Tahsin ÖTGÜÇ

ALLAH VE PEYGAMBER SEVGİSİ

Tahsin ÖTGÜÇ

Gerçek huzur ve mutluluğun kaynağı Allah ve Peygamber sevgisidir. Bu durum Müslümana has bir özelliktir. Yani tabii olan Allah ve Peygamber sevgisi sadece Müslümanlarda mevcuttur. Zira Allah’a ve onun evrensel Nebisi Hz Muhammed Mustafa (sav)  efendimize gönülden bağlılığını davranışlarıyla ortaya sergileyen Müslüman, bu bağlılığın kesintiye uğramaması için tüm gücünü kullanır. Yüce Allah’ın emirlerini yerine getirmede hata etmemeye çalışır. Yaratıcının daima kendisinden razı olmasını arzu eder. İşte bir Müslümanın gönülden Allah’ı sevmesi, ona olan itaatin gücünü göstermektedir. Kişi kulluk görevlerini ifa ederken Mevla’sıyla kurduğu irtibat sonucunda manevi zevk alır. Bu durum onun huzur ve mutluluğunu sağlar. Peygamber sevgisi de aynı şekilde Müminin hayattan tat almasına vesile olur.

             Peygamberimiz (sav) efendimizi seviyor olmak, onun sünnetini ihya etmekle mümkündür. Söz ve öğütlerini öğrenip yaşamak, bu cümledendir. Allah ve Peygamber sevgisi sadece söylemle değil, Allah’ın ismi anıldığında kalplerin titremesi gerekir. Bir heyecan ve ilahi aşk meydana gelmesi lazım gelir. Peygamberimizin ismi anıldığında kalplerde meydana gelen muhabbetin tezahürü olarak ona, Salatü selam okumak ( Allahümmesalli ala Muhammedin ve ala eli Muhammed) gerekir. Aynı zamanda peygamber sevgisi, onun sünnetini ihya etmekten geçer

            Yüce Allah Kur’an’ında şöyle buyurmaktadır. “ De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” Ali İmran, 31. Allah’ı sevebilmenin yolu Peygamberimiz (sav) efendimize tabi olmaktan geçmektedir. Bir başka ifadeyle evrensel Nebi efendimize tabi olmadan, onun Allah’ın elçisi olduğuna iman etmeden, ona olan sevgi ve saygımızı davranışlarımızla tezahür ettirmeden Yüce Mevla’mızı seviyor olamayız.. Bu bakımdan efendimizi sevmek Allah’ı sevmek, onu memnun kılmak Allah’ı memnun kılmaktır. Efendimizi gücendirmek Allah’ı gücendirmektir

            Allah ve Peygamber sevgisinin var olduğu her yerde, huzur ve güven vardır, Allah ve Peygamber sevgisinin olduğu yerlerde birlik ve beraberlik, kardeşlik, paylaşım, dertlere çözüm, sevinçlere ortak olmak vardır. Allah’ı ve elçisini sevenler, yaratılanı yaratandan ötürü sevmek zorundadırlar. Böyle olunca da, kalplerinde zerre miktarı Allah ve Peygamber sevgisi olanlar, insanlara zarar değil fayda sağlarlar. Zira Peygamberimiz (sav) efendimiz,” insanların en hayırlısı, insanlara faydalı olanıdır, buyurmuştur.Buhari,Mağazi,35.

            Bu gün İslam beldelerinde meydana gelen Müslümanlıkla bağdaşmayan bütün olayların tabanında Allah ve Peygamber sevgisinin gerçek manada olmadığı görülmektedir. Allah’ı ve peygamberi seven kişi, vicdandan, merhametten, hoşgörüden yoksun olamaz. Etrafındakilerin canlarına, mallarına, iffetlerine zarar veremez. Kendisi için sevdiğini, diğer kardeşleri için de sever. Allah ve peygamber sevgisine sahip olanlar bilirler ki, sevdiklerinin hoşlanmayacağı söylem ve eylemlerde bulunduklarında sevginin bir hükmü kalmaz. Darılma, gücenme, kızma olur. Bu durum kişiyi yeise, karamsarlığa iter. Hayattan manen zevk alamaz, huzursuzluk başlar. Böyle bir duruma düşmemek için kalplerimizde sevgilerini taşıdığımız Allah ve Resulünün gösterdiği hak sahada yaşamaya devam etmeliyiz.                   

            Yüce Allah, Kur’an’ında: De ki: ”Allah’a ve Peygamber’e itaat edin. Eğer yüz çevirilerse şüphe yok ki Allah kâfirleri sevmez” buyurmuştur. Ali İmran, 32. Allah’ı seviyor olmak, ancak Allah ve Resulüne itaat etmekle mümkündür. Bu hal Yüce Yaratıcıya ve onun evrensel Nebisine iman etmekle başlar. Bizler inancımızın gereği olarak Mevla’mızın emir ve tavsiyelerini yerine getirerek, Peygamberimiz (sav) efendimizin sünnetini ihya ile yaşantımızı idame ettiriyoruz. Böylece Allah ve peygamber sevgisini gönlümüz ve hayatımızla buluşturarak, dünya ve ahiretimizi mutlu kılıyoruz. Yüce Mevla’mızın ve Peygamberimiz (sav) efendimizin bizlerden beklediği de bu olsa gerek. Bu beklentilere cevap vererek hayatlarını idame ettirenlerin yaşantılarında müspet yöndeki değişmelerin varlığı bariz bir şekilde görülebilir.

           

            Allah ve peygamber sevgisi, söylemden ziyade eylemde kendini gösterir. Kişinin hal ve hareketleri Kur’an ve sünnetle örtüşmüyorsa, burada Allah ve peygamber sevgisinden bahsetmek mümkün değildir. İnsan tabiatına uygun düşmeyen, gayri ahlaki söylem ve eylemlerde Allah gazabı vardır. Kişinin sıfatı, mevki ve makamı ne olursa olsun, İslami hayatı doğru olarak idame ettirmesi için kuran ve sünneti kendisine rehber edinmesi gerekir. Değilse kendisine göre dini hayat belirler ve bununla Allah ve resulünü sevdiğini zanneder. Oysa ki, kişi, bu haliyle Allah’ın rızasından uzaklaşır ve günahkar olarak yoluna devam eder. İnsanları şeytani yollara sevk eden onların günahlarını da üzerine almış olur.  Gerçek Müslüman söylem ve eyleminde bir bütünlük ortaya koyar. Dini yaşantısındaki samimiyetiyle diğerlerine örnek olur.                                                                                                         

                                                                Tahsin ÖTGÜÇ – Emekli Müftü

 

                                                                                                               .                  

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları