Tunç, hdp önerisi aleyhinde konuştu

'OHAL, milletimize karşı değil, terörle mücadele içindir'

Tunç, hdp önerisi aleyhinde konuştu

 

Haber Merkezi

AK Parti Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) HDP’nin OHAL Kanun Hükmünde Kararnameleri ile kamudan ihraç edilenlerin mağduriyetlerinin araştırılması hakkında komisyonu kurulması talebini içeren grup önerisi aleyhinde konuştu. OHAL’in vatandaşlara yönelik ilan edilmediğini ifade eden Tunç, 15 Temmuz darbe girişimini gerçekleştiren FETÖ terör örgütü ve diğer terör örgütleri ile mücadele için ilan edildiğini söyledi.

AK Parti Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) HDP’nin OHAL Kanun Hükmünde Kararnameleri ile kamudan ihraç edilenlerin mağduriyetlerinin araştırılması hakkında komisyonu kurulması talebini içeren grup önerisi aleyhinde konuştu. OHAL’in vatandaşlara yönelik ilan edilmediğini ifade eden Tunç, “15 Temmuz darbe girişimi sonrasında Millî Güvenlik Kurulunun 20 Temmuz’da aldığı tavsiye kararı ve Cumhurbaşkanımızın başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu kararıyla Anayasa'mızın 120'nci maddesi gereğince ilan edilen olağanüstü hâl kararı 21 Temmuz’da da Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylandı ve üçer aylık dönemlerle üç kez uzatma kararı yine Meclis tarafından onaylandı.  Ve bu süre içerisinde de 24 tane kanun hükmünde kararname yayımlanarak yürürlüğe girdi. Öncelikle şunu ifade etmek gerekiyor 15 Temmuz darbe girişimi FETÖ mensuplarının cumhuriyetimize yönelik bir saldırısıydı, demokrasimize yönelik bir saldırısıydı. Ülkemize karşı bir işgal girişimiydi. Millî iradeye ve Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı bir saldırıydı ve temel hak ve özgürlükleri yok etme girişimiydi. Milletimiz 15 Temmuz gecesi göstermiş olduğu kahramanlıkla bu darbe girişimini püskürtmeyi başardı. Ülkesine, bayrağına, istiklaline, istikbaline, bağımsızlığına sahip çıktı ve ülkemizi uçurumun kenarından almış oldu ve tüm dünyaya şunu gösterdi. Demokrasi mücadelesinin, insan hakları mücadelesinin nasıl gerçekleştirileceğinin en güzel örneğini 15 Temmuz gecesi Türk milleti bu yoğun çabasıyla göstermiş oldu” dedi.

“ÖNEMLİ BİR MÜCADELEYE GİRİŞİLDİ”

Devletin FETÖ mensuplarının devletin kurumlarından temizlenmesi anlamında önemli bir mücadeleye giriştiğini kaydeden Yılmaz Tunç, konuşmasına şöyle devam etti:

“Şimdi, milletimizin göstermiş olduğu bu mücadeleyi, bu kahramanlığı akim bırakmamak için devletimiz tüm kurumlarıyla seferber oldu ve alınması gereken tedbirlerle alakalı da gerek idari düzenlemeler gerek yasal tedbirler, kanun hükmünde kararnameler yoluyla alınarak FETÖ mensuplarının devletin kurumlarından temizlenmesi anlamında önemli bir mücadeleye girişildi. Bu mücadelenin elbette ki hukuki dayanakları var. Öncelikle Anayasa'mızın 119, 120 ve 121'inci maddelerinde bunlar düzenlenmiştir. Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 15'inci maddesinde de bu mücadelenin hukuki dayanağı mevcut. Bu mevzuata göre baktığımızda, devletler ulusun varlığını tehdit eden genel tehlike karşısında kendilerini korumaya yönelik tedbirler almak durumundadır ve bu çerçevede bu kararlar alınmaktadır.”

