Karakaş'tan Yurtbay'a İstanbul Sözleşmesi cevabı

CHP İl Başkanı Selim Karakaş, Saadet Partisi İl Başkanı Ünal Yurtbay'un İstanbul Sözleşmesi ve sözleşme üzerinden CHP Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu'na yaptığı eleştirilere cevap verdi. Karakaş, 'Kadınlar, sizin eşyanız olmayacak' dedi.

Karakaş'tan Yurtbay'a İstanbul Sözleşmesi cevabı

CHP Bartın İl Başkanı Selim Karakaş, yazılı bir açıklama yayımlayarak İstanbul Sözleşmesi hakkında Saadet Partisi İl Başkanı Ünal Yurtbay tarafından ifade edilen sözlere yanıt verdi. Karakaş, “Tam adı “Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi” olan, kısaca İstanbul Sözleşmesi şeklinde bilinen uluslararası sözleşmenin, aile yapımızı bozduğuna dair iddialar, geçtiğimiz gün, Bartın'da da maksatlı olarak ifade edilmeye başlandı. Bu iddialara ilişkin şunları söylemek isterim:

 

- Öncelikle biz, kimseden örf, âdet, din, ahlâk konularında, söylendiği gibi bir "anlatıma" ihtiyaç duymuyoruz. Bu konularda kimseden ders almayız. Kimseye de bu konularda kendimizi sorgulatmayız.

 

- İstanbul Sözleşmesi'nin belli çevrelerce "ucube" olarak gösterilmek istenmesinin nedenlerine gelince: İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddeti önleme noktasında uluslararası bağlayıcılığa sahip ilk sözleşme. Bu Sözleşme'nin temelinde ne yatıyor? EŞİTLİK! "Kadına karşı şiddete karşıyız" demek lafta kolay. Konu uygulamaya gelince, tedbir almaya gelince böyle popülist açıklamalarla muhatap oluyoruz.

 

- Dile getirilenler, esasında, gerçeği değil; inandırılmak istenen olguları anlatmaktadır. Siyasi ciddiyetten uzak, halkı ve toplumu yanılgıya düşürüp gerçeği örten bu sözler, kendi niyetine uygun algı yaratmaya çalışan bir eylemin yansımalarıdır.

 

- "İstanbul Sözleşmesi, aile yapımızı bozuyor" denilerek Sözleşme'nin, "aile düşmanı" olduğu izlenimi verilmek isteniyor. Bir aileyi oluşturan bireylerin, erkeğiyle kadınıyla eşit olmasından rahatsızlık duyup bu hislerinizi Sözleşme'yi "ucube" kılarak anlatamazsınız. İstanbul Sözleşmesi, aileyi oluşturan bireyleri eşit konumlandırır ve bir şiddet olayı yaşanmışsa "kadının beyanını" esas alır. Bu durum neden rahatsızlık yaratır? Şayet rahatsızlık yaratıyorsa "şiddet gören kadının beyanını esas almayalım, dikkate almayalım" demek istiyorsunuzdur. Bu Sözleşme, iddia olunanların aksine, kadını da, erkeği de ve aileyi de eşit biçimde korumaya yönelik bir sözleşmedir.

 

- Şiddet gören kadınları korumak, onların şiddet görmesini ve hatta öldürülmesini engellemeye çalışmak, bu yolda en haklı gerekçelerle yasal düzenleme çıkarmak, ne zamandan beri "aileyi yıkmak" oldu?

 

- "Kendi toplumsal değerlerimize uygun tedbirler alınsın" deniliyor. Ülkemizin, bu toprakların toplumsal değeri, kadınları dövmek ve hatta çocuklarının gözü önünde ya da sokak ortasında öldürmek midir? Şiddet gören kadın, sesini çıkartmayınca Türk aile yapısına uygun, muteber birisi mi oluyor? İstediğiniz düzen buysa, açık açık söyleyin. Yaşam hakkı, erkekler için ne kadar kıymetliyse kadınlar için de o kadar kıymetlidir. Kadınların yaşamı, "ucube" değildir.

 

- "Kadın cinayetlerinin İstanbul Sözleşmesi yüzünden arttığı iddiasına" nasıl varılabiliyor? Gerçekten akıl sır erdirmek mümkün değil. Bir suçlu, günah keçisi aranacaksa o, eşitlik getiren, kadınlara şiddetten korunma imkânları sağlayan İstanbul Sözleşmesi değil; şiddete sebep olanlar ve Allah'ın verdiği canı kendi iradeleriyle katletme cüreti gösterenlerdir.

 

- 21. yüzyılda hala "eşitlik" fikrinden dahi rahatsız olunuyorsa ama bunu söylememek için türlü kılıflar bulunuyorsa, daha gidilecek çok ama çok yolumuz var demektir. CHP olarak biz, yorulmadan kadın-erkek eşitliğini, yani hem kadınların hem erkeklerin haklarını savunmaya devam ediyoruz.”