Adalet Bakanı Tunç, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunu bilgilendirdi

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, 2024-2028 yıllarını kapsayacak Yargı Reformu Strateji Belgesi ile 3. İnsan Hakları Eylem Planı'nın hazırlık aşamalarının sonuna gelindiğini belirterek, 'Yaz dönemi sonunda, Meclis'in yeni yasama yılı açıldığında, bunları Sayın Cumhurbaşkanı'mız kamuoyuyla paylaştıktan sonra oradaki hedefler doğrultusunda çalışmalarımızı sürdüreceğiz.' dedi.

Adalet Bakanı Tunç, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunu bilgilendirdi

 

Erkan Hızoğlu

 

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, AK Parti Osmaniye Milletvekili Derya Yanık’ın başkanlığında toplandı.

Adalet Bakanı Tunç, Komisyonu, "Hapis Cezasının İnfazının Hastalık Nedeni ile Ertelenmesi" hakkında bilgilendirdi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 23, 24, 25, 26 ve 27. Dönemlerde Bartın Milletvekili olarak görev yaptıktan sonra geçtiğimiz yıl oluşturulan yeni kabinede Adalet Bakanı olarak yer alan Yılmaz Tunç, Adalet Bakanlığı ile doğrudan ilgisi bulunan TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun, insan hakları ihlallerinin önlenmesi konusunda denetleyici bir komisyon olduğunu söyledi.

Komisyon'un gerek ülke içinde gerekse ülke dışında, vatandaşların hak ihlalleri konusunda önemli çalışmalar yaptığına dikkati çeken Tunç, Türkiye'nin son 25 yılda, temel hak ve özgürlük alanının genişletilmesi ve hak arama yollarının güçlendirilmesi alanlarında aldığı mesafede Komisyon'un çok büyük katkısı olduğunun altını çizdi. Tunç, bu alandaki uygulamanın daha da iyileştirilme taleplerine her zaman açık olduklarını belirtti.

Türkiye'nin, insan hakları alanındaki sözleşmelerin hemen hemen tamamına taraf olduğunu aktaran Tunç, “Uluslararası taahhütlerimize sadık kalmanın gayreti içerisinde devam ediyoruz. İnsan haklarının korunmasından bahsediyoruz ancak şu anda gündemimizde Filistin var. Gazze'de maalesef 8 aydan bu yana devam eden bir katliam var, soykırım söz konusu. 37 bin kişi şehit edilmiş, bunun 15 binden fazlası çocuk, 10 binden fazlası kadınlardan oluşuyor. Maalesef dünyanın gözü önünde, ağır insan hakları ihlallerinin ötesinde bir soykırım işleniyor. Soykırım işlenirken de uluslararası hukukun, insan hakları mekanizmalarının maalesef işlemediğini, yetersiz kaldığını üzülerek görüyoruz.” diye konuştu

 

"Çok sayıda reforma sahne oldu son 20 yılda ülkemiz"

 

Bakan Tunç, son 22 yılda özellikle insan hakları alanında gerek Anayasa değişiklikleriyle gerek mevzuat düzenlemeleriyle önemli mesafeler alındığını, birçok alanda temel hak ve özgürlüklerin genişletilmesi, hak arama yollarının artırılması ve buna ilişkin mekanizmaların kurulmasıyla ilgili çok önemli düzenlemelerin sağlandığını söyledi.

İnsan hakları alanında yapılan çalışmaları anlatan Tunç, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Demokrasinin standardını yükselten, hukuk devletini güçlendiren çok sayıda reforma sahne oldu son 20 yılda ülkemiz. Yargı birliğinin sağlanması bunların başında geliyor. Devlet Güvenlik Mahkemelerinin ve özel yetkili mahkemelerin kaldırılması, Anayasa Mahkemesi'nin, Hakimler ve Savcılar Kurulunun demokratik hukuk devleti ilkesine daha uygun hale getirilmesiyle ilgili düzenlemeler, Milli Güvenlik Kurulunun sivilleştirilmesi, darbecilerin yargılanabilmesini sağlayan Anayasa değişiklikleri demokrasimizin standardını yükselten önemli düzenlemelerdi. Anayasa'mızda 'Gerektiğinde sıkıyönetim ilan edilebilir' şeklinde bir madde vardı. Bunların hepsi artık tarihe karıştı. Alt düzenlemeler, EMASYA protokolünden darbelere gerekçe gösterilen iç hizmet kanunu gibi... Tüm bunlar artık unuttuğumuz şeyler. Bunlar tamamen geride kaldı. Kadınların sırf kıyafeti nedeniyle eğitim hakkından, seçilme hakkından mahrum edilmesi, yakın tarihimizde gördüğümüz şeylerdi ama artık bunları biz konuşmayı bile fazlalık atfediyoruz. Türkiye bunları çok geride bıraktı.”