“AVRUPA ÇİFTE STANDARTLI TAVIR İÇERİSİNDE”

Tabii ki Avrupa'nın çifte standardı da hepimizin gözleri önünde cereyan etmektedir. Fransa'da bir terör saldırısı sonrası bir yıldan fazla olağanüstü hâl ilan edilmiş olmasına rağmen oraya ses çıkarmayan Avrupa ülkeleri ve Avrupa Parlamentosu, maalesef, ülkemizde özellikle demokrasiye ve millî iradeye karşı bir saldırı girişimine karşı koyan milletimizi, Türkiye'yi, aday ülke olan Türkiye'yi, bir müzakereci ülke olan Türkiye'yi tebrik etmesi gerekirken maalesef farklı kararlar alabilmektedir.

“MÜCADELEMİZ TÜM TERÖR ÖRGÜTLERİ İLE”

Ülke olarak bir taraftan darbe girişimini gerçekleştiren FETÖ mensuplarıyla mücadelemizi sürdürürken, darbeyi tüm unsurlarıyla bertaraf etmeye çalışırken FETÖ'yle mücadele edilirken maalesef diğer terör örgütleri de aynı anda düğmeye basmışlar ve harekete geçmişler devletimiz diğer taraftan PKK'yla, PYD'yle, DAİŞ'le, DHKP-C'yle ve diğer terör örgütleriyle de mücadele etmek durumunda kalmıştır.  Ve nitekim çıkarılan kanun hükmünde kararnameler de tüm terör örgütleriyle mücadeleyi kapsamaktadır.

“BU MÜCADELEDE BAŞARILI OLMAK ZORUNDAYIZ”

FETÖ terör örgütünün özellikle yargı, emniyet, askeriye, millî güvenlik ve üniversiteler başta olmak üzere devletin tüm kurumlarından temizlenmesiyle ilgili mücadele devam etmektedir. Bu mücadelede başarılı olmak zorundayız değerli milletvekilleri. Çocuklarımızın geleceği için, bu ülkenin bir daha darbe tehdidiyle karşı karşıya kalmaması için bu mücadeleyi hep birlikte başarmak zorundayız.

 “HATALAR VARSA DÜZELTİLİYOR”

 Bugüne kadar yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnamelerle FETÖ'yle irtibatı, iltisakı değerlendirilen dernekler, vakıflar kapatıldı, finans kaynağı olarak değerlendirilen şirketlere kayyum tayin edildi ve FETÖ ve diğer terör örgütleriyle irtibatı, iltisakı değerlendirilen kişiler de kamudan ihraç edildi; açığa alınanlar var, soruşturmasına devam edilenler var. Tabii ki 130 binden fazla kişiden bahsediyoruz. Dolayısıyla bu sayı belki bundan sonra da artabilir, soruşturması devam edenler de var. Bu soruşturmalar sırasında, elbette ki, sayı çok fazla olduğu için hatalar da olabilir ancak bu hataların zaman içerisinde düzeltildiğini de görüyoruz; yayınlanan kanun hükmünde kararnamelerde iade kararlarının verildiğini, kapatılan derneklerin yeniden açılabildiğini ve kayyum tayin edilen şirketlerden kayyum kararının kaldırıldığını, zaman içerisinde düzeltmelerin de yapılabildiğini görüyoruz.

OHAL MİLLETİMİZE KARŞI İLAN EDİLMEDİ

Tabii ki olağanüstü hâl milletimize karşı ilan edilen bir husus değildir. Bu olağanüstü hâl kararı, ülkemize karşı işgal girişiminde bulunan, darbe girişiminde bulunan FETÖ terör örgütü mensupları ve onlara destek veren diğer terör örgütleriyle mücadele için ilan edilmiştir.

