Bankoğlu 'Yargıda savunmanın kutuplaşmasını istiyorlar'

Avukatlık Günü dolayısıyla açıklama yapan CHP Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu, AK Parti iktidarının çoklu baro sistemiyle yargının içerisinde, savunmanın dahi belli kutuplar halinde gruplaşmasını istediğini savunarak 'Yasamanın ve yönetimin toplumun her kesimini kapsayacak demokratik ve sivil yeni bir anayasayla, hukukun üstünlüğüne olan inançla yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Bunu tüm meslektaşlarımla birlikte, hep beraber başaracağız' dedi.

Bankoğlu 'Yargıda savunmanın kutuplaşmasını istiyorlar'

Türkiye’de yargı bağımsızlığına ve hukukun üstünlüğüne vurgu yaparak, tüm avukatların 5 Nisan Avukatlar Günü’nü kutlayan CHP Bartın milletvekili Av. Aysu Bankoğlu, gündeme ilişkin de değerlendirmelerde bulundu. Avukatlar gününün, 5 Nisan 1923’te  Ankara Barosu’nun açılışını yapan Atatürk’ün hediyesi olduğunu belirten Bankoğlu, günümüzde maalesef gelişmiş ülkelere kıyasla Türkiye avukatlık mesleğinin koşullarının oldukça zor olduğunu belirtti.

Bankoğlu yaptığı açıklamada “Savunmanın temsilcisi olan avukatlar, ülkemizdeki hukuka ve adalete dair sorunlardan en çok etkilenen meslek gruplarından biri. Toplumumuzda yargıya ve adalete olan güven günden güne zedeleniyor. Bunun sebepleri arasında, en başta da yanlış kanun yapım tekniği yer alıyor. Her gün bir torba kanunla, bir temel kanunun değiştirildiği ülkemizde maalesef, kişiye göre kanun yapma tekniği benimsenmiş durumda. Böylece, elbise değiştirir gibi kanun değiştirilen sistemde yasanın ağırlığı ve caydırıcılığı da kalmıyor. Savunmanın kalesi olan avukatlar, dava sırasında bir çok kez uygulanan kanunun değiştiğini, hukuki öngörülebilirliğin artık neredeyse bir hükmünün olmadığını belirtiyorlar. Halbuki bir hukuk devletinde kişiye göre kanun yapılmaz. Kanun kişiye değil, kişi kanuna uyar. Temel kanunlarda yapılacak değişiklerinse, torba kanun teknikleriyle bir gecede değil; üzerinde düşünülerek, dikkatlice yapılması gerekir. Ancak böyle bir kanun yapım tekniğiyle, hukuka ve adalete olan güveni yeniden tesis edebiliriz,” dedi.

“İhtiyaç fazlası hukuk fakültesi açmanın bir anlamı yok”

Türkiye’de hukuk fakültesi enflasyonuna da değinen Bankoğlu, “Hukuk eğitiminde nicelik değil, nitelik önemlidir. Nitelikli bir eğitim verilmedikten sonra, ihtiyaç fazlası hukuk fakültesi açmanın bir anlamı yoktur. Nitekim bugün, avukatlar, Türkiye’deki üniversiteli işsizler ordusunun en kalabalık gruplarından biridir.  Hükümetin yıllardır bel bağladığı bu hesapsız programsız politikaları sonucunda, hem gençler ve aileleri hayalkırıklığı yaşıyor, hem de ülkenin hukuk sistemi zarar görüyor. Onların adalet ve yargı masalları şöyle dursun; her yıl yaklaşık 15-16 bin genç hukuk fakültesine başlarken büyük bir bölümüyse deneyimli ve bilgili hocalara kavuşamadan mezun oluyor. Mezuniyet sonrasındaysa, bir çok mezun ya işsiz kalıyor ya da çok kötü çalışma koşullarında çalışıyor. Hak ve adaletin savunucusu olması beklenen bu mezunlar, hükümetin yanlış politikaları neticesinde oluşan ekonomik sıkıntılardan dolayı, resmi stajları süresince ücretsiz çalıştırılma durumunda bile ses çıkaramaz hale getirildiler,” dedi.