Adalet Bakanı Tunç, daha önce Yargı Reformu Paketi ve İnsan Hakları Eylem Planlarını hayata geçirdiklerini hatırlatarak, "Şimdi de 2024-2028 yıllarını kapsayacak Yargı Reformu Strateji Belgesi'nin hazırlık çalışmalarının sonuna doğru geliyoruz. Görüşleri aldık, uygulamadan kaynaklanan, vatandaşlardan gelen birçok problemi ihtiva edecek, milletvekillerimizin gündeme getirdiği birçok hususu değerlendirdik. Yine 2024-2028 yılları kapsayacak 3. İnsan Hakları Eylem Planı'mızın hazırlık çalışmalarının da sonuna geldik. Yaz dönemi sonunda, Meclis'in yeni yasama yılı açıldığında da bunları Sayın Cumhurbaşkanı'mız kamuoyuyla paylaştıktan sonra oradaki hedefler doğrultusunda çalışmalarımızı sürdüreceğiz.” bilgisini paylaştı.

 

"İnsan onuruna uygun olmayan 394 cezaevini kapattık"

 

Yargı alanında özellikle savunma hakkı, kişi hak ve özgürlüğü, kişi güvenliğiyle ilgili ceza kanunlarında ve infaz sisteminde çok önemli düzenlemeler yaptıklarını anlatan Tunç, bu düzenlemeler arasında lekelenmeme hakkının da yer aldığını anımsattı. Tunç, "Ceza Muhakemesi Kanunu'nda yapılan değişiklikle soruşturmaya yer olmadığına dair karar verme imkanını sağlamış olduk. Bu kapsamda 2017'den bu yana 1 milyon 84 bin kişi hakkında soruşturmaya yer olmadığına dair karar verildi. Bu, bir milyondan fazla kişinin lekelenmeme hakkının korunduğu anlamına geliyor." ifadelerini kullandı.

Cezaevleri konusunda da bilgi veren Tunç, ceza infaz kurumlarının fiziki altyapısını güçlendirdiklerini, teknolojik imkanları da gün geçtikçe artırmaya devam ettiklerini söyledi. Tunç, "İnsan onuruna uygun olmayan 394 cezaevini kapattık. İnsan onuruna uygun olan, kapasitesi eskilere göre daha fazla olan 299 cezaevini de uygulamaya koyduk." dedi.

Bağımlılara özgü infaz sisteminin cezaevlerindeki uyuşturucu suçluları bakımından önemli olduğunu dile getiren Tunç, şöyle devam etti:

"Bağımlılara özgü infaz kurumu oluşturulmasıyla ilgili çalışmalarımıza da başlattık. Bolu ve Adana'da pilot uygulamalar başlatarak özellikle uyuşturucu suçlularının ıslahına yönelik cezaevlerini de hayata geçirmeye başlıyoruz. Bunu çok önemsiyoruz. Çünkü cezaevlerimizdeki mevcudun üçte biri uyuşturucu suçlarından kaynaklanıyor. Uyuşturucu suçlarının cezası çok ağır, infazı da diğer suçlara göre dörtte üç şeklinde uygulanıyor. O nedenle cezaevlerimizdeki o kalabalıklaşmayı da önleyecek tedbirleri almaya çalışıyoruz."

Bakan Tunç'un ardından Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü Enis Yavuz Yıldırım, cezaevlerine ilişkin sunum yaptı.

İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Derya Yanık da 28. Yasama Dönemi'nde Komisyon'a 3 bin 816 başvuru yapıldığı, bunlardan 615'inin hasta tutuklu ve hükümlülerin şartları ve sağlık hizmetlerine erişimiyle alakalı talepler olduğu bilgisini verdi.

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Tahir Elçi'nin öldürülmesine ilişkin davada 3 polis hakkında beraat kararı verilmesiyle ilgili, "Bu, ilk derecenin kararı. Bunun istinafı, temyiz süreci var. Yargılama safhasında olan bir konu. Hep birlikte bu yargılama sürecini bekleyeceğiz." dedi.

Tunç, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda, Bakanlığının çalışmaları ile ceza infaz alanındaki düzenlemelere ilişkin bilgi vermesinin ardından milletvekillerinin sorularını yanıtladı.

Cezaevlerindeki sağlık hizmetlerine ilişkin bilgi veren Tunç, 878 tutuklu ve hükümlüye 1 aile hekimi, bin 33 tutuklu ve hükümlüye de 1 diş hekimi düştüğünü belirtti.

