyız. Günümüzde, gezegenin bize sunabileceği kaynaklardan çok daha fazlasını tüketiyoruz. Ülkeler tarafından ekonomik kalkınmayı sürdürmek için sınırsızmış gibi düşünülen doğal sermaye rezervlerinin yoğun kullanımı ve ekosistemlerin bozulması çok farklı değişik etkilere neden olmaktadır. Bu etkilerin başında küresel ısınma, ozon tabakasının delinmesi, çölleşme, ormanların yok olması, biyolojik çeşitlilik kaybı ve insan sağlığı üzerinde olumsuz çeşitli etkiler gelmektedir.

TÜM DÜNYANIN SORUNU DENİZ ÇÖPÜ

Deniz ve kıyı ekosistemleri gibi bazı ekosistemler, yetersiz atık yönetimi ya da çöp atımından ciddi şekilde etkilenmektedir. Deniz çöpü tüm dünya için büyüyen bir sorundur. Bu sorun sadece estetik görünüm olarak ortaya çıkmaz, aynı zamanda atıklara dolaşıp takılma veya atıkları yutma gibi durumlar birçok deniz canlısı için ciddi tehdit oluşturmaktadır. Organik maddelerin tersine plastik doğada asla ‘yok olmaz’ ve çevrede, özellikle de okyanuslarda birikmektedir. Güneş ışığı, tuzlu su ve dalgalar, plastikleri daha da küçük parçalara ayırır. Bu parçalar okyanus akıntıları, rüzgârlarla ve yeryüzünün dönüşü sonucu tüm deniz ve okyanuslara dağılırlar. Bu küçük plastik parçaları deniz canlıları tarafından yenebilir. Sindirilemeyen plastikle dolu bir mide, hayvanın yemek yemesine engel olarak sonunda açlıktan ölmesine neden olabilir. Plastiklerdeki kimyasallar da zehir etkisi gösterir ve dozuna bağlı olarak hayvanı kalıcı olarak güçten düşürebilir ya da öldürebilir. Ayrıca okyanus ve denizlerde yakalanan balıklar soframıza kadar gelerek insan sağlığını da tehlikeye atmaktadır.

PLASTİKLER DENİZDEKİ YAŞAMI TEHDİT EDİYOR

Daha büyük plastik parçaları da denizdeki yaşam için bir tehdit oluşturmaktadır. Foklar, yunuslar ve deniz kaplumbağaları gibi birçok tür, plastik döküntüye, balık ağlarına ve denizde kaybedilen oltalara dolaşıp takılabilir. Dolaşıp takılan bu hayvanların birçoğu hayatta kalamaz, çünkü nefes almak için suyun yüzüne çıkamazlar, avcılardan kaçamazlar ya da kendilerini besleyemezler. Bu etkileri değerlendirdiğimizde günümüzde ortaya çıkan çevresel sorunlar, çevre konusunun oldukça karmaşık bir yapıya sahip olduğunu göstermektedir. Çevresel sorunlar artık küresel boyut kazanmıştır ve ekonomik, sosyal, politik, teknik ve kültürel konularla karşılıklı etkileşim halindedir. Bu küresel birbirine bağlılık, bir öğeye verilen zararın bir başka yerde beklenmeyen sonuçlara yol açabileceği anlamına gelmektedir.

KAYNAKLAR DAHA AZ DEĞİL DAHA İYİ KULLANILMALI

Sağlığımız açısından vazgeçilmez önemde olan temiz su ve hava kullanımı, çoğunlukla, insan faaliyetlerinden ve sanayiden kaynaklanan kirlilik ve atıklar yüzünden zayıflar. İklim değişikliği de, hava ve su kalitesi üzerinde baskı uygular, ayrıca biyolojik çeşitlilik kaybı ise, ekosistemlerin örneğin su temizleme ve sağlıkla ilgili diğer hizmetleri sağlama yeteneğini azaltır. Artık insanın çevresel ‘ayak izi’ çok kapsamlı duruma gelmiş ve sınırların ötesine yayılmıştır. Bu nedenlerden dolayı sosyoekonomik ilerlemeyi sürdürmenin koşullarından birisi kaynak verimliliğini artırmaktır. Kaynak sıkıntısı ve kaynakların giderek pahalanması sonucu, kaynakların geri kazanımı ve yeniden kullanımı için süreçler geliştirmeye ve kaynakları daha verimli şekilde kullanmanın alternatif yollarını araştırmaya zorlamaktadır. Kaynakların verimli kullanılmasının anlamı ‘daha az kullanmak’ yerine ‘daha iyi kullanmaktır.