"Adil ve güvenilir bir yargı herkese lazım"

Cumhurbaşkanlığı sisteminin hukukun üstünlüğü ilkesini zedelediğini belirten Bankoğlu, “Bulunduğumuz sistemde, tek bir kişi ülkeyi istediği gibi yönetmek için her türlü yolu deniyor. Canı istiyor, kimseye sormadan, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıyor, canı istiyor kanun çıkartıyor, canı istiyor yargıya müdahale ediyor. Bu milli iradeyi, anayasayı ve hukuku hiçe sayan bir anlayıştır,” dedi.

Çoklu baro uygulamasının hükümetin sürekli uyguladığı kutuplaştırıcı politikalardan biri olduğunu belirten Bankoğlu, “’Bir taraf olmayan, bertaraf olur,’ zihniyetleri buydu. Şimdiyse, bizden olmayan bertaraf olur, anlayışıyla hareket ediyorlar. Bu anlayışı mecliste de, sokakta da, adalette de görüyoruz. Bunun bir örneğini çoklu baro sisteminde gördük. Yargının içerisinde, savunmanın dahi belli kutuplar halinde gruplaşmasını istiyorlar. Bu politikalar toplumun birlik ve beraberliğine, huzuruna, adaletin güvenilirliğine gölge düşüren uygulamalardır,” diyerek kapsayıcı bir sivil anayasanın hazırlanması gerektiğini de belirtti. Bu konuda hukukçulara ve avukatlara çok görev düştüğünü belirten Bankoğlu, “Yasamanın ve yönetimin toplumun her kesimini kapsayacak demokratik ve sivil yeni bir anayasayla, hukukun üstünlüğüne olan inançla yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Bunu tüm meslektaşlarımla birlikte, hep beraber başaracağız,” açıklamasını yaptı.

Mustafa Kemal Atatürk’ün “Adalet gücü bağımsız olmayan bir milletin, devlet halinde varlığı kabul olunamaz” sözünü anımsatan Bankoğlu, “Adil ve güvenilir bir yargı herkese lazım. Bu bakımdan, yargının ve onun savunma ayağı olan avukatların bağımsızlığı çok önemli. Bunun için, başta, “devletin başı” dediklerinizin hukuka uyması gerekir. Güçler ayrılığının derhal tesis edilmesi ve bunun için güçlendirilmiş parlementer sistemin getirilmesi de bu yüzden önemlidir. Avukatlık mesleğinin onuru, yargının ve yasanın ağırlığından gelmektedir. ‘Kanun benim’ anlayışıyla yapılan politikalar, yalnızca bu politikaları uygulayan iktidarlara değil, ülkemize de zarar vermektedir. Bu bakımdan, hükümetin bu şekildeki politikalarına en uygun cevabı halkımızın önümüzdeki seçimlerde sandıkta vereceğini düşünüyorum,” dedi.

"Suçu cezalandırmak değil, suçu önlemek "

Açıklamalarında kadına yönelik şiddetle mücadelede Türk Ceza Kanunu’nda değişiklik öngören torba yasaya da değinen Bankoğlu, “Bir kere, iyi bir hukukçu suçluları cezalandırmaktan çok, suçu önlemeyi düşünmelidir. Bu bakımdan, yalnızca ceza arttırımı öngörmek, bu konuda önleyici ve düzenleyici politikaları göz ardı etmek, kadına yönelik şiddet sorununu çözmeye yetmecektir. Ayrıca teklif bir çok bakımdan çok eksik,” diyerek yapılan değişiklikle kadın cinayetlerine ilişkin baroların müdahillik taleplerinin reddedilmesi sorununa bir çözüm bulunmadığını da belirtti.