Ceza infaz kurumlarındaki sevklerin isteğe bağlı, disiplin ya da zorunlu nedenlerle yapıldığını aktaran Tunç, sevkler yapılırken kurum kapasitelerinin göz önünde bulundurulduğunu, tutukluların yargılamalarının devam ettiği sürece yargılama mahallinde barındırıldığını, zorunlu sevklerin giderlerinin Bakanlıkça karşılandığını söyledi.

Tunç, "Nakil sonrası ailelerine hemen bilgi veriliyor ama bazen güvenlik nedeniyle de bilgi verilemediği durumlar söz konusu oluyor. Ancak nakil gerçekleştikten sonra hangi cezaevinde kaldığı ailesine bildiriliyor." diye konuştu.

Bakan Tunç, DEM Parti Şırnak Milletvekili Nevroz Uysal Aslan'ın, "terör örgütü PKK'nın elebaşının hükümlü olarak kaldığı İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tecride maruz bırakıldığı" iddiasına tepki gösterdi.

İmralı'da tecridin söz konusu olmadığını vurgulayan Bakan Tunç, şunları kaydetti:

“Orada ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ve ölünceye kadar infaz kararı verilen hükümlüyle ilgili infaz devam etmektedir. Aynı cezaevinde 4 hükümlü bulunmakta ve belirli zamanlarda, spor saatinde ve sohbet için bir araya gelebilmektedir. Türkiye Cumhuriyeti cezaevlerinin hiçbirinde tecrit söz konusu değildir. Ziyaret yasağı ve telefon görüşmesine ilişkin kararlar, tamamen yargının, infaz hakimliğinin aldığı kararlar doğrultusunda yapılmaktadır. İmralı'daki hükümlü, terörist elebaşıdır. Ona 'sayın' ifadesini kullanmanızı kabul etmediğimizi belirtiyorum. 40 bin kişinin ölümüne neden olan terör örgütü elebaşıdır. Buna da bağımsız, tarafsız Türk yargısı karar vermiştir.”

Tunç, 2024 yılında iyi halden tahliye edilen 119 bin kişi olduğunu, 815 kişinin talebinin de reddedildiğini belirterek, "Burada kararların yüzde 94'ye yakınının olumlu olduğunu görüyoruz." dedi.

Akıllı Teknolojilerin Ceza İnfaz Kurumlarına Entegrasyonu'na (ACEP) benzer uygulamaların gelişmiş ülkelerde yeni hayata geçirildiğini, Türkiye'nin bu konuda önde olduğunu vurgulayan Tunç, "Yargıda dijitalleşme konusunda da çalışmalarımız var. Hatta yargıda yapay zekanın kullanılmasına yönelik de Bilgi İşlem Genel Müdürlüğümüzün UYAP çalışmaları devam ediyor. UYAP, bizim dünyaya örnek bir ulusal yargı ağı projemiz. Yazılım mühendislerimiz yeni teknikleri yargının hizmetine sunmaya çalışacaklar." diye konuştu.

 

“AHİM'in ihlal kararları bakımından Türkiye ortalamanın daha altında”

 

Yargılamalardaki tutukluluk oranlarına ilişkin bir soru üzerine Tunç, tutuklu yargılama oranının Danimarka ve Belçika'da yüzde 35, İtalya'da yüzde 33, Yunanistan'da yüzde 32, Fransa'da yüzde 30, Almanya'da yüzde 22, Türkiye'de ise yüzde 16 olduğuna dikkati çekti.

Tunç, “Hukukçular olarak her zaman 'tutuksuz yargılama aslolandır' deriz. Türkiye'de tutuksuz yargılama konusundaki oranlar yüzde 40'lara varmıştı ama son zamanlarda yüzde 16'ya kadar düştü.” bilgisini paylaştı.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) ihlal kararlarına ilişkin bir soru üzerine Bakan Tunç, 2012 yılından itibaren ihlal kararlarına ilişkin istatistikleri paylaşarak şunları kaydetti:

“2012'den itibaren AİHM'in ihlal kararı oranlarına bakıldığında Türkiye'de yüzde 1,17, tüm konsey üyesi ülkelerde ise yüzde 1,52'dir. İhlal kararları bakımından Türkiye ortalamanın daha altında. Bu konuda, bazı dosyalar öne çıkarılarak, sürekli gündem yapılarak, Türkiye'nin karnesi kötüymüş gibi bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Tabii ki temennimiz ihlal hiç olmasın. İhlal kararlarının yerine getirilmesi konusunda da Türkiye'de 4 bin 403 ihlal dosyasının 3 bin 951'i sorunsuz icra edilmiş, 452'sinin de icra süreci devam ediyor. Burada da icra edilme oranı yüzde 89. Avrupa Konseyi ülkelerinde ise bu oran yüzde 79. İcra edilme oranı bakımından da Türkiye'nin karnesi diğer ülkelere göre iyi.”