GERİ DÖNÜŞÜM ÖNEMLİ

Bununla birlikte kaynakların verimli kullanılması tek başına yeterli olmamaktadır. Çevreyi korumak ve bize sunduğu avantajlardan faydalanmak için, çıkardığımız hammadde miktarını da azaltmamız gerekir. Bunun için de, mal ve hizmetleri üretme ve hammadde kaynaklarını tüketme şeklimizi değiştirmemiz gerekir. Burada döngüsel ekonomi gündeme gelmektedir. ‘Hiçbir şeyin ziyan edilmediği döngüsel bir ekonomi’ düşüncesi ile atık oluşumun önlenmesi, yeniden kullanılması ve geri dönüştürülmesi sonucu ekonominin doğal kaynakları azami miktarda kullanılması sağlanacaktır. ‘Döngüsel ekonomi’ terimi, mümkün olduğunca az kayıp üreten bir üretim ve tüketim sistemini öngörmektedir. Mevcut üretim ve tüketim süreçleri, yalnızca mal ve hizmet üretmekle kalmaz. Aynı zamanda kalıntı da üretirler. Bunlar çevreye salınan kirleticiler, kullanılmayan kaynak parçaları (tahta veya metal) ya da herhangi bir şekilde tüketilemeyen gıda biçiminde olabilir. Aynı durum, kullanım sürelerinin sonuna gelen ürünler için de geçerlidir. Bunların bir kısmı kısmen geri dönüştürülebilir veya yeniden kullanılabilir, ancak bir kısmı çöp alanlarına gönderilir, arazi doldurmada kullanılır veya atık olarak yakılır. Kaynakların bu mal ve hizmetler için kullanıldığı düşünüldüğünde, kullanılmayan her parça aslında potansiyel bir ekonomik kaybı ve çevresel bir sorunu temsil eder. Buna ek olarak, mal ve hizmetleri üretme ve hammadde kaynaklarını tüketme şeklimizi de değiştirmemiz gerekir. Bu nedenlerle çevreyi koruma ve kirlenmesini önleme çalışmalarının daha iyi güçlü uygulanması birçok yarar sağlayacaktır. Çevreyi koruma ve kirlenmesini önleme çalışmalarının temeli sadece konuya ilişkin stratejilerin oluşturulup uygulamaya konulması, mevzuatın çıkartılması ve iyileştirici çevresel önlemlerin alınması değildir. Bunların sıkı bir takibinin de yapılması gerekmektedir. Bu kapsamda çevresel izleme ve çevre denetimleri uygulamada gidişatın yönünü tespit etmede en temel araçlardır.”

ÇED KARARLARINA İLİŞKİN VERİLER YER ALIYOR

Bu yıl 8.’si yayınlanan Çevre Denetim Raporu’nun 12 bölüm ve 14 ekten oluştuğunu söyleyen Özcan, bu raporda bulunan bölümler ve bölümlerin içerikleri hakkında da bilgiler vererek şunları söyledi:

