Bankoğlu 'Denizlerimiz imdat diyor'

CHP Bartın Milletvekili, Parti Meclisi ve TBMM Anayasa Komisyonu Üyesi Aysu Bankoğlu, Dünya Çevre Günü sebebiyle açıklamalarda bulundu. Bankoğlu, 'Denizlerimiz, ırmaklarımız, ormanlarımız 'imdat' diyor' dedi.

Bankoğlu 'Denizlerimiz imdat diyor'

CHP Bartın Milletvekili ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Anayasa Komisyonu üyesi Av. Aysu Bankoğlu, Birleşmiş Milletlere üye ülkeler tarafından 49 yıl önce kabul edilmiş ve 5 Haziran’da  Dünya Çevre Günü olarak etkinlikler yapılan bu güne dikkat çekti. Bankoğlu “49 yıl önce 5 Haziran olarak belirlenen Dünya Çevre Günü’nün amacı; çevre sorunlarına dikkat çekerken insanların çevreye ilişkin hassasiyetlerini artırmak, gerekli önlemlerin alınması konusunda bir bilinç oluşturmaktı. 133 ülkenin kabul ettiği ve Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı’nda çevreye ilişkin farkındalığı artırmanın hedeflendiği bu günde, Türkiye’nin hâli içler acısıdır. Tam da bu günlere denk gelen dünyanın eşsiz iç denizi Marmara müsilaj tehditi altında can çekişiyor. Bartın Irmağı yine kırmızı rengiyle, köpükleriyle herkesi korkutuyor. Kıpkırmızı akan ırmak Ulus ve Arıt’tan gelen kolların birleştiği yerde manzara korkunç. Bu su Karadeniz’e ulaşıyor. Balıklar ve tüm deniz canlıların zehirliyor. Sadece tarımı değil balıkçılığı da öldüren gelişmeler var. Dünyada eşi benzeri olmayan Salda Gölü’ne Millet Bahçesi katliamı yapılmaya başlamasıyla gölün rengi ve içeriği bozuldu. Çevre duyarlılığı olan sivil toplum kuruluşları ve yurttaşlar isyan etti” dedi.

“Kanal İstanbul ısrarı,  Türkiye’nin asıl beka meselesinin dibine dinamit koymaktır”

Bu hafta TBMM Genel Kurulu’nda Marmara Denizi’ndeki ekolojik yıkıma ve deniz salyası da denilen müsilaj istilasını dile getiren Aysu Bankoğlu “Türkiye sadece pandemi etkisi altında değil AKP’nin planlamadan, hesap kitaptan, gelecek kaygısından uzak beton sevdasının ağır saldırısı altındadır. Ülkemizin her köşesinde bina, yol, otel, ölümcül santraller, ormanları madenlere kurban verme, gereksiz havaalanları inşaatlarıyla yaptığı katliamlar yetmezmiş gibi Kanal İstanbul hesaplarıyla kör olmuş vaziyetteler. Kanal İstanbul garabeti Hopa’daki yurttaşlardan Bulgaristan sınırımızdaki ilçemiz Koçaz’a kadar ve ne yazık ki Çanakkale Boğazı’ndan Ege’ye bir felakete yol açacak. Bakın Türkiye’deki belki en uzun soluklu direnişi Amasra’da biz veriyoruz. 15 yıldır termik santrale karşı mücadele ederek tarihe geçtik. 43 bin dilekçemiz, 2019 davacımız, sayısız protestomuz var. Hem hukuki hem de sahadaki mücadelemizden yılmadık. Bir an vazgeçmiş olsaydık şu anda hâlimiz nice olurdu. Her şeyden önce Anayasa’da belirtilen sağlıklı çevrede yaşama hakkımızı savunuyoruz. Denizimizin, ağacımızın, kuşumuzun geleceği bizim ellerimizde. Turizmimiz, tarım ve hayvancılığımız, balıkçılığımızın kaderi buna bağlı. Açılacak olan limanın ithal kömür getirmek için değil de milletimiz için hayırlı işlere kullanılacağını ümit ediyorum.  Halkına kör, geleceğine umursamaz, doğaya bu kadar düşman bir yönetimle mücadele verirken aslında küresel ısınmanın Türkiye coğrafyasına verdiği korkunç tahribatı konuşuyor, bu konu üzerinde çalışıyor olmalıydık. Her zaman söylediğim şeyi yinelemek istiyorum; doğada hiçbir canlının insana ihtiyacı yoktur ama bizim yaşamımız doğanın her parçasına muhtaçtır. Bu bilince bir an önce kavuşmazsak, Kanal İstanbul ısrarının Türkiye’nin asıl beka meselesinin dibine dinamit koymak olduğunu anlamazsak değil çocuklarımız, bizler bile gün yüzü göremeyeceğiz.”dedi.

“İnsan seven doğaya düşman olamaz”

Bankoğlu, dünyanın yüzde 70’inin suyla kaplı bulunduğunu, kullanılabilir su kaynaklarının binde 3 olduğunu başta İstanbul’a yapılan gökdelenler, plansız konutlar ve tüm şehirlerde doğaya saygısızcı genişleyen inşaat alanlarını hatırlattı. Pandemi sürecinde doğal ortamından edilmiş pek çok hayvanın kentlere indiğini belirten Bankoğlu “İnsan seven doğaya düşman olamaz. Hayvanı, ağacı, çiçeği bir eşya, madde gibi göremez. İşi gücü tribünlere oynamak olan, her şeyi lafta kalan, gökyüzümüze, denizlerimize, ormanlarımıza, göllerimize “rant” olarak bakan zihniyeti sanıyorum 7’den 70’e herkes çok acı tecrübelerle anladı. Bize düşen bundan sonrasına dur demektir. Unutmayalım ki toprağı yerine koyamaz, ölüyü diriltemeyiz. İnsanca yaşamak istiyorsak önce doğaya kulak vereceğiz. Partimiz tüm gücüyle bu katlıamların karşısında olmaya devam edecektir” ifadelerinde bulundu.