OHAL İNCELEME KOMİSYONU KURULDU

Bu konuda hükümetimiz hassas davranmaktadır. Özellikle 23 Ocak 2017 tarihinde çıkarılan 685 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle Olağanüstü Hâl İnceleme Komisyonu kurulmasına da karar verilmiştir. Bu Komisyon da elbette ki kamudaki ihraçlarla ilgili yapılacak olan itirazları değerlendirecektir. Bu Komisyon henüz çalışmalarına başlamamıştır ancak kurulmasına karar verilmiştir. Yakın zamanda da çalışmalarına başlayacağı ifade edilmektedir. 7 kişiden oluşacak olan bu Komisyonun üyelerinin 3'ü Başbakanımız tarafından, 1 üyesi Adalet Bakanlığınca hâkim ve savcılar arasından, 1 üyesi İçişleri Bakanlığınca mülki amirler arasından, 2 üyesi de Hâkimler Savcılar Kurulu tarafından Yargıtay ve Danıştay hâkimleri arasından oluşturulacak ve iki yıl süreyle görev yapacak ve bu süre içerisinde de bu üyeler görevden alınamayacak. OHAL kanun hükmünde kararnameleri nedeniyle yapılan işlemin haksız ya da hukuka aykırı olduğunu düşünen vatandaşlarımız OHAL İnceleme Komisyonuna müracaat edebileceklerdir ve bu Komisyonun vermiş olduğu karara karşı da Hâkimler Savcılar Kurulunca yetkilendirilecek olan Ankara İdare Mahkemesinde dava açabileceklerdir. Ayrıca, yine, meslekten ihraç edilenlerle ilgili olarak, ilk derece mahkemesi sıfatıyla Danıştaya da OHAL İnceleme Komisyonunun kararını götürebileceklerdir. Böylece bu ihraçlar nedeniyle ya da bu işlemler nedeniyle, kanun hükmünde kararnamelerden ve OHAL komisyonundan sonuç alamayan kişilerle ilgili olarak da yargı yolu, yargı denetimi açılmış olmaktadır. Her şey hukuk devleti ilkesi çerçevesi içerisinde gerçekleşmektedir. Hep birlikte bağımsız yargının kararlarını takip etmemiz gerekir. Hukuk devleti çerçevesi içerisinde hiç kimsenin hakkının zayi olmayacağını da belirtmek istiyorum.”

“AKADEMİSYENLERİN ÇAĞRISI BARIŞ ÇAĞRISI DEĞİLDİR”

HDP grup önerisinde bahsedilen, "1  bin100 akademisyenin barış çağrısı" şeklinde nitelendirilen ve "Bu suça ortak olmayacağız." şeklinde başlıklı bildiriye baktığımız zaman, bu bildiri aslında bir barış çağrısı değildir. Satırlara baktığımız zaman burada devletin Kürt kökenli vatandaşlarımıza yönelik bir katliam içerisinde olduğu ve şiddet uyguladığı yönünde beyanlar var ve terör örgütlerine ilişkin ise hiçbir ifade yok. Devletin, başta Kürt halkı olmak üzere tüm bölge halklarına karşı gerçekleştirdiği katliam ve uyguladığı bilinçli sürgün politikasından bahsediliyor. Yine, devletin vatandaşlarına uyguladığı şiddete hemen şimdi son vermesini talep ediyor. Şimdi, "Bu suça ortak olmayacağız." diye başlıyorsunuz ancak bildiride devletin terörle mücadelesini, kırk yıldır devam eden, bölge halkına zulmeden ve ülkemizi rahatsız eden bu terör örgütüne karşı devletin aldığı tedbirleri "katliam" ve "şiddet" olarak ifade ederseniz "Bu suça ortak olmayacağız." başlığı gerçek olur. Evet, terör örgütünün suçuna ortak olmuş olursunuz. Bir akademisyen, üniversitede görev yapan, Türkiye Cumhuriyeti devletinin üniversitesinde çalışan ve yavrularımızı teslim ettiğimiz, yetiştirmesi için gönderdiğimiz o akademisyenler, devletin üniversitesinden maaş alan bu akademisyenler eğer çıkıp da terör örgütlerinin tarafında yer alırsa, devletin terörle mücadelesini bir katliammış gibi sunarsa ve bunun altına imza atarsa orada hukuk devleti devreye girer ve gerekli soruşturmalar açılır. Bu yapılmıştır buna ilişkin de itiraz süreçlerini yine bu akademisyenler değerlendirebilir.  Bununla ilgili kanallar da açıktır.”