“Çevre ve Şehircilik Bakanlığına Çevresel Etki Değerlendirmesi Başvuru Dosyası ve Çevre İzin ve Lisans başvuruları Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yetki verilmiş olan kuruluşlarca elektronik ortamda gerçekleştirilmektedir. Ayrıca sanayi kuruluşlarının ve firmaların, mevzuat kapsamında yaptıracakları ölçümlerin ve analizlerin Bakanlık tarafından yetki verilmiş ölçüm kuruluşları tarafından yapılması ve çevre konusunda çalışacak olan personelin bakanlıkça yetkilendirilmesi gerekmektedir. Bu nedenle, Çevresel Etki Değerlendirmesi Başvuru Dosyası, Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu ve Proje Tanıtım Dosyası hazırlayacak, Çevre İzni, Lisansı başvurusu yapacak, çevre ölçümleri yapabilecek kurum ve kuruluşlara ilişkin veriler de bu rapor kapsamında Bölüm 2’de yer almaktadır. Çevresel uygunluk zincirinin ilk halkasını oluşturan ÇED Yönetmeliği çerçevesinde 2016 yılı içerisinde verilen ÇED kararlarına ilişkin veri ve değerlendirmeler Bölüm 3’de, çevresel uygunluk zincirinin diğer bir halkasını oluşturan Çevre İzin ve Lisans Yönetmeliği gereğince verilen çevre izni, lisansı belgelerine ilişkin veriler Bölüm 4’de de yer almaktadır. 2016 yılı içerisinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı merkez ve Çevre ve Şehircilik İl Müdürlükleri tarafından Çevre Kanunu kapsamında gerçekleştirilen çevre denetimi faaliyetleri ile ilgili istatistikî veriler Bölüm 5’de bulunmaktadır. Yine Çevre ve Şehircilik Bakanlığı görev alanı içerisinde kalan piyasa gözetimi ve denetimine ve egzoz denetimine ilişkin veriler de yine aynı bölümde verilmektedir. Bölüm 6 ise hem Bakanlık merkez teşkilatı hem de Çevre ve Şehircilik İl Müdürlükleri tarafından çevre denetimleri sırasında saptanan uygunsuzluklar ve uygunsuzlukları saptanan işletmelere uygulanan idari yaptırımları kapsamaktadır.

ÇEVRESEL İZLEME ÇALIŞMALARI BÖLÜM 8’DE

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın, denetim yetkisini devrettiği kurum ve kuruluşlara ilişkin bilgiler, gemilerden kaynaklanan kirliliğin denetimi ve yaptırım uygulanması konusunda yetki devri yapılan kuruluşlar tarafından 2016 yılında uygulanan ceza miktarları Bölüm 7’de verilmektedir. Çevresel izleme, bir ya da daha fazla çevresel parametre ya da özelliğin durumunu veya gidişatını belirlemek amacıyla yeterli bir zaman aralığında ve sıklıkta verilerin (kimyasal, fiziksel ve/veya biyolojik) toplanması ve analiz edilmesi anlamına gelmektedir. Çevresel izlemenin gerçekleştirilmesi çevre denetim yapılması kadar önemli bir duruma gelmiş bulunmaktadır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 2016 yılı içerisinde gerçekleştirilen çevresel izleme çalışmaları Bölüm 8’da yer almaktadır.

SON BÖLÜMDE NE VAR?

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından, hava kirliliğinin çevre ve insan sağlığı üzerindeki etkilerini önlemek veya azaltmak, hava kalitesi ile ilgili bilgi toplamak ve uyarı eşikleri aracılığı ile halkın bilgilendirilmesini sağlamak amacıyla Temiz Hava Merkezleri kurulmaktadır. Dünyada izlemede kabul gören genel kural, kirliliğin ölçülmesinin tahmin edilmesinden daha doğru olduğudur. Bu nedenle Marmara Temiz Hava Merkezinin 2016 yılında elde ettiği izleme sonuçları ve ürettiği bilgiler Bölüm 9’da yer almaktadır. 2016 yılında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen uluslararası denetçi ağları ile ilişkiler ve bunların toplantı ve faaliyetlerine katılımlar, proje faaliyetleri ve eğitimler de bu rapor kapsamında Bölüm 10’de bulunmaktadır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, nihai sonucu Çevresel Sorumluluk Direktifinin ulusal mevzuatımızla uyumlaştırıldığı bir kanun taslağı (Çevresel Sorumluluk Kanunu Taslağı) hazırlamak olan bir proje yürütmektedir. Bu proje kapsamında 2016 yılında Bakanlıkta gerçekleştirilen çalışmalara ilişkin bilgiler Bölüm 11’de verilmektedir. Bölüm 12 ise genel denetim sonuçlarından oluşmaktadır.”